Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Buluşma.

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Prudencia Léac
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Prudencia Léac


Mesaj Sayısı : 133
Kayıt tarihi : 26/07/10

Şöhret
Puan: 4

Buluşma. Empty
MesajKonu: Buluşma.   Buluşma. Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 11:14 am

Buluşma. 0315ben01xXBuluşma. 022
Alex Mclain & Prudencia Léac

Gün tüm güzelliğiyle yeni başlıyordu. Güneş gülümsüyor, hafif esen rüzgar ise ağaçların ahenkli danslarına yardımcı oluyordu. Büyük şehirlerde yaşayanlar ise bu tadı alamıyorlardı. İşe gecikmekten isyan edip arabalarının kornalarına uzun süre basılı tutarak şehrin göbeğinde yaşayan insanlar için pek de hoş bir sabah yaratmıyorlardı. Ki bunlardan biri de şüphesiz Prudencia'ydı. Manhattan'ın orta yerindeki yaşantısından dolayı her sabah en fazla dokuza kadar uyuyabiliyordu. Ve her sabah kalkarken binlerce kez lanet ediyordu. Buraya taşındıklarından beri kesinlikle doğru düzgün bir sabah yaşadığını hatırlamıyordu. Klişeleşmiş olarak her sabah göz bandını yukarıya doğru kaydırıyor, çevreyi süzüyor, sırtını dikleştirip kalkmaya çalışırken bir anda yatağa geri düşüyordu. Tam anlamıyla felaketti bu evde sabahlar. Trafik gürültüsü hariç bir de telefondan sürekli gelen mesajların sesleri vardı. Gece gündüz hiç susmuyordu. Telefonunu kapatmaya kalksa gecenin bir yarısında önemli bir dedikodu yayılırsa diye endişe ediyordu, dolayısıyla bir o tarafa bir bu tarafa dönerken gözüne uyku girmiyor telefonunu eline alıp tekrar geri açıyordu. Bu düzenli olarak böyle oluyordu. Ailelerin zırvaladığı radyasyon olayları Manhattan'da yaşayan hiç bir gencin umurunda değildi. Hiç birinin son model telefonları ellerinden düşmezdi. Eh, haliyle Prudencia da onlardan biri olarak annesinin radyasyondan bir gün öleceğini söylemesini pek de takmıyordu.

Her gün düzenli olarak yaptıklarını bitirerek tam olarak kendine gelmek için yüzünü yıkayıp, yatağının üstüne oturdu. Telefonunu eline aldı ve en son neler olup bittiğini öğrenmek için GG'yi açtı. Ve tabii ki gelen kutusunu. İnsanlar gece uyumayıp birbirlerine mesaj mı atıyorlardı anlamıyordu. Gece en geç iki de yatağa giren ve iki buçukta pireleri uçuşan bir tipti, P. Ki ona gelen mesajların çoğu beşten önce atılmış mesajlar değildi. Söylene söylene gelen kutusundaki yirmi altı mesaja cevap yazmaya başladı. Aralarında en önemli gördüğü Alex'in mesajıydı ki ilk ona cevap yazmak istedi.

Hey A, uzun süredir görüşmedik. Bugün uygunsan görüşelim. Central Park'ta saat bir de. Orada olmanı bekleyeceğim, olur da mesajımı almamışsın ya da alıp takmamışsan gördüğüm ilk yerde kafanı da kıracağım. Öpüldün.
P.L


Diğerlerine ise daha sonra mesaj atsa sorun olmayacağını düşünerek merdivenlerden indi. Salona girdiğinde annesinin yanında oturan adamın siması tanıdık gelmiyordu. Ama annesiyle bir hayli yakın gözüküyorlardı, kıkırdayıp birbirlerinin dudaklarına küçük öpücükler konduruyorlardı. Öksürüyormuş gibi yaptı varlığını fark edip kendilerini toparlamalarını bekleyerek. Annesinin gözleri kendisine doğru yöneldi, dudakları ise geniş bir gülümseme gönderdi fakat ardından dönüp adamın dudaklarına bir öpücük daha kondurdu. P kesinlikle şaşkınlığa uğramıştı. En nefret ettiği şeydi ortalık yerde neredeyse seks yapacak olmaları. Bunu yapacaklarsa en azından yatak odasına çıkabilirlerdi. Annesinin eliyle gel işareti yapmasının ardından ayaklarını sürüyerek masaya yöneldi ve oturdu. Sert bakışlarını adama doğru yönlendirdiğinde annesi sanki onları tanıştırmadığının yeni farkına varmış gibiydi. Oldukça neşeli bir sesle - ki halinden memnun olduğu zaten belliydi - ' Prudencia, canım, bu Matthew, yeni erkek arkadaşım. Matthew bu da kızım Prudencia.' açıklama yaptı ama açıklama yapmasına gerek yoktu. Bulundukları vaziyetten P her şeyi zaten anlamıştı. Annesinin açıklamasına karşın hiç bir cevap vermiyordu yalnızca adamı süzüyordu ki adam annesinden yaklaşık olarak yirmi yaş küçüktü. Neredeyse P ile yaşıttı ve adamın yüz hatları bir hayli iyi gözüküyordu. İçten içe gülümsese de bu gülümsemenin pek de hayırlı olmadığını bildiği için mümkün olduğunca içinde kalmasını istiyordu. Bir de üstünde saten geceliğinin olduğunu fark ettiğinde durumun vahim olduğunu anlayabiliyordu. Adam yani Matthew kesinlikle boydan boya Prudencia'yı süzüyordu. Dudaklarında ise çarpık bir gülümseme vardı. Ve P'nin bakışları adamınkilerle buluştuğunda yüzünde bir sıcaklık hissetti. Ardından ise bakışlarını hızla kaçırıp sandalyeden ayağa fırladı. Odasına gitmek üzere merdivenleri çıkarken arkasını dönüp ' Tanıştığıma memnun oldum ama benim hazırlanıp çıkmam gerek.' dedi. Adam kesinlikle soluk kesiciydi ve annesi yaşında bir kadınla ne yaptığını anlayabiliyordu. Adam yaşlı kadınlarla para karşılığında birlikte olanlardan biriydi. Yüzünün hala kızarıp yandığını anlamak için ellerini yüzüne götürdü ve geçtiğini anladığında derin bir nefes aldı. Dolabından kısa bir şort ve uzun bir t-shirt alıp üzerine geçirdi. Saçlarına ise bir kaç tarak darbesinden fazlasını yapmadı. Kapıdan çıkarken salona doğru başını uzattı ve gerçekçi olmayan bir tebessümle selam verip evden ayrıldı.

Central Park'a geldiğinde saat bire yaklaşıyordu. Çevreye göz gezdirirken havanın ne kadar sıcak olduğunun farkına varmıştı. Zaten sıcaktan olsa gerek tıklım tıklım köpek gezdiren insanlardan eser yoktu. Arayan gözlerle çevresine bakınırken Alex'i bir an önce görmeyi umut ediyordu. Geldiğinde onun kollarına atlayıp göz yaşlarını omzuna akıtabilirdi. Ya da akıtmazdı çünkü bu kesinlikle sulu göz bir ergenden farkı olmadığını gösterirdi. Gelmesini beklerken bankın birine oturarak çevredekileri süzmeye başladı. Tanıdık simalardan hiç biri burada değildi, çoğu partilere katılıp eve sabah gelmiş ve şimdi uyuyordu diğer bir kısmı ise alışverişe çıkmıştı. Kısacası hepsi rutin bir hayat sürdürüyordu. Çoğu Manhattan genci gibi.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alex Mclain
St.Jude IV.Sınıf, Admin
St.Jude IV.Sınıf, Admin
Alex Mclain


Mesaj Sayısı : 1215
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Lex

Şöhret
Puan: 113

Buluşma. Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma.   Buluşma. Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 3:09 pm

Sabah güneşin göz yakıcı etkileriyle uyanan ve göz kapaklarını huzursuzlukla kırpıştırarak açan Alex için yorgun başlamıştı. Baş ağrısı kafasını yastıktan kaldırmasını engelliyordu. Kaç tane içmişti ki? Bir yarım votka belki birkaç kadeh şarap. Artık neredeyse ayık olduğu zamanlar iki elinin parmak sayısını geçmiyordu. Saçmalamadığı sürece babası da onu böyle seviyordu, belki bu sarhoş çocuğa katlandığını göstererek ne kadar sabırlı olduğuyla ilgili hava atıyor belki de sadece bu sayede muhabbetlerine katıldığı için. Partilerde gülüp durması, anlamlı bakışlar atarak kendisinden yaşça büyük kadınları ayartması, hepsi o trajik parti temasına uygundu. Dirseğini yabancı bir kadın kokusu sinmiş yastığına dayayıp başını elleri arasına aldı. Dün gece ne olmuştu sadece birkaç detayla hatırlıyordu. Tüm duvarların kendi etrafında döndüğünü bu sırada gülerken sarsak adımlarla da olsa fona ayak uydurduğu kısım netti. Arkada çalan şarkı hafızasından tam anlamıyla silinmişti sanki. Topuzundan çıkmış bir tutam asi saçı kendi haline bırakmış sarışın kadının kırmızı dudaklarını hatırlıyordu. Babasının yeni takıldığı kadınlardan biriydi ama farklıydı. Frank’in delisi gibi değildi ya da diğerleri gibi onun paçasına yapışıp çevresindeki herkese kendini teşhir etmeye çalışmıyordu. Genç de değildi. Aptal yorumlar yapıp kendini göstermek için çığlık atarcasına gülmüyordu. Alex hatırladığı yeni imgeyle hafifçe gülümsedi. Üstelik teni yumuşacıktı ve güzel kokuyordu. Şimdi başını koyduğu yastığı gibi. Bu yastıktaki kırmızı izlerin sebebini açıklamıştı. Babasının bilmiyor oluşu daha büyük bir tatmin yaratıyordu. Ve kadının yaşı, kendisinden en az on yaş büyük olmalıydı. Alex sırt üstü yatağa yatıp tavanı izlerken ellerini ensesinde birleştirdi ve kendisini ucuz bir hayat kadını gibi görüp hiçbir şey söylemeden çekip giden kadını düşündü. Bıraktığı kızlar da böyle düşünüyor olmalıydılar, tabi onlar yüzündeki gülümsemeden uzak hayal kırıklığı ve pişmanlık içinde olurlardı. Alex ise tam anlamıyla… Memnundu. Böylece o sıkıcı sarılma evrelerini geçmiş oluyor, bahaneler sıralamak zorunda kalmıyordu. Hızla giyinip dişlerini fırçalarken telefonunu kaptı. “Geliyorum Pruie.” Prudencia Léac, diğer bir deyişle Pruie Alex’in daha önce o gözle bakmaması sonucu fark edemediği güzelliklerden biriydi. Muhtemelen okulda kendisi hariç herkes şimdi baktığı şekilde bakıyordu ona. Alex telefonunu silahını çeviren bir kovboy gibi çevirip kını sayılabilecek cebine koydu. Omuzlarını geniş gösteren mavi tişörtünü giymiş, altına da siyaha çalan kotunu geçirmişti. Her ne kadar tenine dağılan kadın kokusundan hoşlandıysa da kendi parfümünü sıktı ve odasından çıkıp merdiven korkuluklarından kayarak hole indi. Ayak seslerini duyan Frank bitivermişti hemen. “Gece gelmeyebilirim, beni bekleme.” Adamı çekebilecek moda değildi hala akşamdan kalmalığın baş ağrısı ve çekilmezliği vardı.
Güzel hava keyfini biraz daha yerine getirmiş, ilgisini dağıtmıştı. Sokaklar keyifli insanlardan geçilmeyecek gibiydi. Central park’a giderken aklına yaprakların hışırtısı ve köpeklerini gezdiren mutlu sahipler vardı. Bir de Pruie, elbette. Onu da unutmuş sayılmazdı, hatta düşündükçe gülümsemesi genişliyordu. Sakız ve sigara almak amacıyla uğradığı bayiden birinde gözü raftaki dergilere takıldı. Adama istediği sigara markasını mırıldanırken dergilere yaklaştı ve kapakları incelemeye başladı. Asıl amacı sinema dergisinin manşetlerine göz gezdirmekken Blue Jean’de rastladığı tanıdık sima yüzünü genişletti. Andreas kapaktaydı, arkasında da üstsüz bir kız. Gülümsemesi kızın yüzünü gördüğünde yavaşça soldu ve yerini şaşkınlık hatta abartılı bir hayrete bıraktı. Kendisine sigara uzatan bayi sahibinin yakasından yakalayıp neredeyse tezgah arkasından kendi yanına çekecek kadar sıkıca tuttu. “Bu dergi!” Adam korkmuş bir ifadeyle gözlerinden ateş saçan Alex’e ardından elinde salladığı dergiye baktı. “E e evet evet, Blue Jean. Bu bu bugün geldi. Ne olmuş ona? “ Çelimsiz adamın sesi titriyordu ama Alex fark etmedi. “Gerisi nerede?” dedi Alex sıkılı dişlerinin arasından hırlarcasına. Adamı itercesine serbest bıraktı ve takip etti. Çıktığında bir kutu sakız, iki paket sigara, iki şişe tutuşturucu, iç kibrit ve iki koli Blue Jean yüklenmişti.
Central Parka gitmeden önce ara sokaklardan birinde tutuşturucuyu boca ettiği dergileri yaktı. Kararan kapakta Cleo’nun dağılan yüzünü görmek onu biraz daha kötü hissettirmişti. Bunun faydası olmadığını biliyordu ama en azından bir bayilik blue jeanden ve üstsüz platoniğinden arınmıştı. Central Park yolunu tuttu bozuk bir moralle.
“Pruie!” Şu raddeden sonra kıza normalden de fazla ilgi besliyordu. Cleo’dan kendisini hüzne boğduğu için intikam almak istercesine. Pruie’nin güzelliği de buna yardımcı olmuyor değildi. Kollarını açıp kıza sarıldı ve sırtını sıvazladı. Sabahki kokudan bile güzeldi kızın kokusu. Sarılmayı kesip bir adım geri attığında eli kızın çenesinin altını buldu ve yüzünü inceledi ilgiyle. “İyi görünmüyorsun, problem ne?” Son zamanlarda kız düşkünü bir megalomana dönüşmüş olsa da hala kendisinin sebep olmadığı ruhani felaketlere karşı arkadaşça ilgi ve merak besliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Prudencia Léac
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Prudencia Léac


Mesaj Sayısı : 133
Kayıt tarihi : 26/07/10

Şöhret
Puan: 4

Buluşma. Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma.   Buluşma. Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 3:57 pm

Gelip geçenlere göz gezdirirken içten içe herkesi tek tek eleştiriyordu. Beğenmediği biri geçtiğinde yüzünü buruşturup başını çeviriyor, yakışıklı bir erkek gördüğünde ise bakışlarını üzerine odaklayıp mutlaka kendisine dönüp bakacağını bilerek gülümsüyordu. Aslında tüm bunları can sıkıntısından dolayı yapıyordu. Alex'in gelmesini beklerken daha doğrusu geleceğini umarken uzun süredir telefonunu çantasından çıkarmadığını fark etmişti. Oturduğu bankın yanına koyduğu çantasına uzandı ve yeni mesaj yazan ekrana tıklayıp Alex'in mesajını gördü. Geleceğini söylüyordu hem de ona Pruie diye hitap ederek. Yıllardır bu lakaba bayılıyordu. Kulağına çok sevimli gelse de dahi bu lakabı yalnızca Alex'in dudaklarından döküldükçe seviyordu. Kendi kendine gülümsedi ve geleceğini bilerek beklemenin daha keyifli olduğunu fark etti. Ardından bakışlarını yolun sağına çevirdiğinde saçları rüzgarla dalgalanan, geniş omuzlarıyla muhteşem uyum sağlamış mavi t-shirtli Alex'i gördü ve anında ayağa kalkıp ona doğru hamle yaptı. Sarıldılar. Alex'in ellerini sırtını sıvazlarken bulduğunda gerçekten içindeki sıkıntının bir kısmının yok olduğunu hissedebiliyordu. “İyi görünmüyorsun, problem ne?” dediğini duydu. Bu çocuk gerçekten kalbinde gömülü olanlar da dahil tüm düşüncelerini okuyordu resmen. Moralinin bozuk olduğunun aksini iddia edecek değildi. Dudaklarını küçük bir çocuk gibi aşağıya sarkıtarak konuşmaya başladı. ' Annem benimle yaşıt bir adamı evimize getirmiş ve salonun ortasında resmen yiyişiyorlardı. Ah bir de adam üzerimdeki saten geceliğime öyle bir baktı ki o anda bana saldıracağını düşünerek hemen kaçtım. Ama o hormonlarını kontrol altına alamayan adam yüzünden buluşmamızı sıkıcı konuşmalar üzerine kurmamalıyız. Çok özledim seni.' dedi ve ardından tekrar kollarını boynuna sardı. Uzun yıllardır tanıyordu Alex'i ve her zaman morali bozuk olduğunda ona gider, kendini iyi hissederdi. Hatta sürekli düşünürdü, ondaki sıcacık gülümsemenin ve dokunuşların iyileştirici etkisi olup olmadığını. Bir gün bunu ona mutlaka soracaktı.

Kollarını çektikten sonra banktaki çantasını da alıp kolunu Alex'in koluna geçirdi. Oturmak istemiyordu. Biraz gezinip temiz hava almak ve insanların arasında takılmak istiyordu. Alex'i gözünün ucuyla süzdü. Bu çocuk gerçekten yıllardır değişmiyordu. Manhattan'ın en popüler çocuğu olma yolunda ilerlerken ne karakterinden ne de fiziksel görüntüsünden bir şey kaybediyordu. Tüm partilerin aranan ismi olarak ve çoğuna katılarak, gecenin geç saatlerine kadar oralarda bulunuyordu dolayısıyla pek de uykuya fırsat bulamıyordu büyük ihtimalle. Ama şu güne kadar gözlerinin altında morluğa ya da torbaya rastlamamıştı. Gerçekten vampir gibiydi. Acaba gerçekten vampir olabilir miydi? Hem fazla seksi hem de muazzam bir ses tonuna sahipti. Ah, saçmalıyordu ki vampirler de saçmalıktan öte bir şey değildi. Alex sadece taşlığın bir kaç yüz basamak üstündeydi, o kadar. Koluna takmış olduğu kişinin Alex olduğunu fark eden herkesin dönüp Prudencia'ya bakacağını biliyordu. En popüler çocukla takılıyor olmak böyle bir şey olsa gerekti. Gerçi diğer kızlardan farklı olarak her geceyi partilerde geçirmemesine karşın kendine ait iyi bir çevresi vardı. Daha fazlasına yani hapçılar, sapıklar ve daha fazlasıyla dolu bir arkadaş grubuna gerek yoktu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alex Mclain
St.Jude IV.Sınıf, Admin
St.Jude IV.Sınıf, Admin
Alex Mclain


Mesaj Sayısı : 1215
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Lex

Şöhret
Puan: 113

Buluşma. Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma.   Buluşma. Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 7:36 pm

Alex Prıdie’ye, o dudaklarını küçük bir çocuk edasıyla sarkıttığında çok tatlı göründüğünü söylemek istediyse de ucuz bir sarkma yolu olduğunu düşünür diye kendine sakladı bu düşünceyi. Elbette o aralar aklından onun dikkatini çekmek için türlü cinlikler geçiyordu ama yakın arkadaşlarından birine de bardan kız kaldırır gibi davranamazdı. Arkadaşlıklarının hatırına Prudie’ye olan ilgisini doğal yollarla açık edecek karşılıksız kalırsa onu zorlamayacaktı. Zaten kimseyi bir şeye zorladığı olmuyordu, Claudia’yı bile zorlayamamıştı. Cleo hiç var olmamış olsa Prudie’nin kendisiyle bir şansı olabilirdi lakin Cleo’nun hatıraları bile Alex’te bir bağlanma korkusuna sebep oluyordu. Yine de Prudie’nin yanında olmak bile güzel bir güven duygusu kazandırıyordu. Güneş Central Park sakinlerinin içini ısıtırken serinletici meltem aynı umduğu gibi yaprakların arasından geçerek huzurlu bir sese sebep oluyordu. Prudie’nin söyledikleri üzerine kaşlarının çatıldığını yüzündeki gerginlikten anladı. İki sebepten dolayı durumdan rahatsız olmuştu. İlki, Prudie’nin annesinin eve getirdiği adamın Prudie’ye aç baykuşlar gibi bakmış olması ikincisiyse bu olayın dün geceki kaçamağına benzemesiydi. Belki bir kefaret niteliğindeydi bu, şimdi Prudie aracılığıyla yüzüne vuruluyordu. Alex kendini rahatlatmak için bir gerçeği kendi benliğine ispatladı; o asla beraber olduğu kadının kızına o gözle bakmayacaktı. En azından kendisine bu konuda güvenebiliyordu, şimdilik. Sarhoş olduğu zamanları mesuliyetinde saymadığından içi rahattı. Prudie’nin söylediklerine karşı sükunetini korumuş olsa da o adama kızdığı yüz ifadelerinden belliydi. Prudie koluna girdiğinde beraber kiremit rengi patikada yürümeye başladılar. Central Park devasa bir yerdi, dünyanın birçok yerindeki milli parkları yiyip yutabilecek denli büyüktü. Alex en son Hollanda’da yürüdüğü milli parkı hatırlıyordu. Taksi bulamadığı için o kadar uzun süre yürümüştü ki o devasa ağaçların arasında, otele geldiğinde topunu aşınmıştı. Buna rağmen o park bile Central Park’ın yanında ufacık kalıyordu. Bütün parkı baştan sona dolaşmamalarının tek sebebi buranın sakini olmalarıydı. Artık neyin nerede olduğunu bilecek kadar şey görmüşlerdi. Kızıl patika huzurlu atmosferi ve temiz havayı yararak uzanıyordu sanki yemyeşil çimenler arasından. O an içi huzurla dolan Alex dudaklarındaki kardelen tomurcuğunun filizlenmesine benzer bir edayla genişleyen gülümsemeye engel olmadı. Ruhu dinginliğin okyanusunda nazlı bir kayık gibiydi. Prudie’yi biraz daha yakınına çekti ve adımlarına ayak uydurdu. Saçları güneş ışıklarının demetinde eşsiz bir edayla parlıyordu. Onun gülümsemesi kendisini iyi hissetmesini sağlıyordu. En azından varlığıyla birini mutlu edebilmenin masum tatmini içindeydi. Yine de bu Prudie’ye olan arzusunu gölgelemiyordu. “Mutlu olman hoşuma gidiyor Prudie.” Dedi açık sözlülüğünü ifşa edercesine. “Gülümseyince daha güzel oluyorsun.” Kaçamak bir bakış atıp küçük bir kahkaha attı ve yönünü göle çevirdi kolunda Prudie ile beraber.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Prudencia Léac
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Prudencia Léac


Mesaj Sayısı : 133
Kayıt tarihi : 26/07/10

Şöhret
Puan: 4

Buluşma. Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma.   Buluşma. Icon_minitimeÇarş. Tem. 28, 2010 10:31 am

'Gülümseyince daha güzel oluyorsun.'
Kelimeler Alex'in dudaklarından dışarıya fırlar fırlamaz Pruie gözlerini yuvalarından resmen ayırmıştı. Şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemezken, Manhattan’ın en popüler hatta en yakışıklı çocuğundan bu sözleri duymak kimin aklına gelirdi ki diye düşünüyordu. Alex, onun en az altı senelik arkadaşıydı. Lisede tanışmamışlardı. Çok daha eskiye dayanıyordu arkadaşlıkları. Çok eski dediysek ortaokulun yedinci sınıfında filan tanışmışlardı. Pruie okula yeni gelen ve dışlanmak üzere olan bir kızken Alex ona sahip çıkmış ve bir anda kendisini görmezden gelen insanlar üzerine çullanmaya başlamışlardı. Kısacası Alex ‘Sosyal Çevre Süperman’i’ olmuştu Pruie’nin gözünden. İşte o günden beri neredeyse hiç ayrılmamışlardı. Liseye başladıklarından beri o kadar fazla görüşmüyorlardı ama ne zaman bir derdi olsa arayacağı ve geleceğini bildiği sayılı insanlardandı. Bir başkası onun konumunda olsaydı, zırlayarak her telefon açtığında başından savacağını çok iyi biliyordu. Fakat şu güne kadar bir kez olsun Alex gelemeyeceğini söylememişti. Her seferinde Pruie'nin söylediği yerde hazır bulunmuştu. Şimdi onun gözlerine bakıyordu da, ne o geçmişteki küçük sevimli Alex idi, ne de Pruie on - on iki yaşlarındaki gibi hiç bir çekiciliği olmayan küçük bir bayandı. İkisi de büyümüşlerdi; fark ediliyordu. Büyümelerini anlamaları için artık bir cazibeleri olması gerekmiyordu. İkisinin de cinsel hayatı vardı. Hatta Alex ile Cleo arasında dedikodular da çıkmıştı. Aslında geçmişte hayranlık duyduğu birinin başka biriyle birlikte oluşu Pruie için oldukça moral bozucuydu. Cleo'yu sevmesine karşın Alex ile aralarında bir şeyler geçtiği doğruysa tepkisinin ne olacağını bilmiyordu. Aslına bakılırsa tepki vermesi anlamsızdı. Alex sevgilisi değildi. Sadece yakın bir arkadaşıydı. Peki niye gözlerine baktığında kendisine bir kaç ay öncesinden farklı baktığını hissediyordu? Ya da büyük ihtimalle ne görmek istiyorsa onu görüyordu. Bir silkinme yaparak, Alex'e baktı ve gülümsedi. Ardından bedenini onunkinin önüne getirerek 'Sen her halinle kızları delirtecek yakışıklılıktasın Alex.' dedi ve ardından bir kahkaha patlattı. Aslında bu kahkahayı patlatmasının sebebi neşe içinde oluşu falan değildi, sadece kırdığı potun üzerini örtmeye çalışıyordu. Ah, gerçekten bazı zamanlarda gerektiğinden fazla boşboğaz olabiliyordu. Boşboğazlığının da şu güne kadar pek bir faydasını görmemişti. Anca başına böyle çoraplar örüyordu. Söylediklerinin ardından kendisini sürekli gülen bir manyak olarak tanımlamaması için susarak bakışlarını ağaçlara, kuşlara böceklere vs. yöneltti. Çevreyi süzdü. Buraya yıllardır geliyor olmasına rağmen her şey gözüne daha güzel gözüküyordu. Her şey daha uyumlu ve canlıydı. Sanki bugün Alex ile Pruie için yeniden yaratılmıştı Central Park.

Pruie yine elini koluna geçirmiş ve yola devam etmeleri için Alex'i çekiştirmeye başlamıştı. Alex ise bir kaç adım geriden gelmeyi tercih ediyordu. Pruie kendi kendine şarkı mırıldanırken gözleriyle parkı süzmeye devam ediyordu. Karşıdan gelen simayı gördüğünde ise gözleri kesinlikle üstüne kenetlenmişti. Charlotte, yani bayan aptal, geliyordu karşıdan. Ama okulda olmadığı kadar mükemmel görünüyordu. Yüksek topuklu ayakkabıları, dizinden bir kaç karış yukarıdaki eteği, fönlü saçları ve v yaka gömleğiyle tam anlamıyla ortalığı yakıyordu. Pruie'nin üstündeyse sadece kısa bir şort ve t-shirtten fazlası yoktu. Yani çekicilikte. Yan yan Alex'e baktı. Kızı görüp görmediğini anlamaya çalışıyordu. Yüzündeki ifadeden anlaşılırsa henüz görmemişti çünkü yüzündeki ifade kesinlikle salya akıtan köpek moduna geçmemişti. Hazır görmemişken görmemeliydi de zaten. Ani bir hareketle iki omzundan tutup bedenini kendi bedenine çevirdi. Şaşkın gözüküyordu. Pruıie'nin ne yaptığına dair büyük ihtimalle hiç bir tahmini yoktu. Pruie ise söyleyecek bir şey bulamamıştı ama eğer acilen bir şey yapmazsa Alex'in önünde küçük düşeceğini biliyordu. Hemen kendinden beş altı santim kadar uzun Alex'in boyuna yetişebilmek için parmak ucuna kalktı ve aklına o an gelen ilk şeyi yaparak dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. A, kesinlikle şaşırmıştı. Ama dudaklarındaki gülümseme de göz ardı edilemezdi. Bu öpücüğe hemen bir kılıf uydurması gerekti. Gözlerini kaçırarak ve sesini oldukça tatlı bir tona getirerek açıklamasını yaptı. 'Mm şey, bu beni yalnız bırakmadığın için bir teşekkürdü.' diyebildi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alex Mclain
St.Jude IV.Sınıf, Admin
St.Jude IV.Sınıf, Admin
Alex Mclain


Mesaj Sayısı : 1215
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Lex

Şöhret
Puan: 113

Buluşma. Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma.   Buluşma. Icon_minitimeÇarş. Tem. 28, 2010 5:13 pm

Prudie’nin komplimanı utangaç bir edayla elini ensesine atmasına sebep olmuştu. Utandığında ya da bir şeyden çekindiğinde hep bunu yapardı ama o an neden böyle bir hisse kapıldığını anlayamamıştı. Bunu söyleyen barda yarı sarhoş bir kadın olsaydı klişe bir ayartma cümlesi fısıldardı kulağına eğilip. Ya da babasının arkadaşlarından biri viski tutan eliyle onu işaret edip bunu söylemiş olsa omuz silker ve yamuk gülümsemesiyle espritüel bir şaka patlatırdı. Ama bunu söyleyen çocukluk arkadaşı, üstelik son zamanlarda daha çok gözüne batmaya başlayan çocukluk arkadaşı olunca utangaçlaşmıştı. Bir şeyler söylemeye çalıştıysa da dudaklarından dökülenler sevimli mırıldanmalar olmuştu. Yeniden Prudie’nin yanında yürürken son zamanlarda kendini pek göstermeyen o suçluluk duygusu ruhunu çimdikledi. Prudie çocukluk arkadaşı sayılırdı, geleceği olmayan bir ilişkinin onu yıpratabileceği düşüncesi huzursuz ediciydi. Alex az önce söylediklerine canı gönülden katılıyordu, Prudie’nin mutsuzluğu onu da üzerdi. Ama ikinci söylediği şey arzularını dürtüyordu. Prudie mutlu olduğu zaman çevresine ışık saçan yegâne insanlardan biriydi ve bu durumda Alex ona ilgi duymak konusunda kendini engelleyemiyordu. Tişört ve şortla bile bu kadar tatlı oluyorken kendini ortaya çıkaracak herhangi bir şey yapmasına lüzum yoktu. Hatta Alex açık saçık kıyafetlerin kendini cezp ettiğini yalanlayamasa da kendini rahat ama havalı gösteren kıyafetler giyen kızlara karşı daha ilgili olduğunun farkındaydı. Kızlara kendilerine olan saygılarının nerede olduğunu soran yanı belki de hala canlıydı.
Central Park’ın atmosferinin bir parçası gibi görünen ikili sallana sallana yürümeye devam ederken Alex’in gözü uzaktaki kırmızı bisikletli kıza takıldı. İstikamet üzerinden uzakta görünen gölün yanındaki yolda gidiyordu. Kızın bisikleti cilalı masalar gibi ışıl ışıldı, arkasından koşturan küçük çocuklar bisikletin ardından salınan fosforlu kurdeleleri yakalamaya çalışıyorlardı küçük elleriyle. Alex başını çevirip omzunun üstünden giden kıza baktı. Cleo’nun da kırmızı bir bisikleti vardı, bunu hatırlamak ona acıdan çok geçmişin getirdiği hüznü sunmuştu. Dudaklarında tatlı bir gülümsemeyle yürümeye devam ederken arkasına bakıyordu. Muhtemelen bu yüzdendir ki Prudie’nin temasını hissetmesi biraz geç olmuştu. Kız parmak uçlarına çıkmış Alex’in beklemediği anda dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak geri çekilmişti. Alex kaşlarının şaşkınlıktan havaya kalktığını, dudaklarının gülümsemeye benzer bir edayla kıvrıldığını hissetmişti. İçinde bir sıcaklık hissetti, bu anaokulundan beri birinden aldığı en masum öpücüktü. Sonrası çok hızlı gelişti. Saniyelik bir duraksama zamanının ardından Alex Prudie’yi belinden yakaladığı gibi yanlarındaki devasa çınar ağacının gövdesine yasladı ve dudaklarını onunkilere bastırırken kendini ona yaklaştırdı. Bunu neden aniden yaptığına dair bir fikri yoktu tamamıyla içgüdüsel olarak gerçekleştirilmiş bir eylemdi. Parmak uçlarında Prudie’nin ipeksi tenini hissettiğinde sanki yaptıklarının yeni farkına varmış gibi gözlerini sonuna kadar açıp geri adım attı ve ellerini birbirine kenetleyip dudaklarına bastırdı. “Çok çok çok özür dilerim Prudie, isteyerek yapmadım yemin ederim.” Sesi olabildiğine sakin çıksa da içinde amansız fırtınalar kopuyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Prudencia Léac
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Prudencia Léac


Mesaj Sayısı : 133
Kayıt tarihi : 26/07/10

Şöhret
Puan: 4

Buluşma. Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma.   Buluşma. Icon_minitimePerş. Tem. 29, 2010 9:43 am

Yüzüne doğru yükselen kızarıklığa engel olamıyordu. Sadece bir anlık dikkatini çekebilmek için çocukluk arkadaşının dudaklarına masumluktan bir kaç adım ötedeki bir öpücük kondurmak doğru gelmemişti. Hatta mantıklı da. Mantıklı bir açıklama isteyebilirdi Alex. Ya da Cleo'nun olanları duyacağından korkup hemen oradan ayrılabilirdi. Anlardı, çünkü sergileyeceği bu tavırların hepsi Prudencia'nın yaptığından daha mantıklı olacağı kesindi. Ne yapacağını, elini tekrar koluna geçirip hiçbir şey olmamış gibi yürüyeceklerini mi yoksa tartışacaklar mı bilmiyordu. Lanet olsun yine yapacağını yapmıştı. Kim gidip de çocukluk arkadaşına bir öpücük verirdi ki. İçten içe kendine lanet okurken Alex'in yüzündeki şaşkınlığı da görebiliyordu. Prudencia'yı tedirgin eden de buydu. Ama bir dakika, şaşkınlık gülümsemeye mi dönüşüyordu ne? Alex gerçekten gülüyordu. Resmen P'nin kendisini öptükten sonra orayı terk etmemiş, olduğu yerde durup gülümsüyordu. P içinden kısa süreli bir oh çekti. Fakat olaylar hiç beklenmediği gibi gelişti. Alex'in elini belinde hissetti ardından sırtını çınar ağcının gövdesinde, dudaklarını onun dudaklarında. Yine rüyalara dalmışsa birinin hemen uyandırması gerekiyordu çünkü gerçekten olmayacak bir şeydi. Peki ya hissettikleri de gerçek dışı mıydı? Oldukça gerçek geliyordu. Dudaklarının ıslaklığını alabiliyor, ellerinin sertliğini ve kavrayışlarını hissedebiliyordu. Hayır, kesinlikle rüya da filan değildi. O anda Manhattan'ın en popüler, en seksi çocuğu ve namı değer çocukluk arkadaşıyla öpüşüyordu. Hem de Central Park'ın ortasında. Gelen geçen büyük ihtimalle bakıp kim olduklarını seçmeye çalışıyordu ama Pruie'nin gözleri açık değildi. Kesinlikle hissettiği mükemmel duygudan dolayı kapalıydı.

Pruie tam kendini kaptırmıştı ki Alex'in geri çekildiğini fark etti. Pişman olmuştu. Pişman olmaktan başka bir şey değildi geri çekilmesinin anlamı. P'nin gözleri doldu ama hiçbir şey söylemedi. Alex ile utangaç bir ses tonuyla özür diliyordu. P, Alex'in gözlerin baktı. Pişmanlık değildi. Sadece kendisini incitmiş olmaktan korkuyordu. Her an kırılacak bir eşya gibi kırılmasını önlemeye çalışıyordu. P gülümsedi. Ardından ise dudaklarını araladı ve içinden geçenlerin dışarıya çıkmasına izin verdi. 'İsteyerek yapmış olmanı dilerdim Alex. Gerçekten isteyerek yapmış olmanı.' Ne söylediği umurunda değildi. Az önce kondurduğu teşekkür öpücüğünden çok daha uzun ve masumiyetten uzak bir öpücük kondurdu dudaklarına. Söylemek istediklerinden emin değildi. Çocukluk arkadaşına karşı bu tür hisler beslemesi resmen utanç vericiydi. Alex kendisini korumaya çalışırken, P onu elde etmeye çalışıyordu. Bunu yapmaya çekiniyordu fakat kendini alıkoyamıyordu da. Ani bir telaşla ' Bunun için açıklama da yapmayacağım özür de dilemeyeceğim. Çünkü içimden geldiği içindi bu öpücük. Belki saçma ama masum bir öpücükten fazlasıydı.' dedi ve bulunduğu yerden kıpırdamadan gözlerini kaçırmaya çalıştı. Çünkü onun gözlerine denk gelmek istemiyordu. Gözlerinden tüm duygularını okuyabileceğini biliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alex Mclain
St.Jude IV.Sınıf, Admin
St.Jude IV.Sınıf, Admin
Alex Mclain


Mesaj Sayısı : 1215
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Lex

Şöhret
Puan: 113

Buluşma. Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma.   Buluşma. Icon_minitimeCuma Tem. 30, 2010 5:16 pm

Prudie’nin gözlerinin dolduğunu fark ettiğinde Alex içinde derinlemesine oyuklar yaratan ağaçkakan misali bir pişmanlık hissetti. O an koca ağacın gölgesi altında dikilirken ne yapacağını bilmez bir haldeydi. Neden aniden öyle bir atraksiyona girdiğini de bilmiyordu, sadece düşünmeden harekete geçerken içinde bunun en iyisi olacağına dair bir işaret vardı. İsteyerek yapmamış olma konusunda kendine bile yalan söylüyordu çünkü istemiyor olsaydı kesinlikle kendine karşı durabilecek gücü vardı. Sadece bilinçaltının ona buyurularını gerçekleştirmiş ve Prudie’yi üzmüş olmaktan dolayı dertliydi. Ama Prudie gülümsediğinde ona takılı kalmış bakışlarındaki tasanın bir kısmı silinip boşluğu kararsız bir şaşkınlıkla doldurdu. Hafif esinti yüzüne dokunurken önüne düşen saçları dalgalandı. Ellerini hala dudaklarından çekmemişti onları kavgadan ayıran bir ara bulucu gibi. Prudie’nin sözleriyle elleri çözüldü sanki. O an Central Park’a gelip masum duygularını gün yüzüne çıkaran ikili buluşan dudaklarıyla daha farklı duyguları uyandırmıştı. Alex kendi tadını onun dudaklarından alırken arkadan geçen küçük bir çocuğun yüksek sesle kendilerinden bahsettiğini duydu. Prudie’den ayrılmamış dudaklarına bir gülümseme oturdu. Prudie telaşla konuşurken hala gülümsüyordu, kısık gözleri bile gülümsüyordu sanki. Aklını esir almış tüm tereddütlerden sıyrılamasa da en azından kendine eziyet eden vicdanını ferahlatmıştı biraz. Kokusundan büyülenmiş gibi gözlerini Prudie’den ayıramıyordu. “Boşver, açıklamanı istemiyorum.” Diye mırıldandı, bu sefer sakinden çok sabırsız bir edayla, ardından yeniden dudaklarına gömüldü bu sefer daha içten, daha yumuşak bir hareketle. Ya Prudie’nin tüm bunların bir hata olduğunu düşünmesinden korkuyordu ya da kendi kararını değiştirmekten. Çünkü o an çift kişilikli gibi hissediyordu, bir yanı bunun koca bir hata olduğunu onu da kaybedeceğini haykırırken diğer bir yandan bunu istiyor, Prudie’nin tenine gömülmeyi ve uyandığında onun yüzünü görmeyi istiyordu. Aklına gelen son düşünceyle isteksizce geri çekti başını, yine de aralarındaki burun temasıyla Prudie’nin sıcak nefesini yüzünde hissediyordu. “Bekle Prudie… Seni incitmekten korkuyorum. Cleo olayını biliyorsun, değil mi?” Sanki isimi söylerken biri ses tellerini buruyordu. Gözlerini açıp titreyen gözbebekleriyle Prudie’ye baktı, tepkisini ölçmeye çalışıyordu. Olayı bilmeyen olacağını düşünmüyordu, ya doğru bilenler ya da yanlış duyanlar vardı. Nefes nefese Prudie’yi incelerken ona fırsat tanımayıp söze daldı, sonra söyleme fırsatı olmamasından korkuyordu. “Ondan sonra, nasıl desem, bir bağlanma problemi doğdu sanırım bende. Ne desem kifayetsiz kalacak. Sadece bana söz ver Prudie, bana bunu yaptıktan sonra suçluluk duygusu hissettirmeyeceğine söz ver.” Zaten kendini zor uzak tutuyormuş gibi olan bedenini biraz daha yaklaştırıp Prudie’yi yeniden öptü. Bunu bütün gün tekrar edebilirdi, Central Park’ın samimi atmosferi ve yabancı sakinleri bile umurunda olmazdı. Tek derdi kayıplarının anlık mutluluklar için fazla olacağıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Prudencia Léac
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Prudencia Léac


Mesaj Sayısı : 133
Kayıt tarihi : 26/07/10

Şöhret
Puan: 4

Buluşma. Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma.   Buluşma. Icon_minitimePtsi Ağus. 09, 2010 2:50 pm

Kendisini bir kez daha öptüğünü hissetti Pruie. Minik kalbi yerinden oynadı. Çocukluk arkadaşım dediği, yıllardır sorunu olduğunda sığındığı, kollarında kendini güvende hissettiği kişiyle öpüşüyor olmak heyecanlandırıyordu onu. Geçmişten bugüne kadar kimi zamanlar bunu düşlemişti. Onunla olabilmeyi, arkadaşlıktan çok öte sevgili olabileceklerini. Ama her seferinde kendi kendine olmayacağını söyleyip durmuştu. Gerçekten sevgili olamazlardı; bunun farkındaydı ama birlikte olabilirlerdi. Birlikte olmak Manhattan'da yadırganacak bir şey değildi ama Pruie bunu ne kadar istiyordu emin değildi. Bedenine veya ruhuna, hangisine sahip olması gerektiğine karar veremiyordu. Tıpkı olumsuzluklarla dolu karanlık bir yolda, aydınlığı ve umudu bulmak için uğraşan biri gibiydi. Saçmalıklar ve gelip geçici ilişkilerden çok kalıcı bir şeyler arıyordu. Alex aradığı kişi değildi. Olamazdı. Çünkü kalbindeki gerçekleri görebiliyordu. Cleo'yu unutması kolay değildi. Unutmasını da beklemiyordu ama aralarında bir şeyler olabilmesi için unutmuş olmasını ummadığı gerçeği saklanamazdı. Alex'in gözlerindeki parıltıyı görebiliyordu. Aşk parıltısıydı. Sanki onu silmeye çalışıyor da beceremiyor gibiydi. Her şeyi anlıyordu, her şeyin farkındaydı. Hatta dostluklarını zedelemek istemediğinden oradan ayrılmalıydı. Ardına bakmadan koşarak değil, kibarca onu uyararak bunu yapmak en iyisiydi. Onun kalbinin kırılması demek, Pruie'nin canının acıması demekti.

Bir kaç defa daha öpücük kondurdu Pruie'nin dudaklarına. En son söylediği cümleden sonra devam edemezdi. Çünkü inkar etmeye kalksa bile birlikte olduklarından sonra Alex'in bir daha yüzüne bakmayacağı ihtimalinden korkuyordu. Arkadaşlıklarının son bulmasından, aptal bir şehvet olayı yüzünden değer verdiği birini kaybetmekten ürküyordu. Yutkundu. Boğazında bir şeyler takılmıştı. Söylemesi gerekenleri Alex'e aktarabilmek için çabalıyordu. Kalbi güm güm atıyor ne yapacağını bilemeyen budalalara benziyordu. Fakat paniği bir yana bıraktı ve dudaklarını araladı. 'Alex, sana değer veriyorum. Yıllardır çocukluk arkadaşım, en yakınım diye sana sığınıyorum. Bir derdim olduğunda beni kollarının arasına aldığında garip bir hisse kapılıyorum. Evet, bu hisse başından beri kapılıyorum. Acaba sen ve ben diye düşünmeden edemiyorum ama olmayacağının farkındayım. Cleo'yu biliyorum; onu hala sevdiğini de. Unutmaya çalıştığının da farkındayım. Bana bu teklifi bir kaç hafta önce yapmış olsan, yani birlikte olma işini, kesinlikle bir dakika durmadan kabul ederdim. Çünkü sana olan hayranlığımdan ötürü kendimi engelleyemezdim. Ama şuan durum farklı Alex. Bunu yaparsak suçluluk duygusunu sen hissetmeyeceksin, ben hissedeceğim. Bunun nedeni ise artık senin yüzüne eskisi kadar rahat bakamayacağım. Şirin, masum Pruie'n olarak beni teselli etmeni istemekten çekineceğim. Kısacası eskisi gibi olamayız bunu yaparsak A. Bunun farkında olmalısın.' Tam o anda Manhattan'ın en yakışıklı gencini, Alex'i, küçük bir kızken bile hayranı olduğu kişiyi reddetmişti. Sevgili olmalarını değil, birlikte olmalarını. Çünkü onun dostluğu, basit bir arzudan çok daha önemliydi. Gözlerini hala kaçırıyordu ve Alex'in ne cevap vereceğini tahmin edemiyordu. Yüzündeki allak bullak ifadeden bunu çıkartabiliyordu. Onun sözlerini dinleyip ardından oradan gidecekti. Kafasını dağıtmalıydı. Matt, Alex ve Archles, bir hafta içinde fazlasıyla zorlayıcı olmuşlardı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alex Mclain
St.Jude IV.Sınıf, Admin
St.Jude IV.Sınıf, Admin
Alex Mclain


Mesaj Sayısı : 1215
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Lex

Şöhret
Puan: 113

Buluşma. Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma.   Buluşma. Icon_minitimePtsi Ağus. 09, 2010 4:24 pm

Prudie’nin her bir kelimesini dinlerken haklı olduğunu biliyordu. Aslında bunları söyleme cesaretine sahip olduğu için onu yeniden öpebilirdi. Onu yanlış bir şeyi yapmaktan kurtarabilecek tek şeyi yapmıştı; reddetmişti. Alex hiçbir zaman reddedildiğine bu kadar minnettar olmamıştı. İçten içe bir rahatlama hissettiğinin farkındaydı, Prudie’yi kaybetmenin kötü bir deneyim olacağını biliyordu bu yüzden hoşnuttu durdurulmaktan. Central Park’ın yeşili daha canlı gelirken gözüne gülümsedi içtenlikle. Ellerini Prudie’nın biçimli çenesinin iki yanına koyup gözlerine bakmasını sağladı, söylediği şeyler yüzünden öfkeli ya da hayal kırıklığında olmadığını göstermek istiyordu. Gözlerine bakarken sanki zihnini okumuş gibi gülümsemesi arttı, yanağına sürtünen bir tutam saçı kulağının arkasına atarken dudaklarını yanağına bastırdı ve öptükten sonra kulağına “Teşekkür ederim.” Diye fısıldadı. Söyleyebileceği en uygun şey buydu, o an teşekkür etmek minnettarlığının tek ve temelli göstergesi gibiydi. Prudie’nin dayanağı olma görevi seviyordu. Doğrusu son zamanlarda birinin kendisine ruhsal anlamda ihtiyacı olduğunu düşünmeye kendisinin de ihtiyacı vardı. Bu hayatta kalmasının tek sebebiydi, onların yokluğunda hayatlarındaki o tekerrürlü huzuru kaybedeceklerini düşünmek. Prudie ile yaşayacağı her neyse, bunun çıkmaz sokakta bittiğini biliyordu. Bu yüzden işte yaptığı şey için mutluydu. Prudie’yi farklı tutmaktan. “Gitmek mi istersin yoksa devam ediyor muyuz buluşmamıza?” diye sordu herhangi bir art niyet barındırmayan sese tonuyla. Prudie tereddüt ettiyse de yeniden koluna girdi. Alex olanların hepsini unutabilecek kadar çok seviyordu Prudie’yi. Belki kendisini engelleyen Prudie’nin sözleri değil bu temelli sevgiydi.

Finito.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Chloe Cwonsin
Okul Müdiresi
Chloe Cwonsin


Mesaj Sayısı : 26
Kayıt tarihi : 08/08/10

Şöhret
Puan: 45486465

Buluşma. Empty
MesajKonu: Geri: Buluşma.   Buluşma. Icon_minitimeSalı Ağus. 10, 2010 1:37 pm

Puanlandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Buluşma.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Buluşma
» 'Güzel' Kelimesiyle Betimlenebilen Bir Buluşma.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Manhattan :: Central Park-
Buraya geçin: