Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Başlık Bulamadım

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
G. Arneilla Bianchett
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
G. Arneilla Bianchett


Mesaj Sayısı : 142
Kayıt tarihi : 02/08/10

Şöhret
Puan: 12

Başlık Bulamadım Empty
MesajKonu: Başlık Bulamadım   Başlık Bulamadım Icon_minitimePtsi Ağus. 16, 2010 12:18 pm

Gözlerimi kendime ait bir yerde açmak vazgeçilemeyecek bir zevkti doğrusu. İki gün önce eve tamamen yerleşmiştim. Yine de boş koliler hala odanın bir köşesinde duruyorlardı. İşe yarayacaklarını düşünmüyordum, ya da bir gün yine ihtiyacım olur diye saklamamıştım. Sadece odamın bu atölye görünümü hoşuma gidiyordu. Zaten taşınırken duvarları ve yerleri tamamen öyle görünmesi için değiştirmiştim. Aslında daha inşaat bile tamamlanmamış gibi duruyordu ki, bu durumdan keyif alıyordum. Eğer bir kaç yıl boyunca sığır derisinden bir çadırda yaşadığımı düşünürseniz, size beklentilerim düşük gelecektir. Ancak odamın şu hali, içimdeki sanat aşkının bariz bir dışa vurumuydu sadece.

Yataktan kalkıp çıplak ayaklarımı ahşap zemine basmak hoşuma gitmişti. Günlerce kaldığım lüks bir otelin sertleşmeye başlamış halılarından daha iyi olacağı kesindi gerçi. Tanrım, bir timsahın sırtında yürümeyi tercih ederdim. Ve elbette bunu daha önce yapmıştım. Sırtında yürümemiştim tabii ki, ancak derilerinin ne kadar sert ve kuru olduğunu defalarca hissetme fırsatım olmuştu. Macera dolu bir hayatım varmış, değil mi? Oysa 10 yaşındaki bir kızın gündelik yaşantısıydı sadece. Hem inanın bana, New York sokakları çok daha tehlikeli. Hayvanların sezgileri vardır, mümkün olduğu kadar ayırt ederler insanları. Kendisine zarar vermeyecek olanlara saldırmazlar. Ah, buradaki serserilerin de sezgileri var. Kendilerine zarar vermeyecek olanları incitirler. Gerçek güç budur ya?

***

Sonunda okula geldiğimde yüzümdeki kolaylıkla fark edilebilir iğrenmeyle inceledim binayı. Ardından çaresizliğimi yansıtacak yavaş adımlarla beni çalıştıracak olan çocuğun defalarca tarif ettiği havuzu aramaya başladım. Doğrusu kısa sürede bulmamıştım. Hatta kapıda beni bekliyordu işte Shawn. Boş bir ifadeyle saatini gösterdi bana. Pekala, bir kaç dakika geç kaldıysam ne olmuş yani? Gidip üzerimi değiştirmemi söylediğinde ona soyunma odalarının yerini sordum. Gözlerini devirdi önce, ardından okulda yeni olduğumu kendine -ve bana- hatırlatarak gitmem gereken yönü işaret etti.

Aslında bir soyunma odasına ihtiyacım yoktu. Yalnızca eşyalarımı bırakabileceğim "güvenli" bir yere ihtiyacım vardı ki, tek çarem olan bu metal dolapların güvenilirliği tartışmaya açık bir konuydu. Zaten bikinimi giydiğim için tek yapmam gereken şey kıyafetlerimi çıkarmak ve havlumu almaktı. Ardından çantamı dolaplardan birine yerleştirdim ve girdiğim kapıdan çıktım.

"Nereden başlamak istiyorsun?" diye seslendi kapıdan çıktığımı görünce. Onun yanına doğru ilerlerken tek yaptığım şey omuz silkmek olmuştu. Yanına vardığımda bakışlarını üzerimde gezdirdi ve tekrar konuşmaya başladı. "Aslında iyi yüzemediğine inanmak oldukça zor. Kol ve bacak kasların oldukça iyi durumda görünüyorlar." Yaptığım şey sadece susmak olmuştu, tekrar. O ise sessizliği inatla bozmaya çalışıyor gibi duruyordu. "Dansçı mısın?" diye sordu merakla gözlerini daha iri açarken. "Jimnastik." Evet, pek sohbet edecek havada değildim. Bunu anlamış olacak ki daha fazla soru sormadı, sadece havuza girip serbest stil yüzmemi istedi.

Bir kaç turdan sonra durup yüzerek havuzun kenarındaki çocuğun yanına gittim. Dirseklerimi kenara koydum ve çenemi de kolumun üzerine yerleştirdim. Nefesimi tutabildiğim için başımı çıkarmadığımdan, kendimi ve vücudumu yorduğumdan bahsetti uzun uzun. Kaslarımı daha da geriyormuşum böylelikle. Çağrışım yaptığı halde pek anlayamadığım sıkıcı terimlerle dolu tavsiyelerinden sonra ayağa kalktı ve dizine kadar gelen şortunu düzeltti. "Pekala. Bugün bir işim var, o yüzden gitmeliyim. Ama önümüzdeki hafta tekrar bu saatte buluşalım. Belki düzenli bir program hazırlayabiliriz." Sadece başımla onayladım. Vay canına, sessiz kalma konusunda Fred'in cenazedeki halinden bile daha başarılıyım.

Bir süre boş boş yüzdükten, suyun dibinde dolaştıktan ve suyun yüzeyinde sırt üstü yattıktan sonra kapının açılmasıyla başımı çevirdim. Shawn bir şey mi unutmuştu? Kaslı sayılabilecek bir erkek bedeni yerine daha narin, zayıf bir kız çarpmıştı gözüme. "Imm... Merhaba." dedim zoraki bir gülümsemeyle. Ardından kendi kendime savaşmaya başladım. Sosyalleşecek halim pek yok gibiydi, sabahtan beri Shawn'ı nasıl geçiştirdiğime bakılırsa. Kalmak ve gitmek arasında sıkışmışken, kendi sesimle irkildim. Pekala, istemsiz bir şekilde dudaklarının oynaması ve zihninin kendi kararlarını alması ürkütücüydü. "Ben Arneilla." demiştim istemsizce.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jocelyne Swatkovski
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Jocelyne Swatkovski


Mesaj Sayısı : 38
Kayıt tarihi : 13/08/10

Şöhret
Puan: 0

Başlık Bulamadım Empty
MesajKonu: Geri: Başlık Bulamadım   Başlık Bulamadım Icon_minitimePtsi Ağus. 16, 2010 4:08 pm


Kendimi banyoda bulduğumda oraya nasıl vardığımı bile bilmeden sersem bir biçimde yüzümü yıkamaya koyuldum. Buz gibi su zerrecikleri tenime her değdiğinde üzerimdeki sersemliği alıyordu yavaş yavaş. Ayaklarım yere sağlam bir biçimde basmıyor olsada sallanarak dolabıma doğru ilerledim. Yapmam gereken tek şey mayomu giymek ve üzerine herhangi bir elbiseyi geçirerek dün akşamdan hazırladığım çantamı sırtıma alarak evden çıkmaktı fakat kendimden geçmiş bir halde yatağın üzerine yığılıp kalmıştım tekrar. Yatmak üzere ayaklandığımda aklımdaki bütün planları yerle bir eden şey ayın berrak ışığı olmuştu. Gecenin simsiyah büyüsü altında kendisini asilce belli eden, okyanusun kalbinden koparılmış bir inci tanesi gibi parıldayan ay tek başına tüm o yıldızların etkileyiciliğini mahvediyor, yok oluşa sürüklüyordu. Her ne kadar bilimsel açıdan aslında yıldızların ışıklarının kendilerine ait olmalarına karşın ayın ışığı güneş kaynaklı olsa da bu yuvarlak cisim evrendeki bütün güneş ya da yıldızlarla tek başına mücadele edebilirmiş gibi gözüküyordu. Hafif bir biçimde iç geçirerek ayın güzelliği dağlar arkasında kayboluncaya kadar elimde kalemimle bomboş duran sayfaları binlerce kelimeyle doldurmak uykumdan vazgeçmeme neden olmuştu. Ancak saat dörde gelirken ve ay son gösterisini meydana koyarak yavaş yavaş solup giderken gözlerimi kapatabilmiş ve kendimi uykunun yumaşacık kollarına teslim edebilmiştim. Sonuç olarak elimde olan şey ie şişmiş göz altları ve birbirine girmiş saçlar olmuştu.
...
Hızlı adımlarla yürümekten kızarmış yanaklarıma ellerimi bastırdığım sırada okulun boş koridorlarından birine adım atabildim. Havanın sıcak olması da saçlarımın terden yüzüme yapışmasına neden olmuştu. Artık kendimi havuza atmazsam eğer şurada bir kşede bayılıp düşebileceğimi biliyordum. Ben böyle nerede olduğumu, ne yaptığımı bilmez bir halde ilerlerken omuzlarıma çarpan ağırlıkla kafamı toparlayabildim. Dudaklarımdan dökülen birkaç sözcük 'üzgünüm' gibi duyulamayacak bir biçimde ulaşmıştı belkide kulaklarına. Umursamadan omuzlarımı silkerek kendimi havuzun kapılarının olduğu bölüme attım. Sonunda parmaklarım ahşap yüzeyle buluştuğunda derin bir nefes alarak içeriye girdim. Bileğime çıkmadan önce iliştirdiğim kol saatime bir göz attım. Tanrım, saat iki olmuştu. Tabii ben normalde sabahları sekizde kalkarak sekiz buçukta buraya ulaştığımdan belki de kimse olmuyordu. Böylece tek başıma yüzebiliyordum. Eh, şu an da klorlu su içerisinde bir balık gibi yüzen genç kızı da görmek beni pek şaşırtmamalıydı, sanki. Çatlamış sesimle reil olmak istemediğim için sessiz bir giriş yapmama rağmen genç kız konuşacakmış gibi görünüyordu ki öyle olmuştu.
"Imm... Merhaba."
Ne diyeceğimi bilemeden kafamı hafifçe sallayarak sırtımdaki çantayı soyunma odalarındaki dolaplardan birine koymadığım için kendime lanet ederek, duvarların köşesine iliştim. Elbisemi çıkartarak mayomu açığa çıkardığımda çantamın güvende olduğuna kendimi inandırarak suya atladım.
"Ben Arneilla."
Yüzeye çıkarak ciğerlerimi havayla doldurduğum sırada artık Arneilla'ya cevap vermem gerektiğine karar vermiştim. Havuzun diğer ucunda olsam da hafif yüksek bir sesle karşılık verdim.
''Ben de Jocelyne.''
Normalde konuşmaların bu kısmında el sıkışmak gerekirdi fakat aramızdaki mesafeden dolayı bu pek mümkün gibi durmuyordu. Suyun altına dalarak ona doğru yüzmeye başladım. Kısa bir süre sonra amacıma ulaşmıştım. Yüzeye çıktığımda derin bir nefes alarak ona elimi uzattım.
''Tanıştığıma memnun oldum.''
Normalde insanlarla pek içli dışlı birisi olmasam da nezaket kurallarını unutmamak gerekirdi. Toplum içerisinde kabulunuz için bu önemli bir şeydi ki Costance Billard'ın zengin çocukları şu günlerde buna pek de öenm veriyormuş gibi durmuyordu. Kendimi onlarla aynı derece bir toplumda yaşıyormuş gibi hissetmek bile bazenleri beni utandırıyordu. Ama bu aralarında nazik kişiler olmadığı anlamına da gelmezdi. Sonuçta belli bir kesimi dikkate alarak diğerlerini de aynı saymak ön yargılı bir davranış olurdu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
G. Arneilla Bianchett
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
G. Arneilla Bianchett


Mesaj Sayısı : 142
Kayıt tarihi : 02/08/10

Şöhret
Puan: 12

Başlık Bulamadım Empty
MesajKonu: Geri: Başlık Bulamadım   Başlık Bulamadım Icon_minitimePtsi Ağus. 16, 2010 4:34 pm

Jocelyne suyun altından gelirken, havuzun kenarına biraz daha yaklaşmıştım. Suyun yüzeyine çıktığımda ve elini uzattığında içten bir şekilde gülümsedim. Elini sıkarken, hızla zihnime dolan düşünceleri daha fazla tutamamıştım. "Aman Tanrım, burada el sıkışan biri daha olduğuna inanamıyorum!" Geldiğimden beri en çok sıkıntı çektiğim şey buradaki insanlara alışmaktı elbette. Tanışırken, Viyana'daki görgülü insanlardan sonra artık iyice üzerime yerleşen ve bir alışkanlık haline gelen tokalaşmak, muhtemelen beni burada ucubenin teki yapıyordu. Oysa ben öyle yabancılarla hemen "enseye tokat" muhabbetine girebilen bir insan değildim.

Bir anlık şaşkınlık ve neşe ile, kızın Viyana'dan olup olamayacağını düşünmeye başladım. Saçmalıyordum. Her kibar insan oradan gelecek diye bir şey yoktu. Belki de New York'ta yaşayan insanlara fazla önyargılı yaklaşıyordum. Bu benim için bir sorun değildi gerçi, genelde çoğu doğru çıkıyordu ne de olsa. Kimseye haksızlık etmiş olmuyordum. Hani derler ya, insanın iç güzelliği dışa yansır diye. Kesinlikle doğruydu. Şu ana kadar yanıldığım sadece biri vardı, o da William'dı. Gerçi tanıştığımızdaki hali ile sonrası bambaşkaydı, haksız sayılmazdım yine.

Hoşlanmadığım o klor kokusu burnuma dolarken, en azından suyun tipik bir havuz sıcaklığında olmamasına şükrediyordum. Daha serindi, ve diğer havuzlardan daha derindi. Kendimi akvaryumda gibi hissetmiyordum yani. Aslında düşününce, burada yüzmek 92nd Street'te yüzmekten daha iyiydi. En azından böyle boşken. O lanet yerde yüzdükten sonra duş almama rağmen gün boyu kaşınmıştım.

Uzun bir süre sessiz kalmanın kabalık olacağını düşünerek söyleyecek bir şeyler düşündüm. Belki bir iltifat? Ya da bir soru. "Vay canına, gerçekten güzel gözlerin var." dedim kızın yeşil gözlerine bakarken. Bir tek tereddütüm vardı ki, bu samimi iltifatıma karşılık nezaketen onun da benimle ilgili hoş bir şey söylemesiydi. Elbette ki iltifat duymak herkes kadar benimde hoşuma giderdi, aşırıya kaçmazsa tabii. Ama böyle karşılıklı olunca samimiyetin ve doğallığın ortadan kalktığına inanıyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jocelyne Swatkovski
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Jocelyne Swatkovski


Mesaj Sayısı : 38
Kayıt tarihi : 13/08/10

Şöhret
Puan: 0

Başlık Bulamadım Empty
MesajKonu: Geri: Başlık Bulamadım   Başlık Bulamadım Icon_minitimePerş. Ağus. 19, 2010 4:00 pm

Sessizce iç geçirerek onun elimi sıkmasını istiyordum. Çünkü nezaket gereğini unutmuş olarak yaşayan bir çok insandan biri olması beni onun gözünde bir ucube rolüne sokabilirdi. Tıpkı diğerlerinde olduğu gibi. Fakat yüzüne yayılan bir gülümseme ile bana karşılık verdiğinde içimde oluşan sevinç dalgasını engelleyemedim. Elbetteki bunu yüzüme yansıtmamayı başarmıştım bir çok kez olduğu gibi ama gözlerimde oluşan pırıltıları hissedebiliyordum.
"Aman Tanrım, burada el sıkışan biri daha olduğuna inanamıyorum!" Ah, Arneilla'nın da benim gibi alışkanlıkları olduğunu öğrenmek içime su serpmişti. Belli ki yetiştirilme tarzımız birbirine benziyordu nasılsa. Liseye başlamadan birkaç gün önce Manhattan'a taşındığımızda buradaki insanların alışkanlıklara bana tuhaf gelmişti. Çoğu insan zenginliklerini belli etmek gibi bir huya sahip olduğu için gösterişli kıyafetler giymeden sokağa adımlarını bile atmıyorlardı. Açıkçası beni en çok korkutan şey bir gün onların yanlarında kalmaktan benimde tıpkı nezaket yoksunları gibi bambaşka bir insana dönüşmemdi. Fakat yine de onlar gibi olamayacağımı da biliyordum. Onlarla beraber olabilirdim ama onlar gibi olamazdım. Bunu defalarca kendime hatırlatmak düşüncelerimi yatıştırmanın bir yoluydu yalnızca. Birkaç saniye sonra yeniden havuzun kenarında duran bedenimin içinde olduğumu anlayınca bana inceleyen gözlerle bakan kızla karşılaştım. Aslında şaşırmamış değildim.
'' Vay canına, gerçekten güzel gözlerin var.'' diyerek beni biraz daha şaşırtması zor olmamıştı. İnsanlar bana genellikle iltifat etmezlerdi, daha doğrusu beni dikkate almak bile umurlarında değildi. Yalnızca aile içinde yine yalnzıca annem benim güzel olduğumu söyler dururdu. Fakat o da diğer tüm insanlar gibi benim kendilerine yakışmadığımı düşünerek artık babam ve abim gibi beni dışlamaya başlamışlardı. Bir iltifat almak hem de ailem dışından birisinden gerçekten sevindirici bir şeydi. Bunun karşılığında elbetteki benim de bir şeyler söylemem gerekirdi. Ona kısa bir süreliğine inceleyen bakışlar attıktan sonra ufak bir tebessümle karşılık verdim. '' Senin de gerçekten çok güzel yüz hatların var.'' diyerek iltifatını karşılıksız bırakmadım. Sanırım Costance Billard alanında bir arkadaş daha edinmiştim. Bir elin parmaklarını geçemeyecek sayıdaki arkadaşlarım içerisine artık Arneilla'da dahil olmuş gibiydi. Genelde çoğu kız ya da erkek benim sıkıcı bir kişiliğe sahip olduğumu düşünürdü. Yazmaktan bıkmayan ve yazdığımda da insanlar arasından soyutlanan. Birçok genç kıza göre alışveriş, konserler ve sosyelleşmek alanına giren birçok şey daha önemliydi. Oysa ki benim için yaz aylarında bile yakıcı sıcaklar içerisinde okumak büyük bir hazineydi bana verilen. Sinemaya arada bir giderdim. Zaten gittiğim çoğu film kendi zevklerime uygundu, diğerleri ise benim zevklerimin de tıpkı kişiliğim gibi sıkıcı olduğunu düşünüyordu işte. Bu yüzden kendimi onların aralarından soyutlamak yapabileceğim en iyi şey olmuştu. Atık ne kalbim kırılıyordu ne de onların aşağılayıcı huyları altında kalıyordum. Ben kendimi biliyorsam eğer onların bilmesine gerek yoktu. İnançlarım, zevklerim ve kişiliğim birilerinin eğlenmek amaçlı dalga geçme serüvenleri için yaratılmamıştı ki. Bir gün benim de elime bir şans geçecekti ve o gün diğerlerine onlardan daha yi bir kişiliğe sahip olduğumu gösterecektim.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Başlık Bulamadım
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Başlık.
» Kurgu manyağı olup, başlık açmak.
» oF heskes resmini koymuş.Her ne kadan yeni üye de olsam koymasam çatlarım XD (Ne kadar uzun bi başlık dimi ) :P

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: St. Jude / Constance Billard :: Giriş :: Havuz-
Buraya geçin: