Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Stef.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Stefania A. Rosbourg
Model
Model
Stefania A. Rosbourg


Mesaj Sayısı : 5
Kayıt tarihi : 29/08/10

Stef. Empty
MesajKonu: Stef.   Stef. Icon_minitimePaz Ağus. 29, 2010 7:08 pm

-Ad-Soyad:Stefania Agnés Rosbourg

-Ünlü:Blake Lively'i kullanan üye 9 gündür siteye giriş yapmamış eğer mümkünse Blake'i almak istiyorum olmazsa Jessica Szhor.

- Karakteristik özellikler (4-5 cümle ile):Küçüklüğünden beri haşarılıkları başına bela olmuştur. Sınırlayamadığı yaramazlık duygusu başına sürekli dert açsa da zaman geçtikçe bu özelliğide silikleşmeye başlamıştır. Yaşı ilerledikçe kendisinin bile şaşıracağı derecede değişmiştir. Zekasını her geçen gün daha da kullanmaya başlamış disiplin duygusu iyice gelişmiştir. Kendine olan güveni sayesinde hemen hemen her ortamda kafa dengi kişilerle tanışıp onlarla arkadaşlığını geliştiren birisidir. Arkadaş dediği kişiler kısıtlı olsa da sahip olduğu arkadaşlarına güveni sonsuzdur. Ona göre dünyada her şey karşılıklıdır. Ona ihanet edene o da ihanet eder. Ona kötü davranana o da kötü davranır. Birkaç saniyede bir ölüm makinesine dönüşebilir. Değişken ruh hali yüzünden sevdiklerini kırabilir. Ve bundan sadece birkaç saniye de pişman olur. Ona göre iyi veya kötü diye bir şey yoktur. Sadece zeka ve mantık vardır. Mantığını kullandığı zamansa iyi veya kötüden bir seçim yapmanın imkansız olduğunu kavramıştır. Hangi taraf onun için daha yararlı olursa birkaç saniyede o tarafa yönelebilecek birisidir. Kendi çıkarları çoğu şeyden önemlidir. Kapalı bir kitap gibidir. Hiç kimse onu çözemez. Kelimelerden farklı anlamlar çıkararak genelde yanlış anlayan bir yapıya sahiptir. Arkadaşlığını kazanmak ne kadar zorsa düşmanlığını kazanmakta o kadar kolaydır. Her zaman 'en' iyi olmak ister

- Aile özgeçmişi (4-5 cümle ile): Fransanın en köklü ailelerinden olan Rosbourgl ailesi iyi bireyler yetiştirilmesiyle bilinir. Şu anda çoğu bireyleri farklı yerlerde yaşasa da hiçbirinin birbiriyle bağı kopmamıştır.

-Meslek:Film Yıldızı.

- Örnek Rol oyunu:(Harry Potter Kurgulu bir rol oyunudur.) Karanlık gökyüzünde bulutların arkasından geceye hükmeden dolunayın cılız ışıkları aydınlatıyordu bu küçük, dar sokağı. Sessizlik bu gecenin en ağır basan elemanlarındandı sokaktaki tek ses genç cadının topuklarının çıkardığı tiz sesti. Yağmur durmuştu, ama geride su birikintileri bırakmıştı. Uzun bir yürüyüşten sonra karanlık bir parka rastladı, sarhoş tiplerin sabahladığı yerlere benziyordu etrafta bira şişeleri ve sigara artıkları vardı. Her yer ıslak olduğundan bir yere oturamadan ayakta durdu. Elinde sıkıca tuttuğu sigarayı dudaklarına doğru götürüp , gri dumanı gökyüzüne doğru üflerken o dumanla beraber yok olmak istedi Celine. Aslında yok olmasının çok yakında olduğunu bilse de bunu olabildiğince aklına getirmemeye çalışıyordu. İçmekten küçücük kalmış sigarasını yere atıp uzun topuklarıyla ezip sigaranın ateşini söndürdü.Dertli görünüyorsun güzelim."Sesi duyunca zıplayarak dengesini kaybetti. Hazırlıksız yakalanmıştı, sıcacık bir el onu dirseğinden kavrayıp düşmesini engelledi. Bu kesinlikle beklediği dokunuş değildi, daha soğuk olmalıydı beklediği kişinin teni.

Rahatsızca yerinde kıpırdanıp birkaç adım geriledi ve yabancının yüzüne baktı. Muggleların çoğunun ‘hoş’ diye nitelendireceği bir tipe sahipti, Celine'e göreyse ‘vasat’ bir görünüme sahipti. Uzun saçlarını at kuyruğu şeklinde toplamıştı. Bembeyaz dişlerini göstererek gülümsüyordu, koyu kestane gözlerse dikkatle ona bakıyordu. Gözlerinin altındaki kahverengi mor halkalardan uzun zamandır uyumadığı belli oluyordu. Tipik bir muggle işte. Gecenin bu saatinde burada ne yapıyordu acaba? Muggle'ın ince yüz hatlarında soru soran bir ifade vardı. Neden burda olduğunu merak ediyordu. Adres hakkında bir şeyler mi öğrenmek istiyordu? Eğer öyleyse, defolup gidebilirdi. Adam konuşmak için kalın dudaklarını araladı: "Belki de Kiliseye gitmelisin, bilirsin işte günah felan çıkarırsın, yakında bi Katolik kilisesi var, sana yolu gösterebilirim. Ayrıca ben Matt” Matt ona göz kırparken, yüzünü buruşturdu. Aklındaki düşünceler uzaklaşmıştı ve adamın sözlerinden dolayı garip bir biçimde eğleniyordu. Zümrüt yeşili gözlerini kısarak konuştu: "Ben bir Katolik bile değilim şapşal.” ‘Aslında ben bir cadıyım’ diye geçirdi içinden. Yüzündeki gülümsemeyi Matt'in yanlış algılayacağının farkındaydı ama umurunda bile değildi. Yaklaşık 3 yıldır İtalya'daydı. Ve 3 yıldır her gün korkarak başlıyordu güne.

Gücünün zirvesindeki birisinden saklanmak hiçte kolay değildi. Özellikle eskiden 'onun' en yakın destekçilerinden biriyken. Adam cevap vermek için tekrar dudaklarını araladığında Claudia artık ona bakmıyordu. Çalılıkların arasından ona odaklanmış tenis topu büyüklüğündeki yeşil gözlere bakıyordu. Çığlık atmamak için kendisini zorladı, dengesini tekrar kaybetti ve sıcak bir el yine onu tuttu. Matt'i iterek koşmaya başladı. Aslında cisimlenmesi gerekiyordu ama dikkat çekmek istemiyordu, cin belki de onun sadece bir muggle olduğunu düşünebilirdi bu sayede. Dar bir dönemece saptıktan sonra o geniş ve gürültülü bar sokaklarına girmişti sonunda, insanların arasına karışarak kendini sıradan göstermek için çabaladı bir süre, ıssız bir bölgeye geldiğinde 'şak' sesiyle oradan cisimlendi. Tanıdık evin önüne geldiğinde nefes nefeseydi, yağmur yine başlamış ve bedenini tamamen ıslatıyordu, küçük çantasından anahtarı bulup kapıyı açmak için uğraştı fakat deli gibi titreyen eli yüzünden bu mümkün değildi. Asasını çıkardı. "Alohomora" diye mırıldandı titreyen sesiyle kapı küçük bir 'tık' sesiyle açılırken içeriye attı kendisini genç cadı. Odasına yönelip büyük dolabından bavulunu buldu. Buraya gelmesinin bile saçmalık olduğunun farkındaydı ama gitmeden önce alması gereken eşyaları vardı, şu anda her şeyden önemli olan eşyalar... Aniden çalan telefon sesi yüzünden tekrar yerinden sıçradı genç cadı. Bugün kaçıncıydı bu? Telefonun ekranına korkarak baktı: Felicia. "Beni buldu."

***

Bağıran barakadaki ıssız odasında oturuyordu Lord. Dışarıdan gelen çığlıkları umursamıyordu bile. Kimin ölüp kimin kaldığı kimin umurundaydı ki? Ona itaat etmeyenler ölmeliydi. Tek tek… Uzun parmaklarında tuttuğu asasını döndürüyordu sürekli zaman harcamak içni. Gözleriyse karşıdaki yılanına doğru odaklanmıştı. Nagini. Şu anda sahi olduğu en önemli varlıklardan birisiydi, en iyi büyülerle mühürlenmiş bir kafesteydi, halinden hiçte hoşnut değildi yılan ama orada kalmaya zorunluydu. Kalan son 3 parçadan birisiydi çünkü o. Kapı aniden açılınca çoğu kişinin yaptığı gibi ayağa fırlamadı korkuyla. O kimden korkardı ki? Hiç kimse. Şu anda gücünün zirvesindeyken kim ona zarar vermeye çalışabilirdi ki? Hangi şapşal? Bununda cevabı hiç kimse. Şimdi ona bakarken titreyen ev cini gibiydi herkes, ondan korkup itaat ederlerdi. "Buldum efendim, sonunda buldum onu.” Kimden bahsettiğini önce anlayamadı fakat sonra hatırladı. O kadar çok kişiyi aratıyordu ki hangisinin olduğunu anlamak biraz zor oluyordu. Lordun yüzünde hain bir gülümseme vardı cin genç cadının nerede olduğunu söylerken o ayağa kalkıp hazırlanmaya başlamıştı bile. İntikam vakti.

İnsanlardan saklanıp gücünü topladığı sırada İtalyaya da uğramıştı. Güzel bir şehirdi, bir sürü büyücünün uğrak yerlerindendi. Celine'nin İtalyan olduğunu hatırladı, evet burada saklanması gayet normaldi, cinin tarif ettiği evin önüne geldiğinde durakladı. Geldiğini bilmesini istiyordu, ona ihanet etmenin ne demek olduğunu anlamalıydı. Ölümün yaklaştığını da farketmeli ve korkudan ona yalvarmalıydı. İncecik dudaklarını aralayarak birkaç kelime mırıldandı. Ama o birkaç kelime büyük bir kargaşa yarattı saniyede. Evin tüm camları yıkılırken tiz bir kahkaha patlattı. Kapıyı açıp içeriye girerken, içeriden gelen çığlıkları işitti. Güzel... Çığlıkların geldiği odaya doğru ilerlerken eve göz attı. Eski püskü bir evdi, bir cadının özellikle de bir zamanlar çok güçlü olan birisinin böyle bir evde saklanması anormaldi. Dikkat çekmemek için yaptığı çok açıkçaydı, ne yaparsa yapsın kaçamazdı. Belli belirsiz bir şekilde lavanata kokan havayı içine çekip rahatsızca sarmaşık işlemeli pirinç tokmağı çevirdi.

Eski ama gösterişli. Dikkatini çeken ilk şey, uzun bir mesafe sonunda karşısında uzanan geniş ahşap pencereydi. Perdeler iki tarafa yerleştirilmişti , serin bir rüzgarla dalgalandıkça batmakta olan güneşin azimle yaymaya devam ettiği ışıkların odayı pastel renklere boyuyordu. Dolabın önüdeki cam tamamen genç cadının üstüne düşmüş gibi gözüküyordu. Etraf kan ve cam içindeydi, çığlıkların ardı arkası kesilmiyordu. Çığlıklar rahatsız ettiği Lord'u, bitirmeliydi bir an önce bu işi. “ Merhaba Celine.” Tıslayarak söylediği kelimeler sayesinde genç cadının dikkati ona doğru yöneldi. Zümrüt yeşili gözlerindeki ifade acınasıydı. Pişmanlık, korku, öfke… Hepsini barındırıyordu bu gözler. Birazdan o gözlerin kapanacak olması dehşet vericiydi. Asasını kaldırırken yüzünde en ufak bir ifade bile yoktu. [color=lightblue]"Avada Kedavra." Yeşil bir ışık kapladı her tarafı, son kez tiz bir çığlık attı genç cadı. Cesetten tarafa bakmadı Lord. Sadece çıkarken bir çift kelime mırıldandı. “Güle güle Celine.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alex Mclain
St.Jude IV.Sınıf, Admin
St.Jude IV.Sınıf, Admin
Alex Mclain


Mesaj Sayısı : 1215
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Lex

Şöhret
Puan: 113

Stef. Empty
MesajKonu: Geri: Stef.   Stef. Icon_minitimePaz Ağus. 29, 2010 8:21 pm

Üye adınız:Stefania Agnés Rosbourg
Kullandığınız ünlü: Blake Lively
4. Sınıfsınız, kaydınız işleniyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Stef.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: XOXO Gossip Girl :: Nüfus Müdürlüğü :: Nüfus Kaydı-
Buraya geçin: