Myleen Drouse Constance Billard IV.Sınıf
Mesaj Sayısı : 2 Kayıt tarihi : 30/08/10
| Konu: M y l e e n Ptsi Ağus. 30, 2010 10:00 pm | |
| Myleen Drouse Beren Saat
Hırslı, inatçı ve içten pazarlıklı. Paraya ve güce tapıyor. İstediklerini elde etmek için herşeyi yapar. Annesi hayat kadını. Babasının kim olduğunu asla bilmedi. Tek istediği güçlenmek ve hakettiğini düşündüğü her şeye sahip olmak. Ayrıca, kendinden yaşca büyük bir iş adamıyla evli. Ama onun yeğeniyle tehlikeli bir ilişki yaşıyor aynı zamanda. Öğrenci / St. Jude Örnek Rp. Hp - Rpg kurgusuyla hazırladığım eski bir metnimdir. Değerlendirme bu metinle yapılırsa sevinirim. ^^
- Spoiler:
'Annemi bırakın!' Beş yaşlarında küçük bir kız evlerine gelip annesine çekiştiren adama bağırıyordu. Altdudağını korkuyla büzüştürmüş, titrek elleriyle beceriksizce siliyordu gözyaşlarını. Ama sanki kimse bakmıyordu küçük kıza. Tüm yakarışları, heybetli salonun tınısında rüzgara karışıyor ve istemsiz hıçkırıkları arasında yok oluyordu sanki. 'Annemi bırakın.' Küçük kızın ısrarlı çağrısı saydamlaşıyordu sanki sözcüklere dokununca, kimse annesini bırakmıyordu. Uzun sarı saçları gözyaşlarının ıslattığı yanaklarına yapışmıştı. Elini ayağını nereye koyacağını bilemeyerek geriledi kız, iri yarı bir adamın olduğu yere yaklaşmasıyla. Zemini döven iri gövdeyi tereddütle süzerken, fısıldadı tekrar. 'Lütfen, bırakın annemi.' Korkusu kocaman siyah gözlerinden açıkça okunabiliyordu. 'Anne,gitme..!' Zavallı kızın yakarışı, adamların sürüklediği annesinin kulağına çalınmıştı usulca. Genç kadın çaresizce sıyrılmaya çalıştı kollarını kavrayan adamların arasından ama nafile. Darmadağın saçları, kirli yüzünü ıslatan gözyaşlarını saklasa da, küçük kızı annesinin korkusunu görebiliyor ve katlanan tedirginliği o ufacık kalbinin göğsünü zorlamasını sağlamaya yetiyordu. Genç kadın kızının korkusunu azaltmak adına olabildiğince sakin -öyle bir durumda ne kadar sakin olunabilirse tabi- ama alabildiğine titrek bir tınıyla araladı dudaklarını. 'Tamam birtanem korkma, anne hemen dönecek...' O sırada yerde hareketsiz yatan babasına baktı küçük kız tirtir titrerken. Ne yapacağını bilemez gibiydi ve olan biteni anlayamıyordu. Neden gitmek zorundaydı ki annesi? Hem, bu adamlarda kimdi böyle? Peki babası? O niye yardım etmiyordu annesine? Neden durdurmuyordu o korkunç adamları? Tüm karmaşası sesinin tınısına yapışırken, hıçkırıkları arasından zar zor seçilen yalvarışları, annesinin gözyaşlarına dokunmuştu usulca. 'Anne,babam uyanmıyor. Ne olur gitme, eğer uyandığında burda olmazsan çok üzülür. Anne gitme..!' Kadın küçük kızının yalvarışlarını çaresizce cevaplandırıyordu sadece, elinden fazlası gelmiyordu zaten. 'Söz veriyorum birtanem hemen geri geleceğim .Korkma, güçlü olmak zorundasın. Burada bekle. Anne hemen geri dönecek...' Küçük kız inanmak istiyordu duyduklarına. Beceriksizce sildi gözyaşlarını ve kafasını deli gibi bir aşağı bir yukarı salladı hızla. Adamlar annesini götürüyorlardı ama annesi geri dönecekti. Söz vermişti... Küçük kız gecenin karanlığına karışan annesine baktı son kez. Gözden kaybolana kadar izlemeyi bırakamamıştı bir türlü. Dakikalar sonra artık tek görebildiği boş bahçeleriydi. Küçük kız usulca yerde 'uyuyan' babasının yanına oturdu... 'Baba, kalk artık, annem şimdi gelecek...' Küçük kız saatlerce beklemişti. Ne babası uyanmış ne de annesi geri gelmişti... Sabaha karşı gözleri yavaşça kapanıyrken babasının soğuk göğüsüne başını koydu... Uyandığında her şey güzel olacaktı, olmak zorundaydı...
Aradan koskocaman on yıl geçmişti. Ne annesi geri dönmüştü ne de babası uyanmıştı. Naomi on beş yaşına girmişti ve hala bekliyordu umarsızca. Eski, yıkık dökük evi izlerken kendi kendine mırıldandı; 'Anne gel artık...' Gözyaşları usulca yanaklarını ıslatmaya başlamıştı yine. Yine yüzüne yapışıyordu uzun sarı saçları. On sene sonra değişen tek şey, o korkuyla bakan gözleriydi.Artık biliyordu. Annesi gelmeyecekti. Naomi'den alıp götürmüşlerdi onu. Babasıysa, bir daha asla uyanmayacaktı. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı artık. Hayal kırıklığıyla geçen on yılın intikamını istiyordu sadece Naomi. Bakışlarını annesinin kaybolduğu buğulu karanlıktan zoraki uzaklaştırıp, anılarıyla vedalaştı usulca. Unutmak isterken, daha da dibe vuruyor ve bu yok oluşa alışamıyordu bir türlü. Titreyen ellerini ovuşturup, iyiden iyiye uyuşan bedenini olağanca gücüyle sokağa doğru sürükleyip, karanlığın içinde kayboldu bir süre sonra.
Kulaklarını uğultuları, çığlıklarıyla dolduran rüzgarı arkasına alıp yürümeye başladı... Uzaklaşmalıydı, olabildiğince uzağa gitmeliydi. Adımlarını git gide hızlandırarak zifiri karanlığa gömülen daracık sokakların kalbine doğru ilerledi. Artık nerde olduğunun, yaşamın, gündüzün,gecenin.. hiçbirinin bir önemi kalmamıştı. Artık acısıyla başbaşydı. Düşüncelerinin ağırlığı, dudaklarının kenarına süzülen gözyaşlarına karışıyordu usulca. Kararan göğü süzdü buğulu bakışlarla. Zaman kavramını yitirmişti genç kadın. Kendisiyle usulca boğuşurken, bekleyişlerinin soğukluğu dokundu ruhuna. Çığlık çığlığa ağlamak isterken, ölesiye sessizleşmişti artık yakarışları. Yıllar eskitmişti acısını sanki. Bir şeyler farklıydı bu defa, sona geldiğini hissediyor ve boğuluyordu kimsesizliğinde. Suskundu artık kalbi. Sustukça kelimeleri, daha çok ağlar olmuştu genç kadın. Yorulmuştu artık... Sanki tüm umutlarını çekip almışlardı içinden. Mutlu değildi ki artık, mutlu değildi kalbi, ruhu... Ne yapacağını, ne istediğini bilmeden, kendisinden kaçıyordu sadece. Anılarının acıttığı kalbinin yakarışını duymazdan gelip, hiçliğine tutunuyordu umarsızca. Karanlığın iyice sindiği caddenin köşesine takıldı bakışları, yaşlı çınarın heybetli gövdesine doğru yönelen adımlarını hızlandırırken korktuğunu fark edip, acı bir tebessüm oturttu çehresine. Korkuyor ama komik geliyordu kulağına kendi hisleri. Karanlığın gizlediği bedenini, yaşlı çınarın gövdesine yaslayıp, nemli toprağın üzerine bırakırken mırıldandı kendi kendine. 'Korkağım, ama korkusuz korkağım ben belki de...'
Küçük bir çıtırtının rüzgardan sıyrılıp kulağına dolmasıyla kendine geldi Naomi. Hızla doğrulttuğu bedenini çıtırtının geldiği yöne çevirdi. Tek kaşını havaya kaldırıp kuşkuyla etrafını süzdü. Asasını tutan elini yavaşça kaldırdı. Görebildiği kadarıyla sokak bomboştu. Ama karanlığın onu aldatmadığından emin olmayı istedi. 'Lumos' diye fısıldadı duyulur duyulmaz bir sesle. Yarattığı ışığın karanlığı masum çıkardığını anlaması birkaç dakikasını aldı. Artık yalnız olduğundan emindi. Zaten bu haliyle farkedilmek isticeği son şeydi. Artık tutamadığı gözyaşları yanaklarını yalayarak, şimdi şarıl şarıl yağan yağmura karışmaya başlamıştı. Titreyen ellerini usulca yüzüne yaklaştırdı ve beceriksizce sildi gözyaşlarını. Anlayamadığı bir öfke tüm vücudunu ele geçiriyordu yavaş yavaş. Ayakları Naomi'den bağımsız ilerliyordu şimdi. Onu nereye götürdüklerini umursamıyordu. Nerde olduğunu bilmiyordu. Ama ne önemi vardı ki? Uzaklaşmalıydı, sadece uzaklaşmalı!
'Gelmeyecek.' Tiz bir tınıyla kulağına çalınan ses, genç kadının tüm vücudunun titremesine neden olmuştu. Fısıltıyı andıran bir tınıyla 'Kim var orada?' diye mırıldandı. Karanlık caddeyi hızla dövdü bakışlarıyla, asasını sıkıca kavrarken. 'Korkak küçük kız.' Siluetsiz ses kahkahalar atarken, Naomi kendi etrafında dönüyor ve korkunun yapıştığı bakışlarıyla sesin sahibini bulmaya çalışıyordu. Bir anda karşısında beliren saydam siluetle gözgöze gelince şokla geriledi genç kadın. 'Lanet olsun.' Gerçek değildi bu... ama hayal gibi de değildi. Genç kadın bakışlarını yere devirip sakinleşmeye çalıştı. 'Kabullenemeyecek kadar zayıfsın öyle değil mi sersem?' Sessizliği bozan ses, Naomi'nin kulaklarında çınlıyor ve alınan tepkiden hoşnut olduğu belli olan saydam siluet tiz kahkahalar atıyordu. 'Hayır, gelecek.' 'Yalan!' Saydam siluet Naomi'yi gölgesi gibi takip ediyor ve sürekli konuşuyordu. Titreyen parmaklarıyla alnını ovuşturup, dağılmaya bir hayli meyilli olan dikkatini toparlamaya çalışıyordu ama beyninin içinde yankılanan ses, buna izin vermiyordu. 'Gelmeyecek!' Sesi duymamak için kendi kendine mırıldanıyor ve istemsizce titreyen, kasılan vücudunun kontrolünü tamamiyle yitiriyordu Naomi. 'Yalan, gelecek!' 'Hayır.' 'Sus, yeter, gelecek.' Yalan olduğunu bildiği halde, sürekli tekrarlıyordu son sözlerini. Sanki yeteri kadar çok söylerse gerçek olabilirmiş gibi...
'Sende biliyorsun, gelemez.' 'Gelecek, söz verdi.' Naomi'nin çaresizliği yorgun sözcüklerine dokunmuştu usulca ve fısıltıya dönüşüp yok olmuşlardı sanki. 'Kabullenemeyecek kadar zayısın sadece, yalan söyledi. Gelmeyecek asla.' Zayıf mıydı gerçektende genç kadın? Gerçekleri göremeyecek, kabullenemeyec kadar mı zayıftı? Ah elbette öyleydi. Acısı hafiflesin diye bayılana kadar kadehlere sarılmıyor muydu her gece? Şişelerin arkasına saklanıp gülümseyebiliyordu sadcee genç kadın. Sarhoşluğun gölgesinde ağlayıp, gururunu daha fazla kırmamak için, içtikçe içiyordu. Bu aralar en sevdiği ve sıkça kullanmaktan hiç çekinmediği tek bahanesiyse şuydu, 'Sarhoştum, hatırlamıyorum.' Nihayet susan saydam siluetin yok oluşunu fark etmemişti genç kadın. Anlamıyordu yaşanılanları. Neyin savaşıdı ki bu? Nerede yanlış yapıyordu? Elinden sevdiği herşey alınırken neden çaresizliği göğüslemekten başka çaresi olmamıştı ki? Kime meydan okuyordu böyle? Ne için acıyordu? Neden kanıyordu? O yaraların kapanmasını deli gibi isterken, neden tuz basıyordu? Sızısına tutunup, karanlığına gömülünce biteceğini sanmıştı acaba? Eğer öyleyse, gerçektende yanılmıştı işte! Sanki umursamadığı umutları tek tek terk ediyordu genç kadını. Kuytu bir köşeye sinip, inatla bekliyordu kaybedilenlerin asla gerçekleşmeyecek dönüşlerini. Biliyordu, içten içe biliyordu gerçeği! Ama yıllar önce söylenen pervasız bir yalana sıkıca tutup devam ediyordu beklemeye işte... Nedensiz, sebepsiz... hatta onca kalabalıkta aslında kimsesiz. Karmaşayla, kapanmayan yaralarla... Genç kadın hıçkırıkları düşünceleirni gölgelerken başını çınarın gövdesine yaslayıp fısıldadı duyulur duyulmaz bir sesle. 'Gel artık anne. Yoruldu beklemekten, küçük kızın...'
| |
|
Alex Mclain St.Jude IV.Sınıf, Admin
Mesaj Sayısı : 1215 Kayıt tarihi : 18/07/10 Lakap : Lex
Şöhret Puan: 113
| Konu: Geri: M y l e e n Ptsi Ağus. 30, 2010 10:28 pm | |
| Adınız: Myleen Drouse Ünlünüz: Beren Saat 4.Sınıfsınız kaydınız işleniyor. | |
|