Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Gerçekler

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Carolyn Essence Ravén
Constance Billard III.Sınıf
Constance Billard III.Sınıf
Carolyn Essence Ravén


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 03/08/10

Şöhret
Puan: 0

Gerçekler Empty
MesajKonu: Gerçekler   Gerçekler Icon_minitimePtsi Ağus. 09, 2010 2:21 pm



Odille Amélie Rousseau&Carolyn Essence Ravén

Saat öğlen 2 ve ben yatakta ne halt yediğimi bilmiyorum Ağustos ayında olmamıza rağmen beyaz çarşafla tüm bedenimi kaplamış ve gözlerimi tavana dikmiştim. Yaz tatilinin yararları işte: Sabahın köründe uyanmak yerine istediğiniz kadar uyuyabilir ya da yatakta kalabilirdiniz. Ve bu pozisyonum kapı ardına kadar aralanana kadar sürdü. İstemsiz bir biçimde gözlerimi kapıya doğru diktim, kimin olduğunu az çok tahmin edebiliyordum ve tahminlerimde her zamanki gibi doğru çıkmıştı. Kardeşim George kapının önünde durmuş kaşlarını çatarak bana bakıyordu. İçeriye girip kapıyı kapattı. Yatağıma doğru gelirken onu inceledim. Yine sabahın köründe kalkmış gibiydi, büyük ihtimalle dadısının seçtiği bir kot pantolon ve üzerine yeşil bir t-shirt geçirmişti. Kum rengi saçları dağınıktı, buraya gelmeden önce televizyon izlemiş ve koltuğa uzanmış olmalıydı çünkü yanağında yastık izi vardı. Çift kişilik yatağım onun için fazla büyüktü. Zar zor yatağa tırmanıp yanıma uzandığında yüzümde küçük bir tebessüm belirdi. Erkek kardeşim henüz 5 yaşındaydı, 'öz' annemdendi ve fiziksel olarakta ona benziyordu. Kum rengi saçları ve zümrüt yeşili gözleriyle daha bu yaşta oldukça yakışıklıydı. Bir tek yüz şeklimiz benziyordu onunla. Fiziksel olarak benzemediğimiz gibi şimdilik kişilik olarakta benzemiyoruz. Örneğin ben istediğim bir şeyi yaptırmak için her şeyi yaparım o ise bunun için çabalamaz bile. Çok olmasa da kibirli birisiyim, G ise tam tersine alçak gönüllü. Ve bunun gibi bir çok zıt özelliğimiz var. Sanki benim tam tersim. Sık sık kavga ederiz ve çoğu zaman o özür diler. Oysa ki bunu benim yapmam gerek. Yine de hayatta en değer verdiğim kişi o. Gerçekten her zaman yanımda olduğunu bildiğim tek kişide o. Her neyse... G dolgun dudaklarını konuşmak için araladı:

"Neden hala buradasın. Beraber kahvaltı. Imm, pardon öğle yemeği yiyelim hadi."

Uyuşuk bir biçimde başımı yastığa daha da çok gömdüm. Gözlerimi kapatarak uyuma numarası yapmayı denesemde onun bunu asla yemeyeceğine de emindim. Gece 3'te eve gelmiştim ve tüm gün dışardaydım. G'i yaklaşık 2 gündür görmüyordum, güzel bir öğle yemeği onun gönlünü almamda işe yarayabilirdi. Normalde çok iyi biri değilimdir ama dediğim gibi kardeşime değer veriyorum. Derin bir iç çekişle yataktan kalkıp George'un inmesine yardım ettim. O odadan çıkarken kıyafet dolabıma doğru yöneldim. Dolap demek haksızlık olur. Çoğu kişinin odasında büyük olduğuna bahse girebilirim. Ne giyeceğimi bilemeden bir süre öylece kaldım. En sonunda kırmızı bir elbise de karar kıldım. Elbise giyinmeyi severim ve kırmızı rengide. Üzerimdekileri çıkarıp yatağa attım Hızlıca elbisemi giyindikten sonra ayağıma topuklu ayakkabı geçirdim. Kapıyı açtığımda G'nin orada beklediğini görünce şaşırdım. Beni cidden özlemediği zamanlarda böyle jestler yapmazdı. Konuşa konuşa salona geçtik, Juliét ya da babam olmadığı için mutluydum, genelde onlar varken surat asmayı tercih ederdim. Aslında onlar bunu farkedemeyecek kadar iş muhabbetine dalmış olurlardı ve bende boşuna çabalayıp dikkat çekmeye çalışmış olurdum. Elisa'nın hazırladığı yemekleri yerken titreyen telefon dikkatimi dağıttı. 1 yeni mesaj:Odille.

"Hey buluşalım mı? Sıkıldım, alışveriş filan yaparız."

Bir süre şapşal gibi ekrana baktıktan sonra 'olur' diye cevap attım. Odille en yakın arkadaşımdı. Ona gerçekten değer veriyordum, okula geleli çok olmamışta ama epey bir çevreye sahipti. Saat 3'te sözleşmek için anlaşmıştık bu da bana yarım saat tanıyordu. Yemeğim henüz bitmemesine rağmen tabağımı itip kendimden uzaklaştırdım. "Doydum. Ben şimdi Odille ile buluşmaya gidiyorum G. Akşama korku filmi izleriz." Ayağa kalkıp odama doğru giderken arkamdan mırıldanan erkek kardeşimin sözleri yüzümün hafifçe kızarmasına neden oldu. "Her zaman öyle olur zaten." Odamın önüne geldiğimde kapıyı aralayıp içeriye girdim. Hafif bir makyaj yaptıktan sonra kimseye görünmeden evden çıktım. Bir süre sonra, limuzinin içinde oturmuş elimdeki telefonla uğraşıyordum. NY genelde zenginleri barındıran bir yer olduğunda bu siyah limuzin çokta dikkat çekmiyordu diğerlerinin arasında. Buluşacağımızı yere geldiğinde, kendini zar zor dışarıya attım. Dışarısı boğucu derecede sıcaktı. Şansınız vardı ki Barney'sin klimaları oldukça iyi çalışıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Odille Amélie Rousseau
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Odille Amélie Rousseau


Mesaj Sayısı : 90
Kayıt tarihi : 07/08/10

Şöhret
Puan: 4

Gerçekler Empty
MesajKonu: Geri: Gerçekler   Gerçekler Icon_minitimeSalı Ağus. 10, 2010 8:35 pm

Sıcak, sıcak, sıcak. Manhattan’ın geniş kaldırımlarında yürürken yeni keşfettiğim dolgu topuklarla koşabilirdim de. Ancak sıcağa tahammülüm olmadığı için bir an önce kendimi alışveriş merkezlerinden birine atmalıydım. Adımlarımı sıklaştırıp şoföre lanet ettim. Neden her ihtiyacım olduğunda çalışanlar meşgul oluyordu? Umarım C.’yi çok bekletmezdim. Onun benim için anlamını henüz çözebilmiş değildim. Her ne kadar hâlâ onun yanında da başka bir Odille olmak zorunda olsam da daha rahattım. Dedikodu yaparken fitne aramıyordu, genellikle davetlerimi geri çevirmiyordu ve her konuda bir şeyler sormuyordu. Yeni sayılabilecek arkadaşlığımız süresince kurallarımı yıkıp ona fazla yaklaşmıştım. Pişman olmaktan korkuyordum ama engel olamıyordum işte kendime. Bugün için de plan yapmıştım bile. İlk önce soluğu Barney’s vitrinlerinde alacaktık. Birkaç saat yeni sevgilim* Frank’in tahsis ettiği yeni kredi kartlarının manyetiğinin sürtünme sesini dinleyecektik. Limitler tavan yaptıktan sonra şoförle paketleri eve yollayacaktım. Ardından belki kuaförde manikür yaptıracaktık. Sonra güzel bir akşam yemeği yiyip son dedikoduları aktaracaktık birbirimize. Son olarak da gece kulüplerinden birinde eğlenecektik. C. istemezse geceyi noktalayabilirdik de. Ona sormalıydım sanırım. En son plan yaptığımda beni aşırı otoriterlikle suçlamıştı çünkü. Her ne kadar gönlünü almak için kahve ısmarlamam yeterli olmuş olsa da tehlikeye atmak istemiyordum. İnsanları kırmaktan hoşlanmayan bir görünüm sergilemeliydim. Gözlerimi devirmekle yetinerek aradığım kapıyı ittirdim hafifçe. Yüzüme çarpan soğuk hava dalgası beni kısa süre de olsa bulutlara yaklaştırmıştı. Ferahlamanın verdiği rahatlıkla klimanın serin havasını ciğerlerime doldurdum. Şimdi çakırkeyif olduğum söylenebilirdi. Suratıma ne zamandır kullanmama rağmen eskimeyen en gerçekçi gülümsemeyi yapıştırabilirdim. Bir insan nasıl tebessümü unutabilirdi? Ayna olmadan yüzümü hayal edebilirdim, bu sayede yüzümdeki ifadeleri gerçekçi kılabiliyordum. Şimdi ise buna gerek yoktu. Derinlerden içten bir gülümseme ortaya çıkmıştı bile. Bu nadide halimi görecek olan her kimse çok şanslıydı kuşkusuz. Yüzümle ilgili sorunları ortadan kaldırdığımda mekânı tarayan gözlerim kısa sürede kırmızı elbisesiyle göz dolduran C.yi bulmuştu. Her zamanki gibi göz kamaştırıcıydı. Gülümseyerek sıra dışı bir eteği inceliyordu. Ona doğru ilerlerken yanında çok sırıtmamayı umdum. O, şık bir party-girl havasındayken ben sadece alışverişi düşünerek giyinmiştim. Kısa kot şortum, yeni vazgeçilmezim dolgu topuklu beyaz ayakkabılarım, yine beyaz, ipek, ip askılı bluzum ve sadece düzleştirilmiş koyu kestane saçlarımla pek uygun sayılmazdım. Kahverengi ojeli tırnaklarımın manikür zamanı yaklaşıyordu, kahverengi deri çantamın içinde ise sadece birkaç makyaj malzemesi taşıyordum. Planladığım akşam yemeği için benden daha hazırlıklı gelmişti o, gül kursu elbisemi giymediğime lanet ettim. C’nin seyre daldığı pembe kabarık eteği gülerek inceledim. Ardından ona yeterince yaklaşınca yorumlarımı dile getirdim. “Eminim bu Madonna’nın lise mezuniyet eteğidir. Hayret, modacılar ne zamandır çağın bu kadar gerisine gidebiliyorlar?” Şaşkınlıkla bana dönen C’nin yüzündeki gülümseme hoşuma gitmişti. Nazikçe sarıldığımda dalgalı saçlarının arasından gelen çilek kokusunu aldım. Hep aynı markayı kullanmak ikimizin de hoşuna gidiyordu sanırım. Ayrıldığımızda konuşmasına fırsat vermedim. Gülümsememi genişleterek sordum. “N’aber? Yanımda birbirinden yeni kredi kartları var. Kullanılmayı bekliyorlar. Bugün en az bir kilo vereceksin, emin ol.” Gülerek bana katılmasını bekledim. Keyfim fazla yerindeydi. Bunu bozacak herhangi bir şeye izin vermeyecek kadar da katıydım. Bugün sadece alışveriş, dedikodu ve sohbet vardı. Planlar, fitneler ve yapmacıklıklara yer yoktu.



RPOut: İğrenç oldu biliyorum. Kısalığı ve saçmalığı diğer rplerde değişecek. Bütün gün İngilizce çalıştığımdan geç oldu kusura bakma. *.*
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Carolyn Essence Ravén
Constance Billard III.Sınıf
Constance Billard III.Sınıf
Carolyn Essence Ravén


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 03/08/10

Şöhret
Puan: 0

Gerçekler Empty
MesajKonu: Geri: Gerçekler   Gerçekler Icon_minitimeÇarş. Ağus. 11, 2010 10:02 am

Topuklu ayakkabılar belkide yanlış bir seçim olmuştu, buradaki işleri bittikten sonra ne yapacaklarını bilmiyordu. Ayağımdaki siyah topuklulara baktı. En azından gecenin sonuna kadar idare edebilirdi. Vitrinlere göz atarken, kenarları çakıl taşlarıyla süslenmiş bir boy aynasını dikkatini çekti., kendisini inceledi. Koyu kahve saçlarının arasına daha açık bir renk attırmıştı, ah bu arada Constance Billard'ta gördüğünüz sarışınların yarısı sahtedir. Diğer yarısıysa saçlarının rengini değiştirerek farklı bir tarz yaratmak için çabalarlardı. Sanırım C ikinci şıktandı. Birkaç saniye daha öylece kendisine baktıktan sonra dudak bükerek yürümeye devam etti.

Odille'nin gelmesini beklerken vitrinlere bakmaya başlamıştı bile, belki de buraya sık sık geldiğinden artık hangi mağazanın ne tarz şeyler sattığını biliyordu, istediğim gibi bir şey görememişti henüz, birkaç dakikalık bir bakınmadan sonra pembe bir eteği incelemeye başladı. Kabarıktı ve asla giyinmeyeceği cırtlak bir pembeydi, böyle hoş bir modeli iğrenç bir renkle mahvettikleri için içten içe kızıyordu. Tanıdık bir ses düşüncelerinden ayırırken istemsizce irkildi, kaşları çatık bir biçimde Odille'e döndüğündeyse yüz ifadesi yumuşayarak yaptığı yoruma cevap verdi:
"Madonna'nın 52 yaşında olduğunu düşünürsek gerçekten de oldukça eskiye dönmüşler." *Eğer bende o kadar çok estetik yaparsam bende o kadar genç gösterebilirim tabii.* İç gevezeliğimi keserek Odille'ye sarılmak için hamle yapsada o C'den önce harekete geçti. Sarılmayı bıraktıklarında birkaç adım gerileyerek ne giyindiğine göz attı; Kısa kot şortu uzun bacaklarını iyice ortaya çıkarmıştı, giyindiği askılı beyaz bluz ve dolgu topuklu ayakkabılarla hoş göründüğünü itiraf etmeliydi. Fazla süslendiği için kızdım kendisine. Kıyafetinin haricinde her zamanki gibiydi, koyu renk saçlarını düzleştirip hafif bir makyajla güzel yüz hatlarını ortaya çıkarmıştı. Odille ince sesiyle konuştuğunda gözlerini ona dikerek dinledi. 'kredi kartı' ve 'harcamak' sözcüklerinin geçtiği bir cümle kesinlikle alışveriş demekti. "Hey, bence benimkilerden de yapabiliriz, hem Juliét'i iflas ettirmek hoşuma gider"Ailesindeki her bireyi tanıyordu Odille, bu yüzden sevgili üvey annesi hakkındada ne düşündüğümü az çok biliyordu. İkisi vitrinlere göz atarak yürürken mavi bir elbisenin önünde durdu. Mavi en sevdiği renklerden birisiydi, dolabını açtığınız zaman mavi renk için ayrılmış oldukça büyük bir kısım bulabilirsiniz. Ah, söylememiş miydi? Elbiselerimi renklere göre ayırırdı, daha doğrusu görevlilere ayırtırdı. Böylece dolabı her açtığıbda gökkuşağı gibi bir sahneyle karşılaşırdı, bu da mutlu ederdi onu. Elbiseyi birkaç saniye daha baktıktan sonra ilermeye devam etti. Genelde tayt üzerine giyinmek için hazırlanmış -gerçi bazı s.rtükler elbise olarakta giyiyor- uzun bir T-shirt dikkatini çekti bu sefer. Siyahtı üzerinde altın sarısı parlak ne yazdığını anlayamadığı yazılar vardı. "Lütfen ama! Bunlar çok sıradan." Sızlanmasını sürdürürken yüzünü buruşturdu, dünyaca ünlü modacılar bile bazen sıradan kıyafetler yapabiliyordu. Anlayış göstermek gerek. Ama maalesef o anlayış Carolyn'de mevcut değil.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Odille Amélie Rousseau
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Odille Amélie Rousseau


Mesaj Sayısı : 90
Kayıt tarihi : 07/08/10

Şöhret
Puan: 4

Gerçekler Empty
MesajKonu: Geri: Gerçekler   Gerçekler Icon_minitimeÇarş. Ağus. 11, 2010 1:44 pm

Bugün yaşayacağımız tek anlaşmazlık kredi kartı savaşı olacak gibi görünüyordu. İkimiz de sevmediğimiz insanların paralarının uçuşunu izlerken inanılmaz bir haz duyuyorduk. Ancak bugün bütün harcamalar bendendi, limitsiz kredi kartının gerçekten limiti var mıydı onu öğrenecektim. Sürekli Alex mi yiyecekti paraları? Biraz da ben görmeliydim Amerikan modasını. Daha fazla konuşmaya gerek duymadan vitrin gezisi yapmaya başlamıştık. Bazı öne çıkan parçalar dışında sanki bilerek en berbat kıyafetleri gözler önüne sermişlerdi. Bu parçalar dışında sanki bilerek en berbat kıyafetleri gözler önüne sermişlerdi. Bu zevksizlik sadece buraya has mıydı, yoksa Manhattanlılar mı giyinmeyi bilmiyordu? Mide bulandırıcı yeşil bir pantolonu da geçerken yorum yapmamayı tercih ettim. Fazla kırıcı olmaya gerek yoktu değil mi? Hoşgörü timsali bir Odille daha hoş olmalıydı. Ben de beklentileri karşılayarak çenemi kapadım ve yerden yere vurma işini eve bıraktım. Bu yerde hiç Fransız modacı yok muydu? Tanrı bilir bazıları Paris moda haftasından bile bihaberdir. Gözlerimi devirip yola devam ettim. Henüz dişe dokunur bir şey bulamamıştık. Zaten yorum yapmamız gereksizdi. Gerek yüz ifadesi, gerek bakışlarla yorumların dile gelmesi gerekmiyordu. Kıyafetler konusunda fazlasıyla hemfikirdik. Mavi bir elbisede biraz durakladık. Ah, şu mavi sevdası! Ben de maviye bayılırdım elbette ama C’nin takıntısının onu kısıtladığını düşünüyordum bazen. Tura devam ederken C durakladı ve daha fazla dayanamadı. Bu uzun tişört onun sabrını zorlamıştı anlaşılan. Sızlanmasına güldüm. Bana burayı öven bizzat kendisiydi. Halbuki ben özel üretim kıyafetleri tercih ederdim genellikle. Buradan alacağım şeyleri giyeceğimi sanmıyordum, eğer bütün kıyafetler böyleyse. Anlaşılan gerçekten giyilebilecek bir şey almak için yine benim yöntemimi uygulayacaktık. Bacaklarım işlevini kaybetmediği sürece burada saatlerce gezebilirdim. Carolyn mutlu olacaksa tabii. Gülmeyi kesip onu takip etmeye devam ettiğimde ufak bir çığlık kopardım. Birkaç dükkân ilerideki o elbise aklımı başımdan almıştı. Kendimi onun içinde hayal edebiliyordum. Benim gibi zor beğenen biri için bile neredeyse mükemmeldi. C de başta halime şaşırmıştı ama baktığım şeyi görünce onunda nutku tutulmuştu. Siyah ağırlıklı elbise tam bir balo kıyafetiydi. Straplez göğüs kısmı, bordo kumaşla sarmalanmıştı, böylece karmaşık bir görünüm elde edilmişti. Sırt dekoltesi zikzak iplerle sağlamlaştırılıp korse izlenimi bırakılmıştı. Üst kısımdaki tarz korunup aşağıya doğru sürdürülmüştü. Sıradanlığı bozmak için eteğin mini olmasında karar kılınmıştı. Aynı zamanda sırttaki zikzak iplerin bittiği yerden kabarık bir etek yere kadar uzatılmıştı. Siyah mini eteğin arkasında kalan kabarık etek, pelerinimsi bir edayla yeri süpürmesin diye çok uzatılmamış, yere değdiği yerde bitirilmişti. Gözüme öyle güzel gözükmüştü ki, kesinlikle alacaktım. Ancak mağaza mankenininki gibi bir vücudum olduğundan emin değildim. Cyi de kolundan tutup mağazaya sokarken elbiseyi taşıyabileceğimi umdum. Çünkü elbise herkesin giyemeyeceği türdendi. Düzgün göğüsler, ince bel, kalkık kalça ve biçimli bacaklara layıktı. Ben ise genellikle yüzümle ilgilendiğimden fiziğimi hiç incelememiştim. Korkularımı belli etmemeye çalışarak görevliye elbiseyi istediğimi söyledim. O istediğim bedeni bulmak için gittiğinde heyecanla Cye döndüm. Elbiseyi taşıyamazsam rezil olacaktım ve bunu göze alanın ben olduğuma inanamıyordum. Buruk bir gülümsemeyle baktım ona. Yorumları benim için çok değerli olacaktı ve o da bunu biliyordu. Aslında ne diye bunu alacaktım bilmiyordum. Henüz yeni gelmiştim ve gideceğim partilerde ortalıkta salınmaktan önemli işlerim olacaktı. Sırf imaj için giyinen biriydim. Erkeklerin beğenisini kazanmaya çalışmamıştım hiç. Kazandığımı gösteren herhangi bir şey ise olmamıştı. Belki yeterince güzel değildim. Ya da erkekler daha s*rtük kızlardan hoşlanıyordu, bilemiyordum. Hiç erkek arkadaşı olmamış biri için fazla derin konulardı bunlar. Dikkatimi başka yere yönlendirdim. O an kafama dank etti ama her şey için çok geçti. Çizdiğim yeni, sevimli kız imajı için fazla gösterişli bir beğenim olduğunu görmüştü Carolyn. Sık sık kızaran bir kız yapar mıydı bunu? Dengeyi tutturamıyordum anlaşılan. Çok daha dikkatli olmalıydım. Ama bunu başarabilir miydim bilmiyordum. Yavaşça Cye fısıldadım. “O şeyin içine büyük ihtimalle sığamayacağım. 36 beden üreten modacı kaldı mı ki?” Buruk gülümsemem tekrar belirmişti suratımda. Aslında tam olarak 36 giyip giymediğimi de bilmiyordum. Ama o elbise bana oldukça dar gözükmüştü. İhtiyacım olan bir çift teselli ya da yalandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Carolyn Essence Ravén
Constance Billard III.Sınıf
Constance Billard III.Sınıf
Carolyn Essence Ravén


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 03/08/10

Şöhret
Puan: 0

Gerçekler Empty
MesajKonu: Geri: Gerçekler   Gerçekler Icon_minitimeÇarş. Ağus. 11, 2010 2:23 pm

Her ne kadar iğrenç kıyafetlere rastlasalarda, ara sıra sanki onlar için yaratılmış kıyafetlerede rastlıyorlardı. Şu anda mankenin üzerinde duran gri elbisede bunlardan birisiydi. Uzun elbiseleri sevmese de bunu gerçekten beğenmişti. Eteğinin arka kısmı yerlerde sürünüyordu. Sırtının tamamını açık bırakacak şekildeydi. Askıları ve kalçalarının başladığı kısıma kadar gri renkli taşlarla süslenmişti. Oldukça derin bir göğüs dekoltesine sahipti. Kısacası iddialı bir kıyafetti. Uzun bacaklara sahip birisinin harika bir biçimde taşıyabileceği bir elbiseydi. Dudaklarını büzerek bir dakika boyunca deneyip denememe konusunda tereddüt ettikten sonra Odille ile içeriye girdi. İçerisi diğer mağazalara kıyasla daha sade bir biçimde düzenlenmişti. En çok dikkatini çeken şeyse bir duvarın boydan boya aynalarla kaplanmış olmasaydı. Başını eğerek kendisine baktı. Aynaların hepsi farklı gösteriyordu anlaşılan, birkaç adım sağa gittiğinde kendisini daha zayıf gördü. Bu böyle devam ediyordu; uzun boylu, kilolu, zayıf... En sonunda normal bir aynanın önünde durup kendisine baktı. Yüzündeki tebessüm o kadar büyüktü ki, iki yanağında da gamzeleri belirmişti. Arkasındaki Odille'nin giysilere baktığını farkedince gerçek dünyaya geri dönerek çocukça saçmalıkları bıraktı. Yanında duran görevliyi farketmemişti, umursamaz bir tavırla "Şu gri elbise." Görevliye bedenini söyledi, o elbiseyi getirmeye giderken Odille'nin yanına giderek onun incelediği elbiselere göz gezdirdi, sarı etekleri püsküllü elbiseye bakarken yüzü buruşturdu. Yorum yapmamayı tercih ederek diğerlerine bakmaya devam etti. Birkaç dakika sonra elinde elbiseyle gelmiş görevliden elbiseyi aldı. "Özel üretim.Tek." Gözlerini devirdi. Barney'ste satılan çoğu şey özel üretimdi zaten. Manhattan'da insanlar aynı şeyi giyinip pişti olmayı sevmezlerdi, uyanık mağazalarda bundan yararlanıyorlardı elbette. Kabine gidip elbiseyi giyindi, aslında hoş olmuştu. Rezil olacağını düşünerek tereddüt etmekte hatalıydı. Elbiseyi taşıyabilmişti, herhangi bir baloda ya da özel günde giyinmek için almalıydı. Odille'nin ve görevlinin onayını aldıktan sonra kasaya doğru ilerledi, Odille limitsiz kartla ödemek istiyordu. C ise kendi kredi kartıyla. Bunun orta noktasını bulmaları gerekecekti yoksa tüm alışverişleri kavgayla geçecekti. "Bunu kendim almak istiyorum, diğerini sen alırsın." Diğerlerini demek daha doğru olurdu çünkü bütün günleri alışverişle geçecek gibi gözüküyordu. Alışverişin en kötü yanıysa poşetleri taşımaktı, aslında yanlarında bir görevliyi getirebilirlerid ama yalnız kalmak çok daha farklıydı elbette.


Alışverişe devam ettiler, bugün eğlenceli geçecek gibiydi. İkiside beğenmediği kıyafetler hakkında yorumlar yaparak gülüyorlar, ara sıraysa okulda sevmedikleri öğrencileri ve öğretmenleri çekiştiriyorlardı. En sevdiği mağazalardan birisinin önüne geldiklerinde Odille durup çığlık atınca ürktü, onun baktığı tarafa baktığındaysa oldukça güzel bir elbiseyle karşılaştı. C küçük bir kahkaha patlattı. Şaşırmış bir biçimde ona bakmayı bırakıp elbiseye baktı. Odille'nin onun içinde mükemmel duracağına emindi. Bordo ve siyah renklerle döşenmişti, straplez bir elbiseydi ve göğüs kısmı bordo kumaşlarla süslenmişti. Daha elbiseyi tam olarak inceleyemeden Odille kolundan tutarak onu içeriye doğru sürükledi. Odille bir şeyi çok beğenmedikçe böyle tepkiler vermezdi, aslında şaşırmasının nedeni de buydu. Belki de arkadaşının yeni bir yönünü keşfediyordu. Her neyse. Odille'nin söylediklerini duyduğunda tek kaşını kaldırdı. 36 beden bir kıyafetin içine rahatça girebilecek gibi gözüküyordu. O kıyafeti taşıyabileceğinden emindi.

"Hemen gidip dene. Çok yakışacağından eminim."

Odille'e bir şey söyleme fırsatı vermeden hızlıca diğer kıyafetlere bakmak için ilerlemeye başladı. Kırmızı bir elbisenin önünde durup tekrar bir tereddüt yaşadı. Önce Odille'nin giyinmesini bekleyecek sonraysa onun fikrini soracaktı. Straplezdi eteği balondandı ve kat kattı. Oldukça mini bir elbiseydi. Birkaç saniye daha baktıktan sonra karar değiştirdi ve diğer elbiselere bakmaya devam etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Odille Amélie Rousseau
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Odille Amélie Rousseau


Mesaj Sayısı : 90
Kayıt tarihi : 07/08/10

Şöhret
Puan: 4

Gerçekler Empty
MesajKonu: Geri: Gerçekler   Gerçekler Icon_minitimeÇarş. Ağus. 11, 2010 9:18 pm

Beklediğim teşvik gelince küçük bir kız çocuğu gibi kabinlere fırlamıştım. Çok nadir yaşadığım bu soyutlanma yüzünden gözüm başka hiçbir şey görmüyordu. Bütün alıcılarım o elbiseyi deneyip almaya odaklanmıştı. Görevliden elbiseyi hışımla kaptıktan sonra ferah kabinlerden birine girdim. Carolyn’in alışveriş yaparkenki sükûnetine hayrandım. Ben ise heyecandan ölecektim sanki. Oysa sadece bir elbiseydi, değil mi? Halime gülerek üstümdekileri alelacele çıkardım. Ancak elbiseyi giymek o kadar kolay olmamıştı. Nasıl giyileceğini keşfettiğimde nazik davranmam gerektiğini anladım. Eğer tahmin ettiğim gibi elbise dar gelirse büyük ihtimalle içine girmek için ısrar edecektim ve nazik olmazsam güzelim elbiseyi paçavraya çevirebilecek kapasitede olduğumu biliyordum. Sırtım aynaya dönükken giymiştim elbiseyi, bakmaya cesaretim yoktu. Üzerime şaşırtıcı bir şekilde oturmuştu. Memnuniyet, şaşkınlık ve heyecana bir de hayranlığı katmak için arkamı dönmem yetmişti. Aynadaki aksim benim için beklenmedik bir şeydi. Sanki kendimi ilk defa görüyordum. Bacaklarımın uzun olduğunu bilmezdim mesela. Ya da gerdanımın bu kadar beyaz olduğunu. Karşımda duran kız ben miydim? Bu kadar kör olduğuma inanamadım. Güzel bulmuştum kendimi. Evet, idare ederdim. Egoyla karışık bir beğeniyle salına salına çıktım kabinden. Kendimi bununla bir partide hayal dahi edemiyordum. Kocaman gülümsememi ve yeni elbisemi C.ye göstermek için hazırdım. Mağazanın ortasında şaşaalı bir kıyafetle boy gösteren birini görmek zor olmasa gerekti. C.ye seslenmeme gerek kalmamıştı. Görevlinin bile ağzı açık kalmıştı. Aslında benim kadar şaşkın olamazdı. Peki ya C? Onun yüzünü inceledim. Çok şaşırmamış görünüyordu. Ama gülümsemesinden tam not verdiğini anlayabiliyordum. Yine de sorma ihtiyacı duydum. “Nasıl buldun?” dedim gülerek. Cevabı beklerken aklımdan bazı kişilerin beni görse ne yapacağı geçmeye başlamıştı. Başta babam, ya da bilinene göre sevgilim. İki günlük kızının yıllar önce yattığı kadınlardan hangisinden olduğunu anlayabilir miydi? Ya da Alex. O şapşal casanova aslında babasının kırığı diye bildiği kardeşini tanıyabilir miydi? Ya da elinden geçen Manhattan kızlarından ayırabilir miydi? Kısa sürede çok sevdiğim Clem ne derdi? Sırıtarak aklımdan geçenlerden zevk aldım. Kendi derdime düşüp bencilce davranmıştım. C’nin olumlu yanıtına teşekkür ettikten sonra elbiseyi üstümden inatla çıkarmadım ve egoist kimliğimden biraz sıyrılıp C’nin elindeki elbiseye göz attım. Balon eteklerin minisini severdim ama çok mu abartmışlardı ne? Straplez kısmının kesimi hoştu. Rengi geçer not alırdı. Standart balon eteklere göre fazla kısa olması dışında herhangi bir kusuru yoktu. Şakayla karışık yorum yaptım. “Eğer tatlıyı abartıp yağ yapmadıysan o elbiseyi kaçırmamalısın.” Daha yeni başlamıştım. Yavaş yavaş ısınıyordum. Koşa koşa kabine gidip elbiseyi çıkardım ve özenle paketlettim. İdare eder denilebilecek her türlü kıyafeti almaya başlamıştım artık. Görevli, kucağındaki elbise yığınından önünü göremiyordu. Biz ise onun haline gülerek yarışırcasına kıyafet seçiyorduk. Ayakkabılar, aksesuarlar, elbiseler, etekler ve daha pek çok şey. C yorulmuş gibiydi. O kasaya ilerlerken ben hala geziyordum. Mağazanın her santimini gezmiştim sanırım. Ödemeyi yine sessiz bir tartışma sonrası yaptıktan sonra sadece bordo elbisemi aldım. Onca paketi nasıl taşıyacaktık? Görevliye versek peşimizden taşıtmak eziyet olurdu. Eve yollasak güvenemiyordum. C’ye sordum. “Bunları eve nasıl götüreceğiz?” Onun da bir fikri yoktu anlaşılan. Hınzırca sırıtıp devam ettim. “St. Jude’un centilmen yakışıklılarından birkaçını çağırsak?” Gülerek yorumunu bekledim. Bugün ne çok gülmüştüm!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Carolyn Essence Ravén
Constance Billard III.Sınıf
Constance Billard III.Sınıf
Carolyn Essence Ravén


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 03/08/10

Şöhret
Puan: 0

Gerçekler Empty
MesajKonu: Geri: Gerçekler   Gerçekler Icon_minitimePerş. Ağus. 12, 2010 10:11 am

Şımarıklık gününde olması pekte şaşırılacak bir durum değildi.Beğenmediği kıyafetleri bile görevliye taşıtırken tam bir Manhattan züppesi görünümü çizmesi umurunda değildi. Odille kabine girmiş ve beğendiği bordo elbiseyi giyiniyordu. Üzerinde harika duracağından emin olsa da onun çıkmasını sabırsızlıkla beklemekten kendini alamıyordu. Kolundaki Swatch marka saate bakarken kaşları çatılıp çikolata kahvesi gözleri büyümüştü. Yaklaşık 2 saattir burada olmaları oldukça şaşırılacak bir durumdu, gerçi çoğu zaman böyle olurdu. Zamanın nasıl geçtiklerini anlayamazlardı. Aslında gün daha yeni başlıyordu. Kabinin kilidinin açılma sesini duyduğunda aceleyle o tarafa doğru koşuşturdu. Arkasındaki kadının bile heyecanla soluk aldığını duyabiliyordu. Odille'nin yanına geldiğinde istemsiz bir biçimde ağzı açık kaldı. Hayal ettiğinden bile daha hoş olduğun itiraf etmeliydi. Elbise sanki onun için tasarlanmış gibi bedenine tam olarak oturmuştu. Bu kıyafeti giyerek geldiği herhangi bir baloda gecenin yıldızı olacağından emindi. C kocaman bir tebessümle arkadaşına bakarak heyecanla konuştu. "Hey harika olmuş." Odille'nin teşekkürüne gülümseyerek cevap verdi, görevlinin elindeki straplez elbiseyi gösterdi, tatlıya bayılabilirdi ama kilosuna da bir o kadar düşkün olduğundan ister istemez kendini kısıtlardı. Küçük bir kahkaha eşliğinde Odille'nin yanındaki kabine girip elbiseyi denedi. Aynaya birkaç saniye bakıp dudaklarını büzüştürdü. Küçük bir çocuk gibi göstermişti bu elbise kendisini o yüzden diğerlerinin fikrini sormadan kabinde bıraktı elbiseyi. "Vazgeçtim, çok küçük gösterdi beni." Takı bölümüne ilerleyerek gözüne ilk ilişenleri seçip görevliye uzattı. Kolye, yüzük, küpe... O kadar çok takı vardı ki insan hangisini seçeceğine karar veremiyordu. Birkaç dakika sonra takı bölümünün yarısını almıştı. Beğendiklerini kasada seçecekti beğenmedikleriniyse eleyecekti. C kasaya doğru ilerlerken Odille'de hızla peşinden geliyordu, küçük bir tartışma sonunda Odille aldıkları şeylerin parasını ödedi. Takılardan beğenmediklerini ayırma kararından vazgeçmişti, alışveirş bittiğinde ikisininde elinde bir sürü paket vardı. Dudaklarını büzdü, aslında Esther'i getirmek iyi olabilirdi, çoğu zaman işlerini ona yaptırsa da garip bir biçimde severdi bu hizmetçiyi. Aslında onu diğerlerinden ayıran bir şey vardı kendisi için... Her neyse. Mağazadan çıkarlarken bir çocuk gibi sızlanma fikrinden vazgeçerek poşetleri taşıdı, anlaşılan Odille'de kendisiyle aynı fikirdeydi. Yüzündeki gülümsemeden hınzırca bir şeyler söyleyeceği çok açıktı. St. Jude? Hani şu Manhattan'ın en taş erkeklerinin gittiği okul. Genelde Constance Billard'lı kızların sevgilileride o okulda okurdu. Manhattan'ın en zengin çocukları kadar burslu çocukları da barındırıyordu bu okul. Aslında gerçekten hoş bir fikir olabilirdi ama şu anda arkadaşıyla yalnız olarak alışveriş yapmak erkeklerle sürtmekten daha cazip gelmişti. Dudak bükerek Odille’ye baktı. “Eve gitmeden önce olabilir. Şimdi bir şeyler yiyelim ya da…” Aklında o kadar çok fikir vardı ki hangisini söyleceğine karar veremedi. Odille’nin ne yapmak isteyeceğini söylemesini bekledi.

Aniden titreyen telefon tüm dengesini alt üst etti. Odille'e beklemesini söyleyip paketleri yere bıraktı, gelen mesajı açtığındaysa birkaç saniye donup kaldı. Yüzü buruşup kaşları çatıldı. Derin bir iç çekişle arkadaşına doğru döndü: "Çok, çok üzgünüm ama acil durum. Kıyafetlerim sende kalsın, yakında gelip alırım. En kısa zamanda anlatacağım." Aceleyle arkadaşını iki yanağından öptü, hızlıca dışarıya çıkarken Odille'nin bakışlarını arkasında hissetti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
James Eric Parrish
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
James Eric Parrish


Mesaj Sayısı : 3
Kayıt tarihi : 13/08/10

Şöhret
Puan: 0

Gerçekler Empty
MesajKonu: Geri: Gerçekler   Gerçekler Icon_minitimePaz Ağus. 15, 2010 6:33 pm

''Alışverişten nefret ediyorum ediyorum ediyorum! Anne! Ben kendime üst baş almak istemiyorum ki! Ah tamam lanet olsun! Lanet olsun demeyeyimmi? Peki Anne! Şimdi üstüme 'cici' -senin tabirinle- birşeyler almaya gidiyorum! Oldumu! Bende seni seviyorum!'' Telefonu sinirle kapattım ve söylenmeye başladım. ''Cici şeyler almış! Ha! beni tipik St. jude çocukları gibi sanıyor! Zenginlikleriyle neden bukadar övnürler ki sanki! Herkes'in eşit olması gerekir!'' Bunları söylene söylene arabama binip Barney's geldim. ''Ünlü modacıların Ünlü tasarımlarıymış! Annem kontrol etmese..!'' Barney'sden içeri girdiğim zaman serin hava yüzüme çarpıyor ve üstümdeki gömlekle sanki bir an üşüyormuş gibi olduğumu hissettiğim ve kollarımı ovuşturmaya başladım. Vitrinleri gezerken, Bir erkek mağzasına daldım. Nede becerirdim ya alış veriş yapmayı. Annemin bana tarif ettiği gibi mağza görevlisine tarif etmeye başladım. bana gösterdiği modellerden sadece iki tanesini beğene bilmiştim. Kabine girip denedikten sonra ikisini aldım. ve elimde küçük bir paketle dışarı çıktım. Etrafa bakınmaya devam ediyorumdum. Avanak avanak vitrinlere bakarken elinde baya bir paket olan bir kıza çarptım. Paketleri toplamak için eğildiğimde saçma sapan konuştuğumu fark ettim. ''Aman tanrım! Ben çok özür dilerim size çarpmak istemedim. Vitrene bakıyordum ve sizi görmemişim. Elinizdeki poşetleri dağıtmakta. Gerçekten çok özür dilerim.'' Kızın yüzüne dikkatli baktıkığım an, kendimi onun dünyasında buldum. Bir tanrıçadan farkı yoktu. Uzun ve kahve rengi saçları, Omuzlarına dökülmüş, dağınık bir şekilde duruyordu. Manken gibi bir vücudu vardı. tarif edilemezdi. Bazı paketleri toplayıp ayağa kalktım ve ''Eğer izin verirseniz kendimi affettirmek isterim.'' dedim ve bazılarını elime aldım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Gerçekler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Manhattan :: Barney's-
Buraya geçin: