Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Felaketin başlangıcı?

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
William T. Benetham
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
William T. Benetham


Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 21/07/10
Lakap : Will, Bill, Ted.

Şöhret
Puan: 11

Felaketin başlangıcı? Empty
MesajKonu: Felaketin başlangıcı?   Felaketin başlangıcı? Icon_minitimePaz Ağus. 08, 2010 2:44 pm

Aura Kyndra Bianchett & William T. Benetham

***********

Öğlen vakti hiç bilmediğim bir odanın ortasındaki yatakta güneşin gözlerimi yıkamasıyla açtım gözlerimi. Yanımda yatan kızıl saçlı afetin kim olduğunu bile bilmemem pek garipsenecek türden değildi hani. Sarhoş olduğum zaman kiminle yattığımı hatırlayamıyordum sonuçta. Klasik kızlardan olma riskinin göze alıp uyanmasını bekleyemezdim. Sevgili ayakları şu sıralar bana pek uymuyordu. Bütün bunları düşünürken bile aklıma Kyndra'nın gelmesi çokta anormal olmadığı için uzamış saçlarımı gözlerimin önünden çekip sessizce, kızıl saçlının uyanmamasını umarak kalktım yataktan. Stüdyo bir dairenin ortasındaki yemek masasının üzerinde duran kıyafetlerimi, cüzdanımı ve telefonumu alıp parmak uçlarımda kapıya ilerledim. Kapının önüne geldiğimde yatak odasından yükselen gıcırtıları kızın kalktığı şeklinde yorumlayıp yarı çıplak fırladım daireden. Sokağa çıkmadan önce durup hızlıca giyinmeyi akıl etmem büyük şanstı. Zira yarı çıplak bir şekilde muhtemelen hiç bilmediğim bir caddeye çıkmam çok saçma olurdu.

Tahmin ettiğim gibi hiç bilmediğim bir caddenin ortasında durmuş taksi beklerken dün geceyi hatırlamak için verdiğim çaba başımın daha çok ağrımasına yol açmıştı. Eve uğrayıp bir duş alacak, daha sonra ne yapacağıma oturup karar verecektim. Telefonumu cebimden çıkartıp rehberde konuşacak birisini bulmak umuduyla gezinirken gözüm yine ismine çarptı, Kyndra Bianchett...

Her hareketim mutlaka onu düşünmeme sebep oluyordu, oturup düşünürken birdenbire onu düşünür halde buluyordum kendimi. Bu böyle devam edemezdi, gelin görün ki bitmesi için yapabileceğim hiç birşey de yoktu. Bu kadar soğuk olmak zorunda mıydı sanki? Ya da bir şekilde kendisini soyutlamak zorunda mıydı bana karşı. Benim diğer erkekler gibi olduğuma hükmettiyse bile, bu sonuca nasıl varmıştı? Binecek bir taksi bulup içine atladığımda düşünmeye başlamıştım yine.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aura Kyndra Bianchett
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Aura Kyndra Bianchett


Mesaj Sayısı : 147
Kayıt tarihi : 23/07/10

Şöhret
Puan: yok

Felaketin başlangıcı? Empty
MesajKonu: Geri: Felaketin başlangıcı?   Felaketin başlangıcı? Icon_minitimePaz Ağus. 08, 2010 3:43 pm

Babamla sayısız kavgalarımızdan birini yaşamıştık yine. Evet, onu gerçekten seviyordum. Ancak bana sürekli kuzenimden bahsetmesi şart mıydı? Aile servetini bir kenara itmiş, salağın tekiydi işte. Bahse girerim gidip yaşlılara kitap falan da okuyordur. Sinirimi bozan, babamın beni böyle bir ezik ile karşılaştırması olabilirdi. Belki de babamın bir kadın ile tanışmasıydı. Annemi unutması için çok uğraştığımı biliyorum, ancak bu kadar çabuk olacağını beklemiyordum. Başka bir kadınla olacağını ise asla tahmin edemezdim. Öfke gözlerimi karartmıştı, gittiğim yeri seçemiyor, yanından hızla geçtiğim insanlara çarpıyordum. Umursamadan yoluma devam etmem ise onları daha da sinirlendiriyordu.

Sonunda evden çıktığımdan beri yeterince yürüdüğüme karar verdiğimde başımı kaldırmış, nerede olduğuma bakmıştım. Harrison Street Club? Doğrusu bu kadar fazla yürüdüğümü fark etmemiştim. Derin derin nefes alıp verirken bir yandan da yansımama bakıyor, saçımı düzeltiyor ve makyajımı yapıyordum. Sonunda kendimi hazır hissettiğimde kapıyı araladım ve içeri girdim.

Henüz bir yere oturmamışken, masalardan birini toparlayan çocuğun koluna dokunup bana dönmesini sağlamıştım. "Sadece diyet kola, buzu çok koyma ve limon dilimini unutma." Burada sipariş veriliyor muydu yoksa gidip bar kısmından almam mı gerekiyordu bilmiyordum ama umursamıyordum da. Benimkini alacaklardı.

