You know, you love me. XOXO Gossip Girl |
| | XXX | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Claudia Chamberlain Constance Billard IV.Sınıf
Mesaj Sayısı : 226 Kayıt tarihi : 18/07/10
Şöhret Puan: 60
| Konu: XXX Ptsi Tem. 19, 2010 6:35 pm | |
| | |
| | | Alex Mclain St.Jude IV.Sınıf, Admin
Mesaj Sayısı : 1215 Kayıt tarihi : 18/07/10 Lakap : Lex
Şöhret Puan: 113
| Konu: Geri: XXX Ptsi Tem. 19, 2010 11:12 pm | |
| Gün Alex için güzel başladı denemezdi. Hatta stres altındaki tüm zaman dilimi boyunca o sabah uyanmamış olmayı dilemişti. Öncelikle genel olarak omzunda taşıdığı favori çantasını kaybetmişti. Üstüne üstlük çantayı görüp görmediklerini kimseye soramıyordu çünkü bahsi geçen çanta günlerdir milletin dilinden düşmeyen 'kız çantası' olarak tabir edilan çantaydı. Alex çantayı aldıktan haftalar sonra aynısının adını hatırlayamadığı sarışın bir kızda olduğunu farketmiş ve zevkine hakaretler ederek dedikodudan kaçmak için çantasını bir yerlere tıkmayı düşünmüştü ama söz konusu St Jules ve Constance Billard olduğunda kara haber gibi tez yayılıyordu dedikodu. Sonunda bütün insanlar mesajlarından ya da e postalarından, bir şekilde Alex'in kız çantası kullandığını öğrenmişti. Alex ısrarla onun kız çantası olmadığını idda etse de inanmamak insanların işine geliyordu. Bunun sonucunda Alex kaderine razı olup atılan lafları kulak arkası etmişti. Stres altında olma sebebi çantanın ne çantası olduğu değil, kayıp olmasıydı zaten. Alex Mclain'in çantası kayıptı, içindeki telefonu da dahil tüm edavatlarıyla. Ama o an asıl konu telefondu. Claudia'dan cevap beklerken çıldırmaması elde değildi. En son akşam ona "Bugün farklı görünüyordun, saçını falan mı kestirdin?" mesajı atmıştı. Pekala, kankasına ondan hoşlandığına dair imalarda bulunmak hala yalnış geliyordu ama belki bir ihtimal buradaki imayı farkedebilirdi. Elbette dışarıdan bakıldığında Alex'in bu hayali saçmaydı ama kendini öyle kaptırmıştı ki saçma kısmı göremiyordu bir türlü. Telefonu odasını darmadağın ettikten sonra bulamadığında çantasına saldırmış ve çantadan kadın çamaşırları çıkınca saatli bomba gibi uzağa kaçmıştı kendisinin sandığı yabancı çantadan. Kendi terli tişörtlerini beklerdi bunun yerine, şaşkınlığı attıktan sonra çantayı kurcalayıp cidden kendisinin olmadığından emin oldu ve burun kıvırdı. İşte bu kendisini okula rezil eden o çantaydı. Yakılması gerekiyordu ama kızın da kendi çantasını rehin almış olduğunu düşününce süikast planlarını aklından kaybedip kızlar soyunma odasına doğru yola çıkmıştı. İçindeki eşyalara bakılırsa bu bir spor çantasıydı. Spor çantası olmak için fazla güzeldi oysa çanta. Soyunma odasında işler beklediği gibi gelişmedi. Çığlık atan yirmi tane kız çil yavruları gibi kaçışırken üzerine koşan kızlardan kaçmak için sırtını duvara yasladı. Dudaklarında beliren gülümsemeye engel olamamıştı ne de olsa burası erkeklerin mabedi sayılırdı. İşin güzel yanı bir sürü yarı çıplak kızın ortasına düşmüştü. Sonunda bütün kızlar kaçıştığında, giyinikler hariç, Alex kendisine gülen Claudia'ya bakış atıp "Ha-ha! Çok komik! Amacımın bu olmadığını biliyorsun." dedi şakayla. Omzundaki çantayı kendi çantasının yanına koydu ve kendi çantasından telefonunu çıkardı. Ekrana baktığında omuzları