Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Dırırırım..

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Clementine Crandal
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 663
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Cle.

Şöhret
Puan: 70

Dırırırım.. Empty
MesajKonu: Dırırırım..   Dırırırım.. Icon_minitimeSalı Ağus. 24, 2010 10:59 pm

xDırırırım.. 28911302xDırırırım.. 00a38h87x
.ClementineCrandal.AlbertoCarocci.

Bilin bakalım n'olduu? Yine başlık bulamadım! Yine yeha:
İhtimal dahilinde bi de BenBarnes ikonu gelicek buraya oh:

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementine Crandal
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 663
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Cle.

Şöhret
Puan: 70

Dırırırım.. Empty
MesajKonu: Geri: Dırırırım..   Dırırırım.. Icon_minitimeÇarş. Ağus. 25, 2010 12:29 am

Adımı duydum. Uzun zaman sonra duymak istediğim o sesten duydum yeniden. Boşlukta yankılandı ses. Güzeldi. Anılar canlandı. Hala kan kokuyordu aşkı taşıyarak üstünde. Bir beden yaklaştı, görebileceklerimin en mükemmel olanı. Dokunduğu yerler alev aldı, paramparça oldu. İnce cama sertçe vurulmuş darbeler gibi dağıttı. Dağıldı değdiği her yer, peri tozları gibi havaya karıştı. Parmaklarına bulaştı kırmızı. Yüzü yüzüme yaklaştı. Pişmanlıkla karışmış tatlı bir nefesi vardı. Güneşe dokunmaya çalışmak gibiydi bu. Güzeldi. İnsan bir kere doğar sonuçta, mesafeler de zaman da unutturamaz olan biteni. Her yeni hayat, ilişki belki, bir öncekinin ödenen bedeli.. En büyük ayrılıkların sonbahar zamanlarında yere dökülmesi gibi.. Ya da her sonbaharın ayrılıkları dökmesi gibi.. En son dudakları değdi dudaklarıma. Özlemim beynimde yankılandı.. O duyguyla, belki o anla patlayıp havaya karıştı. Parça parça tozlar halinde yağdı üstüme. Değdiği yerlerde derin yaralar bıraktı. Dokundum, parmaklarım yandı. Ama kırmızıydı. Gördüğüm en güzel kırmızı..
Günün bu saatinde uyursam, üstelik gayet kendini aşmış bir gerilim filminin ortasında, anca kabus görebilirdim zaten. Yine de güzeldi, sonu kötü olsa da. Uzun zamandır, Lex'le aynı ev sınırlarına girdiğimden beri yani, içki sürmüyorum ağzıma. En son kör olduğunu sanarak dolaşmasına neden oldum, sonrasında da geceleri dışarı çıkmadım pek. Ev güzeldi, huzurluydu. Kedilerimle mutluydum. Lex'de eskisi gibi her gece ayrı yerde sürtmüyordu artık. Umutlu olabiliyordum buradayken, ama bu gece enkazıma geri dönmem gerektiğini hissettiriyordu bana. Lex ortalarda yoktu. Film izlemeye başladığımda evdeydi, buna eminim. Kalkıp odaları dolaştığımda buldum cevabımı. . *Çikolatalı dondurma!* Ah evet, onun bu krizleri.. O gelmeden dışarı çıkmam daha iyi belki de. Bir kağıt daha alıp onun notunun yanına bıraktım kendi yazımı. Buzdolabının üstünden haberleşmek gibi teknoloji özürlüsü huylar edinmiştik zaten. *Dışarı çıkıyorum. Geç kalmam merak etme. Öpücükler.* Pantolon çok da kötü değildi değiştirmekle vakit kaybetmedim bu yüzden, üstüme başka bir şeyler geçirip telefonumu alarak çıktım öylece. Nereye gideceğimi bilmeden..
Birdland Jazz Club.. Parlak yazı dikkatimi çekene kadar nereye gittiğimin farkında değildim. Hangi sokaklardan geçtiğimin.. Taksinin parasını ödeyip sokağa adım attım. Güzel bir yere benziyordu. En azından değişiklik olacaktı.. Müzik güzeldi, ortam da öyle. İnsanların pek çoğunun birbiriyle alakası yok gibiydi. Manhattan barlarının pek çoğundan farklı bir özellikti bu. Çünkü oralarda herkes kendi halinde takıldığına inandırmaya çalışsa da bir şekilde rahatsız edilirdiniz. Rahat edebileceğimi düşünerek bara oturup bir içki söyledim. Uzun zamandan sonra eski bir dostla buluşmak gibiydi..
Bir buçuk saat sonunda rahatsız edilmemekle ilgili fikrimin yalan olduğunu farkedebildim. Madem hakkımda konuşacaktınız, duyamayacağım yerlerde tartışsaydınız da rahatım kaçmasaydı. Dışarı çıktım bara para bırakıp. Peşimden birinin geldiğini farkedememiştim kolumu bir el tutana kadar. "Nereye? Hadi biraz eğlenelim." Bir şey demek için kafamı toparlamaya çalıştım. Ne kadar içmiştim, ne içmiştim beni bu halde tutacak merak ediyorum. Canımı yakan ele bile cevap veremiyordum. Ama o cevabını kendi almıştı zaten. Bilmediğim bir adam bilmediğim bir yardımcı. Gecenin köründe beni rahatsız eden birinden kurtaran bir başkası. Thomas gibi.. Ah hayır, kimse onun gibi olamaz ki. Ama yine de birinin beni koruduğunu bilmek iyiydi. Beni sıkan el gevşeyip uzaklaştığında alkolün etkisiyle sağlayamadığım dengem yüzünden yere oturmuştum yarı düşerek. Kurtarıcımın yüzünü diğer adamla itişip kakışmasından ve onu benden uzaklaştırmasından sonra görebildim anca. Ve bana dönene kadar kısa saçlarına rağmen Thomas olması için dua ettim içten içe. Şok haliyle öylece beni kaldırmak için uzattığı ele baktım, ve ardındaki yüze. Thomas değildi. Üstelik çok farklı biriydi. Ama yine de bir parçasıyla onun gibiydi sanki. Onun tarafından gönderilmiş gibi. Elimi avcuna bıraktım ve kalkamayacağımı bildiğim için kalkmama yardım etmesine izin verdim. Dengede duramadığım için duvara dayanıp ses tellerimi nasıl çalıştıracağımı hatırlamayı denedim. "Imm.. Merhaba."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alberto Carrocci
St.Jude III.Sınıf
St.Jude III.Sınıf
Alberto Carrocci


Mesaj Sayısı : 64
Kayıt tarihi : 16/08/10

Şöhret
Puan: 0

Dırırırım.. Empty
MesajKonu: Geri: Dırırırım..   Dırırırım.. Icon_minitimeC.tesi Ağus. 28, 2010 2:21 am

Bir bardak daha... Kaçıncı oluyordu bu? Nereden bilecekti ki? Salla gitsin. İki, üç bardak vodkadan ne olacaktı sanki? Hey, bir dakika. İki, üç bardak vodka içmemişti ki. Neredeyse ikinci şişeyi yarılamıştı! Ayırca bir Jazz Club'ta takılıyordu. Jazz ve Alberto. Yanyana gelmeyecek iki öğeydi. Ama çok nadir zamanlarda dinlemekte iyi oluyordu. En azından dinlendirici. Oturduğu sandalyede biraz kıpırdandı. Buraya geldiğinden beri çok az uzağında oturan kızı izliyordu. Durmak bilmeden içiyordu. Alberto gibi. Ama aralarında bir fark vardı. O cennetten düşmüş bir melekti, Alberto ise kızlarla dolu adadan gelmiş bir odundu. Şu ana gördüğü kızlar hakkında bir çok şey öğrenmişti. Zaten bulması zor olmuyordu. Hoş, Alberto ne zaman kafa dinlemeye gitse salağın teki g*tünün peşine takılıyordu ve yakasını bırakmıyordu. Bundan hoşnut olabilirdi, kendiside onlara karşı oldukça nazikti. Ama dozunu ayarlayamıyorlardı artık.
Bir an için kızın mavi gözleriyle karşı karşıya gelmişti. Parlak mavi gözler. Alberto'ya sadece geçici bakış fırlatmıştı. Her zaman yapıldığı gibi. Etrafına bakınırken göz göze gelmek. Bu herkese olurdu. Fakat aynı zamanda hemen yan masasında oturan hödüklerde bakış fırlatıyordu Alberto'ya. Onların bakışları daha farklıydı. Bir yakışıklıya bakıyor gibi değilde tam aksine bir oduna bakıyor gibi görünüyorlardı. Ayrıca şu mavi gözlü kız hakkında konuştukları her hallerinden belli oluyordu. Bari belli etmeselerdi. Elini kaldırıp 'bir' işareti yaptı ve hemen arkasından yazı yazıyor gibi yaptı. Evet anlatmak istediği şey bir bardak daha ve üstüne hesabı almaktı. Henüz bir dakika dolmadan önüne gelen bardak ve ufak bir defter arasında tutar gelmişti. Yazan miktarın biraz daha üstünde para bırakıp barmene baktı. Sarı saçlarının altında sırıtan yeşil gözleri yorgunluk duyguları saçıyordu. Buraya geldiğinden beri Alberto'ya o bakıyordu değil mi? Barmen'i hafifçe yanına çağırıp eğilmesini sağlamıştı. Neredeyse kendi yaşıtlarında birisiydi; ama olmayadabilirdi. Cüzdanınından çıkardığı parayıda gömleğinin cebine sıkıştırıp bir el hareketi yapmakla yetindi.
Kızın kalkmasıyla birlikte hafifçe olduğu yerde kıpırdandı. Kapıya yaklaşmasının ardından hemen yan masasındaki 'öküz'ler kalkmıştı. Kız kapıdan çıkmıştı ve saniyelik farkla o öküzler fırlamıştı. Masasında ayaklanıp yavaşça kapıya yöneldi. Bir şeyler olacaktı. Bundan adı gibi emindi. Ama ne? Mavi gözleri etrafa sevecen bakışlar atarken aklından geçenler farklıydı. Kapıyı aralayıp biraz ilerideki iki kişiyi ve kızı gördü. Tanrı'm! Eğlenecek başka birisini bulamamışlar mıydı? Sakin adımlarla o tarafa doğru ilerlemeye başladı. Başı öne eğik ve elleri cebinde ilerliyordu. Yanlarına vardığında kızın kolunu tutağının omzuna dokundu hafifçe. "Hey." Gencin dönmesiyle yüzüne ağır bir yumruk yemesi bir olmuştu. Onunla ilgilenirken diğerinden kendisi yumruk yemişti. Ah, olacak şey değildi! Hafif dönen başıyla birlikte yumruk birleşince ani ağrılar girmeye başlamıştı. Yumruk yediği siyah saçlı çocuğun yakasından tutup kafa attı. Ah, başı zonkluyordu. Yüzüne takındığı sert ifade sesinede yansımıştı. "S*ktirin gidin! O**pu çocukları!" Dudağını hafifçe silip kıza döndü. "Tanrı'm! İyisin değil mi? Ben Alberto. Şey, sana bir kahve ısmarlamamda sakınca yoktur sanırım?" Gözlerindeki sinirli ifade yok olmuştu ve kızın cevabını beklemeden beline sarıldı tek eliyle. En yakın kafeye götürmesi gerekiyordu. Pek fazla yürüyeceğini sanmıyordu.
Çok fazla yürümemişlerdi. Basit, bir kafeye ilk adımını atmıştı. İçeriyi hafif kahve kokuları sarmıştı. Ah, bu enfes koku insanın içini rahatlatmaya yetiyordu. Boş kafede yer araması zor olmamıştı. Cam kenarı bir masaya geçip kızı yavaşça oturttu, hemen karşısınada kendisi geçti. Gözlerini kızdan ayırmıyordu. Kendi üzerindeki gri tişörtü düzeltti. Yanlarında beliren bayanın sesiyle gözlerini kızdan ayırabilmişti. "İki tane sade, bol kahveli bir şeyler istiyorum. Güzel olmasıda önemli bir şey tabii." Sesindeki belirgin İtalyan aksanı yüzünden bayanın bakışları değişmişti. Yüzünü tekrar karşısında oturan kıza çevirdi. Hala onu inceliyordu. Siyah saçları hafif dağılmış, gözlerine hala anlam veremediği korku hakimdi. "İyisin değil mi?"


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dırırırım..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Brooklyn :: Birdland Jazz Club-
Buraya geçin: