Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Çikolatalı Dondurma.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Clementine Crandal
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 663
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Cle.

Şöhret
Puan: 70

Çikolatalı Dondurma. Empty
MesajKonu: Çikolatalı Dondurma.   Çikolatalı Dondurma. Icon_minitimeC.tesi Ağus. 28, 2010 2:30 am

...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementine Crandal
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 663
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Cle.

Şöhret
Puan: 70

Çikolatalı Dondurma. Empty
MesajKonu: Geri: Çikolatalı Dondurma.   Çikolatalı Dondurma. Icon_minitimeC.tesi Ağus. 28, 2010 2:37 am

"Bu gerçekten sorun yaratacak." Elimde telefonla öylece dikilmiş duruyorum odanın ortasında. Carocci'den sonra aramızı düzeltebildiğimizden beri yeni bir kavga yaşamamıştık. Gerçi o da benimle ilgili sayılmazdı.. Ama bunu Lex'in tepkisini düşünmeden kabul ettiğim için kelime anlamıyla ağzıma sıçması bile muhtemel. Sonu geciktirmenin de bir anlamı yok zaten.
Lex televizyonun karşısında uzanmışken gayet zararsız gözüküyor. Yine de yanına silahlanıp gitmek belki işimi kolaylaştırır düşüncesiyle önce mutfağa gidip buzluğa tıktığı kova boyutunda çikolatalı dondurmalarından birini alıyorum. Bunları taşırken bana saldıramaz sonuçta, kıymetli dondurmaları var.. Kesinlikle delirdi. Yazık ettim gül gibi çocuğa diye dövünmeli miyim acaba? Ben bulduğumda böyleydi diyerek sıyrılabilirim belki.. Yanına gidip tepesinde dikiliyorum. Sonuçta tarlada yaşamıyoruz ne kadar yavaş adım atmaya çalışsam da yolun biteceği kesindi. Elimde dondurmayı görünce yasak balığı yutmuş kedi ifadesiyle yüzüme bakıyor ve doğruluyor yattığı yerden. Kucağına dondurmayı koyup yanına geçiyorum. Yüzüme şüpheyle bakıyor. "Neyin rüşveti bu? Bir şey mi kaçırdım?" Nasıl söylesem düşüncelerimle boğuştuğumdan omuz silkmekle yetiniyorum. İyice geriliyor karşımda. "Evlilik yıldönümümüzü falan mı unuttum?" "Hı?" "Hani televizyonda olur ya.. Neyse konu bu değil. Sorun ne?" "Aslında çok büyütmeyeceks-" Sözümü kesiyor birden bire. "Aman Tanrım! Hamilesin!" Yok artık! O nerden çıktı şimdi? Boş boş bakıp sessiz kalmamla haklı olduğunu düşünüyor muhtemelen, çünkü sesi yükseliyor şaşkınlığıyla. "Kimden? Benden olamaz. Olamaz değil mi? Yani en uçmuş halimde bile öyle bir şey olsa hatırlardım. Hatırladığımda da kendimi bir arabanın önüne atardım. Benden değil. Kimden!? Ne ara oldu bu!? KİMDEN! Önce birkaç bin bulmalı ve çocuğu aldırmalıyız. İstemiyorsundur heralde. Bu yaşında, korkunç!Sonra birkaç bin daha bulup babasını farklı insanlara dövdürmeliyiz. Ben de döverim. Döverim evet. Kimden?!! Clem konuşsana!? Bir de kimden?!" Muhtemelen çenem dizlerime düşmüştür. Salak salak bakmaya devam ediyorum suratına. Lex de sinirleniyor gibi.. "Eaa.. Öncelikle öyle bir şey değil. Yani olmadığına emin olabiliriz." "O zaman hamile kalmaya mı karar verdin?" "Susar mısın!" Sessizliğini dondurmasıyla değerlendiriyor. Bir yandan da şüpheyle bakmaya devam ediyor.. "Sadece.. Imm.. Manken oluyorum. Yani büyük bir şey değil.." " Yoo olmuyorsun. Mankenlik sana göre değil inan bana. Mankenler bir grup kaşar ve cılız kızın bulunduğu bir kategori. Erkeklerin peşinde azmış mayıs kedileri gibi dolaşmasını istemiyorum. Yani bu kadar, bitti. Mankenlik hayallerini çöpe at ve bir daha beni bu kadar telaşlandırma, kalbime iniyordu yemin ederim." " Sana zarar vermeyi kesinlikle istemem Alex ama anlamadığın kısım şu ki bu bir hayal değil. Bu, bu gece olacak bir şey. İlkokuldayken gelip astronot oluyorum dediğim zamanlarla karıştırma bunu o yüzden." "Clem saçmalıyorsun git astronot ol ama manken olma. Milletin yatağına atmak için koyun seçer gibi baktığı podyumlarda yürümeni istemiyorum." Ah bu cidden beklediğimden zor oluyor. İkna edebilmek için saatler geçiriyorum. Gittikçe yükselen bağırışmaların sonucunda siniri bir şekilde hafifliyor. Birkaç parça eşyayı kırmak gibi ufak destekler almasını bekliyordum gerçi bitene kadar. Benimle gelmesi koşuluyla aldığım bir izin ve devam eden bağırış çağırışlarla çıkıyoruz evden. London olmasa arada bu benim de koşa koşa yapacağım bir şey değil..Ama arayıp bunu yapmamı söylediğinde Lex'in kafamı koparması ihtimaline rağmen evet dedim. O annemin bizi, hatta yılın çoğu zamanı ülkeyi terkettiğinde arkasında bıraktığı yedek anne kavramı biraz da. Düzenli olarak arayıp nasıl olduğumu soran, aman dikkat et kendine diye telaşlı tavuk misali konuşmaları sonlandıran biri. Bir yandan da harika bir iş kadını.. Bu kadar şey yapmışken benim için, ve severken bu kadar çok, nasıl hayır dememi bekleyebilir. Gerçi anlıyorum onu. Orda burda kapak olduğunda, afişlere yüzü basıldığında bende deliriyorum. Sinir krizleri geçirmeme beş kala sakinleyip bir şey olmamış gibi davranıyorum sonra. Okulda herhangi bir kızla gördüğümde kıza ölüm tehditleri fırlatabilecek hale geliyordum ya da.
Arabadan indiğimizde de bu anlardan birini yaşatacağını hiç tahmin etmemiştim evden çıkarken. Kavga etmeyi kabullenebiliyorum. Birbirimize dayanamıyoruz bir şekilde. Biri gidip sırnaşıp afettiriyor kendini ötekine.. Ama kıskançlık çok başka bir şey. Bambaşka.. Kavgaların asıl nedeni çoğu zaman. Etrafıma şüpheyle bakma nedenim. Her dişiyi potansiyel rakip olarak görme nedenim ayrıca.. Sanki biri gelip onu benden tamamen alacakmış gibi.. Ve bunun düşüncesi tam anlamıyla katlanılmaz. Bunu mümkün kılma ihtimali olan her dişi için ölüm nedeniyim. Bu nedenle adını bilmediğim bir kız arabadan indiğimiz gibi Lex'e gülümsediğinde sinir oluyorum. Ama Lex'in sen beni dinlemedin gör bak sana neler yapıyorum dercesine kıza sarılıp bana baka baka onunla öpüşmesine kuduruyorum.. Sarışın, aptal sarışın fıkralarını desteklemesem de muhtemelen o fıkralarda anlatılan cinsten, koca dudaklı, tuhaf giyimli sürtüğün tekiydi.. Bana 'mankenler öyledir' tanımı yaptığı cinsten. İki yüzlü. O ncakavganın üstüne bir de bu sahne ağır geliyor. Sinirden gözlerimin dolduğunu hissedebiliyorum. Duygusallıktan ne bileyim özlem ya da üzüntüden değil sinirden ağlarım zaten kolayca.. Öteki türlü öküzler gibiyim. Çok canım yanmadıkça ağlayamıyorum. Gerçi şu halde de ağlayamıyorum. Sadece görüşüm bulanıklaşıyor. Ve ikisini birbirine sürte sürte kıvılcım çaktırma isteğim artıyor. Kör bir bıçakla karınlarını deşip kanlarını birbirine karıştırmak ve sonra bir akvaryuma doldurup içinde piranalar yetiştirmek istiyorum. Sonra onların kalıntılarını yem olarak kullanmak... Belki rahatlarım.. Ben düşüncelerimle öfke doluyken onlar iyice kapılmış durumda. Sinirle kapıyı çarpıp otele giriyorum.. Lex'in adımlarını bile tanıyabilecek hale gelmişim bu zamana kadar.. Peşimden geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyorum.. "Sen tam bir gerizekalısın Lex! Ve sürpriz, eminim bunu duyduğuna şaşırmayacaksın ama her şeyi bok etmekte üstüne yok.!" Beni yakalamayı başardığında, evet asla onun kadar hızlı olamam heralde, köşeye çekip kıyıda bir yere oturtuyor. Bir şeylerden bahsediyor ben sakinleşene kadar. Havadan sudan... Neden manken olmamı istemediğinden, yeniden.. Az önceki kızdan.. O da sinirli.. Benim kadar sinirli.. Ama ondan uzaklaşmamı da kaldıramıyor bu ortamda.. Ve ben ona asla uzun süre kızgın kalamıyorum.. Etrafa günlerce, aylarca yerine göre yıllarca kin besleyebilirim ama Lex'e en uzun sinirim bir gün sürüyor. O da bunca senede bir ya da iki kez olmuştur.. Biraz daha insan içine çıkabilir hale geldiğimizde vazoların ve blokların arasından aydınlık girişe dönüyoruz tekrar. Birkaç manken geçiyor önümüzden. "Düşününce o kadar da kötü bir fikir değilmiş burada olmak.." Ters bir bakışla karşılıyorum Lex'in cümlesini. Tamam yaptığımdan memnun değil, ama buraya kadar gelmiş olması da beni memnun etmiyor. Gerçi ses tonuna bakılırsa biraz da havayı dağıtmak için söylenmiş bir cümle bu. "Önüne bak Lex." Kısık, alaylı bir gülüş dökülüyor cevap olarak ama gerginliğinin de farkındayım. Bunu yapmamı hiç istemiyor zaten. Bu kıskançlık olmasa gül gibi geçinip gideriz heralde. Ama sahiplenme duygusunun en dibinde kumdan kaleler yapıyoruz karşılıklı, bu da kötü sonuçlar doğuruyor haliyle. Kompleksli çiftlerin sürekli kıskançlık kavgası etmeleri gibi bir sonuç. İlerleyip birkaç adım önüne geçiyorum, yeri delmeye çalışırcasına attığım adımlarla birlikte. O da bileğimi tutuyor, "Yanımdan ayrılma." diyerek. Bu hali gülünç olurdu normalde. Kendisi boşta bir mankeni avlamak için etrafına bakınırken aç gözlerle, beni kendi gibilerden korumaya çalışıyordu. Gerileyip yanında durdum bu yüzden. Yolu tıkamamak için kenara çekilmişti zaten. "Sen de aç kurtlar gibi bakınma etrafına, cidden hepsinin ismini öğrenir ve peşlerine dedektif takarım." Hastalıklı biri olmaya başladığımı düşündüğüne eminim, onun ifadelerini okumakta çok iyiyim. Bu tepkilerim biraz Cleo'yla ilgili. Sanki döndüğünde ona mümkün olan en temiz haliyle teslim etmek ister gibi.. Ah ne çok özledim onu.. Alex'i sadece onunla paylaşabiliyorum bir de tabii. Bu da ikinci etken. Yanında herhangi bir kız görmeye dayanamıyorum. Delice bir şey bu. Uzanıp saçını karıştırıyorum. "Dağılırsan daha az çekici görünürsün belki. Ah hayır pek bir şey değişmedi." Bir şey söylemeden geriye çekilip çok farklı bir şeye odaklanıyor. Kuaförler, makyözler, kıyafet taşıyan erkekler ve gazeteciler gibi. "Baksana şu tiplere. Yürü Clem, gidiyoruz." "Hadi ama Lex, bunu London için yaptığımı biliyorsun. Hem Victoria's Secret defilesi değil ki bu." Gerilen bakışları kapıdan girenlerden bana doğru çevriliyor. Ah, gerizekalıyım! Gerçekten. Yüzüme garip bir ifadeyle bakıyor, kaskatı bir biçimde. "Ben.. Bilerek yapmadım. Hatırlatmak istememiştim. Özür dilerim Lex. Gerçekten." Keskin hareketlerle başını sallayıp bir mayo mankenine odaklanmaya çalışıyor. Bu sefer kızmaktan çok hafifçe gülümsemeye çalışıyorum. Yüzünü tutup kendime çeviriyorum. "Onlardan biriyle yatarsan burnunu koparır eline veririm. Eminim o zaman da çok seksi olmazsın onların gözünde." Burnuna(?)bir öpücük kondurup geri çekiliyorum. "Hadi, seni güvenli olacağın bir yere oturtalım." Kaşını kaldırıyor alaylı bir ifadeyle. Bir kahkaha atıyorum ister istemez. "Benim kavramımla güvenli elbette. Kilitleyelim demeliydim sanırım." Lex'in koluna girip onu yönlendirirken uzaktan çilek gibi bir kız el sallıyor. Constance kızı olduğuna eminim. Adı neydi? Elena? Yok, değil. Elina. Imm hayır. Eliza. Belki. Elizabeth. Aaa, eveet! Elisabeta! Evet! Buldum! Bende el sallıyorum uzaktan sonra da Lex'i bir yere oturtuyorum. "Muhtemelen söz dinlemeyeceksin ama burada kal. Herhangi bir mankenin koynundan defileye beş kala çıkarılmanı istemiyorum. Geldiğimde görüşürüz." Parmaklarımla bir öpücük gönderip soyunma odalarına doğru ilerliyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Çikolatalı Dondurma.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Queens-
Buraya geçin: