Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Zirve

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Becky Wandall
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Becky Wandall


Mesaj Sayısı : 645
Kayıt tarihi : 23/07/10
Lakap : Becks, asıl adı Beckinsale ama öyle demeyin oyar valla.

Şöhret
Puan: 23

Zirve Empty
MesajKonu: Zirve   Zirve Icon_minitimePaz Ağus. 08, 2010 9:15 pm

Zirve Sundanceportrait_02 x Zirve 023

Manhattan’da güzel başlamış gün öğleden sonra aniden dağılan bulutların gazabına uğradıktan sonra can sıkıcı bir hal almıştı. Çiselemeye başlayan yağmurdan kaçan insanlar son çare olarak köşe başlarında şemsiye satan sefil esnaflara koşmuş ve orada buldukları şemsiyeleri best seller kitaplar gibi tüketmişlerdi. Yağmur sevimli yüzünü göstermekten vazgeçip iyice fırtınaya döndüğünde insanlar artık duvar kenarlarındaki, kafe camlarının üzerine kurulmuş kumaş çatıların altına sığınmaya başlamışlardı. Bir çift kız hariç yağmur altında koşuşturan kimse yoktu, buna rağmen araçlar trafiği kitlemiş ve renkli zincirler gibi yollara dizilmişti. Becky neredeyse yarım saattir oturduğu hareketsiz taksinin içinde dışarıdan gelen korna seslerine karışmış kalitesiz radyo parçasını dinlerken tırnaklarındaki ojelerin sonuncusunu da söktü. Artık renksiz olan tırnaklarına üfledikten sonra yeniden gözlerini araba yıkamaya girmiş gibi bir his uyandıran camlara dikti. Sonunda yarım saat sıkıntı ile geçen zamanın getirdiği deli cesaretiyle çantasını karıştırıp buruşmuş banknotları müzikten dolayı zevksiz olduğunu anladığı adamın iri eline sıkıştırdı ve taksinin kapısına yüklenerek açtıktan sonra kendini duş başlığından akarcasına inen yağmur altına attı. Arkadan küçük bir tokayla tutturduğu omuzlarına dökülen sarı saçları daha dışarı attığı ilk adımda sırılsıklam olmuştu. “Üstü kalsın.” Diye seslendi taksiciye, sanki üstünü vermek konusunda hevesliymiş gibi. Hintli taksici omuz silkip yolun açılmasını beklerken kornasına yine asıldı.

Becky converseleri suyu adeta içinceye kadar Empire State binasına koştu. Kapının önünde olduğu yerde zıplayıp ıslak bir köpek gibi silkinirken görevlinin izlediğini fark etmemişti. İri yarı adama gökdelene bakar gibi baktıktan sonra gevşekçe sırıttı ve içeri girdi. Bütün gün güneşli olacağı izlenimini edindikten sonra günü müze günü ilan etmiş ve bütün galerileri dolaşmıştı neredeyse. Son durağı Empire State’e adamıştı ve zirveyi görmeden dönmeyi düşünmüyordu. Nuh bir gemi yapıp o gün gelenleri gemiye alacağını ve gelmeyenlerin tufana yakalanacağını söylese bile görmeden gitmezdi. Bu yüzden okyanusa dalıp çıkmış gibi göründüğünü biliyordu ama umursamıyordu. Güzel havada eldiven ve kısa kollu kazak giyme gibi bir enayilik yaptığı için memnundu, en azından bir raddeye kadar sıcak tutuyordu onu. Çantasını omzunda gevşetip içeri girdi. İçerideki insan sayısı iki elin parmağını geçmiyordu, güvenlik görevlileri de dahil ve her zaman tıklım tıklım olan Empire States asansörünün önü şimdi neredeyse bomboştu. Becky sırıtarak asansör önüne geldi ve düğmeye basıp beklemeye başladı.



* Biraz aceleye gelmiş olabilir.
** Kafana göre yardır işte rpyi asdfgh XD


En son Becky Wandall tarafından Salı Ağus. 10, 2010 12:59 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darren Becker
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Darren Becker


Mesaj Sayısı : 121
Kayıt tarihi : 29/07/10

Şöhret
Puan: 5

Zirve Empty
MesajKonu: Geri: Zirve   Zirve Icon_minitimePaz Ağus. 08, 2010 9:59 pm

Karşısında, Özgürlük Anıtı'nın da ötesinde, denizi gökyüzünden ayıran çizgiyi ayırd etmekten daha zordu hayatı olarak adlandırdığı yapbozun o anda baktığı boş parçasını bulmak. En azından o çizgi kadar belirsizdi bütün parçalar, zira ufuk yağmur yüklü bulutlarla örtülmüş ve fersahlarca ötelenmişçesine ortadan kaybedilmişti. Derin bir nefes aldı elinde yanan içi tütün dolu kağıt parçasından. Ucunda kağıtla külün ayrıldığı çizginin birkaç milimetre daha dudaklarına yaklaşmasını seyretti. Havanın serinliği ile dudaklarındaki tekin içine gönderdiği sıcaklığın çatışması tenine nüfuz ederken, bir saniyeliğine içe çekilip ince bir çizgi halini almış dudaklarını istemsiz bir şekilde hafifçe öne çıkartarak dumanı havaya saldı. Havanın bedenini terk etmesi gibi, zihnini geçici olarak terk eden düşüncelerin geri gelmesini bekledi bir iki saniye boyunca. Nikotin yine boğazından emilip damarlarına geçmiş, o serin havada ısınmasına, hatta biraz fazla ısınmasına neden olmuştu. Saçlarının kenarından şakaklarına doğru umutsuz bir düşüşe başlayan ter damlasını elinin tersiyle savurarak uzaklaştırdı teninden. Sigara içmeye alışkın değildi bedeni, hatta hayatının büyük bir bölümü sigaradan nefret ederek geçmişti, oysa o anda, içinde beliren öfkeyi dizginleyebilmek amacıyla içiyordu. Göğsünün altında peyda olabilecek, kükreyen bir ateşi bastırmak için, dudaklarının hemen önünde yanan daha küçük bir tane ile idare ediyordu. Boğazında bıraktığı tadın ne kadar rahatsız edici olduğunu düşünürken, sigaranın ucuna yakın bir noktasına düşen bir damlanın etkisiyle düşüncelerinden uyandı.

Damlaların sıklığı ve insan sayısındaki azalma paralel bir şekilde ilerlerken, istifini bozmadan ufku seyretmeye devam etti genç adam. Üstünde deri, bedenini sıkı ve belirgin bir şekilde olmasa da saran bir ceket vardı. Bu ceket sayesinde havadaki soğumayı diğer insanlar kadar belirgin hissetmedi. Sigarası ikinci bir damlanın sonrasında sönmüştü zaten. Umarsızca aşağıya fırlattı izmaritini. Nedendir bilinmez, orada kalmak istiyordu. Empire State'in tepesinde, yağmur damlaları tenine varmak için emsalsiz bir mukavemetle taarruz ederken, onlara karşı koymak konusunda kararsız kalmış bir şekilde beklemeye devam etti. Gözü oraya kadar çıkan asansörün tepesindeki, rakamlardan oluşan kat göstergesine takıldığında, etrafında bakındı. Sol taraftaki bir köşede yağmur damlalarının altında hiçbir şeye aldırmadan öpüşen çifti görmezden geldi. Onların biraz daha ötesinde orta yaşlardaki bir adam dalgın dalgın Manhattan'a bakıyordu. Başka kimsenin olmadığını fark eden genç adam tekrar kat göstergesine baktı. Hala yükseliyordu asansör. "Böyle bir havada kim buraya gelir ki..." diye homurdandı ve ufku izlemeye devam etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Becky Wandall
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Becky Wandall


Mesaj Sayısı : 645
Kayıt tarihi : 23/07/10
Lakap : Becks, asıl adı Beckinsale ama öyle demeyin oyar valla.

Şöhret
Puan: 23

Zirve Empty
MesajKonu: Geri: Zirve   Zirve Icon_minitimePtsi Ağus. 09, 2010 12:17 am

Asansör adeta Olimpos’a tırmanıyordu. Becky o küçük, mekanik kutuya bindiğinde yukarı çıkan tek kişi olmak garibine gitmişti. Asansörün büyük ağır kapıları yüzüne kapanırken tuttuğunu fark etmediği nefesini verdi ağır ağır. Binanın holü hiçbir şey idi, asıl olay o yükseklikten ayaklarının altındaki minyatür insan halkını izlemekti. Bunca senedir bir defa bile gelmemek büyük bir hayal kırıklığı idi. Bir de Becky’nin sadece yüksekteyken kendini gösteren o yükseklik korkusu düşünüldüğünde şimdi yaptığı bir nevi küçük çaplı bir delilik kategorisine giriyordu. Yine de görmek istediğini biliyordu, her şeyi önemsiz kılacak o yükseklikten kendilerini dünyadaki yegâne önemli şey sanan aptal Manhattan halkına daha tepeden bakmak. Bir karıncanın bile yarısına yakın bedenlerine alayla gülmek. Ellerindeki o kaygan zemine tutunamama hissine katlanabileceğini umuyordu. O an asansörde kendini huzursuz hissetmesi de bu yüzdendi, kapının üzerindeki sayının sağdaki rakamı her iki saniyede yükselirken arkada çalan uyuz asansör müziği gerilim filmlerindekinden farksızdı. Becky’nin aklına geçen gece izlediği Son Durak filmindeki asansör sahnesi gelince normal birinin yapacağı gibi tırsmaktansa sırıttı. Empire States binasına çıkarken katledilse insanların ve tanıdıklarının yüz ifadesini merak ederdi. Sonunda asansör zil sesine benzer bir çınlamayla durduğunda Becky sarsıldı. Hala şu son zamanlarda çıkan hareket ettiğini hissettirmeyen asansörlerden nefret ediyordu, aniden durduklarından insanın tüm dengesini bozuyorlardı. Kapı yavaşça açıldı, asansörden ilk çıkan Becky’nin kan kırmızısı converseleri olmuştu, onlar da sudan dolayı koyulaşmıştı. Gergince dudaklarını dişleyip alçalmış bulutların altında oturan insanlara baktı. Kendini bir an ıssız adaya bir grup tanımadığı insanla beraber düşmüş gibi hissetmişti. Gözüne ilk öpüşen çift takıldı, ne de olsa ortamda en hareketli tipler onlardı. Yağmurda öpüşme muhabbetini vıcık vıcık bir klişelik olarak tanımladığından dudak büktü ifadesizce. Yüzlerini göremiyordu ama böylesi daha iyiydi, tanıdık çıkma durumunda onlara selam verme işi hoşuna gitmezdi. İkinci incelediği adam mahmur bir edayla Manhattan’a gözlerini dikmiş, orta yaşlarda bir adamdı. O kadar hüzünlü görünüyordu ki Becky onun bu vakitte buraya intihar etmek için geldiğini düşünmeye başladı. Aslında mantıklıydı, sonuçta her insanın yuvasına sarılıp pofuduk terliklerini ayağına geçirdiği ve şömine karşısında ılık ve nefis sıcak çikolatasını yudumladığı zamanlarda o yağmurun altında dumanlı Manhattan’ı izliyordu. İçten içe intihar etmeye kalkıştığı an burada olmayı istediğini fark etti, monoton hayatında böyle aksiyonlara da ihtiyacı oluyordu. Bu yüzden kendinden nefret ederken gözü hala o adamdaydı. Sonunda zirvedeki en son kişiye döndü elleri cebinde. Onun hakkında hiçbir yorumda bulunmadı. Sadece kendi yaşlarında, belki biraz daha büyük, Manhattan’da yağmurlu bir günde kendini neden buraya attığı belirsiz bir tipti. Gizemli görünüyordu ve Becky utangaç tavırlarından doğuştan yoksun bir kız olduğundan kendini onun yanına atmaya karar verdi. Gerçi diğer adamın derdini öğrenmek de cazip bir fikirdi ama kale alınmama seçeneğinden elemişti. Yumruklarını sıkıp eldiveninin emdiği sudan kurtuldu ve sessizce yanına oturdu. Çantasını kurcalayıp ipodunu çıkardı ve tek kulaklığı kulağına geçirdikten sonra sorarcasına bir bakış attığı çocuğa uzattı ötekini.
“Hey, dinlemek ister misin?” Beyaz kulaklıktan Oasis - Stop Crying Your Heart Out şarkısı yükseliyordu. Becky yağmurdan zarar görmesin diye ipodu çantasının cebine attı ve omuzlarını düşürüp şu Amerika’lıların çok methettiği manzaraya dikti gözlerini, hala dudaklarını kemirdiği süre zarfında.


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darren Becker
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Darren Becker


Mesaj Sayısı : 121
Kayıt tarihi : 29/07/10

Şöhret
Puan: 5

Zirve Empty
MesajKonu: Geri: Zirve   Zirve Icon_minitimePtsi Ağus. 09, 2010 10:46 pm

Damlalar saçlarına çarpıp oradan aşağı, yüzüne, oradan da çenesine ulaşıp bedenine damlıyordu. Yağmurun iyice bastırmasına rağmen, genç adam hala dakikalardır olduğu gibiydi. Sırılsıklam olmuştu oracıkta.Gözleri ufukta, oranın etrafındaki bulut kümelerinde, belli belirsiz seçilebilen akıntılarda, denizin genişlediği yerde kıyıya doğru yanaşmaya çalışan teknelerde, hepsinin önünde zarif ama güçlü duruşuyla misafirleri buyur eden Özgürlük Anıtı'nnda, kısacası, o manzarayı dünyanın diğer yerlerinden farklı kılan detayların üzerinde dolaşıyordu. Asansörün o kata ulaştığını duyduğu anda, başını çevirmedi. Baktığı zaman gözü ya ihtiyara, ya da öpüşen çifte takılacaktı ve ikisine de bir kez daha tanık olmak istemiyordu. Bu yüzden asansörden çıkan ıslak ayakseslerinin kime ait olduğunu göremedi. Ayak sesleri yaklaşınca ve yanında durunca ise, onların sahibine bakabilme fırsatını yakaladı.

Sarı saçları omuzlarının aşağı kısımlarına kadar dökülen, hafifçe çıkık elmacık kemiklerinin üstünde her an belirsiz iki ufak gamze bulunduran bir kızdı karşısındaki. Gergin dudakları yüzünde birazcık garip duruyordu, sanki bu şekilde durmaya pek alışkın değilmişler gibi. Bir şeyleri kurcaladığını gördü gözünün ucuyla, sonrasında ise çantasından bir kulaklığın ucunu çıkardığını. Kulaklığı kendisine uzatıp dinlemek isteyip istemediğini sorduğunda başını çevirip tekrar ona baktı büyücü. Gerçekten de gülümsemenin onun yüzüne o gergin ifadeden daha çok yakıştığını düşündü. Kız onları şiddetle döven yağmuru umursamıyor gibiydi. Biraz önce homurdanarak kendisine sorduğu soru geldi aklına ve gülümsedi. Kulaklıktan gelen müzik az da olsa duyulabiliyordu. Birkaç piyano notasını ve temiz bir erkek vokalini ayırt edebilen genç adam uzandı kulaklığa ve onu kulağına yerleştirdi hiçbir şey söylemeden. Müzik kulağındaN içeri sızıp düşüncelerinin eşlik edeceği dansı başlatırken, yağmurun yıkadığı Manhattan'ı izlemeye başladı. Yağmur sanki her damlasında zihnini kaplayan lekeleri biraz daha silikleştiriyormuş gibi hissettiriyordu müziğin etkisiyle. Böyle anlarda hep yaptığı gibi kapadı gözlerini ve başını yukarı kaldırdı. Yağmur damlaları göz kapağının üzerinde birikiyor, yüzünün diğer kısımlarına çarparak aşağı akıyordu. Kendini arınmış gibi mi hissediyordu, bilmiyordu, ama bu şarkının ve -genç adam bunu kabul etmeyi pek istemese de- genç kızın varlığının, biraz önce aşağı fırlattığı o sigaradan çok daha faydalı olduğunu kabul ediyordu. Gözlerini görüşünü netleştirecek kadar kırpıştırdıktan sonra kıza baktı. O kadar umursamaz görünüyordu ki... Etrafında olan bitenler, genç adamın ruhunun derinliklerinde kopan fırtınalar, bedenine nükseden gelgitler, hiçbiri onu ilgilendirmiyormuş gibiydi. Aslında kız en doğru olan şeyi yapıyordu, bütün bunlar onu ilgilendirmemeliydi. Kız da onun gibi müziğin tadını çıkarıyor ve sessiz bir şekilde şehri izliyordu. Bir kulağından giren yağmurun sesi diğer kulağındaki müziğe eşlik ederken konuştu genç adam. "Yağmura bu kadar güzel eşlik eden bir müzik bulmak isteseydim, çok uğraşmam gerekirdi."

Bunu söyledikten sonra kıza biraz daha dikkatli baktı. Bir şekilde tanıdık geliyordu. Onu daha önce bir yerlerde görüp görmediğini düşündü. Hiçbir zaman insanları zihnine düzgün şekilde yerleştirmeyen biri olarak görsel hafızasının zayıf olduğunu kabul edebilirdi. Kızı daha önce gördüyse bile, hatırlamıyordu. "Baksana," dedi merakla. "...seni daha önce görmüş olmam mümkün mü?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Becky Wandall
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Becky Wandall


Mesaj Sayısı : 645
Kayıt tarihi : 23/07/10
Lakap : Becks, asıl adı Beckinsale ama öyle demeyin oyar valla.

Şöhret
Puan: 23

Zirve Empty
MesajKonu: Geri: Zirve   Zirve Icon_minitimeSalı Ağus. 10, 2010 1:32 am

Yağmur olağan hızıyla devam ediyordu. Becky sabahki havayı düşündüğünde bunu ironik buldu, sanki gün onu sıkıcı şeyler yaptığı için boykot ediyordu. Yağmuru saç diplerinde ve teninde hissederken burun kemiğinin yanından başlayan suyolunu izleyen bir damla denesine kadar sürünüp kot pantolonun dizini ıslattı. Yağmur bulutları rastgele insanoğluna tüm yükünü boşaltırken Becky bunu görmeden geldi. Ne kadar ıslandığını ve daha ne kadar süreceğini düşünmüyordu, şu çılgın gençlerin kendini çabuk öldürmek için öne sürdüğü bahaneleri olan Carpe Diem akımını anlığına benimsemiş ve tanımadığı yabancı bir çocuğun yanında oturmasına rağmen on yıllık arkadaşıyla otururcasına rahat bir tavırla manzarayı izledi. Kazağı ve gri eldivenleri suyu iyice çekmiş ve ağırlaşmıştı, tüm giydikleri koyu bir tona dönerken gün içinde defalarca dinlediği şarkıyı yeniden dinlemenin asudeliğiyle görmek için geldiği manzaraya dikmişti gözlerini. Sessizlik, o gerçekten ihtiyacı olduğu sükûnet, rahatlatıcıydı. Kulaklarını dolduran yağmurun fısıltısı altında tek başına gibi hissettiriyordu bu melodinin tabanını oluşturan sessizlik. Anın tadına varırken Oasis’in şarkının sonlarına geldiğini fark etti. Kirpiklerine düşen yağmur damlası bir anlık görüşünü bozsa da kapanan göz kapağıyla beraber yeni bir suyolu oluşturarak yüzünden aşağı kaydı. Becky ıslak bir golden gibi göründüğünü düşünüyordu o an. Yağmurda en sevdiği şeylerden birini yapmak için çantasını kurcaladı. Gizemli çocuk müzikle ilgili bir şey dediğinde bakışlarını çantadan kaldırıp tebessüm etti. “Oasis iyidir.” Cidden bu grubu seviyordu. Abartı şaşalı bir hayranı sayılmazdı ama müzik listesinde geçen, özel yeri olan bir gruptu işte. Grubun şimdiye değin çıkardığı albümlerden en sevdiği parça bu olmuştu Let There Be Love parçası da fena sayılmazdı. Sonunda çantasının dibindeki ambalajı açılmamış vanilyalı sigara paketini çıkardı ve yağmurun yaladığı ambalajı yırtıp açtı. Göz ucuyla eşlik etmeyi seçtiği kader ortağını izliyordu. Saçlarındaki su damlaları kapalı havada saçına takılmış su damlaları gibiydi. Kendisinin de aynı göründüğüne emindi ama o haldeyken sudan yeni çıkmış gibi duruyordu. Kibirli bakmaya yatkın gözleri ve kalın dudakları vardı, genel açıdan bakıldığında Becky tam olarak yaşını söyleyemezdi. Kafası da hava kadar dumanlı görünüyordu ama Becky sorgulamadı. Henüz hayatına girdiği birini sorgulayacak kadar saçma bir harekette bulunmayacak kadar mantıklıydı. Becky soruya karşılık yine dudak büktü ve ıslak kirpiklerinin altından keyifli bir ifade yolladı. “Bilmem haberleri izler misin, eylemlere katılır mısın? En azından arada gözaltına alınma gibi bir alışkanlığın varsa kesin görmüşsündür.” Yağmura rağmen sigarasını yakıp vanilya tadını damağında duyumsarken paketi ona uzattı. Kimileri kız sigarası olarak tabir ettiğinden bunu erkekler egolarını zedeleyeceğini düşünüp reddederlerdi. İşin özü, tadı gayet hoştu. Hatta bu aptal barış çubuğunu daha katlanılabilir kılıyordu. Yağmurda sigara içmeyi severdi, dışarıdan hissettiği tüm soğuğu içinden uzak tutuyordu. Soğuk belkemiğine tırmanırken sigara dumanı hoş bir etki bırakıyordu. Soğuktan donan ayaklarını unutturarak kendini yağmurun ortasında değil de evde gibi hissettiriyordu. Bir yağmur damlası krem rengi sigaranın üzerine düşüp lekeledi. Becky sessizce çocuğa bakmaya devam ederken parmakları arasındaki sigarayı dudakları arasına kenetledi ve yakmak için çektiği ilk nefesten kalan dumanı burnundan üfledi. “İsimleri boş verelim. Sen bana Becks de ben de sana, hımmm… Mariachi diyeyim.” Becky kullandığı kodun normal hayatındaki lakabı olduğunu belli etmeksizin yeniden sigarasını iki parmak arasına sıkıştırdı ve taksileri uzun Manhattan yollarında takip etti gözleriyle. Bu gizemli tanışma muhabbetinden hoşlanıyordu, yanındakinin kim olduğunu bilirse aklına öylesine geliverdiği bir an onu araştırır ve kim olduğunu tam anlamıyla öğrenebilirdi ama o zaman onu tanımanın hiçbir anlamı kalmazdı. Belki de hayalkırıklığına uğrardı. Bu yüzden gördüğü kişiye şimdilik kendi istediği ismi ve kişiliği iğnelerken rahattı. O da kendi adını bilmedikçe onu araştıramaz, kötü sicilini bulamaz ve yanlış izlenimlere kapılmazdı böylelikle. Ve bir şans belki, aklına yeniden gelirse sadece varlığından hoşnut olduğu o bilinmez insan olmayı istiyordu. Bir şekilde kader yeniden onları karşılaştırırsa belki o zaman, adını söyleyebilirdi.
Mariachi’ye bakmadan ipodu’u uzattı. “Bu şarkıyı sen seçmek ister misin?” Sigarası yağmurun saldırısına karşı yılmadan sağlam durmaya çabalarken karbondioksitle beraber yükselen yeni bir duman havaya karıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darren Becker
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Darren Becker


Mesaj Sayısı : 121
Kayıt tarihi : 29/07/10

Şöhret
Puan: 5

Zirve Empty
MesajKonu: Geri: Zirve   Zirve Icon_minitimeSalı Ağus. 10, 2010 9:40 pm

Eylemler, haberler... Acaba bir çeşit hippi mi vardı karşısında diye düşünmeden edemedi genç adam gülümseyerek. Ne tür eylemlere katıldığını sormamıştı oysa, belki de politik içerikleri vardı. Bunu düşünerek zaman harcamadı. Kızın bunları anlatırken takındığı tarifsiz rahatlığa hayran kalmıştı. Bir derdi ya da uktesi varmış gibi uzaklara dalmamıştı, ya da çekinircesine bakışlarını kaçırmamıştı. Son derece sakin bir şekilde, bunun hayatının bir parçası olduğunu kabullenmiş gibi konuşuyordu. Onun bu haline, özellikle de böyle bir cümlenin sonuna bile bir gülümseme yerleştirebilen hafifliğine ufak bir hayranlık besleyen genç adam gülümsedi. Kendisi de alınmıştı birkaç kez göz altına. Ancak bunların nedeni giriştiği kavgalar ya da içkili gecelerinin sonuçlarıydı. Çok sık içmezdi, ancak arkadaşlarıyla eğlence amaçlı içtiği zaman dağıtmaktan çekinmezdi. Neler yaşadığını hatırlamadığı birkaç saatin sonunda kendisini karakoldaki bir hücrede lanet edilesi bir baş ağrısıyla baş başa bulduğu zamanların sayısı pek de az sayılmazdı. Bunları anlatmanın gereğini duymadı. Televizyon izlemek gibi bir alışkanlığı da olmadığından, onu görmemiş olma şansı yüksekti. Denk geldikçe haberleri izlerdi elbette, belki de onlardan birinde görmüştü bu yüzü. İnsan bilinçaltının anıları ne kadar derinlerden çekebileceğini kim tam olarak bilebilirdi ki? Yine de başını iki yana sallayarak bunlardan biri olmadığını belli eden bir hareket yaptı. Ne de olsa emin olmadıkça bir düşüncenin peşine düşmemek gerekirdi.

Kız ona sigarayı uzattığında ise bir an anlamlandıramadı, sonrasında ise bunun bir ikram olduğunu fark etti. Eli daha ileri doğru harekete geçemeden iradesi kontrolü devralmıştı bile. Başının ufak bir hareketiyle, kullanmadığını belirten bir şekilde reddetti sigarayı. O gün içtiği, sadece gerilimini alması içindi,en azından kendisine öyle tekrar ediyordu. Sigaraya başlama sürecinin ilk ve geri dönüşü olmayan adımı olarak adlandırılsa da ilk tek, devamını mümkün olduğunca geciktirmek konusunda kararlıydı Darren.

Kendisine Beck's demesini isteyen kızın isimlerle ilgili söylediklerini duyunca gülümsedi. İlk önce aklına gelen ilk ismi verdiğini sandı kızın kendisine. Ancak kendi lakabını duyunca, bira markası olan Beck's'i verdiğini düşünerek tek kaşını hafifçe kaldırdı. Bu kadar az sevdiği bir markanın kendisine lakap olarak verilmesini bir talihsizlik olarak addetse de yine de bunu yansıtmadı. Lakabından hoşnut vaziyette kızın kendisine uzattığı iPod'a baktı. O an ne dinleyeceğini düşünmeye başlayacaktı ki, iPod'un ekranına düşen bir damla gözüne çarptı. Aleti yağmurdan korumak için üstüne eğildi. Üzerindeki kalın çemberin üzerinde işaret parmağını gezdirerek sanatçı listesine göz attı. Bildiği ve bilmediği bir sürü grubun üstünden geçmişti ki, bir tanesini görünce aklında çalmaya başlayan bir melodi, yağmura uyacak ikinci bir şarkılarının olduğunu düşündürttü genç adama. Snow Patrol'ün üstünde durduktan sonra, tüm şarkılarının olduğu listeye geldi. Sadece iki şarkısı vardı, alttakine baktığı anda muzaffer bir eda ile gülümsedi. "Run" adlı şarkının üstüne gelerek çal tuşuna bastı.

Müzik başladığı anda, gitarın tatlı sesi ince bir örtü gibi sararken içini, uzaklara daldı bakışları. O şekilde geçen birkaç saniyenin ardından, davulun girdiği anda mırıldandı. "Severim bu şarkıyı." Söylediklerini tam olarak duyup duymadığını anlamak için kıza baktı, gördüğü şey ise kızın dudaklarından arasından soğuğun etkisiyle normalden daha belirgin çıkan dumanı havaya saldığıydı. Duyup duymadığından hala emin değildi, umursamayacaktı bunu. "Bu havada buraya ne için geldin?" diye sordu yüzüne bir merak ifadesi takınarak. Cevap konusunda ufak fikirleri vardı, ama kim bilebilirdi ki gerçek cevabın ne olacağını...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Becky Wandall
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Becky Wandall


Mesaj Sayısı : 645
Kayıt tarihi : 23/07/10
Lakap : Becks, asıl adı Beckinsale ama öyle demeyin oyar valla.

Şöhret
Puan: 23

Zirve Empty
MesajKonu: Geri: Zirve   Zirve Icon_minitimeÇarş. Ağus. 11, 2010 1:10 am

Duman dalga dalga havaya yayılırken Becky ıslak converselerinin parmak uçlarını zemine sapladı. Çenesindeki o bilindik sızı yeni bir sivilcenin habercisi gibiydi, içindeki o dürtüye rağmen dokunmadı. Orada olduğunu düşünmek sadece onu yolmaya teşvik ederdi kendisini. Kaçırmadığına memnun olduğu manzarayı kayda değer hale getiren küçük insanları izlerken dudaklarına o kıvrımı katan eğlenme ifadesini bırakamamıştı. Muhtemelen eve gidince üstündekilerden kurtulmazsa kesin zaatüre olacaktı ama artık yağmurda yürüme işini o kadar sık yaşıyordu ki bağışıklık kazandığına inanabilirdi. Kulaklığından yükselen yumuşak gitar sesi ile beraber Becky’nin gülümsemesi de genişledi. Gidip bulduğu şarkının günler önce defalarca dinleyip durduğu şarkı olduğunu söylememişti. Zaten kolayca kendini beğenmişlik olarak yorumlanabilecek içten ve sıcakkanlı tavırları buna el vermiyordu. Nemli havada her şeyi soluk renkli gösteren şehre bakıp yine dudaklarını kemirmeye başlamıştı. Soğuk vurdukça dudakları çatlıyor ve daha da kızarıyordu ama şu saçma alışkanlıktan ne kadar zulüm görürse görsün bırakamıyordu. Soğuk eldivenli ellerinden birini çenesinin altına koydu ve son dumanını da dışarı saldı. Sigaranın ucu yağmur darbelerine sonunda boyun eğip eriyen kâğıtla beraber düşerken içindeki tütün hafif esen rüzgâra yakalanıp dağıldı. Gününe çörekleneceği adamın Mariachi olmasından memnundu. Sinir bozucu ya da aksi biri değildi, buraya melankoliye batmış biri olduğu için de gelmiş gibi durmuyordu. Gözünü korkutmak için yaptığı o itirafa aşırı tepki vermemiş, ondan kaçmamıştı. Aslında ideal biri gibi görünüyordu sosyalleşmek için. Ayrıca güzel bir müzik zevki vardı, ipoddaki yıllanmış yavan şarkıları seçmektense Run’ı tercih etmişti.

Soru üzerine Becky dalgınca ona bakmayı kesip gözünün önüne düşen saçı kulak arkasına attı. Sesinde utangaç bir tını seziliyordu. “Dürüst olmak gerekirse bunca zamandır hiç buraya gelmemiştim. Ama neden bu kadar kötü bir havada geldiğimi soruyorsan; şans.” Şemsiyesizliği de ayrı bir bahtsızlıktı. Gerçi buradaki insanların hiçbiri şemsiye istemiyor gibiydi. Elektrogitarın sesi duyulurken Becky havadaki metalik yağmur kokusunu içine çekti. “Yükseklik korkum var ve fark ettiriyor muyum bilmiyorum ama çok gerginim. Cidden.” Hala asansöre kaçıp kendini aşağı atmaması ironikti aslında. Bina ayaklarının altından her saniye kayabilecekmiş gibi bir duyguya kapılmıştı. Dudaklarını niye kemirip durduğunun açıklamasını itiraf gibi koparırken kendinden, yüzüne dokunan yağmuru hissetmiyordu bile artık pek fazla. “Senin sıran.” Dedi gözlerini devirip. “Sen neden buradasın?” Bunu sorması ile şarkının bitmesi bir olmuştu. Keane'in Everybodys Changing şarkısına kendiliğinden geçerken ipod, Empire States’in çatısındaki en normal çift idi ikisi. Becky parmak uçlarını zeminden kaldırıp bu sefer topuklarını basarken bulutlar etrafında yüzüyor gibiydiler koca binanın.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darren Becker
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Darren Becker


Mesaj Sayısı : 121
Kayıt tarihi : 29/07/10

Şöhret
Puan: 5

Zirve Empty
MesajKonu: Geri: Zirve   Zirve Icon_minitimeCuma Ağus. 13, 2010 1:47 pm

Yağmur aynı şiddetle yağıyor, sanki öfkesinin geçmesine daha çok varmış gibi bir anlığına bile olsa yavaşlamıyordu. Tüm Manhattan'ın üzerini sarmış olan bulutlar gökyüzüne habis bir niyet katıyor, onu daha da kötücülleştiriyordu. Karşılarında uzanan denizin açıklarında bir şimşek çaktı. Takiben birkaç saniye sonra gelen gökgürültüsü o kadar sarsıcı bir şiddette olmasa da yine de güçlüydü. Anlaşılan ıslak bir akşam geçirecekti Manhattan.

"Ben," diye başladı sözüne ardından kısaca duraklayarak. "...manzaranın tadını çıkarmaya ve düşünmeye gelmiştim. Yağmur başlayınca ise gitmek yerine kalmayı seçtim, insanlar azaldıkça burası düşünmek için daha ideal bir yere dönüşüyordu çünkü." Bunları söyledikten sonra şehre bakındı. Onlarca siyah şemsiye taşıyan insan caddelerin kenarında dolaşıyordu. Sanki gökyüzünün karanlığını destekleyen bir karamsarlık salmak için etrafa, insanları neredeyse tamamı siyah şemsiye taşıyordu. Caddelerin birleştiği yerlerdeki trafik ışıklarında oluşan kuyrukların büyük kısmını taksiler oluşturuyordu. İnsanların çoğu kendilerini sıcak ve rahat bir yere atmak istiyordu belli ki. Bulunduğu yerin, her ne kadar sıcak olmasa da, rahat olduğunu düşündü Darren. Yağmur damlaları onu rahatsız etmiyordu. Karşısında şer fakat bir o kadar da güzel bir manzara vardı. Beck's gibi oldukça sıradışı, ancak bir o kadar da birlikte vakit geçirmenin keyifli olduğu bir arkadaşı vardı. Onun bahsettiği sorun geldi aklına, bir şeyler söylemeliydi bu konuda. "Eğer aşağıya bakarsan, daha da gerilirsin. Bunun yerine karşıya bak, denizin ufukla birleştiği yerdeki bulutlara. Orada çakan şimşekleri seyret. Ya da ne bileyim, etrafındaki gökdelenlerin tepesine bak. Aşağıya bakmaktan daha iyi hissettireceğine eminim." Bunları söyledikten sonra müziğin bir süre önce değişmiş olduğunu fark etti. Yeni şarkı önceki ikisine göre biraz daha canlıydı. Biraz daha daha neşeli sayılabilecek olan bu şarkı yağmura öncekiler kadar uygun değildi. Müziğin düşüncelerini böylesine net ve ani bir şekilde değiştirebiliyor olmasına hayret etti bir kez daha. Beck's ile karşılaşmasının gerçekten talihli bir olay olduğunu fark etti. Eğer o gelmiş olmasaydı, koca gökdelenin tepesinde bir süre daha vakit geçirecek, sonrasında ise ya sokaklarda biraz turlayacak, ya da doğrudan eve gidecekti. Birkaç Heavy Metal grubundan karışık bir liste hazırlayacak, o liste ruhunu daha da karartıp içindeki alevi körüklerken, yatağında uzanıp buna izin verecekti. Oysa şimdi zihni bambaşka düşüncelerle doluydu. Adını bile bilmiyor olsa da yine de yakınlığını hissettiği bir arkadaşı olmuştu. Burada. gökdelenin tepesinde, karşısındaki müthiş manzaranın önünde ruhunu sakinleştiren şarkılarla dinlenmişti. Bunları sağlayan kıza minnet duydu içten içe. Bakışlarını onunkilerle buluşturdu.

"Eğer gerçekten rahatsız oluyorsan, buradan inebiliriz. Ne bileyim, bir şeyler içebiliriz mesela. Belki birer bira?" diye sordu gülümseyerek. Lakaplarını düşündükçe gözünün önünde beliren sahneyi gülümsemesini büyüterek savuşturdu. Ama bir şeyler içmek istiyorlarsa öncelikle zatürree olmamak için üstlerini değiştirip birer şemsiye edinmeleri gerektiğinden bahsetmedi, zira henüz akşam bile olmamıştı. Tüm bunları yaptıktan sonra bile ellerinde birer bira için vakit kalacağını düşündü ve kızın cevabını bekledi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Becky Wandall
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Becky Wandall


Mesaj Sayısı : 645
Kayıt tarihi : 23/07/10
Lakap : Becks, asıl adı Beckinsale ama öyle demeyin oyar valla.

Şöhret
Puan: 23

Zirve Empty
MesajKonu: Geri: Zirve   Zirve Icon_minitimePaz Ağus. 15, 2010 7:18 pm

Öznenin ardından Mariachi’nin duraklamasıyla Becky ayaklarının altındaki görüntüyü izlemeyi bırakıp ona baktı. Kirpiklerindeki su damlaları parıldıyordu. Konuşurken kelimeleri arkadaki şarkının melodisiyle uyumluydu sanki. Becky yağmuru saç diplerinde bile hissedebiliyordu. Sonunda pes edip eldivenlerini çıkardı ve sıkıp ıslak olup olmamalarını umursamadan çantanın diplerine attı. Elleri ıslak yünden sonra yediği yağmur sebebiyle kaşınıyordu. Çocuğun önerisini dinlerken gülümsedi. Şu durumda bina tepelerine ve ve antenlere bakmak sadece her an kafalarına düşecek yıldırım tarafından kızartılma ihtimallerini hatırlatıyordu ama bunu belli etmedi. Sonuç olarak yerinde bir tavsiyeydi ve dudaklarını kanatıp durmasına az da olsa yardımcı olmuştu. Bunun üzerine herhangi bir şey demedi çünkü asosyallikten önüne geleni soru yağmuruna tutan biri imajı vermek istemiyordu, hakiki yağmur yeterince belaydı zaten. Aşağı bakarken buradan düşmenin şeytani hayali zihnine sızmıştı, aç bir kurtçuğun sulu elmayı kemirmesi gibi beynini kemiriyordu. Düşüş anında yüzüne sürten havayı bile hissedebiliyordu. Gözünün önünde dalgalanan saçları hızla yaklaşan zeminin görüntüsünü örtüyordu. Bitmek bilmez bir boşlukta asılı kalmak gibi, ne zaman yerle bulaşacağını bekliyor ama asla ulaşamayacakmış gibi düşüyordu. O andan itibaren dedikleri gibi azıcık hayatının en önemli sahneleri gözlerinin önünden geçerken umudu tam anlamıyla kaybetmiş gibi hissedecekti. Kulaklarında uğultu, aşağıda düşüşüne tanık olup birkaç gün sırf bundan bahsedip sonra unutacak insan güruhu. Son anlarda tavan yapacağını biliyordu adrenalinin, gözlerini kendisini kurtaracak gibi sımsıkı kapayacak ve yere temasıyla tuz buz olan kemiklerinin acısı hatırladığı son şey olacaktı.

O acı verici son düşünceyle beraber uyku sırasındaki kasılmalardan biri gibi topuğunu sapladığı zemini itti ve
“Harika olur!” dedi aşırı memnun ses tonuyla. Kafasını bulandıran düşüncelerden sonra Empire States’in muhteşem görüntüsü daha ürkütücü gelmişti ve gerçek zemine basmak onu ses tonunda da açık ettiği gibi, memnun edecekti. “Ama Mariachi içmene gerek yok, adam gibi bir şey iç.” Dedi gülümsemeyi başardığında. Mariachiyi kız birası olarak görürdü buna rağmen kendisi bile içmiyordu. Sadece artist bir isim olduğundan ona böyle demeyi seçmişti. İçkilerden hiçbirinin tadını sevmiyordu ama limonlu bir zıkkımdan daha fazlasını hak ediyordu. Ayağa kalkıp oturdukları şeyin üzerinden atladı ve yüzünde az önceki stresi tamamen geride bıraktığını ima eden bir gülümseme ile şu lanet yerden bir an önce inmek için oldukça sabırsızmış gibi görünüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Zirve
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Manhattan :: Empire State Building-
Buraya geçin: