"Java Chip Chocolate lütfen, teşekkürler."
''Mike Corey Pysean. Bu sesi nerde olsan tanırım. ''
Bu saatte Starbucks'ta işim ne diye sormaya başlamıştı kendine. Gece uyuyamamış, dolayısıyla uyanmış da sayılmamıştı ve bir bardak kahvede karar kılmıştı. Zor günlerinizde karşılıksız yanınızda olan mükemmel bir kutu dondurmanın yerini tutamasa da kahve de hep Aph'in keyfini yerine getirmiştir. Uyuyamamıştı ve yatağında ters dönme konusunda o kadar çok deneyim yaşamıştı ki resmen yatağı çökmüş dense deyim yerinde kullanılmış olur. Aphrodisia gibi kızlar uykusuz yapamazlar çünkü Manhattan gibi metropol kentlerde hayat sanıldığından çok daha yorucu geçer. Ve uykusuz. Üstelik kendisi uykuya bayılan biridir, uyumayı gerçekten sever. Kuş tüyü yastıklar, peluş oyuncaklar ve yumuşacık yorganlar. Neredeyse Aphrodisia Mead'in hayatıdır. Uyuyamamış olmasının nedeni neydi? Ah, peşinde bakire sever bir sapık vardı. Aman tanrım, o korkuyordu. Bu normal olamazdı çünkü bildiğimiz Aph hiçbir şeyden korkmazdı. Ama iş bu manyağa gelince değişiyor, Aphrodisia'nın duyguları ve duyuları kontrolden çıkıyordu. Başlarda pek de tehlikeli görünmeyen bu iş sonunda öyle tehlikeli bir hal almıştı ki kimseye ihtiyaç duymadan kendisini korumayı çok iyi bilen o bile abisinin kollarına sığınmak zorunda kalmıştı. İç geçirdi. Onu zor şeyler bekliyor olmalıydı. Evet, bir kahve iyi gelir. Esnedi. Kasaya geldiğinde hala esniyordu. İşte o zaman sadık dostunun sesini duydu.