Alberto Carrocci St.Jude III.Sınıf
Mesaj Sayısı : 64 Kayıt tarihi : 16/08/10
Şöhret Puan: 0
| Konu: Carrocci, Alberto. Ptsi Ağus. 16, 2010 12:47 am | |
| - Ad & Soyad: Alberto Luigi Carrocci. - Kullanacağınız Ünlü: Jonathan Rhys Meyers. - Karakteristik özellikler: Oldukça naziktir Alberto. Kadınlara karşı ilgisi oldukça fazladır; fakat onları birer oyuncak olarak görmez. Onlar kutsal varlıklardır ve her zaman değer verilmelidir. Elleri her zaman öpülmeli, onlara güzel sözler söylenmeli ve azda olsa utandırılmalıdır. Evet, Alberto çapkın birisidir. Ama, günü birlik ilişkiler ona göre değildir. Hayır, bağlanma gibi bir sorunu vardır; lakin bıraktığında veya bırakıldığında asla üzülmez. - Aile özgeçmişi: Alberto'nun annesi oyuncu, babası ise yönetmendir. İtalya'nın en gözde aileleri arasında ikinci sıraya oturmuştur Carrocci ailesi. Alberto'nun babası gençlik yıllarında podyumları süslemiş iken şu an ise beyaz perdeyi süslemektedir. Annesinin ise üstün oyunculuk yeteneğine kendisi bile hayrandır. - Öğrenci veya Yetişkin: Öğrenci. - Örnek Rol oyunu:- Spoiler:
Yavaş adımlarla gölün en uç kısmına doğru ilerliyordu. Cübbesinin iç cebindeki paketin içinde saklı olan esrarı içmek için can atıyordu. Etrafındakilere bir şey çaktırmama konusunda profesyönel olmuştu artık. Güneş kendini hafif hafif dağların arasına gizlemeye, gökyüzü ise elindeki fırçayla kendini portakal rengine boyamaya başlamıştı. Bulutlar sigara dumanı gibi dağılmıştı ve ince bir tabaka yaratıyordu. Kuru, kahverengi toprağın üstü akik taşı, kestane, kahverengi ve solmuş yeşil renkleriyle yapraklar tarafından kaplanmıştı adeta. Arada bir kendini belli eden zümrüt rengindeki minik otlar bu görsel cümbüşe renk katıyordu. Kurumaya yüz tutmuş dallarıyla güneş ışığını azda olsa kapatan ağaç dalları rüzgârın esintisiyle hafif hafif sallanıyor, bunun yanında ise garip sesler çıkmasına yardımcı oluyordu. Ela gözlerindeki sinsi ifade bu müthiş manzaranın güzelliğine yenik düşüp kaybolmuştu. Göl kenarında yaptığı uzun yolculuk sonrasında ağaçların arasına doğru adımlarını çevirdi. İki, üç metre sonunda güzel, yükseltili bir alana oturup denizin üstüne bakıntı. Pürüzsüzdü. Güneş bütün görkemiyle kendisini göl üzerinden izliyor gibiydi. Düşüncelere dalmadan önce ince parmaklarını cübbesinin iç cebine götürüp paketin içinden esrarını ve çakmağını çıkardı. Esrarı kalın dudaklarının arasına yerleştirip çakmağı yaklaştırdı. İlk çakışında yanmasıyla birlikte belli bir süre tuttu ve ciğerlerine derince bir nefes çekti. Boğazından aşağıya inen duman geçtiği yerlerde acı ve yanıcı bir tat bıraksada buna aldırmayarak geri üfledi. Rahatlamanın verdiği etkiyle birlikte yarı kapalı gözlerini tekrar göle çevirdi...
Karanlık... Güneş kendini iyice dağların arkasına gizlemiş ve derin bir uykuya yatmıştı. Sabah ve öğle vardiyasını bitip yerini diğer nöbetçi olan aya bırakmıştı. Gece yaşanan bütün olaylara şahit olan, fakat etrafındakilere hiçbir şey söyleyemeyen aya. Jessica ise yüzüne esen meltemin etkisiyle bütün bedenini rahatlatıyordu. Hayatı boyunca yaşadığı nadir güzelliklerden biriydi bu. Gözlerini kapatıp kendini hayal dünyasına bıraktı. Belli bir sürenin ardından olduğu yerde doğrulup adımlarını tekrar görkemli şatoya yöneltmişti. Hogwarts'a yaklaştıkça kulelerden ve Büyük Salon'dan gelen ışıklar kendini belli etmeye başlamıştı bile. Fakat hiç şatonun içine girmeden direkt olarak adımlarını Astronomi Kulesi'ne yöneltti. Gözlerinin önünde Profesör Jaküülma belirmişti. Ona karşı içinde daha garip olan bir duygu vardı. Diğer profesörlere beslediği türden değildi bu. Ah, şu an bunları düşünecek durumda değildi.
Kulenin en tepesine çıktığında kapının önünde durakladı. Sadece içini ürperten sessizlikte içeride birisinin olup olmadığı anlamaya çalışıyordu. Dersin başlamış olması imkansızdı. Yanan meşalelerin etkisiyle içeriye gölgesi düşsede bunu fark etmiyordu. Derince bir nefes alıp dersliğin içine girdi. İçeride kimsenin olmamasını diliyordu ama Profesör Jaküülma'yla karşılaşınca bir an sırtından soğuk terler aktığını hissetti. Profesörle gözgöze gelmesiyle kalbinin yerinden çıkacak gibi atması bir olmuştu. Elinde ne kitap ne de parşömen vardı. Tamamiyle normal bir şekilde sınıfa girmişti. Bunun nedeniyle Slytherin'den puan gideceğini biliyordu. Aslında pekte umurunda değildi. Kapının önünde tam anlamıyla iki dakika boyunca dikildi ve profesörü inceledi. Kısa saçları ve bal rengi gözleri beya tenine tam anlamıyla uyum gösteriyordu. Oturduğu sandalye Jessica'ya kral tahtı gibi görünüyordu. Kendini ise hemen sağ tarafında bir tahtta kraliçe olarak hayal etmişti. Biraz abartılı duygular belirmişti bu sefer. Gözlerini kırpıp en arka sıraya yerleşti. Belli bir süre yalnızca karşılıklı oturmuşlardı. Profesörün neler düşündüğünü tahmin bile edemiyordu. Kendini o kadar ileri seviyede göremiyordu. Fakat bu bir gerçekti ki, Profesör Jaküülma Jessica için tam anlamıyla Tanrı'ydı. Bütün bu sessiz ortamı içeri giren bir grup öğrenci bozmuştu. Karanlığın ve esrar içmenin etkisiyle oldukça büyüyen göz bebekleri bu gürültüyle birlikte biraz daha büyümüştü. Sıralara yerleşip dedikoduya devam eden Hufflepufflı öğrencilere aldırmadan yüzünü cama doğru çevirip bakışlarını donuklaştırdı.
Profesör derse başlamıştı bile, ama Jessica hala camdan dışarı bakıyordu. Sırada tek başına oturduğunun bile farkında değildi. Son anda çıkan bir gürültüyle irkilip gerçek hayata dönüş yaşamıştı. Sadece homurdandı. Profesöre dikmişti bu seferde gözlerini. İki ön sırasındaki kızların bir şeyler demesiyle birlikte profesör ders arasında çaktırmadan cevabı vermişti. Konuyu çıkarmaya çalışıyordu zihninde. Öbek? Yıldızlar? Ah... Bu gerçekten zordu. Fakat son anda 'Öbek I Yıldızları'ndan' bahsettiğini anlamıştı. Az çok hatırlıyordu bu konuyu. Astronomiye pek bir ilgisi olmasada eğlenceli diye almıştı bu dersi zaten. Şu yıldızlar ne kadar karışıktı. Hele ki o dört madde Jessica için ezberlemesi en zor şeylerdi. Zaten ezberi kötüydü. Sadece dinlemekle yetiniyordu. Geri kalanını -belki- yatakhaneye dönünde çalışırdı. Dersi hızlı işlediğinden mi bahsediyordu? Hadi ama... Jessica dersi dinlememişti bile ne hızlısı. Neden bahsedildiğini bilmiyordu bile. Profesörün teşekkür etmesiyle birlikte gözleri anlık parlamıştı. *Tanrı'm teşekkür etti! Ne kadarad büyük bir onur.* diye zihninde sevimli sesi yankılanmıştı. Ders saatinin bitmesiyle birlikte sınıftan en son çıkan kişi olmuştu. Çıkmadan önce son bir kez daha profesörün gözlerinin içine bakmayı unutmamıştı tabii ki.
| |
|
Symphony Calista Boleyn Constance Billard IV.Sınıf, Admin
Mesaj Sayısı : 438 Kayıt tarihi : 17/07/10
Şöhret Puan: 20
| Konu: Geri: Carrocci, Alberto. Ptsi Ağus. 16, 2010 12:51 pm | |
| Alberto Carrocci, Jonathan Rhys Meyers adlı ünlüyü kullanıyor ve St. Jude III. sınıf öğrencisi. | |
|