Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Denter's Defilesi: Vazo

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lia Elisabeta Boleyn
Constance Billard III.Sınıf
Constance Billard III.Sınıf
Lia Elisabeta Boleyn


Mesaj Sayısı : 230
Kayıt tarihi : 22/07/10

Şöhret
Puan: 27

Denter's Defilesi: Vazo Empty
MesajKonu: Denter's Defilesi: Vazo   Denter's Defilesi: Vazo Icon_minitimeÇarş. Ağus. 25, 2010 11:41 pm

Uzun süredir bulunduğu psikolojik bunalımdan bir adım kaçmak için London'ın ona sunduğu mükemmel bir fırsattı ve elinden kaçırmak istemiyordu. Kim bilir belki hayatını bu yönde ilerletebilirdi. İyi bir model olmak çoğu kızın rüyalarını süsler ne de olsa. Ama o rüyanın içerisinde Alex gibi bir prens olursa işte tam dillere destan olur. İçinden "Nerdee..." diye geçirdi. Sürekli eski video oyunlarını oynayan koca dondurma kutularını yalayıp yutan filmlerdeki aşık kız ayaklarındaydı şu sıralar ve bu monoton yaşantıdan onu kurtarabilecek bir beyaz ışık yoktu ki gidebilsin. Ama belki bugün hayatının nadir dönüm noktalarından biri olabilirdi. Kim bilir olaylar hayallerindeki akışa göre gerçekleşirse hayatının aşkıyla tanışabilirdi veya tam yürürken onu izleyen bir adama ilk görüşte aşk... Bunlar ancak pembe dizilerin temasıydı fakat gerçek olmasını kim istemezdi ki? Yine de bugün eli boş ayrılmaya niyeti yoktu. Elle tutulur bir şeyler elde etmek istiyordu hayatta. Bazen bu uzun süreli yalnızlık -yaklaşık bir sene- ona çirkin olduğunu bile hissettirmişti zaman zaman. Herkes koluna birini takıyorken yalnız kovboy edalarında takılmak öyle pek de imrenilecek bir şey değildi açıkçası.

"Hadi kızım geç kalacaksın, herkes yerini alacak bilirsin sona kalan çürük yumurta." Azrail gelse kollarını açardı belki bu durumda. Küçüklüğünden beri bu söz ona trafik levhası gibi geliyordu. 'Azami hız 50' yazısını gördüğünde ne yapıyorsa 'sona kalan çürük yumurta' lafında da değişen bir şey yoktu. Tabi ki de çabucak aşağı inmesi gerekiyordu. Oysa bornozundan bile sular damlayacak kadar uzun durmuştu banyodan çıkınca. Hemen üzerine askılı göğüs kısmı kırmızı göğsün altından da yine aynı renk bir kemerle birleşen çilek desenli bir mini eteği olan şirin aynı zamanda ruhunu yansıtan çoğu insan tarafından çocukça sayılsa da gayet şirin ve Lia'ya yakışan bir elbiseydi. Hemen altına kırmızı babetler giydi ve eşyalarını koyduğu koca bir beyaz çanta taktıktan sonra başkalarının arasında 'göze batan bakımsız şey' damgasını yemekten kurtulmak için kırmızı bir ruj sürdü. Aslında bu ruj olmasaydı aynı elbise 6 yaşındaki bir kıza da yakışabilirdi. Ama farklı olmak Ella'nın doğasında vardı sanki. Kendini bu kıyafetler içerisinde daha rahat ifade edebiliyordu. Elbette bunlar psikolojik safsatalardı fakat yine de kendi doğrusuydu. Merdivenleri ayağına tam olarak giydirmeye çalıştığı sol topuğu havada sekerek indi ve annesine " Geldim geldim hadi çıkalım , yalnız içeri girmeye kalkıp da aman kızım dikkatli yürü düşme falan gibi laflar etmeye kalkarsan çok kötü olur orayı terk etme sebebin olursun bile diyebilirim." biraz sert çıkışmış olsa da tavrını kesin olarak ortaya koymaya kararlıydı. " Ne yapmak istiyorsan onu yap küçük hanım, ka-rış-mı-yo-rum." aslına bakılırsa annesinin de kendisinden farklı bir yanı yoktu. Yine de hayattaki en değerli varlık olmayı her zaman koruyacaktı. Kim vardı ki adam gibi her şeyi anlatabileceği biri? Alex'e karşı aptalca hislerini bile bir tek ona söyleyebilmişti. Dalga geçmeyeceğine emin olduğu tek kişiydi belki de.

" İyi şanslar bebeğim." mezuniyet balosundan önce bile bunu söylemişti. Ben buraya koca mı aramaya geliyordum, sadece elbise ve bir iki aksesuar taşıyacaktım hepsi bu. Belki de bu aralar fazla agresifti. Annesinin kötü bir niyeti yoktu pekala. Eh tabi bu saçma tavırlarının da sorumlusu malum kişiydi. Ama bugün 'yalnız ama dimdik ayakta Ella' rolünü oynayacaktı. Tabi birkaç adım önceydi bu. İçine oturan şeyin ne olduğunu merak ediyordu. Bu olmak zorunda mıydı ki ? Neden bugün ha neden bugün ? En güzel hislerini verdiği kişinin ona hediyesi nedense hep hayatının berbat anlar listesinin ilk on'unda yer alıyordu. Karşısındaydı ve bir kızla hatta yüzünü seçebiliyordu Clee ile ha ? Gerçekten bazı sahneler insanın ağırına gidiyormuş. Karşısındaki iki şahsın da umrunda olmamasına rağmen içine oturuveriyordu işte hayat zaten ancak Ella gibilerine bunu veriyordu. Saçıyla başıyla oynamalar, elleri havalara kaldırmalar hararetlice konuşmalar.. Nasıl bir cilveleşme tekniğiydi böyle? Hele de Clee'nin onun burnunu öpmesi. Hiç böyle bir tiple karşılaşmamıştı. Daha ağır takılabilirlerdi hani. Yolun ortasında yatsalardı pek de bunun kadar dikkat çekmezdi herhalde. Romantik oynaşmalar, değişik mimikler hepsi ama hepsi ayrı bir dikendi Ella'ya batan. Kendini boynundan aşağı süzdü ve çok zavallı hissetti. Gerçekten de sefil bir yaratıktı ve belki de evrenden silinmesi gerekiyordu. Hatta hemen 'sil' tuşuna bassalar duacıları olabilirdi. Ama bu malum imajını silkinip de üzerinden atması gerekiyordu. Clee ile öyle yakın bir tanışıklıkları olmasa da belki tanır diye uzaktan el salladı ve gülümseyip döndü. Sanki koşu bandındaymış gibi hissediyordu. Her adımında hiçbir yere hareket etmiyormuş gibi... Şimdi ne yapıyorlar peki diye sürekli arkasına bakma isteği içinin en derin noktalarını kemirip bitiriyordu. Keşke homo sapiens yaratılırken ya da evrimlerşirken arkaya da bir göz takılsaymış. En azından beş dakikalığına gelebilecek olan Cinden bunu isteyeceğine emindi ta ki kendini girişteki merdivenlerde çökmüş bulana kadar. Hani derler ya, kara kara düşünmek diye işte tam da o ruh halinin portresini yansıtıyordu.




*berbatlığın daniskası desem...


En son Lia Elisabeta Boleyn tarafından C.tesi Ağus. 28, 2010 11:47 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementine Crandal
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 663
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Cle.

Şöhret
Puan: 70

Denter's Defilesi: Vazo Empty
MesajKonu: Geri: Denter's Defilesi: Vazo   Denter's Defilesi: Vazo Icon_minitimePerş. Ağus. 26, 2010 12:44 am