düştü ve telefonu Claudia'ya salladı. "Mesaj atmamışsın! Bunun için burada yakalanmayı göze aldım ama hiç mesaj yok! Olmadı ama, hiç olmadı..." Claudia yanında rahattı, ondan hoşlanırken bile kendi olabiliyordu. Muhtemelen ondan bu yüzden hoşlanıyordu. Etrafı incelerken kızların kötü bakışlar atan yüzlerine güldü. "Sizin burası daha güzel. Daha düzenli ve... daha güzel kokuyor." Burnunu çekip kendi çantasını astı omzuna. O sırada oradaki kızlardan biri kaşlarını çatarak "Fiona'nın çantasını nereye götürüyorsun?" diye çıkıştı. "Bu benim çantam." dedi Alex, diğer çantayı işaret edip. Kız kıkırdadı. "Ama o bir kız çantası." Alex iç geçirip itiraz etmeye davrandı ama işe yaramayacağına karar kıldığında nefesini burnundan verip elini salladı ve Claudia'ya yaklaıp sırtını dolaplara yasladı. Burada görülürse başı büyük derde girerdi ama gitme niyeti de yoktu o an. | |
| | | Claudia Chamberlain Constance Billard IV.Sınıf
Mesaj Sayısı : 226 Kayıt tarihi : 18/07/10
Şöhret Puan: 60
| Konu: Geri: XXX Salı Tem. 20, 2010 5:41 pm | |
| Onun bu hareketlerine bayılıyordu. O an gevşek bir şekilde umursamazca arkasına yaslanıp kıza da cevap verdiğinde. Kendini biraz daha huzurlu hissetti. Hani olur ya birini gerçekten seversiniz ve ona güvenirsiniz ve her hareketi hoşunuza gider. İşte Alex'de o anda Claudia'da böyle bir etki yaratıyordu. Kıza cevap verirken ki ses tonu bile hoşuna gidiyordu. Bu yüzden en iyi dostları sıralamasına giriyordu ya o. Önce onun havayı koklamasına gülmüş sonrada arkasını dönüp kıza cevap vermişti. Arkasını dönmüştü çünkü Alex'den tarafa döndüğü için kızın yüz ifadesini görememişti, sadece çantanın kız çantası olduğunu iddia edip güldüğünü duymuştu. Claudia kızgın bir ifade ve o iyi yetiştirilmiş kız tavrını bir kenara bırakmadan, kıza döndüğünde. “Bana bak güzelim Fiona'nında seninde o aptal iç çamaşırlarınızı gevşek poponuzdan çekip kafanıza geçirmeden önce çeneni kapayıp toz olsan iyi olur.” dedi. Bu sözlerinden sonra kız bozulmuş ve bir geri zekalı gibi öylece kalmıştı. Claudia'nın bu çok bilmiş tavrına herhangi bir cevap arıyor ve bulamıyormuş gibiydi. Şayet cevap verecek olsa bile kimsenin onunla laf dalaşına giremeyeceğini biliyordu. Bu yüzden kimse çok fazla sevmezdi genç kızı. Sadece onun etrafına ördüğü duvarı yıkıp geçebilenlere özeldi tatlı davranışları. Kız ortalıktan yok olurken Claudia nemli saçlarını omuzlarından geri aldı ve Alex'e bakıp. “Sen onlara aldırış etmemelisin. Akılları sadece manikürlü tırnaklara ve boya fıçısı gibi ortalıkta dolaşmaya çalışıyor.” dedi bir an odanın kokusunu soludu ve yine kendini tutamadan güldü. Burası gerçekten güzel kokuyor muydu bilmiyordu, bir süredir burada bulunduğu için kokulara alışmış olmasından kaynaklanan tipik bir duyumsuzluk yaşıyor gibiydi, hem bunu test etmek için bir ara Claudia'da erkeklerin soyunma odalarına dalmalıydı orası nasıl kokuyordu acaba? Gülümsemesi yüzüne yayıldı, beyaz dişlerini gösteren bir gülümsemeyle arkadaşının yüzüne baktı. Alex, kardeşleri ve Clementine söz konusu olunca garip bir yırtıcıya dönüşebiliyordu. Onlarla muhatap olduğunda ise küçük bir kuzuya bürünüyordu. “Şu gözlerini bana odaklar mısın Lex kızları süzmenden hoşlanmadım.” dedi. Onun ilgisini çekmeyi sevdiği için bir anda kıskançlık duygusuna kapılmıştı ama bunun üzerinde çok fazla durmadı. Sevdiği herkesi kıskanırdı o zaten. Böyle sinir bozucu bir özelliğe sahipti. Alex son sözlerine hitaben ciddi bir ifade ile kendine odaklandığında mesajına bakmadığı için ondan özür dilemek istedi. Fakat söyleyeceği sözleri özenle seçmek istiyordu, onu umursamadığını sanmasını istemezdi. “Clementine ile biraz fazla dağıttık dün sanırım, bir araya geldiğimizde tipik bir canavara dönüşüyoruz. Küçük birkaç boğuşmanın ardından telefonun yatağımın altına düştüğünü fark etmemişim bile.” dünkü çocuksu hareketlerini hatırlayınca gülmemek için kendini zor tuttu. Ciddi ve üzgün görünmeliydi dudaklarını hafifçe büktü bir an ve sonra. “Üstelik sesi de kısıktı, bende bir an durdum ve düşündüm, en iyisi seni bulup yüz yüze biraz sohbet etmekti.” dedi. Tamam, konuyu biraz daha uzatırsa saçmalayacaktı. Suçluluk ifadesi ile omuzları düştü hafifçe. Bu söyledikleri bir bahane olamazdı. Eğer Alex böyle bir şey yapsaydı kendisine ve arkadaşı ile ilgilenip kendisini unuttuğunu söyleseydi alınır ve kızardı. “Aslında, kabahatliyim, affedersin.” dedi ve birden çocuksu bir ifade ile gözleri parlayıp gülümsedi. “Bunu telafi etmek için ne yapmamı istersin Lex?” dedi ona koca bir pasta ısmarlayabilirdi ya da cappicino ve mocha. Güzel bir fikir gibi görünüyordu. Omuzundan hafifçe tuttu, sanki böyle bir temas da bulununca kabahatini affedeceğini beklermiş gibi. | |
| | | Alex Mclain St.Jude IV.Sınıf, Admin
Mesaj Sayısı : 1215 Kayıt tarihi : 18/07/10 Lakap : Lex
Şöhret Puan: 113
| Konu: Geri: XXX Salı Tem. 20, 2010 6:35 pm | |
| Alex Claudia'nın baş belası kızdan kurtuluşunu zevkle izledi. Konu kız sürüsünden kurtulmak oldu mu Claudia her derde deva oluyordu. Sırtını dayadığı yerden doğrulup embesilliğinden laf edememiş kıza kendisi gibi çantadan anlamaz kahpeleri de alıp kaybolmasını söylemek isterdi zenci ağzıyla ama o an gözleri duşların oraya saklanmış arada kafalarını uzatıp kikirdeyen kızlara kaymıştı. Birkaçı olanların merakında, uslanmaz kediler gibi kafalarını saklandıkları yerden çıkarıp Alex'e bakıyor ve kikirdiyordu. Kikirdemeler aslında akıldan geçen fütursuz düşüncenin yansımasıydı aslında. Alex'in aklından da benzer ıslah edilemez düşünce geçtiğinden yüzünde ne düşündüğünü açık eden çarpık bir gülümseme vardı. Alex kendini her zaman romantik bir erkek olarak tanımlardı ama dişisel kıvrımları gördü mü her erkek gibi umursamaz bir tepki verirdi. Sonuçta bu aşka değil daha çok hormonlara bakıyordu. Şu anki gibi lex aşkına değil hormonlarına bakıyordu. Claudia'nın uyarısıyla dalgınlıktan yeni kurtulmuş gibi silkelendi. Sonuçta Claudia karşısındaydı, kısacık bir şort ve boksör atletine benzer bir şey içinde. Alex saçlarından süzülen sularla çok tatlı ve cezbedici olduğunu düşünürken buldu kendini. Kendini Claudia'yı dinlemeye ve gözlerini biraz daha yukarı kaldırıp göz teması kurmaya zorladı. Açıklamasını dinlerken kafa sallayıp onu dinlediğini gösterdi. Sözleri ona neden buraya geldiğini hatırlatmıştı. Clem ile dağıtmalarına daha önceden tanık olmuştu bu yüzden mesaj işine hak verdi. Bu da buraya boşu boşu geldiğine işaretti. Gerçi boşu boşuna gelmiş sayılmazdı, iyi bir manzaraya tanık olmuştu. Andreas'a göstermek için fotoğraf çekebilmiş olmayı dilerdi. Cleo'nun sorusu ve teması üzerine dalgınlaştı. Bir süre sonra onu kendine çekti ve dolabın sırtıyla aldığı darbe sonucu tangırdamasından bile zevk aldı. Belinden kavradığı kızı kendine çekip hızla dudaklarına uzanırken verdiği nefesi sıcaktı. Cleo'nun kokusu oksijen gibi ciğerlerini doldururken karşılık bulmanın hırsıyla sertleştirdi öpüşünü, elini Cleo bacağına atıp kızın dizini arkasındaki duvara yasladı ve tişörtünden kurtulurken elini o gözlerini alamadığı göğsüne kaydırdı. En azından hayalinde, çünkü bunların hiçbirini yapmamış aptal bir ifadeyle Cleo'nun suratına bakmakla meşguldü. Tatlı olduğu kadar da masum olmaktan uzak hayallerini bir kenara itip kendi arzularından uzak bir cevap aradı. "Telafi etmene gerek yok, önemli değil." diye mırıldandı boğuk bir ses ile. Öksürüp sesini dizginleyebildiğinde gülümsedi. "Gerçi bana güzel bir pasta yaparsan oturup tümünü afiyetle yerim." Cleo hakkında gündüz düşleri kurmak vicdanını sızlatıyordu, hele onun bu soruyu tüm masumiyetiyle sorduğu düşünüldüğünde. | |
| | | Claudia Chamberlain Constance Billard IV.Sınıf
Mesaj Sayısı : 226 Kayıt tarihi : 18/07/10
Şöhret Puan: 60
| Konu: Geri: XXX Çarş. Tem. 21, 2010 8:40 pm | |
| O telafi etmemesini söylerken bile kendini biraz daha suçlu hissediyordu. Abartıyor muydu bilmiyordu. Fakat o buna değerdi. Hafifçe omuzlarını silkti ve elini geri çekti. Bir anda onun neden böyle dalgınlaştığını anlamayıp gözlerini kırpıştırarak şaşkınlıkla yüzüne baktı. Fakat bu ifadesi çabuk geçti. Claudia her zaman aklını meşgul edecek bir çok şey buluyordu. Bunu düşünmeyi de daha sonraya bırakmıştı. Ona bir pasta yapardı elbette ama burası yeri değildi. Aklına bir fikir gelmiş gibi bir an durdu ve sonra “Peki öyleyse, sadece bir iki dakika müsaade et, aklıma bir fikir geldi.” dedi. Düşüncelerini belirten ses tonu ile konuşmuştu. Onun küçük cevabının ardından Alex'e arkasını dönüp hemen önündeki dolabına ilerledi, kilidini yerleştirip kapağını açtı ve içinden kot pantolonunu ile t-shirt'ünü çıkardı. Şortunun üzerinden pantolonu hızla geçirdi ve ince t-shirt'ünede aynı işlemi uyguladı. Saçlarını küçük bir toka ile topuz şekline sokup topladı. Kol çantasını da aldığında Alex'e döndü ve “Yakalanmadan gidelim ve sana pasta nasıl yapılırmış göstereyim.” dedi küçük muzır bir çocuk gibi yaramazca gülerek dil çıkardı. Böyle zamanlarda kendisini olgunluğu ile karşılayan genç adam ile çıkış kapısına yürüdüler. Neyse ki voleybol eğitmenleri ikisini kızlar soyunma odasından çıkarken görmemişlerdi. Onun elini tutup hızla merdivenlere çekiştirdi, kadifemsi elinin sıcaklığını avuçları arasında hissediyordu, ama durup bunu düşünmek için sırası değildi. Merdivenleri hızla çıkıp da geniş bir salonun giriş kapısında durduklarında bu salondan bir diğer odaya geçtiler yavaşça. Küçük bir labirent gibiydi. Claudia hızla yürürken ve Alex'de ona ayak uydurmaya çalışıp takip ederken bir anda Bayan Gleamour'a çarptı. Kadın senelerdir spor yapmanın verdiği o kuvvetle o kadar irileşmişti ki. Claudia bir duvara tosladığını sanabilirdi. Korkarak geri çekildiğinde buz mavisi gözlerini şaşkınlıkla kadının yüzüne dikip özür dilercesine kekeledi. Bu durumda onu gördüğü o anda Alex'in arkasına bile saklanabilirdi. Ama bunu yapmasına fırsat kalmadan Gleamour dikkatli olmasını söyleyip çekip gitmişti. Kadın her halükarda kabuslarını süsleyen bir zombi gibiydi. “Neyse ki muhabbet etmeye falan kalkışmadı, şayet bu kadının yanında dilim tutuluyor.” dedi. Kadının etkisi geçmiş gibiydi. Hem korkudan hemde ciddi olmaya çalıştığı için , içinde tuttuğu bu zoraki duygunun patlaması sonucunda gülmeyle dolu kıkırdamalı bir gülüş çıkmıştı dudaklarının arasından. Karşısında ciddi olması gerekiyordu yoksa voleybol hocaları canına okumakta hiç tereddüt etmezdi. Koca gri mermer zemindeki ayak tıkırtılarının çıkarttığı ses eşliğinde yürüyüp küçük kapıya ulaştı ve kapının kulpundan tutup yavaşça iteledi. Küçük gizemli bir mahzene açılan merdivenlerin gizemine sahip basamaklardan indiklerinde geniş bir mutfakta buldular kendilerini. Neyse ki cafeterya'ya ait bu koca mutfakta henüz erken olduğu için kimse yoktu. “Tamam şimdi istediğin pastayı sana yapabilirim.” dedi . Mutfak rafının önündeki çekmecelerden birini açtı malzemeleri masanın üzerine çıkarttı. İki saatten fazla zamanları olmalıydı. Buz dolabına ilerleyip içi krema dolu tüpü çıkarttı. İçi dolu şişkin şeyleri sıkmak gibi garip bir huyu olduğu için bunda da kendini tutamamış ve kapağını açmadan delice bir istekle tüpü hızla sıkmıştı. Sonucunda içinden fırlayan krema ve kapağı Alex'in yüzüne fırlamış ve Claudia Alex'in yüzüne bir şey olup olmadığını merak edip yanına gitmişti. “Bu pekte özür olmadı aslında.” dedi sakarlığı için bir yandan özür dilerken. Alex'in yüzünü silmeye yeltendi. Yanağındaki kremayı baş parmağı ile sıyırıp tadına baktığında küçük bir kahkaha attı. “Aslında her zamankinden daha tatlı oldun şimdi.” Lex ile uğraşmayı bir kenara bırakmalı ve gülmek yerine az önceki sakarlığından ötürü özür dilemeliydi, ama onu yüzündeki bu ifade ile görünce kendini tutamamıştı. “Gerçekten özür dilerim.” yüzüne masum bir ifade katmaya çalıştı ama gülmemek için kendisini zor tutuyordu. Bunun yerine kıkırdamasını bastırıp Alex'in yanağına küçük bir öpücük dokundurdu. | |
| | | Alex Mclain St.Jude IV.Sınıf, Admin
Mesaj Sayısı : 1215 Kayıt tarihi : 18/07/10 Lakap : Lex
Şöhret Puan: 113
| Konu: Geri: XXX Perş. Tem. 22, 2010 7:20 pm | |
| Fikir fikir fikir. Cleo’nun aklına gelen fikrin kendisi için sonuca ulaşana kadar tam bir muamma olacağını bilecek kadar iyi tanıyordu Cleo’yu, o yüzden diretmektense kendi çapında homurdanarak Cleo’nun dolabın önüne gidişini izledi. Onun dolaba yönelmesini fırsat bilip kızların olduğu tarafa döndü ve kikirdeyen dişilere kendince karizmatik bir bakış atıp ceplerini yokladı. Sevgili blackberrysi çoğu zaman küüçk tuşlarıyla parmaklarına kramplar girmesine sebep olsa da yadigar bir fotoğraf makinesiydi çoğu zaman. Arada çektiği fotoğrafları resmetmeyi seviyordu. Gerçi şimdi telefonuna atılma sebebi sadece bir delil elde etmekti, şayet Andreas’ın bu kutsal mabede girdiğine inanacağını sanmıyordu. Göz ucuyla tişörtünü giyen Claudia’ya baktı, ardından dilini dışarı çıkıp tuvaline ölçüm alıyormuş gibi telefonu kaldırdı. Özgüven pompalı güzel fizikli ama tüm bunların yanı sıra yarım akıllı üç kız kamerayı görünce ortaya çıktı. Alex’in suratı imgeler ve cinsiyetinin zaafı sebebiyle haşin bir ifadeye bürünürken yakaladığı pozu hafızaya kaydedip resme yeniden baktı. O sırada pantolonunu giymeyi de bitirmiş Claudia’nın sesi neredeyse elindeki telefonu fırlatıp atmasına sebep olacaktı. Lakin Claudia’nın çocuksu mimikleri Alex’in o küçük burnunu ısırmasına neden olacaktı neredeyse. Telefonu pantolonun arka cebine tıkarken çantayı omuzladı ve elini telefon tutar gibi tutup kulağına götürerek kızlara işaret diliyle mesajını yolladıktan sonra olağan yetişkin tavrıyla Claudia’yı takip etti. Konu o olunca bulunduğu yerden kopup köpek gibi onu takip edebiliyordu. Buharlı atmosferden çıkıp temiz havayı hissettiğinde içerisinin her ne kadar kutsal bir dişilik alanı ve fantezilerin ana merkezi olsa da bunaltıcı olduğunu fark etti. En azından erkeklerin soyunma odasından iyi durumdaydı. Alex kendi yaptıkları ıslak havlu savaşlarını kızların yaptığını düşünüp eblek bir ifadeyle sırıtırken Claudia’yı Bayan Gleamour’a çarpmaktan kurtaramadı. Claudia tuğla duvara çarpan tüylü tenis topuymuşçasına geri sekerken Alex bir adım gerileyip kadına baktı. İfadesi çizgi filmlerdeki ağlamaklı ama sevimli koca gözlü kahramanlarınkine benziyordu. Neyse ki kadın Claudia’nın da dediği gibi lafı uzatmamıştı. Anlaşılan kadın her gün birine toslamaktan sıkılmıştı. Claudia’nın sevimli gülücükleriyle beraber Alex dünyada en sevdiği sesi dinlediğini düşünüyordu. Kahkahadan çok soluk bir gülümseme tereddüdüne ayna tutmuştu. Alex içinde çağlayanlar gibi ruhunu gıdıklayan o hayranlığı itiraf etmek istercesine dudaklarını araladı gülücüklerden cesaret alıp ama kapıya ulaşmalarıyla Alex cesaretini yitirip geri çekildi adeta. Fiziken kapıdan içeri girse de manevi olarak bir korkak gibi sığınmıştı kendine. Dudakları kapanmıştı, sadece Claudia’nın adımlarını izliyordu mahsun bir aşık edasıyla. Ama Claudia o an olmasa da bu olaya genel açıdan fazla yakından baktığından göremiyordu gerçeği. Claudia cıvıldayıp mutfak çekmecelerine atıldığında Alex belli belirsiz kaşlarını çatmıştı. Kendine aşık bir liseli kız gibi eziyet etmeyi kesmeliydi aksi taktirde bu eğlenebileceği an kendine acımalarıyla boşa gidecekti. Claudia’nın arkasından buzdolabına yürüdü ve krema tüpünü izledi yüzünde gülümseyen bir ifadeyle. Tabi ifadesi tüpün yüzüne fışkırması ile şaşkınlığa dönüşmüştü. “Soğuk, soğuk, soğukmuşşş!” Claudia yaklaşıp ‘yüzünden bir parmak aldığında’ Alex gözleriyle onu izledi. İçini gıdıklayan o masum öpücüğün adından gülümsemesi en az yüzündeki kadar tatlı bir hal almıştı. “Aslında bu dilimi nasıl burnuma değdirdiğimi göstermek için mükemmel bir fırsat!” dedi hevesle, çaktırmadan buzdolabına kayarken. Dilini uzatı zorla burnuna değdirdiğinde soğuk kremanın tadını aldı. Yağlı olsa da enfesli saf krema. Bu esnada eli aralık buzdolabı kapağından içeri uzandı ve buz gibi tüpü eline alıp eskrim pozisyonu aldı. Babası sağ olsun eskrim işine de bulaşmıştı bir süre evvel. “İntikam!” diye haykırdı ve kapağı başparmağı aracılığıyla adeta ışık hızında yazı tura atar gibi yukarı ittirdi ve işaret parmağı tüpün tepesine gitti. Üstüne bastırırken krema havada örümcek ağı gibi fışkırdı, Claudia kremalanırken Alex gülmenin doruklarındaydı. Aralarında küçük çaplı bir kremşanti savaşı çıkmıştı o an.
| |
| | | Claudia Chamberlain Constance Billard IV.Sınıf
Mesaj Sayısı : 226 Kayıt tarihi : 18/07/10
Şöhret Puan: 60
| Konu: Geri: XXX Cuma Tem. 23, 2010 5:36 pm | |
| Tek amacı ona pasta yapıp kendini affettirmek iken sakarlığı yüzünden arkadaşının yüzünü kremaya boğmuştu. İşin garip tarafı ciddide olamıyordu çünkü Alex'in verdiği tepki Claudia'nın gülme krizine yakalanmasına sebep oluyordu. Onunla her zaman böyle şakalaşırdı fakat bu gün iş biraz çığırından çıkmış gibiydi. Gülme isteğini bastırırken onun aslında gerçekten çok iyi bir insan olduğunu ve her şeyin en iyisini hak ettiğini düşünüyordu. Dostluklarının hiç bozulmamasını diledi bir an ve sonra dikkati Alex'in dilini burnuna değdirmesi ile dağılıp tekrar kıkırdadı. Hem ne yapıyordu o öyle? Gülmeye kendini bu kadar kaptırmışken Alex'in neyin peşinde olduğunu anlayamamıştı. Buz dolabının kapağı açılırken gülen gözleri meraklı bir ifadeye büründü. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Elinde krema tüpünü gördüğünde artık çok geçti çünkü gerektiğinden hızlı hareket etmiş refleksleri kendisini korumasına fırsat kalmadan o kısa bir anlık saniyede intikam diye haykırırken soğuk kremanın yüzüne ve üzerine fırlayışına bakakalmakla yetinmişti. Bir an nefes almayı bıraktı odadaki son oksijeni de içine çekiyormuş gibi garip bir ses çıkarıp bir saniyelik zaman diliminde hareketsiz kaldı, sonrada nefesini hızla geri bıraktı. Kapalı göz kapaklarını elinin tersi ile silerken parmak uçlarına bulaşan krema dan kurtulamadı, aynı zamanda Alex'in gülen sesine oda eşlik ediyordu. Yüzündeki kremayı hafifçe sildi fakat bu pek bir işe yaramış gibi değildi. Ona baktı ve yüzüne kızgın bir ifade katmaya çalıştı. Ciddiyetini üzerinde tutmakta zorlanıyordu fakat bu Alex'e sanki karşısında duran arkadaşı değilde cephenin diğer tarafındaki düşmanıymış gibi gözlerini kısıp ona bakmaktan geri almamıştı. Yüzü, bakışları intikamın devamı geleceğine dair küçük bir haber verir gibiydi. Gökyüzünde yağmurun yağacağını haber veren gri bulutlar ve şimşek çakması gibi. Kıkırdamasını bastırmaya çalışıp ciddi bir ifade takınarak “Çok kötüsün Alex. Sen şimdi görürsün gününü.” dedi. Elindeki tüpü kaldırıp geri kalanını onun üzerine sıktı. Daha önce hiçbir şeyden bu kadar zevk aldığını bilmiyordu. Tüp boşalıp da ondanda aynı şekilde karşılığını alınca etrafı batırdıklarını fark etmemişlerdi bile. Küçük bir savaş başlatmışlardı ve hangi tarafın kazanacağı belli değildi. Alex kendini savunmak için buzdolabının kapağı arkasına gizlenirken Claudia ortalıkta kalmış masanın üzerinde bulduğu bir tencere kapağını yüzüne siper etmişti. İkinci bir tüpü de bulup tükettikten sonra, sonunda cephanesinin bittiğine kanaat getirip pes etti. Şakalaşmaları bir kenara bırakmışlar gibi kendileri savunmaktan vazgeçip ortaya çıkmış ve Cluaudia Alex'in yanına yaklaşıp elindeki kremalara bakıp. “Aslında pasta bizmişiz, buranın aşçıları ikimizi bulduklarında satılığa çıkartacaklar. Senin adın kakaolu benimki de çilekli olsun. Sence önce beni mi yerler yoksa seni mi?” kahkaha atıp elinde kalan kremaları tekrardan Alex'in yüzüne sürdü ve hızla kaçıp masanın diğer tarafına geçti. Eline kepçeyi alıp havaya kaldırdı ve. “Aslında pasta nasıl yapılır bilmiyorum. Seni kandırdım. Ama istersen denerim. Tabi sonunda benim tarafımdan zehirlenebilme ihtimalini de göz önüne alacak olursan.” dedi. Yüzüne yayılan o yalan söylediğine dair sinsi gülüşü saklamadan Alex'e baktı. | |
| | | Alex Mclain St.Jude IV.Sınıf, Admin
Mesaj Sayısı : 1215 Kayıt tarihi : 18/07/10 Lakap : Lex
Şöhret Puan: 113
| Konu: Geri: XXX Cuma Tem. 23, 2010 10:01 pm | |
| O küçük savaş tüm acımasızlığıyla sürüyordu. Alex kendi hayatını korumak için buzdolabının arkakasına atmıştı kendini ve ölümcül bellediği krema yüzünü son anda ıska geçerek dolap kapağına yapışmıştı. Alex yiğit bir asker gibi sığındığı yerden düşmanının boşluk anında dışarı uzanıp kremşanti tüpünü ateşledi uçağından füze atan bir pilotun kırmızı düğmeye bastığı gibi. Krema kendi silahından fışkırıp düşmanına uçarken onun siper aldığı tencere kapağına yapıştı. “Ucuz kurtuldun!” dedi kahkahasını zor zapt eden ses tonuyla Alex, dolabın arkasından kremanın bir kısmını ağzına sıktı, enerji içeceği almış veya doping yemiş bir sporcu gibi sağa sola sallandı ve er meydanındaki kavga tüm hızıyla devam etti. Sonunda tüpünün bitmesiyle elindeki metal kutuyu kenara fırlattı. Kolundan yaralanmış, yüzü ilk darbenin iziyle hala krema içindeydi ama bu savaşta ölen yoktu. En azından kolestrolden ölmemişlerdi. Sonunda ortaya çıkacak kadar durulduğunda mücadele Alex ve Cleo’nun etrafa bakacak zamanları olmuştu. Alex şaşkınlığın en son safhasında bir ifadeyle elinin tersiyle ağzını siler gibi yaptı dudaklarından dökülen hayret küfrünü gizlerken. Yine de gülümseme ifadesi gitmemişti, aksine inatçı bir leke gibi oradaydı. Cleo’nun gözleri ellerindeki kremadaydı. O konuşurken Alex tezgâhın tepesine tünedi ve ayaklarını sevimli olmaya çalışan Japon kızları gibi sallarken yüzünden aşırdığı kremaları yemeye başladı. Cleo’nun kremaları yüzüne sürdüğünü fark ettiğinde "Hey haksızlık, silahsız adama saldırıyorsun ama!” diye bağırdı ve kıkırdadı. Sarhoşken bile bu kadar eğlenemiyordu. Aslında o an çilekli pastayı çok sevdiğini ve Cleo’yu yemeye hayır demeyeceğini söylemek isterdi ama bu tip lafları ucuz kızlara saklamaya karar verdi. Yalanını ortaya çıkan Claudia’ya en tatlı ifadesiyle içtenlikle gülümsedi. “Daha önce öyle içkiler denedim ki ertesi gün öleceğime emindim. Ama seninle krema savaşı yapmak için hala hayattayım. Gerçi telafi pastasına gerek kalmadı pastaya döndük! Oturup kendimi yiyebilirim.” Dedi, tabii seni e diye eklerken aklında. Cleo’nun yanına yaklaştı. “Cleo sana bir şey söylemem gerek.” Kolu yukarıda asılı kepçelere çarptığında büyük mutfak edavatları kafasına yığıldı. Cleo’nun çocuksu, şen şakrak kahkahasına katılmadan edemedi. Gülerken kafasını ovaladı ve yüzünde gülücükleriyle kendisini izleyen Cleo’ya gülümsedi. Bir yandan onu kendine çekip öpmek istiyor öteki yandan onu kendisinden daha da soyutlayacağından korkuyordu. Beklemeyi seçti, doğru zamanı bekleyecekti. “Boşver.” Dedi tuttuğunu fark etmediği nefesi verip. Tam o sırada merdivenlerden gelen gürültü ikisinin de o yana bakmasına sebep oldu. “Geldiler, tüyelim!” İkisi kahkahalarla gülerken mutfaktan tüydüler. | |
| | | Gossip Girl Gossip Girl
Mesaj Sayısı : 50 Kayıt tarihi : 17/07/10
Şöhret Puan: 10000000
| Konu: Geri: XXX Cuma Tem. 23, 2010 11:40 pm | |
| Claudia / +7 şöhret Alex / +7 şöhret | |
| | | | XXX | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|