Russell Williams St.Jude IV.Sınıf
Mesaj Sayısı : 7 Kayıt tarihi : 15/08/10
Şöhret Puan: 4
| Konu: Russell Paz Ağus. 15, 2010 11:53 pm | |
| - Ad & Soyad: Russell Williams - Kullanacağınız Ünlü (Özel ise iki adet ikon gösteriniz.)Hayden Christensen - Karakteristik özellikler (4-5 cümle ile): Tam bir bela. İnsanlarla uğraşmayı seviyor. Aileden uzakta olmanın verdiği başı buyrukluk onda istediğini yapma güdüsü uyandırıyor. Belli bir anarşist tarafı var, her kurala karşı. Dinsizliğin yarattığı korkusuzluk onu her bir bokun içine sürüklüyor. Sempatik yüzü asabi ifadesi altında yok oluyor. Ny'un erkeklerini sevmez pek, hepsi ukala zengin piçleri, tıpkı kendisi gibi. Ama o her kızı altına almaya çalışmıyor, şimdiye kadar aşık olmamış olacak bir tipi de yok. - Aile özgeçmişi (4-5 cümle ile): Babası eski ünlü bir senarist, annesi kim bilmiyor ama ona sevgisini her gün gösteriyor; bkz: sövmek ve saymak.. Dedesi onun gibi deli biraz, o yüzden onu seviyor biraz olsun. Düşünceleri uyuşuyor, konular bakış açıları genelde aynı. Amcasının savaşta şehit olması onu ayrı bir duygusuz yapmış, kuzenine ayrı bir sempati besliyor bu yüzden. He bir de bir kız kardeşi var; Sydney. Onunla çoğu zaman aksi düşüncedeler, onun herkesle anlaşır bir yapısı varken Russ'ın herkesi kendinden soğtur bir yapısı var. Sanırım kan bağları onu sevmesinde neden oluyor.. - Öğrenci veya Yetişkin (Yetişkin ise olmak istediği meslek) öğrenci - Örnek Rol oyunu - Spoiler:
Uykusu ilaç saati nedeniyle kesilen Stewie ne kadar sağa sola dönse de tekrar uyuyamıyordu. Rüyasında gördüğü ama şuan hatırlamadığı şeyler nedense ona çok önemli bir şeymiş gibi geliyor, tekrar rüyalarına dalmak istiyordu. Güneş bütün odayı aydınlatırken bunun imkansız olduğunu kabul edip homurdanarak doğrulmuştu yatağında. Başucundaki saat sekizi gösterirken kalkmanın tuhaflığını ve sersemliğini yaşıyordu Stewie. Neredeyse boş olan hastane kanadına göz gezdiriyor yapacak bir şeyinin olmaması onu bunaltıyordu. Daha burada bir gün geçirmesine rağmen hemen sıkılmış, artık çıkmak istiiyordu. Burası onu daha çok hasta ediyor, ateşinin yükselmesine neden oluyordu. Kolu düzeltilmişti, zaten kendisi ne yaptığını bilmeden maç esnasında yerine oturtmuştu omzunu. O an çektiği acı aklına gelen Stewie o acıyı tekrar yaşıyormuş gibi yüzünü buruşturdu. Sarılmış olan omzunu sağlam eliyle hafifçe ovuyordu. Hala hızlı bir harekette acıyordu, ara sırada sızlıyordu ama başka bir engeli yoktu ona. Oturduğu yerde hafifçe kaykılarak başını dik bir şekilde duran yastığına yasladı. Tavandaki işlemeleri incelerken bir anda başka düşüncelere dalmıştı. Eskiye gitti aklı bir anda, Hogwarts'tan gelen kabul mektubunun ardından değişmişti bütün hayatı birden. O zaman öğrenmişti yıllarca anne baba dediği insanların ona tamamen yabancı olduğunu; yüzlerinde sevinç yerine oluşan şok ifadesi kuşkulandırmıştı ve sorgulamıştı bu kuşkusunu. İkisi de büyücü olan bu insanların Hogwarts gibi bir okuldan haberdar olup bu denli şaşırdıklarını sorgularken sonunda onlardan gerçeği almıştı. Gerçek bir evlat değildi onlar için, sadece anne baba olma egolarını tatmin etmek için daha bebekken yanlarına aldıkları bir oyuncaktı. Bir yetimhanede bulmuşlardı onu, şeklini sevip almışlardı bir elbise alır gibi. Muggle doğumlu sandıkları çocuk mezun oldukları okula çağırılıyordu. Annesi sandığı kadın gerçeği anlattıktan sonra "Bütün bunları unutalım, hiçbir şey değişmemiş gibi. Zaten hiçbir şey değişmedi ki, sen bizim oğlumuzsun. Ne mutlu ki bizim gibi büyücülük kanında var." demişti titrek ellerle Stewie'nin yüzünü okşarken. O sahne bugün bile net bir şekilde aklındaydı Stewie'nin. O zaman anlamıştı o ana kadar büyücülükle ilgili sorduğu soruların neden geçiştirildiğini. Üzülmüştü, sinirlenmişti ama o zaman onbir yaşında küçük bir çocuktu Stewie. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak daha hafif gelmişti omuzlarına. Anne baba demeye devam etmişti onu yetiştiren insanlara. Sonuçta ona her şeylerini vermişlerdi ve vermeye de devam ediyorlardı. O üç kişiden başka kimse bilmiyordu bu gerçeği ve kimse bilmeyecekti belki de bundan sonrada. Ailesini ne kadar çok seviyorsa o derece de nefret ediyordu onu bir muggle yetimhanesine bırakan insanlardan. Kendi kendine hep bir gün diyordu, bir gün bunun hesabını sorucam o kişilerden.