"Düşününce o kadar da kötü bir fikir değilmiş burada olmak.." Ters bir bakışla karşılıyorum Lex'in cümlesini. Tamam yaptığımdan memnun değil, ama buraya kadar gelmiş olması da beni memnun etmiyor. Gerçi ses tonuna bakılırsa biraz da havayı dağıtmak için söylenmiş bir cümle bu. "Önüne bak Lex." Kısık, alaylı bir gülüş dökülüyor cevap olarak ama gerginliğinin de farkındayım. Bunu yapmamı hiç istemiyor zaten. Bu kıskançlık olmasa gül gibi geçinip gideriz heralde. Ama sahiplenme duygusunun en dibinde kumdan kaleler yapıyoruz karşılıklı, bu da kötü sonuçlar doğuruyor haliyle. Kompleksli çiftlerin sürekli kıskançlık kavgası etmeleri gibi bir sonuç. İlerleyip birkaç adım önüne geçiyorum, yeri delmeye çalışırcasına attığım adımlarla birlikte. O da bileğimi tutuyor, "Yanımdan ayrılma." diyerek. Bu hali gülünç olurdu normalde. Kendisi boşta bir mankeni avlamak için etrafına bakınırken aç gözlerle, beni kendi gibilerden korumaya çalışıyordu. Gerileyip yanında durdum bu yüzden. Yolu tıkamamak için kenara çekilmişti zaten. "Sen de aç kurtlar gibi bakınma etrafına, cidden hepsinin ismini öğrenir ve peşlerine dedektif takarım." Hastalıklı biri olmaya başladığımı düşündüğüne eminim, onun ifadelerini okumakta çok iyiyim. Bu tepkilerim biraz Cleo'yla ilgili. Sanki döndüğünde ona mümkün olan en temiz haliyle teslim etmek ister gibi.. Ah ne çok özledim onu.. Alex'i sadece onunla paylaşabiliyorum bir de tabii. Bu da ikinci etken. Yanında herhangi bir kız görmeye dayanamıyorum. Delice bir şey bu. Uzanıp saçını karıştırıyorum. "Dağılırsan daha az çekici görünürsün belki. Ah hayır pek bir şey değişmedi." Bir şey söylemeden geriye çekilip çok farklı bir şeye odaklanıyor. Kuaförler, makyözler, kıyafet taşıyan erkekler ve gazeteciler gibi. "Baksana şu tiplere. Yürü Clem, gidiyoruz." "Hadi ama Lex, bunu London için yaptığımı biliyorsun. Hem Victoria's Secret defilesi değil ki bu." Gerilen bakışları kapıdan girenlerden bana doğru çevriliyor. Ah, gerizekalıyım! Gerçekten. Yüzüme garip bir ifadeyle bakıyor, kaskatı bir biçimde. "Ben.. Bilerek yapmadım. Hatırlatmak istememiştim. Özür dilerim Lex. Gerçekten." Keskin hareketlerle başını sallayıp bir mayo mankenine odaklanmaya çalışıyor. Bu sefer kızmaktan çok hafifçe gülümsemeye çalışıyorum. Yüzünü tutup kendime çeviriyorum. "Onlardan biriyle yatarsan burnunu koparır eline veririm. Eminim o zaman da çok seksi olmazsın onların gözünde." Burnuna(?)bir öpücük kondurup geri çekiliyorum. "Hadi, seni güvenli olacağın bir yere oturtalım." Kaşını kaldırıyor alaylı bir ifadeyle. Bir kahkaha atıyorum ister istemez. "Benim kavramımla güvenli elbette. Kilitleyelim demeliydim sanırım." Lex'in koluna girip onu yönlendirirken uzaktan çilek gibi bir kız el sallıyor. Constance kızı olduğuna eminim. Adı neydi? Elena? Yok, değil. Elina. Imm hayır. Eliza. Belki. Elizabeth. Aaa, eveet! Elisabeta! Evet! Buldum! Bende el sallıyorum uzaktan sonra da Lex'i bir yere oturtuyorum. "Muhtemelen söz dinlemeyeceksin ama burada kal. Herhangi bir mankenin koynundan defileye beş kala çıkarılmanı istemiyorum. Geldiğimde görüşürüz." Parmaklarımla bir öpücük gönderip soyunma odalarına doğru ilerliyorum. İçerisi kalabalık, karışık.. Elbise askıları, kıyafetler, saçı başı yapılan kızlar, ve onlarla uğraşanlar.. Tanıdığım yüzler var aralarında, selam veriyorum birkaçına. Sonra kıyafetlere yöneliyorum. Arkamdan bir mırıltı duyana kadar. Dönüp kimin dikkatimi çekmeye çalıştığına bakıyorum. Az önce gördüğümüz çilek kız, Elisabeta. Elindeki askıya iliştirilmiş kıyafetleri uzatıyor bana, aksesuarlarla birlikte. "Merhaba, Elisabeta değil mi? Teşekkürler bende bunları arıyordum." Elime alıp kıyafeti inceliyorum. Günlük hayatımda giydiklerimden çok da farklı değil. Rahat edebileceğim en azından. Bir yandan Elisabeta'yı dinliyorum. Sözü kesildiğinde bakışlarım tekrar elimdeki kıyafetlere kayıyor. "Mmm. Lex buna memnun olacak." Bu konuda haklı olduğumu görebiliyorum. Ama zaten çok da açık bir şey giymeyeceğimi biliyordum en başından.. London'ı biraz olsun tanıyorsam bu kıyafetin bana verilmesini özel olarak ayarlamıştır.. Annemin arkasında bıraktığı yansıması gibi zaten o.. Elisabeta'nın sessizliği mırıldanışlarımdan sonra da devam edince başımı kaldırıp yüzüne bakıyorum. "Bu arada ben Clementine." Gerçi zaten biliyordur. Ben onu tanıyorsam onun beni tanımaması ihtimal dahilinde değil bir bakıma.. Sessizliği doldurmak için söylüyorum zaten bunları da. O arada içeri giren London'ı farkediyorum. Çoktan hazırlanmış ve oldukça güzel görünüyor. "London! Seni görmek ne güzel.. İyi iş çıkarmışsın tebrik ederim.. Ve çok hoş olmuşsun, elbette." Daha sonra tekrar Elisabeta'ya dönüyorum. Ben London'ı görüp selam vermeden önce ne dediğini hatırlayamıyorum.. "Afedersin, ne demiştin en son?"


Bknz:Gecenin köründe anca bu çıktı, uu beybi beybi. Hadi öpücük. Yarın gece görüşürüz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lia Elisabeta Boleyn
Constance Billard III.Sınıf
Constance Billard III.Sınıf
Lia Elisabeta Boleyn


Mesaj Sayısı : 230
Kayıt tarihi : 22/07/10

Şöhret
Puan: 27

Denter's Defilesi: Vazo Empty
MesajKonu: Geri: Denter's Defilesi: Vazo   Denter's Defilesi: Vazo Icon_minitimeCuma Ağus. 27, 2010 10:47 pm

İçeriye adım atma cesaretinden dolayı kendini kutlaması gerekiyordu belki de. Herkes bir yandan koşuşturuyordu. Memnuniyetsiz surat ifadeleri, kendine tiksintiyle bakanlar, başkalarını umursamadan kendini kraliçe sanıp havalı havalı yürüyenler ile doluydu. London etrafındakilere yetişmeye çalışıyor bir yandan da tüm güzelliğini sergiliyordu genç mankenlere ve manken adaylarına. Herkesin bu geniş telaşının içine balıklama dalmayı planlarken omzuna dokunan bir elle irkildi. Gelen tüm sıcaklığıyla London'dı. " Heyecanlı mısın tatlım ? Niye herkes gibi işe koyulmuyorsun ? Hadi hadi acele et." gerçekten de haklıydı. Buraya gelmesinin belirli bir amacı vardı ve saptırmak istemiyordu artık. Heyecanla gülümseyip " Biliyorum, hemen elbiseme uçuyorum. Seni pişman etmeyeceğim." dedi ve koşarak elbisesini aramaya koyuldu. Bu şıpıdık halleri onu ne kadar küçük bir çocukmuş havasına soksa da umrunda değildi. Belki de podyuma ' sahte ağır başlı deli kız' modlarında çıkardı. Hem böylece benliğini saklar ve insanlara bir nebze olsun normalmiş gibi gözükürdü. Orada bir yerde biri de oturacaktı. En son isteyeceği ona rezil olmaktı. Lia'ya küçük bir kızmışçasına bakıp hatta daha da ileri gidip yanağını sıkıp bir şirin abi ayaklarında gülümserse o an kulisten bulduğu ilk kemerle kendini boğabilirdi hatta kesin boğardı. Alex'i düşünmeye becerebilirse beş dakika ara verip elbisesini giyinmeye koyuldu. Vücudunu saran hoş bir elbiseydi. Pembe ve siyah renklerini güzel uydurmuştu tasarımcımız. Şıkırtılı bir çanta ve birkaç aksesuarını yanına aldı. Ayakkabılar en korktuğu noktaydı. Neyse ki rahat ettiği bir modeldi hatta dışarıda giyip gezebileceği türden bile denilebilirdi. Ayanın karşısında bir sağa bir sola dönüp kendine bakıyordu. Saçları da halledildi mi hazırdı. Pek alışamadığı bir düşünce olsa da belki de gerçekleşecekti. O sırada yerine geçmiş giyinmeye hazırlanan Clee'yi gördü. Bir yandan ona Alex'e ulaşabilmek için bir merdivenmiş gibi bakıyordu. Ona iyi olursa kim bilir Alex'i bile daha yakından tanıyabilirdi. İlk adımı elbette ki kendisi atacaktı. Onun elbisesini London'ın elindeki listeden görmüştü. Askıda hazır duruyordu. Hemen alıp kendine çeki düzen verdi ve ona doğru hareket aldı.

"Merhaba, hazırlanıyor musun ?" bu ne saçma soruydu öyle. Acaba ne yapıyor olabilirdi ? Belki playstation'da PES oynuyor olabilirdi. Saçmalamada kendinden iyisini tanımıyordu. "Merhaba, Elisabeta değil mi? Teşekkürler bende bunları arıyordum." en azından adını biliyor olmasına sevinmişti. Gülümseyip takımını ona uzattı. " Evet." dedi nazikçe. Sempatik biri gibi gözüküyordu. Bulunduğu konuma göre pek de havalı tavırları yoktu. "Mmm. Lex buna memnun olacak." Alex... Çoğu kişi onun adını kısaltsa da Lia onu asla bu şekildi anmamıştı. Adının her harfini tutkuyla bastırmaktan hoşlanıyordu. O kusursuz ismi dilinde gezdirmenin verdiği hazı hiçbir şeye değiştirmezdi. " Çok hoş bir takım. Bence herkes beğenir. Hem şanslısın ki etrafında Alex gibi kıyafetlerine yorum yapabilecek biri var." Yine o kelime vardı. Tutku dolu aşk dolu harfler bir araya gelmiş o bedeni hatırlatıyordu. Gözünün önüne geliyordu gülümseyişi. Olağanüstü dudakların açılışı , o ses her şey bu isimde gizliydi. Defalarca haykırsaydı keşke burada. Yine de fazla bastırdım mı diye korku kaplamıştı içini. Kendini biraz toplamaya çalıştı. "Bu arada ben Clementine." kendisini tanımıyor muyum zannediyordu ? Belki de kendini öne çıkarma politikasıydı. Her ne olursa olsun gülümsemesini durdurmaya niyeti yoktu. "Evet, tabi ki tanıyorum seni." dedi ve sempatik bir surat ifadesi takındı. Gerçi bu işin kolay tarafıydı. Çoğu insan kendisine sempatik bir yüz ifadesi olduğunu söylerdi. O arada sessizliğin üzerine doktor gibi London geldi. Daha çok susmaktan yanaydı. Konsantre olmaya çalışıyordu. London şık ayakkabılarıyla giderken Lia da anı boş bırakmamak için " Takımın gerçekten çok şık. Sen de çok güzelsin. Kesinlikle mükemmel olacaksın, Alex sana bayılacak." dedi. Fakat dediğine de pişman oldu. Sürekli Alex diyordu ve potlar kırmaya devam ediyordu. O sırada dalmış olacak ki ne dediğini anlamayan Clee ona dönüp "Afedersin, ne demiştin en son?" hemen atak yapıp "Alex şeyy, elbise var ya güzel yani sana çok yakışır herkes de beğenir ben de beğenirim London da o da." her şeyi berbat etme yeteneğini nerden bulduğunu cidden merak ediyordu. İyice telaş kaplamıştı. Hatta sürekli ayağıyla saçma bir ritim tutuyordu. " Acele etsen iyi olur. Daha saç, makyaj, bayağı iş var. İstersen yardımcı olabilirim. Saçlarıma bir iki rotüş attırıp tokayı takıcam, o kadar." her şeyi toparlama çalışmasıydı bu tamamiyle ardından işe koyuldular, kafasındaki her şeyi silmiş ve işine odaklanmıştı. Hatta yarı yarıya hazır sayılırdı. Kendini umursamaz bir vaziyette Clee'nin yardımına koşuyordu.



**Lia'nın Alex'le isim fantezisi .D
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Denter's Defilesi: Vazo
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Denter's Defilesi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Manhattan :: The NY Palace Hotel-
Buraya geçin: