Evie C. Zamora Constance Billard IV.Sınıf
Mesaj Sayısı : 358 Kayıt tarihi : 18/07/10 Lakap : E
Şöhret Puan: 39
| Konu: Kedinin Laneti Cuma Ağus. 20, 2010 10:47 pm | |
| Gülümseyerek uyanıyorum yeni bir güne daha. Güneş bu sefer bana gülümsemiyor. Salonda tam takım giyinmiş ve hazırken, bugün daha neler olacak diye düşünmeden edemiyorum. Hizmetlimiz Sophie yanıma geliyor ve bana çantamı uzatıyor. Şu aralar her kıyafetimle bu çantayı yakıştırıyorum. Küçük bir hatırası var da. Chanel çantayı Sophie'den alıyorum ve teşekkür etme fırsatı bulamıyorum. Telefona baktığımda Roch'un adını görüyorum. Bir çalıştan sonra kapanıyor. Bu da yaklaştığının bir çeşit belirtisi. Bugün Roch'la Central Park'a gitmeye ve yeni hayatımızı birbirimize anlatmaya karar verdik. Çünkü geçen günkü pijama partisinde sadece geçmişe ve çocukluğumuza odaklanmıştık. Şimdiyse yeni hayatımızın sorunları ve olgunluğuyla birlikte attığımız adımları konuşmalıydık. Birbirimizin farkında olmalıydık kısacası. Keten eteğimi düzeltiyorum ve merdivenlerden inen Sylvia'ya sahte bir gülücük atıyorum. "Nereye yine?" diyor o bilmiş sesiyle. Bugün sinirlerimi bozamayacak."Roch'la Central'a." Durduğu merdivenlerden aşağıya inmeye devam ediyor ve manalı salak bir bakışla önüme geliyor. Üzerinde benim alışveriş yaptığım mağazanın indirim bölümünden bir bluz ve eski bir siyah etek var. İş kadını havasına girmeye çalışıp bir kez daha modada başarısız olmuş kadın modeli. Sahte sarı saçlarının arasından gerçek kahverengi saçlarının gözükmesi bana zevk veriyor. Onun bakımsız ve çirkin olduğunu görmek. Yani zaten aptaldın be kadın, niye bir de çirkin oldun ki sen? "Roch diye birini tanıdığımı sanmıyorum." diyor yeni çantama yandan yandan bakarken. "Tanımıyorsun çünkü." diyorum ben de telefonumdan e-maillerime bakarken. Yeni bir şey yok. Uzun zamandır GG'de haber de yok. Uyuyor mudur, tatilde midir ne? "Anlat bakalım Roch'unu." Bu salak tavırları sinirime dokunuyor, bir bakıma sadece ona laf ederek bir hafta bile geçirebileceğimi düşünüyorum. Bir yandan ise uğraşmaya değmez düşüncesiyle takmıyorum."Fransız, kaliteli, dost. Üçünü birleştirip küçük beyninde bir şey yarat işte." diyorum çerçevelerimizin durduğu duvara doğru giderken. Annem, ben ve babamın denizde çekilmiş bir resmi var. Gülümsüyorum, şimdi burada annem olsaydı vereceğim cevap ne kadar da farklı olurdu. Aslında konuşma baştan çok farklı geçerdi ya da kısaca biterdi çünkü nasıl olsa anneme çoktan Rochelli'den bahsetmiş olurdum. O sırada kapı çalıyor ve Sophie kapıya doğru paytak adımlar atıyor. Sylvia'nın sivri bakışlarını üzerimde hissediyorum. 'Bakalım ne kadar kaliteli?' dermiş gibi. Tanrı aşkına Sylvia, bari onu kıskanma, o senden çok daha genç.
| |
|