İçten içe onları affetmek de istiyordu, onları tanımak. İçindeki nefret ağır basıyordu ama. Bunları düşününce sinirlenmişti yine. Hırsla sola doğru döndü ve inlemesi bir olmuştu dönmesiyle. Yavaşça eski haline dönerek kolunu ovuşturmaya başladı. Yüzünde sinirle karışmış bir acı ifadesi vardı. Canını yakanın ne olduğu meçhuldü ama. Duygularını saklamayı çoğu zaman başarıyordu Stewie, özellikle de onun zayıf yanlarını ortaya seren duyguularını. Baş ucundaki komidinin üstünden ağrı kesici olduğunu bildiği bir ilaç alıp ağzına attı. O sırada hastane kanadının kapıları açılmış ve bir grup Slytherin içeri dalmıştı paldur küldür. Stewie gülümseyerek karşılamıştı onu, yatağında biraz daha doğrularak "Hiç gelmeyeceksiniz sandım.. Beni çıkarın buradan, yoksa şifacı en sonunda üstüme atlayacak." deyip kahkahayı basmıştı. Arkadaşlarını görünce bir anda keyfi yerine gelmişti. Bu aydınlık ortam insanı tek başına fazlasıyla bunaltıyordu ki yalnızlığı seven Stewie bile arkadaşlarını görünce böylesine mutlu olmuştu. Sohbet belliydi; muallak bir şekilde maçı bitiren hakemin saçma kararlarını tartışmaya başlamışlardı hemen. Kolunun acısına rağmen o kadar dayanan Stewie bu duruma daha da tepkiliydi ama itiraz edecek vakti olmamıştı pek. Süpürgesinden iner inmez bir kaç adım atmış daha sonra yere yığılıp kalmıştı acıdan. Yüzünün rengi daha yeni yeni eski haline dönüyordu şifacının söylediğine göre. Gözleri parlıyordu artık, gülmek iyi gelmişti. O sırada içeri girmiş olan Profesörü daha sonra farketmişti bu yüzden. Belki gözlerini dikip ona bakmasa gidene kadar da farketmezdi Stewie. İyice yanına yaklaşmıştı Profesör, kısa bir süre sonra da başında dikiliyordu Stewie'nin. Stewie gülümseyerek "Günaydın Profesör, umarım iyisinizdir." dedi yüzündeki şaşkın ifadeye karşılık. Şifacıda gelmişti yanımıza Profesörün benim başımda dikildiğini görünce, iyi olduğumu anlatıyordu ama Profesör gözünü kırpmadan Stewie'ye bakıyordu. Stewie anlamaya çalışırak etradındaki arkadaşlarına bakıyordu am onların ifadesi de en az onun ki kadar şaşkındı. Bir anda Profesör elini tutunca irkilerek tekrar ona bakmıştı. Kolundaki yara izini görünce gözlerine inanamıyormuş gibi şaşkın bir ifadeyle geri çekildi biraz. Stewie neler olduğunu anlamadan kendinii bildi bileli kolunda taşıdığı ize baktı. O izi defalarca silmeye çalışmıştı ama bunu hiçbir zaman başaramamıştı.
Bir anda gür bir şekilde konuşaran Profesör oradaki herkesi korkutmuştu. ''Çabuk kalk benimle geliyorsun." diye buyurmuştu Stewie'ye. Stewie anlamsız bir şekilde bakıyordu Profesöre, doğru anladığından pek emin değildi. " Ne!" diyebilmişti kısık bir sesle ardından bakışlarını bunun imkansız olduğunu söylemesi için şifacıya çevirmişti ama o da herkes kadar şaşkın bir şekilde olanları izliyordu sadece. Stewie yerinden kalmıyordu, kalkmayacaktı da; kafayı yemiş gibi görünen bir Profesörle hiçbir yere gidecek değildi. Profesör de kalkmayacağını anlamıştı ki ''Sana çabuk kalk diyorum.'' diye ikazda bulunmuştu daha yüksek bir sesle. Stewie'nin hareketsizliğine karşılık iyice tepesi atmıştı ki bir anda koluna yapışmış, çekerek zorla kaldırmıştı yataktan. Stewie acıyla ve şaşkınlıkla bir anda kendini ayakta bulmuştu. Profesör çekiştirerek götürüyordu onu. Ne yazıktır ki tuttuğu sakat koluydu. Canı yanan Stewie hiçbir şeye aldırmadan onu peşinden sürükleyen kadına "Profesör.. canımı yakıyorsunuz." demişti olabildiğince sakin bir sesle. Profesörün ona aldırdığı yoktu. Biraz daha sinirlense kafasından dumanlar çıkaracak gibiydi görüntüsü. Önüne bakıyor ve artık canı katlanılmayacak derecede yanmaya başlayan Stewie'yi neredeyse yerlerde sürüklüyordu. Stewie'nin canına tak etmişti ki artık bir anda bağırarak "Lanet olası kadın.. bırak artık kolumu, çek pis ellerini üzerimden." diye inlemişti. Artık yürüyemiyordu, bir an yere kapaklanmıştı ama yerde sürüklenmemek için toparladı kendini. Yanlarından geçerken öğrenciler hiçbir şey yapmıyordu kaçmaktan başka. Stewie birinin bina başkanları olan müdireye haber vermesini umarak ilerliyordu arkasından. Bir anda bir sınıfın kapısını açmıştı Profesör ve onu içeriye doğru savurmuştu. Dengesini sağlayamayan Stewie duvara doğru savrulup çarpınca durabilmişti. Kafasını çarpınca sersemlemişti biraz. Duvarın dibine çöküp yaslandı duvara doğru. Bir anda karanlık oda aydınlanmıştı Profesörün asasından çıkan büyüyle. Yavaşça ayağa kalktı kolunu tutarak. Profesörün nefretle gerilen yüzüne bakarken konuşmasıyla ürkmüştü Stewie. ''Üstündekini çıkar.'' demişti Profesör. Stewie duyduğu sözlere inanamayarak "Profesör sizi sinirlendirecek her ne yaptım bilmiyorum ama ne yaptıysam özür diliyorum. Lütfen beni serbest bırakır mısınız, yaralıyım. Umarım bunun farkındasınızdır?" dedi ürkek ama duyulur bir sesle. Elini omzundan çekip pijamasının cebine götürmüştü. Asasının yanında olduğunu görünce içi rahatlamıştı. Gerekirse büyü kullanacaktı, karşısındaki Profesör kafayı yemiş gibiydi zira. Çocuğun sözlerine aldırmadan tehditkar bir sesle tekrar üstündekileri çıkarmasını söylemişti genç büyücüye. Asasını da ona doğru çevirmişti bir anda. Stewie hareket etmekten çekiniyordu, karşı koymaya çabalayarak "Anlamıyorum Profesör, bunu neden istiyorsunuz?" diye sormuştu. Gerçekten de nedenini merak ediyordu. Profesörün yüzündeki kararlılık ve asasınn Stewie'ye dönük olması Stewie'nin teslimeyi kabul ederek üzerindeki tişörtü yavaşça çıkartmaya başlamasına neden olmuştu. Tek kolla bunu yapmanın güçlüğünü çekiyordu Stewie. Tişörtü çıkartıp önüne attı. Soğuğu teninde hissetti bir anda irkilerek. Dik durmaya çalışarak Profesöre bakıyordu. Israrlı soruyordu soruyu ona doğru gelen Profesörün korkutucu görüntüsü yok saymaya çalışarak. "Ne istiyorsunuz, bana ne yapacaksınız?" diyordu Stewie. Sorularına cevap alamayınca kendini güvenceye almak için yavaşça asasını çekti kullandığı elinin tersine sağ eliyle. Her şeye hazırlıklıydı. Korku ve heyecanla bekliyordu Profesör Neithan'ı.
| |
|
Symphony Calista Boleyn Constance Billard IV.Sınıf, Admin
Mesaj Sayısı : 438 Kayıt tarihi : 17/07/10
Şöhret Puan: 20
| Konu: Geri: Russell Ptsi Ağus. 16, 2010 12:16 am | |
| Russell Williams Hayden Christensen adlı ünlüyü kullanıyor ve St. Jude IV. sınıf öğrencisi.
Nüfusa işleniyor... | |
|