Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Benetton Girls

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Evie C. Zamora
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Evie C. Zamora


Mesaj Sayısı : 358
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : E

Şöhret
Puan: 39

Benetton Girls  Empty
MesajKonu: Benetton Girls    Benetton Girls  Icon_minitimeCuma Ağus. 20, 2010 1:11 am

Benetton Girls  247_ddd x Benetton Girls  122_werfwrt


    Evet, güneşin yine Manhattan'ı parlattığı o klasik günlerden biri. Dün gece içtiğim beş bardak cinin etkisinden kurtulabilmek için New Age'e doğru ilerliyorum işte. Babamdan işittiğim birkaç kötü söz hala kulağımda, gerçekten acaba beni üzdüğünün farkında değil mi? Tabi şu an neler yaşadığım hakkında en küçük bir fikri olmadığını biliyorum, yine de biraz daha baba gibi davranıp kızını sahiplenmesi gerek. Azarlaması değil. Arkasından onu destekleyen kokoş Sylvia'nın da, onu desteklemesi değil, babama karşı çıkması gerekiyor. Yani her şey benim istediğim gibi olmalı, çünkü hak ediyorum. Belki kötü şeyler yaptım evet ama unutmaya çalışmaktan başka ne yapabilirim ki? Eskiden olduğum insanı unutmak ve değiştirmek haricinde yapabileceğim başka bir şey varsa onlar söylesinler bana. Benim bildiğim tek yollar bunlar.

    Bazen güneş ışığı yolumu aydınlatıyor evet, bugün de o günlerden biri. Biraz başım ve bacaklarım ağrısa da yine de bir bardak kahvenin çözemeyeceği sorun yok. New Age'in tanıdık insan gülücüklerinin yükseldiği ortamına girdim. Etraf, kahve ve ucuz parfüm kokuyordu, sevdiğim bir koku. Uzun zamandır dönmediğim evim gibi sanki. Neyse saçmalıyorum. Tezgaha doğru yürürken tanıdık bir yüz görmemek umuduyla etrafa da göz atıyorum. Ne de olsa bu halimle görülmek istemem. Saçlarım biraz dağınık, kesilme zamanı gelmiş katlarım bakımsızca sallanıyor. Geri kalanı dağınık topuz yapılmış ve altı hafif şişmiş gözlerimi de Prada güneş gözlüğüm kapatıyordu ama içerideyken bunu takmaya devam edersem özenti bir ikinci sınıf kızı gibi gözükebilirim ya da aptal gibi. Tezgahtar kıza -sanırım adı Massie'ydi- espresso söyledim. Çünkü şu an daha hafif bir şeyin bana etki etmesine olanak yok. Kahvemi beklerken Massie'nin dip boyasının geldiği kanaatine vardım, evet. Ardından kahvemin elimi ısıtmasının mutluluğuyla boş bir masaya kuruldum. Ancak böyle de olmaz ki, beni oyalayacak bir şeyler lazım. Ayağa kalkıyorum ve dergilerin olduğu bölüme doğru birkaç adım atıyorum. Yarım metre kadar uzaktan raflardaki dergileri inceliyorum. Elle, Marie Claire.. Bunlara hiç gerek yok. Ne de olsa Sylvia her ay eve yedi farklı çeşit kadın dergisi getiriyor. Hepsini ezbere biliyorum. O sırada gözüme bir şey çarpıyor, eski bir sayı. Derginin adına bakma gereksinimi duymadan diğer yeni dergilerin arasından alıyorum onu. Soğumasını istemediğim sevgili espresso'mun karşısına oturuyorum ve sayfalarını karıştırmaya başlıyorum. O da ne? Tanrım, bu resim. Baya eski ve baya iyi.

    Yazımı Fransa'da geçirdiğim günlerden kalma bir resim. Rachel gibi bir adı vardı bu kızın, Rachelli, yok yok, Rochelli evet Roch derdim hani. Ah, ne kadar küçüktüm o zamanlar. Pembe babetlerim vardı ve pofuduk bonelerim. Şu Benetton resmine bakınca bunu görüyorum işte. O sıcak ve arkadaşlık kokan günler. O günleri hep bir muffine benzetmişimdir, nedenini bilmiyorum. Benetton'ın seçmeleri vardı, hem defile için hem de fotoğraf çekimi için. Çok net aklımda, annemin bana aldığı o pembe babetlerim vardı küçük ayaklarımda. Bir de kendisinin diktiği beyaz kurdeleli çorabım. Çok mutluydum, kaç yaşındaydım sekiz mi? Evet, sanırım. Yüzümde kocaman şapşap bir gülümseme vardı. Sırada bekliyordum, iki arkamda Roch vardı. Çiçek desenli pileli bir elbisesi vardı ve aynı gülümseme onun da yüzüne kopyalanmıştı. Hani saflık ve masumiyet dolu o gülümseme var ya, ondan. Adam seçmelerden sonra adımızı söylediğinde ikimiz de çığlık atarak birbirimize sarılmıştık. 'Rochelli Milene Rousseau et Evie Coleen Zamora, on vous attend dans le grand salon. Les autres, on vous remercie pour vos demandes.*' Tanımadığım bir kıza neden sarıldığımı bilmiyorum. Çocuk aklı işte ama o kız bir gün sonra en yakın arkadaşımdı artık. Karpuz ve çilekli yüzük şekerlerimiz vardı ve Benetton çekimi sırasında onları takmamıza izin vermişlerdi. Süper tatlı bir resim ama ben Fransa'ya son gittiğimde Amerika'ya taşındığını öğrenmiştim ve tek öğrendiğim buydu. Onu göremeyeceğim için çok üzgündüm ama ben de seneye Fransa'ya gelemeyecektim, çünkü 11 yaşında annemin ölümünden sonra tatil yapma fikri beni pek cezbetmiyordu. O zamandan beri hiç konuşmuyorduk. Oysa ki ne tatlı bir arkadaşlığımız vardı, kiralık evimizin önündeki St. Joseph parkındaki salıncaklarda her gün en az üç saat geçirirdik ve tabi ki arka bahçemizdeki havuzumuzda en az altı saat. Sabahtan akşama kadar. Gerçek bir arkadaştı o, her ne kadar o zamanlar bunun farkında olamasam da.

    Espresso'mdan bir yudum aldım ve acısının dilimi yaktığını hissettim. Kendi kendime gülümsedim o resme bakarak. O resmi görmeyeli baya olmuştu, açıkçası Benetton'da bizimle ilgilenen André onu ilk çıktığında bize gösterdiğinden beri görmemiştim. Dokuz yıl mı oluyordu? Sanırım evet. Ah, şimdi bir Benetton çekimi olsa ona da giderdim. Rochelli, onu çok özlediğimi yeni fark ediyorum, ister istemez özlem kaplıyor. Birbirimizi o kadar iyi tanımamamıza rağmen. Resme bakarak birkaç dakika daha geçiriyorum. Düşüncelerle ve duygularla doluyorum. Bir şeyleri unutmaya gelen Evie, yine bir şeyler hatırlayarak üzülüyor.


* Rochelli Milene Rousseau ve Evie Coleen Zamora, sizi büyük salonda bekliyoruz. Diğerleri, başvurularınız için teşekkürler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rochelli Milene Rousseau
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Rochelli Milene Rousseau


Mesaj Sayısı : 519
Kayıt tarihi : 19/07/10
Lakap : Roche. Devil's Sister diye de anılır.

Şöhret
Puan: 28

Benetton Girls  Empty
MesajKonu: Geri: Benetton Girls    Benetton Girls  Icon_minitimeCuma Ağus. 20, 2010 4:43 pm

Kırk derecede kovboy botları biraz garip durabilir ama garip değiller. Onlar sizi yazın serin kışın sıcak tutacak cinsten, gerçi kışın bir daha giyeceğimi zannetmiyorum. At kuyruğu yaptığım sarı saçlarımın diplerini yapış yapış hissetmek dünyanın en iğrenç duygusu bunu anladım. Neredeyse kendime vantilatörlü şapka falan alacaktım ama kendimi durdurdum. Bu sıcakta dışarıda gezmemin tek sebebi kitap okumak ve bol miktarda kafein tüketmek için New Age'e gitmem. Normalde klimalı ve ısı yalıtımlı evimde takılırdım ama artık bana gereken ortamı vermiyor gibi, nedenini bilmiyorum. Kahve için çoğunlukla Starbucks'a giderim ama oraya Viski'yi alacaklarını zannetmiyorum. New Age'in bir güzel yanı da bu işte, çok büyük ve çok ses çıkaran bir tip olmadığı sürece hayvanlarınızı getirebiliyorsunuz. Yani evet, gezi tasmasıyla yanımda yürüyen o beyaz tüy yumağı kedim Viski. Kedilere tasma takmak çok tuhaf bir şey aslında ama merak etmeyin o buna alışık ve rahatsız hissetmiyor. Yani cani olduğumu falan düşünmeyin diye söylüyorum bunu. Sıcaktan bayılacağız ikimiz de ama onu yanımda getirmezsem bırakabileceğim pek biri yok.

Sonunda kapıyı açıp Viski'yle beraber serin mekana giriyoruz. Onun duygularını hissedemesem de aynı şeyleri düşündüğümüze eminim; ferahlık. Kasada siparişini verdiğim frappuccinoyu beklerken bir an aklıma tek omzuma astığım asker yeşili sırt çantamdan telefonumu çıkarıp Tyson'ı çağırmak gelse de bu fikirden hemen vazgeçiyorum. Bugünlerde tek teselli kaynağım o olsa da kendi hayatını yaşamalı biraz. Benden sıkılmıştır belki de, ben de sıkılırdım tabii. Sürekli sizi arayan ve yanınıza çağıran bir dost pek de dost değildir sonuçta. Bu düşünceyle yüzüm asıldığından zihnimin çöplüğüne sürüklemeye çalışıyorum. Frappuccinoyu aldığımda en azından elimde bir serinlik hissetmek güzel. Boş bulduğum bir masaya geçiyorum ve çantamı yanıma koyduktan sonra viskiyi kucağıma alıp çenesinin altını okşayarak mırlamasını sağlıyorum. Sıcaktan mayışmış bir halde ağır ağır hareket ettiğinde dolayı tekrar zemine bırakıyorum ve bir iki saniye geçtikten sonra horul horul uyumaya başlıyor. Bu görüntü karşısında gülmeden edemiyorum, kedileri çok seviyorum ve dünyanın en tatlı varlıkları onlar. Çantamdan iPod'umu ve kitabımı çıkartarak kulaklıkları takıyorum ve kitapta kaldığım yeri açarak romanların o basit dünyasına yavaşça dalıyorum.

Yanımda birinin dikildiğini fark etmem uzun sürüyor ama bunu anladığım zaman kulaklıkları kulağımdan çıkararak kıza doğru bakmaya başlıyorum. Birkaç kez gördüğüm biri sanırım, o da aynı okulda olduğumuzdan dolayı. Kız sırıtarak "Roch, sen misin? Evie ben, Evelyn Zamora." Onaylar bir biçimde mırıldansam da aynı bakışlarımı sürdürmeye devam ediyorum. Çok mutlu bir anımız mı vardı? Belki bir aile dostumuzun kızıdır ya da çocukluğumdan hatırlamadığım biri? Gerçekten bilmiyorum ve öylece oturmaya devam ediyorum. Evie onu hatırlamadığımı anlayınca elindeki sadını göremediğim eski bir derginin bir sayfasını açıp bana gösteriyor. Bir Benetton reklamı bu, resimde iki küçük kız var ve gülüşürken çekildikleri belli. Sarışın olanın üzerinde mor bir jile var. Diğer kızsa pembe ve oldukça şirin bir bahçıvan tulumu giymiş. Kıyafetler, yüzler hatta bu resim bile tanıkdık geliyor ama tam hatırlayamıyorum. Kendimi biraz zorladığımda aklıma o yılın anıları doluyor ve hafifçe sırıtıyorum. Resmi incelemeye devam ederek yaklaşık 10 yıl önce nasıl olduğumu hatırlıyorum. Neşeli küçük bir kız. Bu davranışım sonradan şok tuhaf gelecek ama birden ayağa fırlayıp heyecanla kıza sarılıyorum. "Mon Dieu, Evie, c'est vous!"* Çocukluğumdan birilerini görmek güzel benim için.

*Tanrım, Evie, sensin!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://lc-rpg.do-goo.net/forum
Evie C. Zamora
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Evie C. Zamora


Mesaj Sayısı : 358
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : E

Şöhret
Puan: 39

Benetton Girls  Empty
MesajKonu: Geri: Benetton Girls    Benetton Girls  Icon_minitimeCuma Ağus. 20, 2010 6:16 pm

    Topuklarımın üzerinde bir sevinçle Roch'un yanına geldiğimde bana garip garip bakıyor. Büyük ihtimalle beni tanımıyor olmalı ama nasıl tanımaz? Yani Roch'un bu halini daha önce Constance'ta görmüştüm ama adını kesin olarak duymamıştım hiç. GG de şu aralar uykularda olduğu için haberlerinden birinde de okuyamadım. Yanında bir kedi var, Fransa'dayken de kedisi vardı. Bal rengiydi ve çok sevimliydi. Haylaz bir kediydi, bir şeyleri yakıp yıkmak en büyük hobisiydi. O kediyi her zaman çok severdim ama bir gün, kedi tüyüne alerjim olduğu ortaya çıktı. Kaşınıyordum ve tüyün değdiği yerlerde küçük kırmızı baloncukumsu şeyler çıkıyordu. Neyse ki bu alerji kedilerle içli dışlı oldukça geçti. "Roch, sen misin? Evie ben, Evelyn Zamora." Kendimi ona tanıtmaya çalışırken kendimi yabancı bir gazeteci gibi hissediyorum ve yine eski filmlere takılıyor aklım. Acaba beni takmayacak ve ortada öyle elimde Benetton dergisiyle kalacak mıyım? Böyle salakça bir senaryo içimi ürpertiyor. Roch, birkaç saniye düşünüyor ve sonra yüzünde güneş gibi parlayan bir gülümsemeyle bana dönüyor ve ayağa kalkıp hiç beklemediğim bir anda kollarını bana sarıyor. Şaşkınlığım kısa bir süre içerisinde kocaman bir gülümsemeye dönüyor ve masaya bıraktığım derginin az önce durduğu elimle, aslında kolumla ben de ona sarılıyorum. Böyle bir anın olacağını beklemiyordum. "Mon Dieu, Evie c'est vous!" diyor bana mükemmel Fransız aksanının getirdiği tatlılıkla. "Oui, oui c'est moi!*" diyorum New Age'deki insanların bize bakmalarını umursamazken. Benim aksanım da en az Roch'unki kadar iyi. Fransızca dersi Constance'da en sevdiğim ders, ondan öncesinde de Fransa'da yaşamanın avantajları. Fransız aksanı hep 10 yaşına kadar oturur derler.

    Bir süre sarılı durduktan sonra kendi masamdan Espresso'mu alıp Roch'un masasına koşuyorum ve kuruluyorum. Aklımda bir sürü düşünce var ve gülümsememi atamıyorum. Bakımsız saçlarımla bir şey yapmalıyım cidden, önüme düşmeleri beni deli ediyor. Tokayla arkadan tutturunca da iğrenç derecede balık suratlı oluyorum. Roch resme bakıp gülümsemeye devam ediyor, bense kedisini kucağıma alıp tüylerini okşuyorum. Tasmasını görüyorum ve gülümsüyorum. Bu kedisinin de haylaz olabileceği düşüncesi beni yine gülümsetiyor. Roch'un yanında ne kadar çok gülümsediğimi hatırlıyorum. Gerçek bir arkadaş gibi, hiçbir şey anlatmadan her şeyimi biliyormuş gibi hissediyorum. Ortak noktalarımız dolgun dudaklarımız ikimizin de parlak dişlerimizi gösterecek şekilde açık resimde. Neye güldüğümüzü hatırlamıyorum ama çok tatlı bir resim. Bir ara onu büyütüp odama asmak istiyorum ve evet buradan çıktığımda matbaaya gidecek ve bu işi yapacağım. Çekimde, üzerimdeki pembe tulumu özlediğimi fark ediyorum. Acaba babam istese Fransa'daki Benetton'dan onu bize verebilirler mi? Gibi saçma bir düşünceyle mutlu oluyorum. "Ee Mademoiselle Rousseau, comment allez-vous?**" Sonra bana bakıyor ve eski halimle yeni halimi karşılaştırdığını fark ediyorum. "Tamam şu Fransızca'yı burada kesebilirim." diyorum, bütün gün Fransızca konuşmayız ya turistler gibi. Yine de okulda birçok kişinin nefret ettiği bu dili böylesine konuşabilmek, küçük çocukların gizli el işaretli dilleri gibi olması beni çocuksu ve tatlı hissettiriyor.



* Evet, evet benim!
** Ee Bayan Rousseau, nasılsınız?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Benetton Girls
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Brooklyn-
Buraya geçin: