Wulfric Eugéne Salieriant
Mesaj Sayısı : 2 Kayıt tarihi : 06/08/10
| Konu: Wulfric E. Salieriant Salı Eyl. 14, 2010 3:42 pm | |
| -Wulfric E. Salieriant -Lucas Till
- Dostlarına değer verir fakat her zaman bir kaç entrika çevirmekten de geri durmaz. Düşmanını rezil etmek ve küçük düşürmek için elinden geleni ardına koymaz fakat dostları tehlikedeyse her şeyini riske edebilir. Genelde düşünerek hareket etse de arada düşüncesizce şeyler yapabilir kendisi bile farkına varmadan. Para ve güç konusunda çok hırslıdır ve parayla hemen hemen her şeyi yapabileceğini düşünür
- Aile özgeçmişi: Ailesi gayet engin bir amerikan ailesi ve Amerika'nın yüksek sosyetesine üyeler. Oğullarını çok sevseler de oğulları Wulfric büyüdükçe onlardan uzaklaşmakta. Babası çok zengin ve bu paranın bir kısmının nereden geldiği belli değil. Annesi Carol bir zamanlar bir avukattı fakat güçlü bir iş adamı olan babası Mathew ile evlendikten sonra işini bırakarak ev hanımı oldu. Aslen iki tarafta İngiliz fakat Amerika'da doğup büyümüşlerdir.
- Öğrenci
- Örnek Rol oyunu- Spoiler:
İşte yine buradaydım. Yıllar önce doğduğum o eski malikanede... Burası çocukluğunun en mutlu ve güzel anılarını taşıyordu. Bir an kendini düşüncelere dalmış buldu ve hemen toparlanarak evin dış cephesini izlemeye başladı. Evi iki katlıydı ve alt katın geniş bir verandası vardı. Veranda krem rengi, üst katın cephesiyse beyazdı. Evin etrafı yeşil çimlerle kaplıydı ve verandayı ayakta tutan eş aralıklı 12 ahşaptan oymalı beyaz sütun vardı. Büyük meşe bir kapı ve kapının etrafında mermerden bir kasa bulunuyordu. Evin geniş pencereleri sayesinde içerisi her daim aydınlıktı. Evin çatısı ise tam görünmüyordu çünkü çatıya giydirilmiş bir şapka gibi görünen beyaz korkulukları vardı fakat Wulfric çatının kiremitlerle kaplı olduğunu biliyordu çünkü bir keresinde oraya babası ile uçurtma uçurmaya çıkmışlardı. O zamanlar daha küçüktü ve parayla, şöhretle tanışmamıştı. Burayı ziyaret etmek artık bir alışkanlık halini almıştı ve her yılın kasım ayında gelirdi buraya. Yavaş yavaş artık yosun tutmuş merdivenleri tırmanmaya başladı. Kapıyı açtı ancak çevresine hiç bakmadan doğruca kendi odasına gitti. Hala bıraktığı gibiydi. Evin içini düzenli olarak temizletirdi ve bu yüzden hiç tozlu bir yer göremezdiniz. Wulfric odasında düşüncelere dalmışken bir anda dışarıdan bir takım sesler geldi. Wulfric dikkat kesildiğinde bunun kapı sesi olduğunu anladı ve anlaşılan birisi evin içine girmiş kapıyı kapatıyordu. Kendi kendine “Bu evin anahtarı başka birinde yok ki!” dedi. Sesler bu kez de merdiven sahanlığından geliyordu. Bu kişi her kimse yukarı kata çıkmaya başladığının işaretiydi bu sesler. Wulfric kapı açıldığında arkasında kalacak şekilde yanına geçti kapının ancak bu sırada odasında bulunan şöminenin demirini de almayı ihmal etmedi. Bir süre sonra ayak sesleri üst katın mermer zemininde yankılanmaya başladı ve diğer odaların önünden geçerek koridorda sondan ikinci kapı olan Wulfric’in odasının önünde durdu. Wulfric içinden “Umarım yürümeye devam eder.” diye geçirmekteydi ancak adam aklından geçenleri okumuş ve tersini yapmak istermiş gibi odanın kapısına sarılıp baskın verir gibi içeri daldı. Wulfric, içeri giren kişiyi görünce derin bir “Oh!” çekti. Neyse ki gelen babasının iş arkadaşı Bay Jeremy’di. “Ah! Siz misiniz Bay Jeremy? Bende bir yabancı sandım. Ama sizde benim evimin anahtarının ne işi var?” diye sordu. “Evet, benim Wulfie, hadi gel gidiyoruz. Baban seni almaya gönderdi beni.” Yüzü gülüyordu fakat aynı zamanda içinden bir ses Wulfric’e onunla gitmemesini söylüyordu. Bir anda zihnine geçen gece annesi ile babasının konuştukları ile ilgili anılar hücum etti. Babası, o yattıktan sonra salonda annesine “Meğerse en başından beri hepsi yalanmış! Benim tüm servetimi elimden almaya çalışıyormuş!” demişti. Onun bunları duyduğunu bilmiyorlardı. Her zamanki gibi gizlice dinlemişti onları. Şimdi bu sözler aklına gelince onunla gitmemesi gerektiğini iyice idrak etmişti. Arkasında göstermeden tuttuğu şömine demirini iyice sıktı ve düşünmeye başladı buradan nasıl kurtulabilirim diye. Karşısında ki adam bir şeylerin değiştiğini hissetmişti galiba çünkü “Eee neden gelmiyorsun? Ne oldu?” diye sordu duygusuz, düz bir sesle. Wulfric her zaman paranın gücüne ve entrikaların kudretine inanırdı ancak burada işe yarabileceklerini pek sanmıyordu. Fakat altın metotlarının üçüncüsü olan yalan burada imdadına yetişebilirdi. İçinden “Onun bana arkasını dönmesini sağlayabilirsem, onu haklayabilirim.” diye düşündü. “Hiçbir şey, hiçbir şey olmadı. Daha ne duruyoruz? Hadi gidelim.” dedi karşısında sabırsızlanan adama. Adam hiçbir şeyden çakmamıştı anlaşılan çünkü anında dönüp kapıya doğru yürümeye başladı. Bunu fırsat bilen Wulfric elindeki demiri kafasına öyle bir indirdi ki adam anında bayıldı. Adamı bayılttıktan sonra ceplerini karıştırarak evinin anahtarlarını ve cep telefonunu alan Wulfric adama doğru eğilerek yüksek sesle “Ah Bay Jeremy, cık cık. Çok yazık oldu doğrusu. Şunu unutmayın ki para, entrika ve yalan her daim benim tarafımdadır. Siz ve sizin gibilere ise yalnızca bu sefil hale düşmek kalıyor.” dedikten sonra bir kahkaha patlattı. Telefonundan ise çok evhamlı olduğunu bildiği karısına “Bil bakalım kocan hangi malum evde gönül eğlendiriyor?” yazıp adamı yatağa yatırarak çektiği bir resmi gönderdi ve oradan ayrıldı…
| |
|