Kulübün geri kalanına göre daha sakin olan bir masaya oturur oturmaz tanıdık bir ses işitmiştim. "Hey!" Ve işte, arkama döndüğüm zaman Will karşımda duruyordu. O gelip karşımdaki sandalyeye otururken tek düşündüğüm hoş göründüğüydü. Tıpkı St. Jude'a giden diğer çocuklar gibi. "Bir kızı etkilemek için "Hey"den başka bir çok kelime olduğunu bile bilmiyorsan, nasıl kendine bir Benetham diyorsun?" Son günlerde etrafımdakilere davrandığımdan çok daha kaba davranıyordum ona. Neden bilemiyorum ama onun yanındayken rahatsız hissediyordum kendimi. Yoksa bu kadar hoş bir gülümsemeyi harcamazdım, değil mi?

"Ne yani, takip falan mı ediyorsun beni?" dedim iğneleyici bir ses tonuyla. Kaşlarım sahte bir merakla yukarı kalkmıştı. Her nefes alıp verdiğimde Will'in üzerine sinen ucuz parfüm kokusu burnuma doluyordu. Sıkıntıyla kaşlarımı çattım. "Çıtanın hep daha yükseklerde olduğunu sanıyordum." Bir Benetham sokaktan kaldırdığı basit biriyle birlikte olur muydu? Yüz ifadesini inceliyordum dikkatle. Neyi ima ettiğimi anlamış mıydı, emin değildim. Kollarımı göğsümde kavuşturdum ve sessiz bir şekilde karşı saldırıyı beklemeye başladım. Hoş, öyle bir şey olacak mıydı bilmiyordum. Söz konusu o olunca, yıllardır tanıdığım çocuk bambaşka biri oluyordu sanki. Asla hareketlerini önceden tahmin edemiyordum.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
William T. Benetham
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
William T. Benetham


Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 21/07/10
Lakap : Will, Bill, Ted.

Şöhret
Puan: 11

Felaketin başlangıcı? Empty
MesajKonu: Geri: Felaketin başlangıcı?   Felaketin başlangıcı? Icon_minitimePaz Ağus. 08, 2010 7:53 pm

Taksinin ağır ağır ilerlemesi yüzünden sinirlerim gerilmişti. Trafik neden sıkışıktı ki bu kadar? Düşüncelerim birbirine girmiş, kafam karmakarışık olmuştu. Ne düşüneceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. Onu görene dek...

Taksi ağır ağır ilerlerken Harrison'un kapısından içeriye süzülen saçları nerede olsa tanırım. Kyndra'ya ait olduğuna emin olduğum bu saçlar adeta beni felce uğratmıştı. Cebimden cüzdanımı çıkartıp taksiciye bir yüzlük fırlattıktan sonra acele ederek taksiden indim. Yola bakmadan karşıya fırladığım için ezilme tehlikesi ile karşı karşıya kaldım. Bana çarpmaktan son anda kurtulan adam arabanın içerisinden avazı çıktığı kadar haykırırken ben, yüzümde sevincimin ve heyecanımın harmanlanması ile oluşan budalaca bir gülümseme ile son sürat Harrison'un giriş kapısına koşturdum. İçeriye girdiğimde Kyndra'nın bir garsona sinirli sinirli bir şeyler söylediğini gördüm, heyecandan felce uğramıştım. Beni felce uğratan Kyndra'nın garsona sipariş vermesi değildi elbet, kendisiydi. Aptal kafam akşamdan kalma olmanın verdiği delice cesaret ile hareket edip seslenmeme neden olmuştu " Hey! " ardından beynimin gönderdiği emirleri uygulamayı kesinlikle reddeden bacaklarım beni oturduğu masaya sürüklemiş, ve karşısına pat diye oturmama neden olmuşlardı.

"Bir kızı etkilemek için "Hey"den başka bir çok kelime olduğunu bile bilmiyorsan, nasıl kendine bir Benetham diyorsun?" Söylediklerini nihayet anladığımda suratımda oluşan bön bakışlardan kurtulup cevap vermeye hazırlandım. Ne var ki sabahtan beri vızır vızır çalışan beynim şu anda resmen çökmüş durumdaydı, aklıma söyleyecek tek kelime bile gelmiyordu. "Ne yani, takip falan mı ediyorsun beni?" Ardından lağım çukurundan çıkmışım gibi bir ifadeyle burnunu kırıştırdı ve konuşmak için ağzımı açmama dahi fırsat vermeden konuşmaya devam etti "Çıtanın hep daha yükseklerde olduğunu sanıyordum."

Ne söylediğini idrak edebilmem bir kaç saniyemi aldı. Daha sonra tekrar laf sokmasına fırsat kalmayacak şekilde konuşmaya başladım. " Ah, Kyndra. Ben de seni çok özlemişim. Ben iyiyim, teşekkür ederim sen nasılsın? Bugün biraz sinirli gördüm seni. Canın bir şeye mi sıkıldı acaba? İnsanları bu derece küçümsemene ne neden olmuş olabilir doğrusu çok merak ediyorum. " Kyndra'nın diyet kolasını getiren garsona dönüp gayet neşeli ve samimi bir sesle " Bir viski alabilir miyim? Buzlu olsun lütfen. Ah, birde aspirin lütfen akşamdan kalmayımda. " Bu şekilde davranmama sebep olan şeyi doğrusu çok merak ediyordum. Normal zamanlarda bu kızın karşısında dut yemiş bülbüle döner, tek kelime edemezdim. Konuşma çabalarım genellikle kuru öksürükler veya cılız gülümsemeler ile kesilirdi. Tahminime göre dün gece içtiğim ve sayısını hatırlayamadığım tekilaların bu cesaretimde büyük bir etkisi vardı. Garson viskimi getirmeye giderken tekrar Kyndra'ya dönüp ciddi, bir o kadar da duygusuz sesimle konuştum " Ee, teklifimi düşündün mü, benimle çıkacak mısın? "
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aura Kyndra Bianchett
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Aura Kyndra Bianchett


Mesaj Sayısı : 147
Kayıt tarihi : 23/07/10

Şöhret
Puan: yok

Felaketin başlangıcı? Empty
MesajKonu: Geri: Felaketin başlangıcı?   Felaketin başlangıcı? Icon_minitimePaz Ağus. 08, 2010 8:15 pm

Will'in konuşmasını beklerken yüzümdeki boş ve anlamsız ifademi koruyordum. Sonunda konuşmaya başladığında, uzun zamandır nefesimi tutuyormuşum da bırakmışım gibi belirgin bir rahatlama ifadesi yayılmıştı yüzüme. "Ah, Kyndra. Ben de seni çok özlemişim. Ben iyiyim, teşekkür ederim sen nasılsın? Bugün biraz sinirli gördüm seni. Canın bir şeye mi sıkıldı acaba? İnsanları bu derece küçümsemene ne neden olmuş olabilir doğrusu çok merak ediyorum." Ben konuşmak için dudaklarımı araladığımda önüme konan bir bardak buzlu kola ile kelimelerin çıkmasını engellemiştim. Will garsonla konuşurken bardağı dudaklarıma götürmüş, bir kaç büyük sayılabilecek yudum almıştım. Bir yaz günü yapılabilecek en iyi şeylerden biri olmalıydı. Ah, düzeltiyorum. Listeye, eğer karşımda başkası oturuyor olsaydı girerdi.

Garson gider gitmez kıpkırmızı dudaklarımı yeniden aralamıştım. Düşünceli bir tavırla bakışlarımı Will'e dikmiş, mantıklı bir cevap düşünüyor gibi duruyordum. Sonunda gözlerim irice açılmıştı, yeni bir şeyler keşfetmiş gibi. Melodik bir sesle konuşuyordum, öyle ki kelimeleri seçemeyen biri olsa bambaşka anlamlar çıkarabilirdi. "Ne olabilir biliyor musun? Belki de ben gerçekten herkesin söylediği gibi bir sürtüğümdür." Öyleydim ve herkesin kabul ettiği bir şeydi bu. Karşımdaki çocuk başını nereye vurmuştu da bunu görmeyi reddediyordu acaba?

Ben kolamdan bir kaç yudum daha alırken Will söylediklerimi duymamazlıktan gelmiş, yeni bir soru koymuştu ortaya. Doğrusu boğazımdan geçen soğuk sıvıyı püskürtmemek için kendimi zor tutmuş, güçlükle yutkunmuştum. Bardağı tekrar masaya bırakırken şen kahkahalarım kulüpte yankılanmıştı. Bana dönen gözleri umursamıyordum. Neredeyse yaşaran gözlerimi onunkilere diktim. "İnsanların söylediği kadar sıkıcı biri değilsin." dedim samimi bir sesle. Onun sıkıcı olduğunu söyleyen yoktu elbette, özellikle de kızlar pek memnundu ondan. Yine de dürüst olmam gerekmiyordu, değil mi?

"Arch ile çıkmam bile bir hataydı." dedim onun cevap bekleyen bakışları üzerine. Bu cümlenin altında yatan anlam oldukça anlaşılırdı aslında. Ortada açık bir karşılaştırma vardı; Arch ve Will.

Karşımda oturan çocuğu rahatsız etme umuduyla söyleyebileceğim şeyleri geçirdim aklımdan. Onun önüne viskisini koyan hoş sayılabilecek garsona göz kırpmıştım mesela. Büyük bir ihtimalle kimin daha yakışıklı olduğunu umursamayacaktı, sadece maddi durumlarını kıyaslayacak ve anlam veremeyecekti. Ona yüz vermeyen kız, nasıl bir garsonla flört ederdi? Onu biraz daha sinirlendirebilmek umuduyla kızıl bir tutamı iki parmağım arasında sıkıştırdım ve garsonu izlemeye başladım. Arada bir "zevkle" alt dudağımı ısırıyor, bazen de sessizce iç çekiyordum. Artık o da bana bakıyordu, ilgimin farkındaydı. Peki onu böyle kullanmaktan nefret ediyor muydum? Tabii ki hayır. Bakışlarımı garsonun üzerinden çekmeden -hatta az önceki pozumu hiç bozmadan- konuşmaya başladım. "Biliyor musun, bence birilerine seninle çıkması için para vermelisin."

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
William T. Benetham
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
William T. Benetham


Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 21/07/10
Lakap : Will, Bill, Ted.

Şöhret
Puan: 11

Felaketin başlangıcı? Empty
MesajKonu: Geri: Felaketin başlangıcı?   Felaketin başlangıcı? Icon_minitimePaz Ağus. 08, 2010 9:44 pm

Akşamdan kalma olmanın getirdiği saçmalıklara henüz içmeye başladığım viski de eklenince tamamiyle delirmiştim açıkçası. En ufak bir kıvılcım alev almama yol açabilirdi, alev alırsam her yeri yakardım o ayrı bir konu tabii ki.

Kyndra'nın umursamaz ve iğneleyici konuşmalarını sineye çekmeye çalışmaktan sinirlerim harap olmuştu. Viski bardağını sıktıkça sıkıyor, camın elimin altında paramparça olmaması için dua ediyordum. Haftalar öncesinde sorduğum sorunun cevabını beklediğimi açıkça belli ettikten sonra Kyndra'nın suratında oluşan ifadeyi farketmemek imânsızdı. Hani neredeyse üzerime doğru püskürtecekti "diyet" kolasını. Ancak bardağı masaya koyduktan sonra attığı kahkaha açıkça gösteriyordu ki şaşkınlığı sadece anlık bir dürtünün yansıması olabilirdi. " İnsanların söylediği kadar sıkıcı biri değilsin. "
Teşekkür ettiğimi belirtircesine kafamı sallayıp bir yudum daha aldım viskimden. Sinir katsayım artıyor, cevabı bekliyordum. Ve artık cevaptan korkmuyor, adeta üzerine yürüyordum.

"Arch ile çıkmam bile bir hataydı." Arch hakkında konuştuğumuzu hatırlamıyordum. Aslında konuşmadığımıza emindim. Gözlerim inanmazlıkla dolmuş şekilde faltaşı misali açık halde Kyndra'ya dikilmişti. Ancak belli ki başka şeylerle meşguldü, az önce viskimi getiren çocuğa göz kırpmakla mesela. Dişerimi sıkıp viski bardağımla ilgilenmeye devam ettim. Ben ettim etmesine de Kyndra kışkırtıcı hareketlerle garsonu baştan çıkartma çabalarına devam ediyordu. Kendimi kontrol etmeye çalışıp derin nefesler almaya başladım. İşe yarıyor gibiydi.

"Biliyor musun, bence birilerine seninle çıkması için para vermelisin." Şaşkınlıktan dilim tutulmuştu adeta. Nasıl böyle bir şey söylemeye cüret edebilirdi? Söylemeyi bırakın, nasıl düşünebilirdi? Bana, bir Beneth- Hayır, ben bir Benetham değildim. En azından manevi anlamda, onlar hiç bir zaman benim ailem olmamıştı. Biyolojik çocukları olabilirdim, evet ama azla gerçekten çocuklarıymışım gibi davrandıklarını hatırlamıyorum. Sinir tepeden tırnağa bedenimi titretmeye başlamış, elim zangır zangır titreyen viski bardağını daha sıkı kavramak zorunda kalmıştı. Kendimi zor kontrol ederek konuşmaya başladım " Bence bir doktora görünmelisin Kyndra, tanıdığım iyi bir terapist var. Numarasını verebilirim. Sanırım küstahlık sende hastalık halini almış, " Beni dinlememezlikten gelmesi sonunda çileden çıkmama yol açmıştı. Elimdeki viski bardağını yere atıp paramparça ederek bağırmaya başladım " SEN KENDİNİ NE ZANNEDİYORSUN!? SÜRTÜK TAVIRLARIN BANA SÖKER Mİ ZANNEDİYORSUN HA? " Sakinleşmeye çalışıp yerime oturdum. Bardaki insanlar korku dolu bakışlarla bana bakıyordu, sanki cinnet geçirip buradaki herkesi katledebilirmişim gibi... Kafamı bardaki insanlardan Kyndra'ya çevirip tepkisini ölçmeye çalıştım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aura Kyndra Bianchett
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Aura Kyndra Bianchett


Mesaj Sayısı : 147
Kayıt tarihi : 23/07/10

Şöhret
Puan: yok

Felaketin başlangıcı? Empty
MesajKonu: Geri: Felaketin başlangıcı?   Felaketin başlangıcı? Icon_minitimePaz Ağus. 08, 2010 10:16 pm

"Bence bir doktora görünmelisin Kyndra, tanıdığım iyi bir terapist var. Numarasını verebilirim. Sanırım küstahlık sende hastalık halini almış" Bu sözler üzerine bir cevap verme ya da en azından göz ucuyla bakış atma zahmetinde bile bulunmamıştım. Basit bir hı-hı ile onu duyduğumu ancak dinlemediğimi belirttikten sonra, işittiğim gürültüyle sakince başımı ona çevirdim. Reflekslerimin yavaş olması çok dramatik bir etki yaratmıştı. "Dramatik" doğru kelime mi emin değilim gerçi.

İki parmağımın arasındaki kızıl tutamın kayıp kurtulmasına izin vermiş, senin böyle saldırgan bir herif olduğunu biliyordum zaten bakışları atıyordum Will'e. O esnada elinde süpürgeyle masamıza yaklaşan garson, az önceki gürültüyü takip eden saldırgan kelimelerle vazgeçmiş ve olduğu yerde donup kalmıştı. "SEN KENDİNİ NE ZANNEDİYORSUN!? SÜRTÜK TAVIRLARIN BANA SÖKER Mİ ZANNEDİYORSUN HA?" Hala sinirli değildim. Belki de insanları daha da delirten özelliğim buydu. Onlar ne yaparsa yapsın umursamıyor, hatta daha da üzerlerine gidiyordum.

Ağır hareketlerle kolamdan bir kaç yudum aldıktan sonra elimdeki bardağı masaya bırakmadan konuşmaya başladım. "Bir bakalım..." Bardaktaki son yudumları da bitirdikten sonra, erimiş ancak tam suya dönüşmemiş buzlardan birini iki dudağım arasına sıkıştırdım. Bir süre Will'e aynı "sürtük tavırlarımı" takındıktan sonra buzu ağzımın içine kaydırdım. Zaten küçük olduğu için kolaylıkla yutmuştum. Derin bir nefes alarak konuşmaya devam ettim. "Bu tavırlarım sana sökerse, kendimi seninle aynı yatakta bulurum. Bunun olmasını isteseydim, çoktan gerçekleşmiş olurdu." Evet, bu tür şeyler ben istersem olurdu ve hep öyle olacaktı.

Bir şeyler olmuyormuş gibi saçlarımın uçlarındaki kırıkları, siyah ojeyle boyanmış tırnaklarımı inceliyor olmam etraftakilere tuhaf gelmişti. Yüz ifadelerinden rahatlıkla okunuyordu, belki de "genç bir hanımın" işittiği hakaretleri bu kadar kolay sindirmesi tuhaf gelmişti onlara. Ah, haydi ama! Burası New York'tu.

Ayağa kalkıp Will'e yaklaştım. Topuklu ayakkabılarla onun boyuna ancak yetişebiliyordum. Sıcak nefesi hızla yüzüme çarparken gözlerimi önce dudaklarına, sonra gözlerine diktim. Amacım neydi, bilemiyorum. Ama onu tahrik etmek ve sonra tek başına bırakmak istiyordum. Yakasından sıkıca kavramış, yavaşça kendime çekmiştim. İyice yaklaştım kulağına, nefesimin tenine çarpması için çok uğraşmama gerek yoktu. Öyle ki teninin sıcaklığını bile hissedebiliyordum. "Sen, William Benetham. Asla bana sahip olamayacaksın." Ve boynuna küçük bir öpücük kondurduktan sonra yakalarını bırakmış, aramızdaki mesafeyi biraz açarak donmuş yüz hatlarına bakmıştım kısa bir süre. Sonunda tamamen uzaklaştığımda ahşap sandalyeye oturmak yerine boş masaya yaslanmıştım.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
William T. Benetham
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
William T. Benetham


Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 21/07/10
Lakap : Will, Bill, Ted.

Şöhret
Puan: 11

Felaketin başlangıcı? Empty
MesajKonu: Geri: Felaketin başlangıcı?   Felaketin başlangıcı? Icon_minitimePtsi Ağus. 09, 2010 9:25 pm

Ortalığı dağıtmama, avazım çıktığı kadar bağırmama rağmen umursamamaya devam ediyordu. Bu beni iyice çileden çıkarmıştı. Sinirlendiğim zamanlarda olduğu gibi dişlerimi gıcırdatmaya başlamıştım. Yere fırlattığım bardağın parçalarını temizleyen garsonun korku dolu bakışlarıyla beni süzmesine bile dayanamayıp sert bir bakış attım. Öte yandan Kyndra elindeki kolasından bir kaç yudum daha alıp elindeki bardağı bile bırakmaya gerek görmeyerek "konuşmasına" başladı "Bir bakalım..." Ardından kolasını uyuşuk tavırlarla bitirip aklınca beni tahrik etmeye çalışarak buzlardan birisini ağzına alıp kısa süre tuttuktan sonra yuttu. Tahrik olmuş muydum? Hayır, ancak tavırları kafayı yememe neden olacaktı.

"Bu tavırlarım sana sökerse, kendimi seninle aynı yatakta bulurum. Bunun olmasını isteseydim, çoktan gerçekleşmiş olurdu." ? Kahkaha atmamak için kendimi zor tutmuştum. Eğer ben istemeseydim benimle şu anda konuşamazdı bile. Kendini neden bu kadar büyük görüyordu ki? Açıkçası ona olan duygularımı gerçekten değiştirmeyi başarmıştı. Yaklaşık yarım saat öncesine kadar bu kıza aşıktım, şimdi mi? Öldürmemek için kendimi zor tutuyordum.

Ben kendimi kontrol etmeye çalışırken Kyndra saçlarıyla ve tırnaklarıyla ilgileniyordu. Ayağa kalkıp yanıma geldi. Boyunun bu kadar uzun olduğunu bilmiyordum. Ah, tabii topuklu ayakkabılar... Yanıma gelip beni tahrik etmek için her yöntemi kullanarak fısıldadı "Sen, William Benetham. Asla bana sahip olamayacaksın." Gözlerimi kapatıp kendime hakim olmaya, şu anda onu kollarından tutup dudaklarına yapışmamaya gayret ediyordum. Bu sözleri söyledikten sonra gidip masaya yaslandı. Suratında ise anlamını çözemediğim bir ifade vardı. Artık kendimi kontrol edip sinirimi yatıştırmaktan yorulup ona yaklaştım ve kollarını sıkı sıkı, canını yakabileceğim kadar sıkı bir şekilde sıktım. Dişlerimin arasından fısıldarken aldığım zevk beklediğiminde ötesindeydi. " Aura Bianchett, ben istemeseydim şu anda nefes bile alamıyor olurdun ki yakında alamayacaksın. " Gereğinden fazla yüksek fısıldadığım bu sözler, barda bulunan yeterli sayıda ki insan tarafından duyulmuştu. Kyndra'yı kollarından tutup masaya fırlattığımda masayla beraber yere kapaklandı. Cüzdanımdan hasarı kapatacak paradan fazlasını çıkartıp yere fırlattıktan sonra arkama bile bakmadan kapıya yürüdüm. Kapıya vardığımda arkamı dönüp suratımda haşin bir ifadeyle son kez konuştum " Artık ölüsün Kyndra, tebrik ederim. Benim için yoksun artık. "
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aura Kyndra Bianchett
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Aura Kyndra Bianchett


Mesaj Sayısı : 147
Kayıt tarihi : 23/07/10

Şöhret
Puan: yok

Felaketin başlangıcı? Empty
MesajKonu: Geri: Felaketin başlangıcı?   Felaketin başlangıcı? Icon_minitimePtsi Ağus. 09, 2010 10:43 pm

Kollarıma yapışmasıyla, dudaklarımın arasından acı dolu bir inilti çıkıvermişti. Sert bir hareketle kendimi geri çekmeye çalışmıştım, olmamıştı. Kurtulamamıştım elinden. Hala çaresizce çırpınıyor, bir boşluğunu yakalayıp en azından tek kolumu ondan kurtarmaya bakıyordum. Savurduğu tehdit, ben hariç bardaki herkesi dondurmuştu. Hatta duyanlar, duymayanlara aktarıyordu. Bakışlarımı bir an bile Will'in gözlerinden çekmedim. Meydan okurcasına bakıyordum inatla. Ne büyük hata ama! Göz açıp kapayıncaya kadar bedenimi kendine doğru çekmiş, hızlı bir hareketle de geri itmişti. Masaya çarpıp onu da beraberimde yere düşürmüştüm. Çarptığım dirseğim ya da kızarmış kollarım değildi umrumda olan, böyle bir aşağılanmadan sonra nasıl insan içine çıkacağımdı. Ah, Tanrım! Keşke hemen ölseydim!

Bir elimi dirseğime yerleştirmiş, yavaşça ovuştururken tekrar Will'in sesini duydum. "Artık ölüsün Kyndra, tebrik ederim. Benim için yoksun artık." Ne yani, bu sözlerin beni incitmiş olması mı gerekiyordu? Ucuz bir dram filminden alınmış basit bir replik gibiydi daha çok. Ayağa kalkarken, sağ bacağımın biraz sızlaması üzerine tekrar yere oturmuştum. Will'e inat flört ettiğim garson ancak şimdi gelebiliyordu işte. Beni kolumdan kavradı. Başımı ona doğru çevirmeden sert bir hareketle kolumu çektim, tıpkı az önce yaptığım gibi. Tek fark, çocuğun titreyen elleri arasından kolaylıkla sıyrılabilmem olmuştu. Kalkacak gücü bulana kadar sadece yerde oturdum ve gözyaşlarımı tutmaya çalıştım. Ayağa kalktığımda ise yavaş adımlarla terk etmiştim kulübü. Kapı ardımdan kapanırken, geride bıraktığım insanlardan bir uğultu yükselmişti. Korkaklar, bir tanesi bile ağzını açmamıştı!

Ana caddede yürüyordum yavaş adımlarla, hatta neredeyse sendeleyerek. Bütün bu korna sesleri ilk defa bu kadar yüksek sesliydi sanki. Gökyüzü ilk defa bu kadar parlaktı. Kaslarım ağrımaya, uyuşmaya başlamışlardı. Sanki bütün duyularımı iş görmez hale getirmek için anlaşmışlardı. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda, bir binaya çıkan merdivenlerin alttaki basamağına oturdum çaresizlikle. Dirseklerimi dizlerime dayamış, başımı ellerimin arasına almıştım. Parmaklarımı saçlarımın arasına daldırmıştım, baş ağrımın geçmesini sağlayacakmış gibi sıkıyordum. Ve elbette ki, işe yaramıyordu. Başımı kaldırdığımda karşı kaldırımda mavi şapkalı bir silüet gördüm. Gözlerimi biraz daha kıstım beni izleyen kişinin kim olduğunu anlamak istercesine, olmamıştı. Öyle ki netliği iyice bozulmuş gibi gelmişti bana. Hem, beni takip ediyor olamazdı değil mi? Sadece paranoyak davranıyordum. Üstelik insanlar bana her zaman bakardı. Nasıl göründüğümün bir önemi yoktu, hep ilgi odağıydım.

Kendi kendime uydurduğum bu hikayeye fazlasıyla inanmıştım. Ayağa kalktım ve tekrar yürümeye başladım. Kaç dakika yürüdüğümü bilmiyorum. Köşedeki vitrinlerden birinden yansıyan mavi şapkayı görmeseydim, bir taksi çevirip eve gidecektim. Aslında şimdi yapmam daha mantıklı olurdu ama korkmuştum. Beni evime kadar takip etme olasılığı olabilir miydi? Tek başıma bir binada olmaktansa insan içinde olmak daha güvenli gelmişti bana. Adımlarımı hızlandırmamıştım. Ta ki şapkalı kişi bana iyice yaklaşıp bileğimi kavramaya çalışana kadar. O zaman panik olmuştum. Hiç düşünmeden caddenin ortasına atladım, beni izleyemeyeceğini umarak. Neredeyse ezilme tehlikesi geçiriyordum, ancak caddenin karşısına tek parça halinde geçebilmiştim.

Az önce yürüdüğüm tarafa bakmaya korkuyordum, ya da arkama. Tek yaptığım şey sadece ilerlemekti. Beni gizleyecek kalabalık azaldığında, umutsuzlukla çöp kokulu dar bir sokağa girmiştim. İki bina arasında sıkışmış karanlık bir sokaktı bu. Çöp tenekelerinden, kiremit duvarlardan ve yangın merdivenlerinden başka bir şey yoktu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Buraya girdiğimi görmüş müydü? Belki de bırakıp gitmişti. "Avına" devam etmesi için bir neden var mıydı? Sanırım hayır. Artık peşimde olduğunu biliyordum zaten, muhtemelen pes etmişti. Sokağın bir ucundaki tel örgüye baktım. Pekala, demek burayı bir kestirme olarak da kullanamayacaktım. Bu yüzden geri döndüm, ve girdiğim uca doğru yürümeye başladım.

Tam ana caddeye tekrar çıkmıştım ki, biri beni bileğimden kavradı ve kendi ayaklarımla gittiğim boş sokağa doğru çekti. "Hayır! Bırak beni!" Haykırışlarım şüphesiz korna sesleri arasında kaybolmuştu. Tıpkı mavi şapkalının beni duvara çarptığında dudaklarımdan çıkan korku dolu çığlık gibi. Her saniyede sokağın daha ilerisine götürüyordu beni. Her hamlesinde kendimi tel örgüye daha yakın buluyordum. Ve sonunda, beni tel örgüye yapıştırmıştı sert bir hareketle. Koluyla boğazıma bastırıyordu. Ağzımı bilerek kapatmıyor gibi bir hali vardı, sanki her gün etrafımda dolaşan arkadaşlarımın beni umursamadığını gösteriyordu. Tıpkı bardakiler gibi.

Kapalı gözlerimi açtığımda, yine de göremiyordum. Dolan yaşlar engel oluyordu katilimi görmeme. Sadece renkli bir kaç leke vardı. Sonunda kolunu boğazımdan çektiğinde, kuvvetsiz bedenim sertçe zemine çarpmıştı. Ellerimi yere koymuş kalkmaya çalışıyorken, karnıma aldığım bir darbe ile tekrar yığılmıştım. Ne olduğunu anlamam biraz uzun sürmüştü. Beyaz elbisemdeki kan lekeleri gittikçe genişliyordu. Sağ omzum üzerinde uzanıyorken, ağırlığımı geriye vermiştim. Sırt üstü yatıyordum artık yerde. Gözlerim kapalıydı ancak aldığım her nefeste göğsümün hiç olmadığı kadar inip çıkması beni ele veriyordu. Yaşıyordum, hala. Mavi şapkalı sabırlı görünüyordu. Hayal meyal yanıma diz çöktüğünü görebilmiştim. Ardından bir bıçak darbesi daha. Bu sefer kalbime daha yakındı, hatta belki de tam üzeriydi. Bilemiyorum. Saçlarımda hissettiğim parmaklarla gözlerimi araladım, ancak başımı çevirmeyi başaramadım. Onu bile yapamayacak kadar bitkindim. Düşünmek, elimden gelen tek şey sayılırdı ve o bile yarım yamalaktı. Katilim saçımı mı okşuyordu? Evet, yaptığı şeyin bu olduğundan emindim.

Üzerime atılan mavi bir şapkayı görmüştüm en son. Ardından New York trafiğinin gürültüsü duyulamaz hale gelmişti. Gökyüzü ilk önce kör edecek derecede parlaktı, ardından griye döndü. Ve son olarak da siyaha. Bir süre daha bilincimi korumuş olmalıyım. Nereden geldiğini bilmediğim bir sesti son duyduğum. "Ne dilediğine dikkat et, Aura." Aslında iflas etmekte olan zihnimin bana oynadığı son oyun olabilirdi bu, ya da belki de...




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
William T. Benetham
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
William T. Benetham


Mesaj Sayısı : 96
Kayıt tarihi : 21/07/10
Lakap : Will, Bill, Ted.

Şöhret
Puan: 11

Felaketin başlangıcı? Empty
MesajKonu: Geri: Felaketin başlangıcı?   Felaketin başlangıcı? Icon_minitimeSalı Ağus. 10, 2010 9:22 am

Kapıdan çıkarken geriye dönüp dağılmış barın ortasındaki bedene baktım. Yerde hareketsiz duruyordu. Muhtemelen incilen gururunu onarmaya çalışmakla meşguldü. Ne yapacağımı, içinde bulunduğum ruh halinden nasıl kurtulacağımı düşünmek istemiyordum. Aksine şu anki ruh halim benim ilacımdı. Layığımı bulmuştum, kalbim paramparça olmuştu ve acı çekiyordum. Barın karşısındaki yola geçip taksi beklemeye başladım. Bir yandan da konuşacak birilerini bulmaya can atıyordum. Beni yargılamadan dinleyecek birisine kısacası bir yabancıya ihtiyacım vardı. Taksi geldiğinde elimi cebime atmış, telefonumu arıyordum. Daha sonra cebimde telefon olmadığını, telefonumu barda devirdiğim masanın üzerinde unuttuğumu hatırladım. Taksiye beklemesini söyleyip hızlı adımlarla bara doğru ilerlerken Kyndra'nın ara sokaklardan birisine saptığını gördüm. Normalde peşinden giderdim ama şu anda onu görmeme gerekliydi. Sinirlerime hakim olamayıp ona daha fazla zarar verebilirdim. Yolun ortasında durup düşündüğümü farkedince hafifçe silkiip düşüncelerimden sıyrıldım ve bara girdim.

Tekrar geldiğimi gören garson peşinden atlı süvari birliği koşuyormuş gibi barın arkasında gözden kaboldu. Henüz temizlemeye başladığı "enkaz" çok da kötü görünmüyordu. Tabii yere fırlattığım paralar çoktan alınmıştı. Telefonumu yerden alıp cebime attım ve bara gidip tekila istedim. Gelen tekilayı çabucak mideme indirdikten sonra zaten zorlanan beynim tamamen durmuş gibiydi. Günlük alkol limitimi aşmıştım. Dolayısıyla hareketlerim ve düşüncelerim çok zıttı.

Bardan çıkıp taksinin beni beklediği yere gitmek yerine, bara girmeden önce Kyndra'nın girdiğini gördüğüm ara sokağa saptım. Sokağın derinliklerine doğru ilerlerken bilincim bana oyun oynuyor, sürekli reset atan bir bilgisayar gibi açılıp kapanıyordu. İleride, sokağın sonundaki tel örgülerin önünde yatan sarhoşun neden Kyndra'nın elbiselerii gidiğini veya neden kalbinin üzerinde bir bıçakla kanlar içerisinde yerde yattığını anlayamamıştım. Gözlerimi kısıp etrafa baktıkça görüşüm netleşiyor, alkolün etkisi yavaş yavaş hafifliyordu. Sonunda yerde yatanın Kyndra olduğunu anladığımda kendimden çıkmasını hiç bekleyemeyeceğim tizlikte bir çığlıkla kendimi onun yanına atıp canını acıtmamaya çalışarak bıcağı kalbinden çektim. Üzerinde katilin parmak izleri olduğunu, ancak artık benim parmak izlerimle onunkilerin silindiğini nereden bilebilirdim ki. Kanamasını durdurmak için bir elimle göğsüne tampon yaparken diğer elimle telefonumu çıkartıp 911'i tuşlayıp yardım istedim. Nerede olduğumu sorduklarında ise sadece " Burada, tel örgünün hemen yanında! " diyebildim. Kyndra, kollarımın arasında yavaş yavaş ölürken ben onun kanıyla adeta yıkanmış halde gözlerimde yaşlarla yerde oturuyordum. Yanımda öldürüldüğü bıçak hemen önünde kanlı parmak izlerimin bulaştığı telefonum ve Kyndra... Çığlığımı duyup sokağa dalan insanların meraklı bakışları altında sağlık ekiplerinin Kyndra'nın cansız bedenini siyah bir ceset torbasına koymadan önce nabzını kontrol edip kendi aralarında fısıldaşarak " Ölmüş... " dediklerini hayal meyal duyabildim. Ağzımdan çıkan son acı dolu iniltiyle gözlerim karardı ve boşluğa düştüm.

Rp out: Bu rp sorgulanırken William Theodore Benetham'ın ifadesi olacak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Chloe Cwonsin
Okul Müdiresi
Chloe Cwonsin


Mesaj Sayısı : 26
Kayıt tarihi : 08/08/10

Şöhret
Puan: 45486465

Felaketin başlangıcı? Empty
MesajKonu: Geri: Felaketin başlangıcı?   Felaketin başlangıcı? Icon_minitimeSalı Ağus. 10, 2010 1:38 pm

Puanlandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Felaketin başlangıcı?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Manhattan :: Harrison Street Club-
Buraya geçin: