Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Bekaret Meselesi

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Symphony Calista Boleyn
Constance Billard IV.Sınıf, Admin
Constance Billard IV.Sınıf, Admin
Symphony Calista Boleyn


Mesaj Sayısı : 438
Kayıt tarihi : 17/07/10

Şöhret
Puan: 20

Bekaret Meselesi Empty
MesajKonu: Bekaret Meselesi   Bekaret Meselesi Icon_minitimePaz Ağus. 08, 2010 12:54 am

Bekaret Meselesi Ana13 & Bekaret Meselesi 350t4z7
Symphony Calista Boleyn & Russell Williams
Namuslu kızımız için bekaretini kaybetme vakti geldi değil mi?!



'' Du, du hast, du hast mich...'' Ağzında Rammstein'in sözleri, aklında Russell... Şarkı söylemeyi pek sevmezdi ama konu çirkef heriflerine gelince bu işi iyi beceriyordu. Evet o çirkef herifler terimini Rammstein için kullanıyordu ve sanırım sosyallik bakımından tek tutkusu da oydu. Aynanın karşısına geçmiş; üzerindeki lacivert, kısa elbiseyi ve kendini seyrediyordu. Elbisenin vücuduna tam oturduğu söylenebilirdi. Her ne kadar güzelliğiyle böbürlenmeyi sevmeyen biri olsada, bu kez gerçekten kendini çekici bulmuştu. Siyah topuklusu onu normal boyundan biraz daha uzun göstermeye yetiyordu. Ve işte o, tüm ihtişamıyla sevgilisinin kendisi hakkında neler düşüneceğini merak ediyordu. Sarı saçları her zamanki gibi dalgalı dalgalıydı ve güneş gibi ışıldıyordu. Dudağına aşırıya kaçmadan sürdüğü pembe şeffaf parlatıcısıyla aynada kendine son bir kez bakıp; kahvaltıya indi.

Caityln; Ladbroc'un dağınık saçlarını düzeltmek için çabalıyordu ve Ladbroc'un kendisini kurtarması için yalvaran bakışlarla Symphony'ye bakması görülmeye değerdi. Symphony'nin gözüne bir an için Ladbroc gerçekten yakışıklı görünmüştü. Saçmalıyorum... Kahvaltıda her zamanki gibi; Caityln'in marifetli ellerinden dökülen leziz yiyecekler göz dolduruyordu. Evde onca hizmetçi ve aşçı vardı; ama Caityln gerçekten çalışmaktan usanmayan bir kadın olduğunu belli ediyordu. Symphony'ninin onun öz kızı olmadığı Sym'in yaptığı her işten belli oluyordu! Tadına varabilmek için portakal suyunu yavaş yavaş yudumladı ve kahvaltısını bitirdikten sonra Caityln'le evden çıktılar. Gidecekleri yerler aynı yol üzerindeydi. Annesi Gievonni Şirketleri'nin sahibiydi ve holdingi yönetiyordu. Bu Symphony'nin Manhattan'daki saygınlığını arttırmaya fazlasıyla yetiyordu. Bahçeden geçip, park yerinde duran limuzine bindiler.

Symphony, Russell'la buluşacağı otelin kapısına geldiğinde Caityln ona kısa da olsa sevgilisiyle arasında olması gereken cinsellik olayları için tavsiye verdi. Tanrı aşkına ne kadar da utanç vericiydi. Anne ve kızın cinsellik hakkında sohbetleri. Oldu olacak bir de bu kişi üvey anneniz ise! Bekaretini hala kaybetmemişti. Mahremiyeti her şeyiydi tabiiki. Russell, Symphony'nin cinsellik konusunda neler hissettiğini biliyordu ve birleşme için onu zorlamıyordı. Symphony için Russell'ın uyumlu olması büyük şanstı. Bu zamanlarda Manhattan'daki her erkeğin tavan yapmış hormonları Symphony'nin kendini güvende hissetmemesine sebep oluyordu ve bu yüzden hem arkadaşlık hem de partnerlik konusunda kime güveneceğini şaşırmıştı. Russell'la daha önce hiç seks deneyimini yaşamamıştı. Aslına bakılırsa kimseyle yaşamamıştı. Sadece bir iki öpücük ve elleşme. Önceki sevgililerinin buna dayanabilmesi için sabırlarının yüksek olması gerekiyorduya. Kim bilir belki Russell da ondan sıkılmıştı! Azmış arzularını dindirmek için striptiz barlarında veya orada burada sürtüklerle duvardan duvara savruluyordu. Bu düşünceler içini karartmıştı ve Russell'dan uzaklaşmamak için annesinin sözlerini yarıda kesti. '' Ah pekala anne. İçeri giriyorum. İşinde başarılar.'' Kısa bir cümle telaffuz ettikten sonra annesini öptü ve lobiye girdi.

Sıcak havadan serinletici salona girdiğinde bir an hava değişiminden dolayı başı ağrıyor gibi oldu. Kahverengi ve kremle bezenmiş, iyi giyimli insanların ortalıkta dolaştığı salonu aşarak Russell'ı bulmaya çalıştı. Ve biricik sevgilisi işte oradaydı. Yüzünde gülümsemeyle deri koltuklara yayılmış, gözleri Symphony'yi arıyordu. Symphony mavisiyle ortada belirdiğinde ise yerinden kalktı ve ona sarıldı. Symphony içten diye düşündüğü bu karşılamaya daha sıcak bir karşılık verdi ve onu dudaklarından öptü. Russell'ın etrafında onca güzel kız varken Symphony gibi birine bakması şaşırtıcıydı. Belki de arkasından iş çeviriyordu. Ah tanrım bugün ne kadar da karamsar düşüncelere kapılmıştı. Yapma Sym, kendini acındırmayı kes! Ve aynı düşünceler içinde boğulmaktan da kurtul.

Russell'la bir haftadır görüşemiyordu. Buna ne onun okulu ne de Sym'in okulu izin veriyordu. Bu yoğunluktan sıkıldığından dolayı annesinin İngiltere'ye yaptığı iş gezisine katıldı. Böylelikle tatili üç gün daha uzadı ve Sym sevgilisinden on gün mahrum kaldı. Ama şimdi buradaydı ve ne yapmaları gerekiyorsa ya da ne yapmak istiyorlarsa uyumlu davranacaktı. '' Sevgilim, seni çok özledim. Ben yokken neler yaptın bakalım?'' Tanıdık olduğu yüze bakıyordu ve tüm benliğiyle o yüzün içinde, o bedenin içinde kaybolmayı istiyordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Russell Williams
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Russell Williams


Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 15/08/10

Şöhret
Puan: 4

Bekaret Meselesi Empty
MesajKonu: Geri: Bekaret Meselesi   Bekaret Meselesi Icon_minitimePtsi Ağus. 16, 2010 12:59 pm

"On gün... On koca gün, sencede çok uzun değil mi?" diye soruyordu kardeşine koltukta sırt üstü uzanmış kollarının başının altında kenetlemiş yatıyorken. "Tamam belki aşık değilim de..." diye sözlerine devam ederken kardeşinin çıkardığı hıh sesiyle kafasını kaldırarak sert bir micazla ona bakıp "Ne?" demişti kollarını açarak Russ. Kardeşinin kitabı üzerinden gözlerini devirdiğini görünce "Tamam pekala hoşlanıyorum diyelim." dediğinde dik bakışlarına maruz kalınca yerinden fırlamıştı Russ "Senle de bir şey konuşulmuyor, göm kendini yeniden kitabına." deyip hırsla odasına gidip kapıyı çarpmıştı. Ne yani seviyor muydu Sid'e göre Symphony'yi? O kadar yoğun duygusu yoktu ki Russ'ın ya da belki de vardı kendine bile itiraf edemediği. Bunları düşünerek odada volta atarken duvardaki saat dikkatini çekmiş ve bir anda olduğu yerde durarak ne yapacağını bilemez halde birkaç saniye durduktan sonra hemen sütündekileri çıkarmaya başlamış ve kendini ılık suyun altına bırakmıştı. Daha sabah duş aldığını hatırlayınca kahvaltıdan sonra tekrar duş almanın gereksizliğini hatırlayıp aptallığına yanarken beline bir havlu sararak çıkmıştı duştan. aceleyle dolabının oraya gitmiş üstüne kareli dar kesim bir gömlek geçirmiş altınada bir kot giymişti. Saçlarını öylesine şöyle bir kuruttuktan sonra dağınık halini biraz düzene sokmuştu Russ. Parfümünden de sıktıktan sonra beş dakika içinde hazır olmuştu ve ayakkabılarını giyip çıkmıştı evden ikizine hiçbir şey demeden.

Otele vardığında lobideki deri koltuklardan birine kurulmuştu Russ. Geç kalmadığına şükrederek kapıdan girenleri izliyordu. On gün diye düşündü yeniden, ne olursa olsun uzun bir süreydi ve Sym'i özlemişti Russ. Evet kabul ediyordu özlemişti Sym'i, yani sonuçta onun sevgilisiydi değil mi? Belki de bugün bir ilk gerçekleşirdi, belki de Sym artık isterdi onunla birlikte olmayı. Russ üstüne gitmiyordu epk bu konunun ama onunla birlikte olunca gerçekten onu benimseyebilirmiş gibi geliyordu, duygularını hatırlayacaktı belki de.. Belki de aşkı tadacaktı. Şimdiye kadar hiçbir kadının dudaklarında ve teninde bulamamıştı o duyguyu. Aramıyor değildi, bulamıyordu. Kimseye o istekle anlatılan o delice arzuyla bakamıyordu, kimsenin yanında heyecanlanmıyordu ya da kalbini hissetmiyordu.Yine de Sym'e bu zorlamayı yapmayacaktı. İsteklerini dile getirirdi sadece ama illa diye de tutturmayacaktı. Çenesini eline yaslamış bir şekilde düşünüyordu ki bunları Sym'i görmüştü..

Onu gördüğü anda yerinden kalkan Russell ona da doğru ağır birkaç adım atarak sonunda ona ulaşmış ve gülümseyerek sarılmıştı sımsıkı. Sym ondan biraz daha cüretkar davranıp onu öpmüştü dudaklarından, o sırada Russ "Belki.." diye düşündü kendi kendine.'' Sevgilim, seni çok özledim. Ben yokken neler yaptın bakalım?'' demişti Sym sevgiyle ama sesindeki sorgulayıcı tını fark ediliyordu. Yuvarlak bir cevap vereceği kesindi Russ'ın, kötü bir şey yaptığından değil sadece konuyu uzatmak istemiyor gibiydi. Sym'i aldatmamıştı, düşüncesi bile pek geçmemişti; sadece birkaç ters işe burnunu sokmuştu yine. Düşünür bir tavırla yüzünü buluşturup gözlerini tavana dikti kısa bir an ve sonra bakışlarını ona doğru çevirirken "Seni özlemek dışında bir de Sid'le uğraştım her geçen gün daha da boğucu oluyor benim için." deyip gözlerini devirdi. "Her neyse, asıl gezen sendin. Beni buralarda bırakıp gittiğin Londra'larda neler yaptığının hesabını ayrıca sorucam." deyip sinsi sinsi gülümsemişti, pek duraksamadan etrafına bakarak "Ama önce şu kalabalıktan kurtulalım.." deyip elini kavrayıp "Gel bakalım." deyip çekiştirerek asansörlere götürdü. Sym'in karşı koymayışı onu sevindirmişti. Gözünü dikmiş ona bakarken Russell'dan beklenmyecek bir incelikle konuşmaya başlamıştı bir anda, söylediği sözler ise hiç ona göre değildi; "Seni çok özlemişim." diyerek dudağına küçük bir öpücük konduracakken asansörün kapıları açılmış ve gelmeleri gerek kata gelmişlerdi. Asansörden ilk inen Sym olmuş Russ ise onun ğeşine düşmüştü. Aralarında oluşan bir kaç admı hızla aşan Russ Sym'i belinden yakalayıp yanlamasına doğru kendine çekerken başından öpmüştü.

Odaya vardıklarında odanın tam da istendiği gibi hazırlanmış olduğunu görünce müdürü tebrik etmeyi unutmamayı aklının bir köşesine yerleştirdikten sonra hazırlanmış olan şampanya şişesine doğru ilerledi ve şişeyi sallamaya başlayarak "On günün üstüne bir kutlama gerekir." dedikten sonra koruma halkasını çıkardığı mantarı tüm gücüyle fırlatınca boşalan köpüğe aldırmadan kadehin birini eline alıp doldurdu ve Sym'e verdi. Kendi kadehini de doldurunca kadehini havai bir şekilde kaldırarak "Sana.." dedi iltifatkar bir sesle. Bugün çok mu kibardı ne? Şampanyadan bir yudum aldıktan sonra ağır adımlarla Sym'in yanına giden Russ boşta olan elini tutarak küçük bir öpücük kondurduktan sonra yüzünü Sym'inkine yaklaştırarak onu uzun uzun öpmeye başlamıştı. Elindeki kadehi sehpaya koyarken ayırdığında dudaklarını kollarıyla belini sarıp gözlerinin içine bakarak "Beklemek istediğini anlıyorum ama aşkım ben senin tamamen benim olmanı istiyorum. Çok mu şey istiyorum? " deyip soru sorar bir şekilde gözlerini Sym'inkilere dikti ve "Beni sevdiğine göre bana güvenmiyor musun hala?" diyerek biraz daha üzerine gitmişti konunun.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Symphony Calista Boleyn
Constance Billard IV.Sınıf, Admin
Constance Billard IV.Sınıf, Admin
Symphony Calista Boleyn


Mesaj Sayısı : 438
Kayıt tarihi : 17/07/10

Şöhret
Puan: 20

Bekaret Meselesi Empty
MesajKonu: Geri: Bekaret Meselesi   Bekaret Meselesi Icon_minitimePtsi Ağus. 16, 2010 9:07 pm

Russell'ın o yokken gizli saklı şeyler yapmadığına güveniyordu. Ama içindeki kıskanç kadına engel olamıyordu. Bu yüzden sorusuna biraz da şüpheci bir tını eklemişti. "Seni özlemek dışında bir de Sid'le uğraştım her geçen gün daha da boğucu oluyor benim için. Her neyse, asıl gezen sendin. Beni buralarda bırakıp gittiğin Londra'larda neler yaptığının hesabını ayrıca sorucam. Ama önce şu kalabalıktan kurtulalım.." Sid'le uğraştığını belirten sözlerine gülmeden edemedi Sym. Sid'i severdi; fakat fazla samimi değillerdi. Sonuçta Sid derslerle kafayı bozmuş bir kişiydi ve Sym onun yanında takıldığında Sid'leşmeye başlamaktan korkuyordu. Cidden! Russell'ın Sym'in tatilde neler yaptığını bilmek istediğine yönelik soruları Sym'i endişelendirmemişti. Sonuçta yanlış olacak hiçbir şey yapmamıştı. Tam cevabını vermek için ağzını açmıştıki; Russell'ın elini sıkıca kavrayıp kendine çekmesiyle karşılaştı. Sym ilk önce kendisini öpeceğini sanmıştı; ama Russ onu takip etmesini istiyordu. Kısa yürüyüşün ardından asansöre varmışlardı ve Sym, Russ'ın kendisine sık sık tekrarladığı sözle karşılaştı. "Seni çok özlemişim." Ve ardından gelen ipeğimsi öpücük... Bu anı tam yaşadıkları söylenemezdi. O anda lanet olası asansör açılmıştı ve bu sefer Sym kendini ileri atmıştı. Asansörden hemen çıkma fikrinin neden iyi geldiğine emin değildi. Öpülmekten korkuyor muydu? Tanrı aşkına ne kadar da salak bir kızdı bu böyle. Onca ergen kızın istediği hayallere sahipti ve bunlar olduğu halde kendini rahatsız hissediyordu. Belki de psikolojik sorunları vardı?

Russ'ı kendine doğru çekiştiriyordu hafif kahkahaların eşliğinde. Derken Russ aralarındaki adımları aşarak Sym'i belinden tutmuş ve kendine yakınlaştırmıştı. Ve bir puan daha. Pürüzsüz alnına bastırılan bir çift dudak.

Her ikisi de odaya vardığında Sym Russ'ın suratında sinsi bir gülücük sezdi. Üzerine atılmış bir kaç yaprak kırmızı gülün olduğu yatağa ilerleyip beyaz çarşafların üzerine kuruldu ve Russ'ın bedenini izlemeye başladı. İlerlediği yönde şampanya şişesi vardı ve biraz sonra şişeyi elinde sallamaya başladı. "On günün üstüne bir kutlama gerekir." Kendisini özlediğini söylemek isteyen Russ'a içtenlikle bir bakış attıktan sonra bir pıt sesiyle fırlayan kapağı ve odanın etrafına saçılan şampanyayı izledi. Ah bir düşünsenize şampanyanın kapağı fırladığı anda duvara çarpıyor ve geri dönerek Sym'in alnının ortasına kocaman ve kırmızı bir iz bırakıyor. Çok güzel! Her genç kızın sevgilisinin yanında yaşaması gereken bir an! Gerçi o bunu sevgilisinin yanında yaşamamıştı ama Ladbroc'un salaklığı bunu ona yaşatmıştı. Gösteriş budalası Ladbroc! Evie'nin yanında artistik hareketlerle şampanya açmalar falan falan. Olacağı odurki sonunda yara alan yine Sym. O günden bu yana Ladbroc'a o varken içki şişesi açtırmıyor Sym...

İlk önce boşalan köpükleri ve daha sonra da içkiyi iki şampanya bardağına da doldurarak birini Sym'e uzattı ve ''Sana...'' dedi iltifat ediyormuşçasına çıkan ses tonuyla. Arada Russ'ın beyni gidip geliyordu galiba. Diğerlerine göre soğuk bir buz dağı insanından Sym'e karşı beklenmeyen sözler. Baştan çıkarmak için mi, gerçek duygular mı? bilinmeyen...

Ve sonra Sym'in yanına, yatağa yürümeye başladı. Sym'in eline ufak bir öpücük kondurdu. Ardından Sym ile yüzünü arasında milimetreler kalana dek yakınlaştırdı. Nefesini nefesinde hissedebiliyordu. Herhangi bir tarifi yoktu bu hissiyatın. Yani şöyle demeliyiz sanırsam;

Russell'la geçirdiği her saniye dünyalara bedel!

Dudaklarını dudaklarına biraz daha yaklaştırarak; Sym'in beyninde fırtınaların kopmasını sağlamıştı Russ. Ardı arkası kesilmeyen ve soluksuz bırakacak cinsten öpücükler. Sym altından kalkamayacağını bildiği Russ'ın vücudunu, istemediğini gösterecek biçimde ittirmeye başladı. Vücudu ve beyni ayrı telden çalıyordu. Onu istiyorum..., Bunu yapma. Sakın! Kafasındaki çelişkiler Russell'ın dudaklarını dudaklarından çekmesiyle dağılıp gitmişti. Russ'ın kolları Symphony'nin belini sarmaya çalışıyordu. Göz göze geldiklerinde Sym, evet sonunda başına gelmesi muhtemel olan ve yakın zamanda duymayı beklediği cümleleri duydu. "Beklemek istediğini anlıyorum ama aşkım ben senin tamamen benim olmanı istiyorum. Çok mu şey istiyorum? Beni sevdiğine göre bana güvenmiyor musun hala?" Tanrı aşkına böyle kararlı ve ne olduğunu anlayamadığı sorularla Sym'in kafasını karıştırıyordu ve tam on ikiden hedefini vuruyordu. Can alıcı noktalarını iyi biliyordu Sym'in. Bir şey söyleyecek gücü kendinde bulamıyordu. Bu eninde sonunda gerçekleşecekti ve ne varki bu zamanı bulmuştu. Daha fazla ne Sym ne Russ bekleyebilirdi! Bu yüzden Sym pek düşünmeden yanıt verdi. Evet pek düşünmedi; çünkü evde bu konu üzerinde öyle çok düşünüyorduki yakında rüyalarında Russell'la ne yapsam acaba? diye sayıklamasına ramak kalmıştı. ''Ben hazırım.'' Kısa ve net. Ne yapmak istediğini bilen bir kadın gibi kararlılıkla cümlesini söyledi ve ardından yatağa uzandı. Russell'ı da kendine doğru çekti. Her birleşmede olduğu gibi tipik olarak Russ üstte ve Sym altta. Bedenleri birbirine değdiği anda küllenmeye yüz tutmuş arzuları su yüzüne çıkıp alev aldı. Dudakları dudaklarına değdiğinde düşündüğü sadece oydu ve istediği de öyle. ''Seni istiyorum. Ve hep seni isteyeceğim. Sadece benim olmanı istiyorum.'' Bundan sonra ne yapılması gerektiğini bilmiyordu. Evet ne kadar ezikti böyle! Üzerindekiler hala üzerindeydi evet ve Russ Sym'in üstündekileri çıkarmadıkça kendisi hiç çıkarmayacaktı. Russ'ın olayı yönetmesini istiyordu ve şimdilik sadece onu öpmekle yetinmeliydi. Onu delirtecek cinsten öpücüklerle kaplamak istiyordu her bir yanını. Her bir hücresi Russ'ın bedenine dokunmak için can atarken, beynindeki çığlıkları durdurmaya çalışmadan dudaklarını onunkilere bastırıyordu. Kendine daha da yakınlaştırdı ve artık sertliğini hissedebiliyordu. O anın onun için özel olmasını istiyordu.


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Russell Williams
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Russell Williams


Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 15/08/10

Şöhret
Puan: 4

Bekaret Meselesi Empty
MesajKonu: Geri: Bekaret Meselesi   Bekaret Meselesi Icon_minitimeSalı Ağus. 17, 2010 4:51 pm

Sym'in düşünceli ifadesinin arkasında neler olduğunu tam olarak bilemese de biraz anlıyordu Russ. İstifini bozmadan kolları hala Sym'e sarılı bir şekilde cevabını bekliyordu. Sesindeki kendine güven tınısı onu çelişkiye düşürmüştü anlaşılan ama pek uzun süre de düşünmemişti Sym. Gözlerini Russ'ınkilere diken Sym. dudaklarını araladığında tam da çocuğun arzuladığı cevabı vermişti;''Ben hazırım.'' dediğinde tutkuyla öpmüştü kızı, karşılık olarak. Sym yatağa uzanırken biraz önce pek üstünde durmadığı tınısını düşündü, kararlılık buram buram ediyordu konuşurken. Bu yüzden hiçbir şekilde pişmanlık duymadığını düşünüyordu Sym'in. Gerçekten seviyor olmalıydı Russ'ı. Onca erkek, onca zaman sonra bu çok değer verdiği mabedini Russ'a açmasından belliydi. Belki de aradığı buydu Russ'ın, Manathan'ın sahte hayatında gerçek bağlılık, gerçek sevgiyi aradığı için bulamamıştı şimdiye kadar. Evet, şimdiye kadar; Sym'e bağlılık konusunda kendisnden daha çok güveniyordu. Diğer kızlar gibi değildi o, tek gecelik zevkler için satmazdı ruhunu, bedenini.

Yatağa uzanırken elinden çekerek Russ'ı da yatağa çıkarmıştı Sym, ilk önce Sym'in hemen yanıbaşına yan bir şekilde uzanan Russell öpüşmeye başladıklarında nefesinin kalbinde yarattığı sekmeyle durmuştu bir an. Nefesi miydi bunu yapan yoksa Sym'le bu kadar yakın olmak mıydı kalbini hoplatan; bunu düşünürken konuşmaya başlamış, aklı farklı düşünüp dili farklı söylemişti bazı şeyleri; "Seni zorlamış gibi olmak istemiyorum aşkım?" deyip soru soran gözlerle ona bakarken ateşle barut gibi birbirlerine karşı koyamayarak öpüşmeye başlıyorlardı. Öpüşmenin verdiği şevkle kendini kısa bir süre sonra tamamen Sym'in üzerinde bulmuştu Russ. Ateş tüm bedeni sarmaya başlamıştı, tutku kendini dudakların birleştiği noktada belli ediyordu. Bir şey hissediyor muydu Russell? Evet ama ne hissediyordu o sırada. Ateşinin sebebi neydi? Aşk mı yoksa sadece sevişecek olmanın verdiği haz mıydı hissettiği? Niye bu kadar çok arıyordu, düşünüyordu bu aşkı? Belki de tüm sebep babası gibi olmamak içindi, annesi gibi bir kadın tarafından terk edilmek istemiyordu belki de. Onu deli gibi sevecek, aşkından yanacak birini arıyordu. Bulmuş muydu? Belki de bulmuştu; ''Seni istiyorum. Ve hep seni isteyeceğim. Sadece benim olmanı istiyorum.'' dediğinde kız bir anda belirmişti gözlerinde farklı bir duygu belirtisi. Russ da anlamıştı içinde farklı bir duygunun olduğunu. Tekrar kızı öpmeye başladığında aşkla öpüyordu daha çok, istek damarlarında sinsice dolaşıyordu yine de. Eli kızın bacağına gittiğinde elbisenin kumaşı eline gelince farketmişti hala giyinik olduğunu.

Yavaş yavaş eliyle yukarıya çekiştiriyordu Sym'in elbisesinin eteğini, bir eli ise ona güven vermek ister gibi sımsıkı onun elini tutmuş yatağın üzerinde tutuyordu öylece. Ateşle öpüşürken Sym'in göbeğine kadar çıkmış olan elbisenin altından elini sokmuştu usulca Russ. Her dokunuşu sakin her dokunuşun kibar olmasına dikkat ediyordu. Bir ilki yaşıyorken Sym'i korkutmak istemiyordu. Eli pürüzsüz vücudunda sürtünerek yukarı çıkıyorken birden yön değiştirerek aşağıya beline doğru ilerlemeye başlamıştı. Bıraktığı işi tamamlamak için Sym'in elini de bırakıp usulca elbiseyi başının üzerinden çıkarmıştı Russ. Sym'in üstündeyken dizlerinin üstünde doğrularak kendi gömleğinin düğmelerini çözdü hızla. Sym'in sadece iç çamaşırıyla kaldığı vücuduna şöyle bir baktıktan sonra yüzünde sakinleştirici bir tebessümle Sym gözlerine bakıyordu. Gömleğini çıkardığında kollarını omuzlarının iki yanında yatağa yaslayarak eğilmişti Russ. Nefesi çarpıyordu Sym'in, heyecanlıydı sanki. Aradaki mesafeyi kapayıp Sym'i öptüğünde hem ürkekliğini hem istediğini hissedebiliyordu sanki. Belki de yanlış düşünüyordu.

Aklını sadece Sym'e odaklamak basit gelmişti deneyince, kendini yeniden onun üzerine bırakmadan önce vücut hareketleriyle bacaklarını biraz açmasını sağlamıştı. Bedeni onun üzerindeyken elleri de vücudu üzerinde geziniyordu. Dudakları ise her dokunuşunda şimdi ne olacak korkusuyla irkilen Sym'i yatıştırmak ve isteğini koruması için onu öpüyordu. Pantolonun düğmesini çözüp onu biraz aşağıya kaydıran Russ Sym'in ellerini tutup kedi boynuna attıktan sonra "Korkuyor musun?" diye sordu kısık bir sesle. Sym'in bakışlarında o onayı gören Russ ona ateşli bir öpücük verdikten sonra kulağına doğru eğilerek "Korkma aşkım, hoşuna gidecek." deyip boynundan öpmeye başlarken bir eli Sym'in iç çamaşırına gitmiş, onu aşağıya indirmişti yavaşça. Elini usulca kasığından aşağıya doğru gezdirdikten sonra kendini yerleştirmişti iyice Sym'in bacakları arasına. sertleşen erkekliğinin ucunun girdiğini farkedince yavaşça itti kendini Sym'e doğru. Bunu yaparken Sym'le yüzyüze duruyorlardı. İlk girişinde acıyla inleyen kızın dudaklarına yapışmıştı Russ. İleri geri giderken yavaş yavaş durdurmuştu kendini bir süre. Ateşli bir şekilde öpüşürken başlamıştı yeniden ileri geri gidip gelmeye. Elleri Sym'in kalçasındayken zevkle kendine çekiyordu ileri doğru giderken Russ.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Symphony Calista Boleyn
Constance Billard IV.Sınıf, Admin
Constance Billard IV.Sınıf, Admin
Symphony Calista Boleyn


Mesaj Sayısı : 438
Kayıt tarihi : 17/07/10

Şöhret
Puan: 20

Bekaret Meselesi Empty
MesajKonu: Geri: Bekaret Meselesi   Bekaret Meselesi Icon_minitimeÇarş. Ağus. 18, 2010 12:02 am

Evet bunu yaparken, kendini sunarken Russ'a en iyi şekilde ve en kararlı şekilde yapmak istiyordu. Sonrasında pişmanlık duymadan. Onca zaman boyunca iyice düşündükten sonra gerçekten Russ'ın olmak istediğini ve Russ'ın da kendisinin olmasını istediğini anlamıştı. Daha fazla ne kadar bekleyebilirlerdiki? Bu birleşmeyle asla ondan kopamayacağını anlatmak istiyordu Russ'a ve hep onun olduğunu. Ama şunu da düşünmeden edemiyordu; ya istediği Sym'in bedenini alıp daha sonra onu postalamaksa? Russ böyle kişiliksiz ve kadın düşkünü bir insan mıydı? Hayır dedi kendi kendine Sym. Onu tanıdığı iki sene boyunca. Koskoca iki sene boyunca böyle yanlış tanımış olamazdı Russ'ı. "Seni zorlamış gibi olmak istemiyorum aşkım?" dediğini duydu Russell'ın. Kafasını hayır dercesine salladıktan sonra onu tekrar kendine çekmişti. Dudaklarının Russ'ınkilere değdiği her bir saniye; içindeki isteği daha da arttırıyordu Sym'in. Russ'ta bunu bildiğinden daha da süslemişti öpücüklerini.

Üzerindeki ağırlıktan dolayı arada bir nefesi kesiliyordu; fakat bunu anlamayacak ya da umursamayacak kadar hissiyatsızlaşmıştı dış dünyaya karşı. İlgilendiği sadece Russell'dı. Tanrısal varlık Russell. Symphony, Russell'ı hak ediyor muydu? Beyninde dönen olaylar buna kocaman bir soru işareti bırakmıştı. Aşkla ve tutkuyla öpüyordu onu. Dokundukça, değdikçe vücuduna ve öptükçe şehvetle; bencilliği utanmadan daha da fazlasını vermesini istiyordu Russ'ın. Tutkuyu zirvede yaşıyordu şu an. Ve işte beklenen yavaş yavaş gerçekleşiyordu. Russell ellerini Sym'in elbisesine götürdü. Yavaşça yukarı doğru çekip vücudunu görmek istiyordu. Ve boşta olan eli Sym'in elini kavramıştı. Sımsıkı, bırakmak istemezcesine. Dakikalar, saatler kadar böyle kalabilirdiler Sym'e göre. Yüzü artık daha da yakınlaşmıştı. Her bir yüz hattını inceliyordu Russell'ın. Ne kadar harika olduğunun bir kez daha farkına varmıştı. Ve sonra Russ, Sym'in dudaklarına eğildi tekrar. O kadar sert öpüşmüşlerdiki; Sym'in dudakları pancar rengini almıştı. Bir an dudaklarını parçalamasından korktu Russell'ın.

Kasıklarından başlayıp göğsüne doğru ilerleyen narin dokunuşları hissediyordu Sym. Bu bile onu zevkle inletmeye yetiyordu. O dokundukça arzuları kabarıyor ve vücudu baştan sona zevkle titriyordu. Ve bu sefer dokunuşlar yön değiştirerek tekrar aşağıya inmeye başlamıştı. Russell yarıda kalan elbisesini Sym'in kafasının üzerinden geçirerek çıkarmış ve iç çamaşırıyla kalmasını sağlamıştı. Russ'ın ona o şekilde baktığını görünce; Sym kendinde bir eksik bulmasından veya vücudunu yeterince iyi bulmadığından korkmuştu. İtiraz etmeden her bir hareketine uyumlu olmaya çalışıyordu. Sym'in elbisesinin işi bittikten sonra bu seferde dizleri üzerinde doğrularak kendi gömleğini çıkardı. Onu o şekilde gördüğü anda kalbi daha hızlı atmaya başlamıştı Sym'in. Odada yeterince oksijen kalmamış gibiydi sanki. Kalbindeki çarpıntılar nefes almasını zorlaştırıyordu. Bu sefer kıyafetleri olmadan tek başlarına kalmışlardı. Bedenleri tekrar birbirlerine sürtündüğünde, Russell'ın bedenindeki terin kokusunu alabiliyor ve vücudundaki kayganlığı hissedebiliyordu. Tersine bu olayı iğrenç diye yorumlamamıştı Sym. Her şeyiyle bir bütün olmuşlardı şimdi. Her şeyi birlikte hissediyorlardı.

Russell'ın elleri Sym'in bacaklarına ilerliyordu şimdi. Hızlı hareketlerle Sym'in bacaklarının aralanmasını sağlamıştı. Bedeniyle bu işi yapmak için uğraşırken, dudakları da aynı anda hareket ediyordu Symphony'nininkiyle. Şimdiyse pantolonunu biraz aşağıya indirmişti. Sym delicesine korktuğunu hissetti o an. Ne yapılması gerektiğini bilmiyordu ve sonunun nereye varacağını da öyle. Ama yapmak istiyordu. Russell, Symphony'nin ellerini boynuna dolandırmıştı. "Korkuyor musun?". Konuşarak bu anı mahvetmek istemediğinden yüz ifadesiyle onayladığını belirtmek istiyordu. Russell bunu anlamış olacaktıki Sym'in hızla soluduğu burnuna burnunu değdirip tekrar öpmüştü onu ve "Korkma aşkım, hoşuna gidecek." demişti cesaretlendirmek için. Korkup korkmadığını anlayacak durumda olduğunu hissetmiyordu Symphony. Sadece Russ'ın nimetlerinden daha fazla yararlanmak istiyordu. Dudakları boynuna doğru ilerlerken, elleriyle Symphony'nin iç çamaşırını indirmişti bacaklarından aşağıya. Bu biraz tuhafına gitmişti Sym'in. Daha önce kimseye mahrem yerlerini göstermemişti. Russell her açıdan özel ve ilk olacaktı bu durumda Symphony için. Onun karşısında çırılçıplak durmak, korunmasız... Sütünü bekleyen bir kedi gibi uysal bakışlarla gözlerine bakıyordu Sym, Russell'ın. Russell'ın elleri Symphony'nin kasığında süzülürken; Russ'ın kendi bacaklarını Sym'in kasık arasına kenetlediğini gördü. Uzvunu, kasıklarında hissedebiliyordu ve daha fazlasını istiyordu. Daha fazlasını almak için yanıp tutuşuyordu derken; içine giren şeyin acısıyla şiddetle inledi. Şimdi içinde garip hisler hissediyordu. Russell kasıklarındaki hareketi hızlandırdıkça Symphony'nin inlemeleri daha da artıp şiddetleniyordu. Russell'ın onun bir fahişe olduğunu düşünmesini istemiyordu. Kimsenin o şekilde düşünmesini istemiyordu. Ama tuhaftı; çünkü bundan zevk alıyordu. Sym kalçalarını Russell'ın hakimiyetine bırakmıştı. Russell, Sym'in kalçalarıyla, cinsel uzvunu birbirine zıt şekilde hareketlendirerek; Sym'in vajinasında hissettiği şeyin daha da kuvvetlenmesini sağlıyordu. Symphony zevkten ve acıdan patlayacak halde Russell'ın suratına bakıyordu. Dünyanın en güzel hissi bu olmalıydı. Russ, Sym'in bir parçasıydı artık. Ve Sym; bir anne gibi sevgiyle bağlanacaktı çocuğuna. Tutkuyla. O ne zaman yaralansa, Sym'de hissedecekti o acıyı. O ne zaman sevinse; içinde bahar açacaktı Sym'in. Onlar bir bütündü ve biri ne yaparsa diğeri de aynısını yapacaktı. Symphony, Russell'ın vücuduna her dokunuşunda, ıslaklığını hissediyordu. Ellerini Russell'ın çıplak vücudunda ve kasıklarında gezdiriyordu. Bunun ona zevk verip vermediğini bilmiyordu; ama o kesinlikle şehvetten ölecekti. Acının ve zevkin harmanlandığı eşsiz bir senfoniydi bu.

Biraz sonra Symphony, Russell'ı yana devirerek üzerinden kalkmasını sağlamıştı. Kendisi de yan dönüp Russell'ın dudaklarını ısırmaya başladı. Evet tuhaf zevkleri vardı ve Russ'ın dudaklarını ısırmak onu mutlu ediyordu. Böyle değişik bir kızdı işte. Bacaklarını, Russ'ın bacaklarına sardı ve vücudunu hissedecek kadar yakınlaştığında ona ''Seni seviyorum.'' dedi. Gözlerinin içine arzuyla bakarken aklında demin geçirdikleri güzel anlar dönüp duruyordu. Kendini sırt üstü yatağa yaslayıp, huzur ve tutku içinde uykuya dalmak isterken; çıplak vücüdunun altında ıslaklık hissetti. Yatakta dikleşip ıslaklığın ne olduğuna baktığında; beyaz çarşafta dört, beş damla kan gördü. Evet işi bitmişti işte. Bekareti; aşık olduğu adamın bacakları arasında uçuverip gitmişti. Ama bundan pişmanlık duymuyordu. Yaşadığı en güzel günün adına tanrıya şükrederek; yanağından süzülen gözyaşıyla birlikte sevgilisine sarıldı ve onu uzun uzun öptü...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Russell Williams
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Russell Williams


Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 15/08/10

Şöhret
Puan: 4

Bekaret Meselesi Empty
MesajKonu: Geri: Bekaret Meselesi   Bekaret Meselesi Icon_minitimeÇarş. Ağus. 18, 2010 10:07 am

Russ'ın sona doğru hareketlerinin hızının ve sertliğinin artmasıyla Sym'in yüzündeki zevk ve acı ifadesi birbirine karışıyordu. Bunu görmek memnun ediciydi elbetteki Russ için ama o an pek de algılarını zorlayıp onun üzerinde duracağını düşünmüyordu kimse. Sym'in çıkardığı sesler çoğalıyordu russ'ın hızının artmasıyla beraber ve hareketlerinde de değişmeler alıyordu tıpkı elini Russ'ın kasıklarına götürmesi ve vücudunda gezdirmesi gibi. Sym'in elini orada hissetmek belinde bir anlık hoşluk duygusu yaratmış ve Russ'ın küçük bir inilti koymasına sebep olmuştu bu. Baya baya terlediğini hissediyordu Russ, Sym'in yumuşak eli vücudunda gezerken onun kuruluğunu hissedebiliyordu ama onun vücudu da hafif hafif nemlenmişti. Zaten terlememek imkansızdı yatakta sevişirken. Tam anlamıyla bütün oluşturmuş iki insan ve hormonların alt üst olmuş dengesi elbetteki insanı yoruyor, soluksuz bırakıyor ve terletiyordu. Ayrıca alev alev tutuşan bedenler zevkten dört köşe oluyordu da. Russ hem mutluydu hayatında ailesi dışında birine daha bu kadar değer verdiğini anlayınca hem de huzurluydu aradığını bulmuştu. Sanki kilit açılmış ve içinde bir yerden aşk çıkmıştı sürpriz bir çikolata gibi.

Düşünceleri hep yarıda kesiliyordu zevkle gelen kasılmalar yüzünden, en uzun düşündüğü şey Sym'e aşık olduğu olmuştu. Gücünün son raddesine ulaştığının farkındaydı artık, boşalacak ve tüm sinir sistemi kısa bir süreliğine iflas edecekti adeta. son girişin çıkışı olmamış ve boşalmıştı. Adeta soluğu kesilmişti Russ'ın kendini öylece Sym'in üzerine bıraktığında. Düzene sokmaya çalışırken nefesini başını Sym'in göğsüne koymuş bakışlarını onun yüzüne çevirmişti. Gülümseyerek bakmıştı şehvetle gözleri parlayan kızın yüzüne, biraz olsun konuşabilecek duruma geldiğinde bu anın büyüsünü bozmak istememiş ve susmuştu. Söyleyecek sözü de yoktu zaten, ne söylebilirdi ki şu anı anlatan. Duyguları yoğunlaştıkça aklı karışıyordu Russ'ın, duyguları yoğunlaştıkça daha da tükeniyordu kelime dağarcığı, nasıl anlatacaktı ki kendini, hissettiğini?Susmak ve gülümsemek sevgiyle, öyle anlatabilir ve anlamasını umut edebilirdi. Pek iyi anlatamamıştı kendini anlaşılan ya da epey ezilmişti genç kız Russ'ın ağırlığı altındaki onu yana iterek üstünden atmıştı bir anda. Ne olduğunu anlayamayan Russ asabi bir ifadeyle ona çevirmişti yüzünü. Çok uzak olmayan Sym'in yüzü iyice yaklaşmıştı Russ'ın yüzüne doğru. Kısa bir süre sonra dudakları birleşmişti ama bu sefer öpüştükleri söylenemezdi; Sym daha çok yiyordu Russ'ın dudaklarını. Bu düşünce aklına girince gülmesine engel olamamıştı Russ ve dudaklarını ısıran sevgilisine dişlerini aşıp dudaklarına ulaşarak mutlu bir öpücük vermişti. Bacaklarını onunkilere dolayan sevgilisine bitmeyen bir arzuyla bakarken eliyle onu kalçasından tutarak kendine doğru çekmişti iyice. Birbirini tanıyan tenler huzurla birbirine sarılırken Sym usulca konuşmaya başlamış ve ağzından değerli iki sözcük çıkmıştı;"Seni seviyorum."

Bunu söyledikten sonra gözlerini onun gözlerinin içine diken Russ ne diyeceğini bilemeden bakıyordu ona. Kız kendini sırt üstü atınca cevap beklemediğini anlayan Russ bu duruma fazlasıyla sevinerek rahat bir nefes almıştı. Öyle bir şeyi söyleyebilir miydi bu kadar ne bu kadar emin şekilde, sanmıyordu. Duygularını hemen açığa vuracak cesarete ve bünyeye sahip değildi. Birden yerinde doğrulup bacaklarının arasına doğru bakan Sym'i izlerken onun bakire olduğunu anımsayıp kanı gördüğünü anladı. Elini uzatıp onu kendine doğru çekmişti Russ, Sym'in yanağından göz yaşı süzülürken Russ'a sıkıca sarılmış ve onu öpmeye başlamıştı sevgiyle. Russ da ona sıkıca sarılıp öpmelerine karşılık verirken parmağının ucuyla yanağındaki göz yaşını silmiş ve onu sahiplenir gibi sıkıca sarmıştı kollarıyla. Kendini çeken Russ Sym'e bakarak güülümsemiş ve "Ağlayacak kadar kötü müydüm demişti?" ciddi bir sesle ama dalga geçtiği her halinden belli oluyordu. Gülerek Sym'i tekrar kucaklamış ve "Hiçbir zaman ağlamanı istemiyorum bebeğim, hele benimleyken üzülmeni hiç istemiyorum." demişti anlayışlı bir tonla. Herkese sergilediği soğukluğu Sym'e karşı kullanamadığını anlamıştı sonunda ve onun akışına bırakmış olabildiğince iyi olmaya çalışıyordu yanında. "Beklediğine değdi mi bari?" diye sormuştu arsızca ve arkasından gülmüştü kısa kahkahalarla. Amacı dalga geçmek değildi, sadece yersiz konuşmalarla ortamı yumuşatmaya çalışıyordu.

Kısa bir süre sonra kolları arasında uykuya dalan Sym'in o halini izleyen Russ, şanslı ve güzel bir gün geçirdiğinin farkındaydı elbette. Saçlarıyla oynarken gülümsediğini farkedince kendini toparlamak için herhangi bir hamle de bulunmamıştı. Nasıl Russ Sym'in mabedine girmişse Sym de artıkın onun mabedi içindeydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alex Mclain
St.Jude IV.Sınıf, Admin
St.Jude IV.Sınıf, Admin
Alex Mclain


Mesaj Sayısı : 1215
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Lex

Şöhret
Puan: 113

Bekaret Meselesi Empty
MesajKonu: Geri: Bekaret Meselesi   Bekaret Meselesi Icon_minitimePerş. Ağus. 19, 2010 8:09 pm

Rpleriniz puanlandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bekaret Meselesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Manhattan :: The NY Palace Hotel-
Buraya geçin: