Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 No:1812- Özel Suit

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Connor Mead
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Connor Mead


Mesaj Sayısı : 370
Kayıt tarihi : 18/07/10

Şöhret
Puan: 59

No:1812- Özel Suit Empty
MesajKonu: No:1812- Özel Suit   No:1812- Özel Suit Icon_minitimePaz Tem. 25, 2010 12:32 am

No:1812- Özel Suit Ed-ed-westwick-13967215-100-100 & No:1812- Özel Suit 69321710

Kişiler: Connor Mead-Clementine Crandal
Zaman: Akşam üzeri ve sonrası.
Konu: Arabasıyla geçerken dudağı patlamış bir şekilde
bir köşeye çekilip oturmuş olan Clementine'i gören Connor
aslında pek anlaşamadığı kızın durumunu merak eder ve yanına gider..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementine Crandal
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 663
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Cle.

Şöhret
Puan: 70

No:1812- Özel Suit Empty
MesajKonu: Geri: No:1812- Özel Suit   No:1812- Özel Suit Icon_minitimePaz Ağus. 01, 2010 1:18 am

Bazen can yakar akşamlar. Hüzündür nedeni aslında. Zihnin hatırladıkları ve katlanamadıkları inler parça parça. İtiraf edilemeyenlerle yükü ağır olanlar birleşip işkence yaparlar. İşte öyle acıtır biraz. Bazen alkole sığınarak kurtulmaya çalışılan şeylerin acısıyla yakarlar. Kapanan gözlerde görülen hayallerin peşinde iz bırakırlar. Adı anılmayan isimlerin sevgisiyle, sevilen akşamlardan çok kaybedilen akşamlar acıtırlar. Issız sokaklarda yankılanan gülüşlere rağmen üstelik. Yeni yetme mahkumların pişmanlığı kadar, kuruyan ağaçların baharı yağmur altında beklemeleri gibi ve kelimelerin yaşlanıp ihtiyarca özgürlüğünü bekledikleri zamanlar.. O aralarda insan hep bir sızı duyar. Benim akşamlarımda canımı yakan farklı şeyler var. Olanlar ve olamayanların hayaliyle dolular. Bu akşamı da her zamankinden farklı kılan kısım sadece akşamın ruhsal acısının yanında fiziksel acı da yaşatmış olması bana. Hayatım boyunca birinin bana fiziksel zarar vermeye cüret edemeyeceğini düşünmüşümdür. Çünkü bu bi zayıflıktır ve ben etrafımda zayıf insan barındırmam. Falan falan. Boşa konuşuyormuşum bunca sene. En karaktersiz herif evimin içindeymiş zaten. Karaktersizliğinden şüphem yoktu da bu derece aciz biri olduğunu bunca senelik hayatımda ilk defa farkettim.. Gecenin bu saatinde kendimi yollara atışım da bu yüzden zaten.
Eve girdiğimde yatıp uyuyacağım düşüncesindeydim. Sabaha yine aynı kısır döngüye gireceğimi ve yine gece yatağıma getirileceğimi. Hatta farklı olarak gelmeden kahve bile içmiştim. Cleo'ya aklım başımdayken bir mail yazma hayalleriyle girmiştim eve.. Ama evimdeki sürtüğün onca zamanın intikamını ve Alex'i elde edememenin hışmını alırcasına doldurduğu babamın odama kadar peşimden gelip onu dinlemediğimde suratıma tüm gücüyle bir tane oturtacağını hiç düşünmemiştim. O cadının bana gülerek bakan suratını dağıtmadan ve Caroline'ın ağlamalarına rağmen geldiğim gibi çıkacağımı da öyle.. Uzun süre sinirle yürüme nedenim de bu. Arabaya binmek bile istemiyorum çünkü. Kapalı bi alana girmek ya da.
Bir vitrin camında kendimi görene kadar canımın yandığını farkında bile değildim. Ayna gibi yansıtan vitrinde gördüğüm eski Clee'den çok farklıydı. Önceden baktığım aynalarda güzel suratlı parçalanmış bir ruh gördüğümü sanırdım. Şimdi parçalanmış suratlı bir kadın var karşımda. Endişe ve korkudan uzak bir yüzle ve kanayan bir dudakla bakan bir surat. Bembeyaz teninde kırmızı parmak izleri taşıyan bir surat. Acıyı görene kadar hissetmemiştim aslında ama şimdi farkına varıyorum canımın yandığını. Ağlamaya ihtiyaç duymuyorum buna rağmen. Bu acı bende yeni bir sürü düşünce yarattı sadece. Zaten ben çocukken de ağlamazdım yere düşünce. Şiddete saygı duymazken şiddetin dert olması düşüncesi gülümsememe neden oluyor. Nereye gideceğimi hiç düşünmemiştim evden çıkarken. Fazlasıyla siyah beyazlaşmaya başlayan hayatıma iyi bir renk oldu. Dudağımdaki kan gibi biraz. Ne yapacağımı düşünürken telefonumu çıkarıp Alex'e durumu özetleyen bir mesaj atıyorum. Beni buradan alabilir. Partiden sonra da onunla kalmıştım zaten sorun edeceğini hiç sanmıyorum. En yakınımdaki banka oturup Alex'den mesaj beklemeye karar veriyorum ve sırtımı duvara yaslayıp boş boş karşımdaki yansımaya bakıyorum.
Şu anda Lex'den başka Cleo'ya ya da Thomas'a gidebilme ihtimallerimin olmasını isterdim aslında. Biri gri kaldırımlardan uzaklaşmaya karar verip başka kaldırımlara gitti. Diğeri şu halime rağmen benim yüzümden kendine zarar verdi. Ama ikisi de şu halimi görse oldukça acı çekerdi. Gidişlerinin getirdiği mutsuzluğa rağmen hala delicesine onlara ihtiyaç duymam ironik. Ve sanırım burada hayatımın sonuna kadar Alex'i bekleyeceğim.. Tanrım.. Neredesin Lex?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Connor Mead
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Connor Mead


Mesaj Sayısı : 370
Kayıt tarihi : 18/07/10

Şöhret
Puan: 59

No:1812- Özel Suit Empty
MesajKonu: Geri: No:1812- Özel Suit   No:1812- Özel Suit Icon_minitimePaz Ağus. 01, 2010 2:03 am

Aptal bir akşam yemeğinden sonra babasının konuşmalarına daha fazla dayanamamış olan Connor kendini dışarıya atmış zorla. Aslında bir planı olmadan dışarıya çıkınca pek ne yapacağını bilemez ve otele gidip biraz kafa çekip, sabah da hizmetçi kızlarla uyanırdı. Bu gece bu da geçmiyordu kafasından pek, plansızlığın azabına uğramış arabayla geziniyordu caddelerde. Ona soru sormaya korkan şöförü kaçamak bakışlar atıyordu dikiz aynasından, bunu görebiliyordu aradaki açık olan pencereden. Pencerenin neden açık olduğunu şöförün kaçamak bakışlarını görene kadar anlam verememişti, gidecekleri söylememişti Connor; o yüzden şöförü her ihtimale karşı açık tutuyordu aradaki camı. Bir an kafasından kendini şöförüne sormak geçti; ben nasıl biriyim Theo, genelde ne yaparım, çoğu zaman beni nereye bırakırsın sen, diye sormak ama bunu başaramıyordu. Başımı ağrıyordu ne bu gece, hasta mı oluyordu; canı konuşmak dahi istemiyordu. Yanda duran dolabı açarak bir viski çıkardı kendine ve bardağa doldurma gereği duymadan hızla dikti kafasına. Tek ilacı oydu canı sıkkınken, sıkıntıdan oluşan baş ağrısını anca içki geçirebilirdi beynini boşaltarak.

Büyük bir yudumun ardından bakışlarını pencereden dışarı yoğunlaştıran Connor bir parkın yakınlarından geçerken birini farketti bankların üstünde oturan. Hemen şöförüne durmasını emretmişti, ve sağa çekip durmuşlardı. Connor kıza dikkatle baktı yanılmıyordu, bu Clementine'di, hani şu ondan pek hoşlanmayan aileniin bir mensubu olan. Gülümseyerek çenesini kaşıyan Connor kızın tek başına orada oturmuş ne yaptığını merak ederek incelemeye başladığında bir şey daha dikkatini çekmişti; vampirlerin yokuluğunu kabul ettiğine göre kesinlikle dudağının kenarı kanıyordu, hem de oldukça kanıyordu. Kanı dudağının kenarından doğru yoğun bir şekilde aşağı süzülmüş gibiydi. Hemen telefonunu çıkaran Connor bu görüntüyü kullanabileceği gerçeğine pek yabancılık çekmeden benimsemiş ve kızın fotoprafını çekmişti. Bunu belki GG'ye yollayabilirdi, belki de elinde koz olarak tutabilirdi. Bazı zamanlar bu aile çok ayağına dıolanıyordu. Aslında şahsi bir meselesi yoktu onlarla, onlar Connor'ı biraz şahsi mesele haline getirmişlerdi. Biri ondan nefret etmişti, hepsi düşman olmuştu. Aralrında belirgin tabular oluşmuştu ve kimseye yıkmaya kalkmıyordu. Belki de ilk lmak Connor'ın kanında vardı.

Aklına estiği gibi hareket eden Connor her tabunun yıkılıp yerine yenilerin konabildiğini hatırlatıp kendine arabadan inmişti bir anda. Ağır adımlarla Clee'nin yanıan yürürken aklında herhangi bir düşünce dahi yoktu; ne diyeceğini bile bilmiyordu. Sahi ne diyecekti? Merhaba ben geldim mi, hadi ordan. Bir an kararsız kaldığı için duraksayan Connor omuz silkerek, aman ne olursa olsun ,koy kıçına gitsin mantığıyla hareket ederek devam etmişti ağır adımlarla ona yaklaşmaya. Yanına vardığında biraz önünde dikilip bekledikten sonra- kısaca onun geldiğini farkedene kadar- sessiz duygusuz bir sesle; "İyi misin Clementine?" diye sormuştu. Yüzündeki kanlar yakından daha kötü bir yaranın varlığını gösteriyordu. Basit bir yara değildi dudağındaki, biri dudağını patlatmıştı resmen. Güzelliğini engellemiyordu yine de Clee'nin. Yüzündeki kırmızı parmak izleri darbeyi kısa bir süre önce aldığını gösteriyordu. Onun rahatsız davranışlarına aldırmadan yanına oturup dikkatle incelemeye başlamıştı dokunmadan. Merak etmişti, kimden bu denli sert bir tepki aldığını. Acaba gece gece salırıya mı uğramıştı buralarda bir yerde, ama tek bir darbe izi vardı üzerinde o da suratındaydı. Üzeri hırpalanmış gibi durmuyordu, dışarda saldırmış olsalar herhalde üstü başı dağılmış bir şekilde olurdu. Burnuna yoğun alkol kokusu geliyordu Connor'ın. Kokuyu doyumsayan Connor sormadan edemedi yine; "Saldırıya mı uğradın?" site sorarken yüzündeki ifade pek hoşuna gitmemişti Connor'ın.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementine Crandal
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 663
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Cle.

Şöhret
Puan: 70

No:1812- Özel Suit Empty
MesajKonu: Geri: No:1812- Özel Suit   No:1812- Özel Suit Icon_minitimePaz Ağus. 01, 2010 7:00 pm


Burada beklerken eninde sonunda gelen kişinin Lex olacağını düşünüyordum. Tanıdık birini görebilme ihtimalimin farkındaydım ama gelenin Connor Mead olacağı hiç aklıma gelmemişti. Lex'i beklerken hayatımın yarısının geçip gideceği düşüncesiyle boş boş oturmaktansa Cleo'ya evde yazmaya karar verdiğim maili yazıyordum. Bitirmeme yakın duyduğum adımlarla mesajımı yolladıktan sonra kafamı kaldırıp onu görmeyi hiç beklememiştim. Hele onun beni bu halimle görmesini istemediğime kesinlikle eminim.
"Seni ilgilendirmiyor Mead. Git burdan."
Yüzsüzlük insanın doğuşunda kanına karışır. Connor Mead bunun en güzel örneği. Bazı duyguların bazı insanlarda başka olduğunu söylerler. Boş kavram, tektir herkes. Ancak karşımdaki adam tek olduğu için şükredilesi biri. Bir kaç tane Mead burada olsaydı muhtemelen kendimi ilk geçen arabanın önüne atardım. Yanıma oturduğunu anlamak için o dağıtılası suratına bakmaya devam etmem gerekmiyordu. Şu anda benim yerime bu halde olduğunu görmeyi cidden isterdim. Hele partide Lex'le yaşadıklarından sonra asıl dayağı bu serseri hakkediyor çünkü. Bana bakmasından rahatsız olduğumu anlayıp defolup gitse çok iyi olur aslında. Cidden yüzümde beş parmak şeklinde bir sızı ve dudağımdan akan kanla onu çekebilecek durumda değilim. Normal bir durumda bile yüzünü görmeye dayanamadığımı da hesaba katarsak..
"Git ve oyuncaklarınla oyna Mead. Eminim şu anda bir yerlerde saçlarının taramanmasını bekleyen barbie bebeklerin vardır."
Connor'ın bebekleri. Evet yakayı sallayan haberlerden haberdarız hepimiz. Mead ne zaman boş durmuş acaba. Babamdan farksız bir geleceği olacak muhtemelen. Bir sürü varlığından haberdar olmadığı çocuğu ve karısını aldattığı sürtük bir metresi. Daha sonra karısından terkedilip metresiyle evlenmesi ihtimali de varsa eğer çocuklarının birbirine aşık olma ihtimalleri de var. Hayatının benim gibi boktan devam edeceği çocuklar doğurtma ihtimali de. Gerçi Mead babamdan farklı olarak herkesi aynı anda istemeye devam edecek gibi duruyor. Onu düşünmek için ayırdığım dakikaları bile haketmeyen bir baba klonu şu an karşımda. Sızlayan dudağıma yardımcı olmayacağını bildiğim halde elimin tersiyle dudağımdaki kanı siliyorum. Telefonumun ekranının ışığı yanıyor ve ben onun Lex'den gelen bir mesaj olduğunu düşünerek rahatlıyorum bir an. Beni buradan alıp belki bir ihtimal Connor tarafından bu hale getirildiğimi düşünerek aynısını ona yapabilir. Saçmalıyorum, kabul. Mesaj da Lex'den değil zaten..
Sözler belki zihin boşluğunu anlatacak kadar güçlü olabilir. Masumiyet ne öldürebilir ne de diriltebilir. Kilit vurulmuş düşünceler beynin boşluğundan yararlanıp o engin denizde tekneler halinde dolaşabilir. Görülemeyenleri görmekle yükümlü gibi sessiz, toplumca kabullenilene karşı gelip caddelerde volta atan kötü insanlarız. Soruya cevap değil cevaba soru arayanlardanız ve kaybedenler gibi görünürken bir şekilde kazanacak olanlarız. Kirli hisler, güzel yüzler, asalet içeren süslü sözler. Tanrı'nın bu şekilde kabul ettiği kötülüklerle kaynıyoruz. Ama sonuçta kazanıyoruz koşulsuz. Bu nedenle kazanacağıma olan inancım şu salak saçma sahnede bile artıyor. Bunun nedeni Connor ve Lex'i aynı anda düşünmem bence. O kavgadan sonra olanları düşününce.. Thomas'ı görünce, ve haber alabilince.. Bu yakada aşkın başka olduğunu söylerler ancak gözyaşı da başkadır. Ağlamadığı sanılan süper varlıkların gözyaşları daha fazla olaydır. Canımın yanmasından çok Thomas'ın beni ağlatabileceği fikrini çoktan kabullendim. Ama Mead gibi birinin yanında ağlayacak kadar güçsüz de değilim. Düşüncelerimi başka bir yöne yönlendirmekte de oldukça iyiyim. Yanımda Mead varken hala burada Alex'in adını bile bilmediği bir sürtüğün yanından kalkıp gelmesini bekliyorum muhtemelen. Bu gözlerimin dolmasından önce kanımın sinirle dolmasına neden olabilecek bir şey. Gözyaşı denen şeyi geldiği yere döndürecek güçte bir şey.
"İstenmediğin halde hala buradasın Mead. Birinin yanından çekip gitmen için önce altına alman mı gerekiyor cidden?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Connor Mead
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Connor Mead


Mesaj Sayısı : 370
Kayıt tarihi : 18/07/10

Şöhret
Puan: 59

No:1812- Özel Suit Empty
MesajKonu: Geri: No:1812- Özel Suit   No:1812- Özel Suit Icon_minitimePtsi Ağus. 02, 2010 1:53 am

Connor'ın Clementine'in en son görmek istediği kişilerden biri olduğu verdiği ters cevaplardan gayet iyi bir şekilde anlaşılıyordu. Normal bir zamanda olsa Connor'ın bu sözleri pek umrunda olmazdı ama bu gece bir farklıydı ruh hali. Her şeyden nem kapan bir insan gibiydi bu gece, yine de kıpırdamadı yerinden. Bir Crendal'a pabuç bırakacak biri değildi, hem bir kere bir amaçla gelmişken geri dönmek pek Connor'a göre değildi. Sahi ne için gelmişti buraya; yardım etmek mi, dalga geçmek mi, yoksa sadece sıkıldığı için mi? Son seçeneğin olasılığı daha büyüktü ama ilk seçeneğinde katkısı olabilirdi. Kadınları çoğu zaman değersiz görse de el kaldıracak kadar da hayvan değildi Connor, böyle bir yanlışın sonucunu tüm erkekler çekiyordu, ön yagılar oluşuyordu kadınların örümcek beyinlerinde. Bu pisliği temizlemekte bu ayıbın farkında olan erkeklere düşüyordu ama söz konusu kadınlar ve onların anlamsız tripleri olunca bu çok kolay bir iş değildi.

"Git ve oyuncaklarınla oyna Mead. Eminim şu anda bir yerlerde saçlarının taramanmasını bekleyen barbie bebeklerin vardır." derken Connor'ın orada oturup yüzünü incelemesinden duyduğu rahatsızlığı gayri sevimli bir şekilde dile getiren Clem'e sahte br gülümsemeyle bakan Connor "İnanır mısın, şansına bu gece programım yok, cevap beklediğin kişilerin aksine boşum yani." deyip meydan okurcasına kaşını kaldırmıştı yüzündeki gülümseme iyice suratına kazınırken. Dayak yemişsin işte niye hala düşmanlığı sağlam tutmaya çalışırsın ki. Böyle zamanlarda insanların acıma duygusundan faydalanacaksın, sonra ne halin varsa gör. Eve tmantığı buydu Connor'ın bu tip konularda. Gerçi kendisine acınılmasından nefret ederdi ama duygularını sömürdüğü doğruydu çoğu zaman. Bacak bacak üstüne atıp çevreyi izlemeye başlayarak boş caddeyi gözlemeye koyuldu. "İstenmediğin halde hala buradasın Mead. Birinin yanından çekip gitmen için önce altına alman mı gerekiyor cidden?" derken alaycı ve sinirli bir ifadeyle Connor bakışlarını ona çevirmemişti bile. Yere çevirmişti başını ve yüzüne kendinden emin bir ifade yerleştirmişti. Bu tanımlama hoşuna gitmişti; iyi bir yöntem olabilir belki de diye düşürnürken soru olduğu aklına gelince önemsemez bir tavırla konuşmuştu. "Altıma girmek istiyorsan ağzının burnunun sağlam olduğu bir gün seçmelisin Clee, durumundan faydalanacak değilim." demişti. Vurgularını doğru yerlerde kullanıp iğnelmedeki üstünlüğünü kullanan Connor. Küçük bir tıs sesi çıkardı sahte bir kahkaha gibi. Bakışlarını tekrar Clementine'e çevirdiğinde yüzünde daha cidii bir ifade vardı.

"Gelmicek..." dedi ciddi bir ses tonuyla. Kimi beklediğini bilmiyordu ama gelmeyeceğini iyi biliyordu. " Saat gece yarsını geçti, çoktan herkes kendine meşgale bulmuştur. Tabi meşgalelerinin yoğunluğu yaşa ve cinsiyete göre fazlalışıyor. Mesela Manhattan'dan bir erkek bekliyorsan ve bizle yaşıtsa bir kız bulmuştur kendine kesinlikle, senin yaşlılarla işin olmaz.. Kızlar desen onlar sevgililerine yoğunlaşmışlardır çoktan.." demişti bilmiş bir tavırla açıklama yaparak haksızda sayılmazdı hani. Dünyasını çok iyi tanıyordu, bu dünyanın yosmalığının en iyi örneğiydi çoğu zaman Connor. Sözlerine devam ederken yüzünde acı bir gülümseme vardı;

"Manhattan'da hayat böyle, herkes çok şerefli gibi gözükse de çoğumuz or çocuğuyuz işte ve çoğumuz da fahişe. Karanlığın günahları kapattığı bu anlarda kimseyi bulamazsın, herkes cehenneminde kavrulmaya çekilmiştir." diye mantık yürütüyordu. Daha doğrusu sesli bir şekilde düşünüyordu Connor. Dinleyip dinlememesi umrunda değildi. Telefonuna gelen mesajla heyecanlanan Clementine'in bu hareketine küçümseyerek gülümsedikten sonra elini cebine atıp bir sigara çıkardı ve hayal kırıklığına uğrayan Clee'ye ilk sunup sonra kendine bir tane alıp yaktı. Çok mu içiyordu şu sıra bu leşi, artık tiryaki mi olmuştu bilmiyordu ama içini rahatlatıyordu. Derin bir nefes alıp bıraktıktan sonra "ee.." diye lafa girdi Connor "Tezim doğru çıktığına göre ne yappmayı düşünüyorsun, anlatıcak mısın yoksa hakeret etmeye devam mı ediceksin. Gerçi benle olan sorunun tam olarak ne olduğunu da bilmiyorum ..." dedikten sonra küçük bir sessizlik anından sonra alnına vurarak "Tabi ya, Alex. Kankandı değil mi? " deyip gülmüştü ama sözlerine devam ederken içten bir tonla konuşuyordu "Benim pek bir suçum yoktu aslında her şeyi kendi başlattı, biz gayet sakin bir şekilde içkilerimizi içiyorduk.." dedikten sonra içinden "Kısacası kendi kaşındı.." deyip sırıttı. Tüm bunlar karşısında ne yapcağını merak ettiği Clementine'in çenesine uzatarak elini tutmaya çalışarak "Yara mikrop kapmadan izin ver de bir çaresine bakalım işte, ucunda ölüm yok ya, sonra ne halt edersen edersin. Merak etme bulaşmam sana.." demişti yine kendini beğenmiş tonuna kavuşturarak sesini.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementine Crandal
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 663
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Cle.

Şöhret
Puan: 70

No:1812- Özel Suit Empty
MesajKonu: Geri: No:1812- Özel Suit   No:1812- Özel Suit Icon_minitimePtsi Ağus. 02, 2010 5:51 pm

Connor Mead'den nefret ediyorum! Haklı olmasından da! Kılığından da! Davranışlarından da! Ve lanet olsun ki bütün nefretlerim şu anda üstüme geliyor. Alex konusunda haklı olduğunu bilmek de hiç iyi bir yardımcı değil şu durumda. Beklediğim kişinin aksine.. Boş.. Beklediğim kişi ilk bulduğum yerde kafanı duvara geçirmeyi planlıyorum! Lex yerine burada onunla oturuyor olmak sinirlerimi zorluyor. Mead'e olan nefretim ve Lex'e olan kızgınlığım birleşip gittikçe çoğalıyor ve kontrol etmeyi başarabilmeyi umuyorum sadece. Hele o imaları ve konuşma şekli. Ah tanrım. Buna katlanmak zorunda olmak.. Lex bunu fena ödeyecek.
"Sende gelişme var Mead. Bunu bu şekilde değerlendirmen iğrenç olsa bile tek şansını fazlasıyla alkollü ve dağılmış olduğumda elde edebileceğini bildiğin halde durumumdan faydalanmayacağını söylemen falan.. Ah doğru ama.. Sen zorlamazsın değil mi Mead? Zevkten dört köşe biçimde altlarına serilmesini beklersin."
İğrenç herif. Bugüne kadar kaç kişiyi sevgilisine rağmen becerdi merak ediyorum. Listelesek çok uzun bir yol olurdu muhtemelen. Yakanın sadık ilişkilerine hayranım. Konu Thomas'la ilgili olsa bile böyle bir ilişkide ne yapardım merak ediyorum. Ben bunları düşünürken o konuşmaya başlıyor. İstemsiz olarak kafamı ona çeviriyorum. Bu hayatımın en sinir bozucu gecelerinden biri. Yine haklı olmak zorunda mıydı? Manhattan'dan beklediğim bir erkek en yakın dostunu bir başka sürtüğün altından gelip alamıyorsa bu tarafın sadece ikili ilişkilerini değil dostluklarını da sorgulamam gerekir. Yaşlılar.. Ah şu an Mead'e O'Sullivan'ı bile tercih ederdim. Yoo, tamam kendime yalan söylüyorum. Mead dürüst ya da değil en azından şu ana kadar var oluşu dışında beni rahatsız etmedi. Tamam Mead. Varlığını kabullenebilirim sanırım. Manhattan hayatıyla ilgili yaptığı yoruma gülüyorum ve bu dudağımın daha çok sızlamasına neden oluyor. Ne yani seni daha yeni kabul edebildim bir de sana katılıyor muyum? Dünya tepemize yıkılacak..
"Peki sen neden buradasın Mead? Kendi cehennemine bile sığamıyor musun artık?"
Uzattığı sigarayı reddetmek zorunda kalıyorum. Bunun nedeni kötü alışkanlıkları olmayan sevimli bir kız rolü yapmaya çalışmam değil konuşurken bile canım yanarken bir de sigaranın dumanıyla boğulmayı haketmiyor dudaklarım sadece.. En azından bu durumda.. Tekrar elimle silmeye çalıştığım kan söz dinlemeyerek akmaya devam ediyor. Elimin soluk rengiyle yarattığı zıtlık beni rahatsız ediyor. Kan görmekle bir sorunum yok ancak şu durumda hiç de katlanılası bir görüntü değil. Yanımda mendil falan taşımalıydım. Ben kendimle uğraşırken o yanımda konuşmaya devam ediyor ve ben tekrar şaşırarak bunun beni rahatsız etmediğini farkediyorum. Yanımda olması ve sesini duymak oldukça sinir bozucu kabul ama konuşuyor olması çoğu zaman cevap beklemediğinden olsa gerek daha fazla sinirimi bozmasına neden olmuyor. Alex'in adını andığında da aynı şey olsaydı keşke. Ona ters ters baktığımı farketmeden devam ediyor. Bense o gecenin anısına ve ona olan sinirime rağmen haklı olduğunu kabul etmek zoruında kalıyorum. Dünya gerçekten tersine döndü sanırım. Ama Lex o gece sözümden çıkmasaydı o kavga olmayacaktı. O zaman da Thomas'ı göremeyecektim. Bir şeyin aynı anda hem kötü hem de iyi olması. İyinin de kötü olması. Öff...
Ben bir parçamla ona hak verirken onun hareket ettiğini bile farkedemez hale geliyorum şaşkınlığımdan. Parmakları çeneme değince elimde olmadan irkiliyorum. Geri çekilme ihtimalini aklımdan geçirmeme rağmen oluruna bırakmaya karar veriyorum. Dudağımın sızlaması o kadar kötü hissettiriyor ki gelecek yardım Mead tarafından gelse bile kabul edebilecek durumdayım. Üstelik güvenebileceğim tek insan olarak düşündüğüm Alex beni ortada bırakmışken.. Belki biraz da ona duyduğum sinirin etkisiyle kabul ediyorum Mead'in yardım teklifini..
"Pekala Mead. Bunu söylediğime inanamıyorum ama ne yapacaksan yap bakalım."
İlginç bir teslim oluş oldu. Bir gün kendimi Mead'e teslim edeceğim aklımın ucundan geçmezdi. Yüzündeki ifade beni rahatsız etse bile şu an yardım edebilecek başka biri yok etrafımda. Üstelik fazla yaklaşırsa daha sonra başıma gelecek her şeyi kabul ettiğimi belirten bir belge hazırlayıp burnunu kırabilirim. Yaparım heralde. Ayakkabılarım falan var sonuçta. Elle olmasa da oldururum bir şekilde. Tanrım kendimi sakinleştirmekte çok iyiyim. Bu fikri çok sevdim. Evet!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alex Mclain
St.Jude IV.Sınıf, Admin
St.Jude IV.Sınıf, Admin
Alex Mclain


Mesaj Sayısı : 1215
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Lex

Şöhret
Puan: 113

No:1812- Özel Suit Empty
MesajKonu: Geri: No:1812- Özel Suit   No:1812- Özel Suit Icon_minitimeC.tesi Ağus. 28, 2010 4:48 pm

Puanlandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
No:1812- Özel Suit
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» No.216 (Suit)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Manhattan :: The NY Palace Hotel-
Buraya geçin: