Shane Larson St.Jude IV.Sınıf
Mesaj Sayısı : 24 Kayıt tarihi : 09/08/10
Şöhret Puan: 4
| Konu: Shane Ptsi Ağus. 09, 2010 9:47 pm | |
| Shane Larson Jesse Metcalfe Ailede ki rahatlık yüzünden çok başına buyruk biridir Shane. Her an her istediğini yapabilecek cesarete ve güce sahiptir. Sevmediği insanların her sırlarını bulup onlara işkence çektirmekten zevk alır. Her türlü pisliğin bulunduğu biridir. Sigara bağımlılığını bıraksa da arada bir iki nefes çeker. Eroin bağımlısıdır. Kumar oynar. Nerede akşam orada sabah bir yapısı vardır. Bazı zamanlar hergün başka bir güzelle uyanır bazen sadece bir kişiyle oyalanır. Bir sene kadar Almanya'da yaşadıktan sonra geri dönmüştür. Aile kurgusu üzerinde çalışıyorum ama herhalde normal ilgisiz bir aile olacak. Öğrenci.
- Spoiler:
Hogwarts’ın bahçesindeki banklardan birinde oturuyordu. Şiddetle esen rüzgârın esiş yönüne doğru kıpırdandı. Yüzüne hırçın darbelerle vuran rüzgâr açık bırakılmış kızıl saçlarını savuruyordu. Öyle şiddetliydi ki ağaç yapraklarının sesini duyabiliyordu. Yavaş yavaş durulmaya başlayan rüzgârın sesini yine çocuk sesleri kapladı. Küçük çocuklardan yükselen kahkahalarla huzur bulamıyordu beyni. Ve bir çeşit hasetle yanıyordu, ruhundaki kötülük ortaya çıkıyordu. O an patlamak istedi. O çocukları dövmek ya da bir şekilde sinirini atmak. Neden gülüyorlardı ki? Jasmine gülemezken onlar kahkahalarla gülemezlerdi. Zaten küçük bedenine kendi sorumluluğu yeterince yük yaparken bir de bir başkasının sorumluluğu altında iyice eziliyordu. Uzun zamandır gülmemişti ve artık küçücük gülümsemenin bile dudaklarında ruhsuz bir biçimde çakılı kalacağını biliyordu. Hayatın elinden bir bir çekip aldığı şeyler, ona teselli olarak verdiklerini dengeleyemiyordu ve her saniye beyninde ki mantığı yiyip bitiriyordu. Bu gidişle delirecekti. Koskoca dünyada sadece ufak bir cadıydı ama tüm dünyanın yükünü taşıyor gibi hissediyordu. ‘Bende varım’ dercesine güneşe, gözlerini kısarak baktı. Masmavi gökyüzünden süzülerek geçen bir martıyı görmüştü. İşte o martı gibi özgür olmak istiyordu. Hiçbir şeyi düşünmeden hareket etmek… Gözlerini tekrar toprağa indirdi. Güneş çekip gittiğinde ne olacaktı? Yerini gönüllü bir şekilde karanlığa teslim edecekti. Ve karanlık hep bekleyecekti güneşin batmasını. Jasmine güneşin batmasını istemiyordu. Ama batacaktı. Her güzel şey eninde sonunda bitecekti, bu bir gerçekti. Günün sonunda karanlık çökecekti etrafa… ‘ Şu küçük şirin şeyi gördün mü? Pekte korkmuş. ’ bu kalın erkek sesinin nereden geldiğini öğrenmek için etrafa bakındı Jasmine. Biri sarışın diğeri esmer iki büyücü gördü. Saç renkleri dışında her şeyleri aynıydı neredeyse. Yüz hatları, gözleri ve biçimli dudakları. Tıpkı gözlerinin renginde olan kravatlarının rengi de aynıydı, yeşil. İki sürüngen önlerinde duran barbie bebekle atışıyordu. Kız, onlarla aynı yaştaydı muhtemelen ama bir bebek gibiydi. Sarı bukleli saçlarını özenli bir atkuyruğu yapmış ve sıkı sıkı bağlamıştı. Gözleri iri ve deniz mavisiydi. Küçük burnunun altında kalın sayılabilecek dudakları vardı. Tasarlanmış bir oyuncak bebeğe benziyordu. Masum ve güzel… Büyücülerin asaları havaya kalkmıştı bile. İşte o zaman niyetlerinin ne olduğunu anladı Jasmine. Büyücülerin amacı bu bebekle oynamaktı sadece. Ve tahmin edilebileceği üzere bu bebeğin asası da yoktu. Neden bu kızda karar kıldıklarını anlamıştı Jasmine. Kız, silahı olmadan kendini savunamayacaktı. Kendini savunamazsa saldıramazdı. İçinde bir güç uyandı Jasmine’in. Nedense kızı savunmak istiyordu. Yüzüne doğru esen rüzgârı hissetti. Yapmayacağını bile bile sanki yapacakmış gibi cesaret veren bir esintiydi. Cırcır böceğinin sesini de duyabiliyordu. Jasmine’in ruhunda saklanmış iyilik kırıntıları dışa vurmuştu bir anda. Genç cadının içinde ebedi gibi görünen uykusundan uyanmıştı iyilik. ‘ Expelliarmus! Expelliarmus! ’ Büyücülerin asaları havaya doğru savrulurken bebeğin bir şeyler mırıldanarak uzaklaşmasını izledi. Sonra büyücülere döndü. Sarışın olanın gözleri büyümüş ve karanlık ışık saçıyordu neredeyse. Çok öfkelenmiş olduğunu duyabiliyordu Jasmine. Çünkü aldığı uzun ve sık nefesler belli ediyordu. Esmer olan daha az etkilenmişti. ‘ Boş ver, hadi gidelim. Değmez bile. ’ Kızı neden kurtardığını sorup durdu bir süre kendine. Ama memnundu. Sanki içindeki bir şeyler serbest kalmıştı ve kendini uzun süredir ilk defa huzurlu hissediyordu. Ama bu çok uzun sürmedi. Ruhunda ki saklı iyiliği tekrar eski yerine gömdü. Bu anlamsız duyguyla artık savunmasını delmeyecekti. Gerçeklerden kaçtığını biliyordu ama yüzleşemeyecek kadar yorgundu. Gelecekte yüzleşebilirdi. Tarihi ertelemenin kime ne zararı dokunurdu ki? Kimseye karşı sevgi beslemek, acımak ya da şefkat göstermek istemiyordu. “Acıma, acıdığın insanlarla başa çıkamazsın.” Demişti bir keresinde Mathilda ona. Ve Jasmine’de öyle yapıyordu. Kimseye acımıyordu artık. Acımayacaktı da. Ani bir rüzgâr daha çarptı yüzüne. Saçları havada dalgalandı. Parmaklarıyla saçlarını yatıştırmaya çalışırken sürdüğü siyah ojeleri bozmamaya özen gösteriyordu. Rüzgâr durulduğunda kendine geldi. Gerçeklerden kaçıyordu ve evet, kötü biri olmaya devam edecekti… ~ Karanlığın verdiği huzur bir battaniye misali üzerini kaplamıştı. Güneş yeni batmıştı ve artık içeriye girmeliydi. Hava karardığında herkes içeriye girerdi çünkü. Aydınlık ve güneş yokken çok mutluydu. Nedenini bilmediği bir huzurla dinleniyordu ruhu, enkazı. Ruhunun enkazı canlandı birden gözünde. Bir sürü duygu vardı. İyilik, ağır bir yara almıştı ve zar zor duruyordu içinde. Acıma duygusu neredeyse ölmüştü. Sevgi ise yaralarını sarmaya başlamıştı. Çünkü sevgi kendini yenileyebilirdi. Ama iyiliğin yenilenmesi için birilerinin dokunuşuna ihtiyacı vardı. Böylece bir bebek misali tekrar büyüyebilirdi. Ama kim bakacaktı ona? Jasmine’i umursamayan Lizz mi? Yoksa kendini kaybetmiş olan Georgina mı? İyiliğe bakacak kimse yoktu ve bu yüzden günden güne köreliyordu. Kötülük hiç yara almadan diğerlerini bastırırken bencillik ufak tefek sıyrıklarla atlatmıştı. Bu enkazı kim fark edip ilgilenecekti ki? Gözlerini gökyüzüne çevirdi ve koyu mavi bir perdenin üzerinde ışıldayan yıldızlara özlemle baktı. Karanlığa ışık tutmayı becerebilen yıldızlar… Derin bir nefesle akşamın o soğuk ve nahoş havasını ciğerlerine çekti. Aydınlık çekip gittiğinde karanlık daime orada olacaktı ve tüm gücüyle bazı cadı ve büyücüleri içine çekecekti. Yavaşça ayağa kalktı ve yuvasına doğru ilerledi. Jasmine’de kendi karanlığının yıldızıydı…
| |
|
Alex Mclain St.Jude IV.Sınıf, Admin
Mesaj Sayısı : 1215 Kayıt tarihi : 18/07/10 Lakap : Lex
Şöhret Puan: 113
| Konu: Geri: Shane Salı Ağus. 10, 2010 8:54 pm | |
| Shane Larson Jesse Metcalfe adlı ünlüyü kullanıyor ve St. Jude dördüncü sınıf öğrencisi. Nüfusa işleniyor... | |
|