Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Uzaylı Falan Olabilir.

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Clementine Crandal
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 663
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Cle.

Şöhret
Puan: 70

Uzaylı Falan Olabilir. Empty
MesajKonu: Uzaylı Falan Olabilir.   Uzaylı Falan Olabilir. Icon_minitimePtsi Ağus. 02, 2010 12:26 am

xUzaylı Falan Olabilir. FsdfsdxUzaylı Falan Olabilir. Ade1x
Clementine Crandal x Adelaide Audrinas
Clee ve Ada çok içtikleri bir günün
sonunda gördükleri stadyum
ışıklarını UFO sanarlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adelaide Audrinas
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Adelaide Audrinas


Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 20/07/10
Lakap : Ada.

Şöhret
Puan: 5

Uzaylı Falan Olabilir. Empty
MesajKonu: Geri: Uzaylı Falan Olabilir.   Uzaylı Falan Olabilir. Icon_minitimePtsi Ağus. 02, 2010 1:42 pm

    Kulaklarını dolduran müzik sesi yüzünden duyma kabiliyetini yitirmiş olan Ada şu an için bunu pek umursuyora benzemiyor olacaktı ki, yanına yığılıp kalmış olduğu sarışın oğlanın kollarından biri tarafından sürüklenircesine koparıldığında başını kaldırıp bakmadı bile. Tüm vücudunda hissettiği alkol yüzünden hiçbir duyu organı tam olarak işlevini yerine getiremiyordu ancak kolundaki eli nerede görse tanırdı. Anlaşılan Cle sabırsızlığını dışa vurmaktan çekinmezcesine mekânı terk etme amacı güderek kendisini dışarı atmak istiyordu, yanına Ada’yı da alarak tabii. Neredeyse sendeleyerek, öne doğru düşen başını kaldırdığında bol oksijenli gecenin onları beklediğini görerek gülümsedi ancak böyle güzel bir geceyi içkisiz geçirmek hiç de doğru olmayacağından yanlarından geçtikleri bir masadan iki tane şişe kapıp, masadaki oğlanlara öpücük atmak suretiyle kıkırdayarak elindekileri Cle’ye göstermek adına havada salladı. Tamam, bu gece fena dağıtmışlardı özellikle zaten alkol mevhumu ile pek de haşır neşir olmayan Ada için bu böyleydi. Nadiren içerdi ve içtiğinde de tam içerdi, hele de yanında en sevdiği arkadaşlarından biri olan Cle varsa.

    Hoş, son günlerde Cle alkollü olmadığı zamanlarda gayet bunalımlı bir ruh hali sergiliyordu ve Ada’nın bütün ısrarlarına ve tacizlerine rağmen neler olduğunu söylememekle çok kararlıydı. Alkolün etkisiyle zıvanadan çıkan Cle’yi yalnız bırakmamak konusunda oldukça başarılı olan Ada ise, her geçen saniye daha da neşelenerek tabiri caizse salak salak gülüyordu. Alkole karşı bir türlü edinemediği dayanıklılık Cle de ziyadesiyle var gibi görünüyordu yoksa devirdiği onca bardak votkaya rağmen hala daha ayakta başarıyla duruyor olmasının başka bir açıklaması olamazdı. Ada ise kendini tamamen Cle’ye bırakmış bir halde sürüklenirken NY’lu gençlerin hayatlarının ne kadar çarpık olabileceğini bir kez daha gözler önüne seriyordu. Ancak Ada Cle’ye tamamıyla güvenirdi, belki biraz aptallıktı ama o an, özellikle de kafası bu kadar güzelken Cle ne derse onu yapabilecekmiş gibi hissediyordu kendini. Kapıdan dışarıya adım atabildiklerinde yüzüne çarpan soğuk havanın tokat etkisi yaratmış olmasından dolayı bir anda kafasını kaldırdı, içerideyken hasretini çektiği bol oksijeni ciğerlerine depolarken diline takılan şarkıyı mırıldanmaya devam etti.


      “And the flowers wither and die,
      And the waterfalls go low and dry,
      If tomorrow's sun doesn't shine,
      At least I'll have my Clementine!”


    Kolunu Cle’nin omzuna attığında hala daha “Clementine!” şeklinde bağırıp durduğundan sesleri yürüdükleri sokağı çınlatıyordu. Ahlak fakiri bir kız olmaktan hiç de utanmayan Ada ise etrafa verdiği hiç de geçici olmayan rahatsızlık yüzünden gram suçluluk hissetmiyordu. Hafif hıçkırıkların eşlik ettiği şarkısını söylemeye devam ederken Cle’nin hiç hoşlanmadığı bir şarkı geldi aklına. “Oh my darling, Clementine.” Ağzından çıkanlarla Cle’nin yüzünün aldığı şekli gördüğünde ise çok sıfatının sönük kalacağı kadar çok neşeli bir kahkaha patlattı. “Adına bu kadar çok-” Hıçkırık nöbetleri biteceğe benzemediğinden konuşmadan önce biraz durmayı tercih etti. “Bu kadar çok şarkı yazılması garip değil mi Cle?” Cle’nin flu haldeki suratına baktığında kahkahası bir kere daha sokağı çınlattı. Ayaklarının onu taşıyamıyor olduğu gerçeğiyle yüzleşme fikri son derece cazip göründüğünden pat diye kendini en yakın kaldırıma attı. Cle’yi de elinden tutarak yanına doğru çekerken hala daha aynı şarkıyı mırıldanıyordu. “You've always been my Clementine.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementine Crandal
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 663
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Cle.

Şöhret
Puan: 70

Uzaylı Falan Olabilir. Empty
MesajKonu: Geri: Uzaylı Falan Olabilir.   Uzaylı Falan Olabilir. Icon_minitimeSalı Ağus. 03, 2010 2:11 am

In a cavern, in a canyon excavatin' for a mine.. Dwelt a miner forty-niner and his daughter Clementine.
İnsanın bir sürü arkadaşı olur. Bir sürü dostu hatta. Ama bir kaç tane kardeşi vardır. Ve Adelaide Audrinas benim kardeş listemde kesinlikle yer alıyor. Şu zamanlarda morale fazlasıyla ihtiyaç duyduğum doğru. Ancak bu halde olduğumu hissettirmeden bana moral verebilen çok az insan var hayatımda. Ada bu listede de var. Onun olmadığı pek az liste var zaten hayatımda. Ah bu arada. Ne listesi ya.. Ben hiç o kadar düzenli biri olmadım ki. Bunlar varsayım olabilir ancak. Böyle listeler olsaydı falan. Kendi kendine konuşmak şizofrenlik belirtisidir. Oo yea babe! Öff salaklaşıyorum günden güne. Bunun nedeni alkol ve yüksek sesli müzik belki de.. Ne diyordum? Ah evet.. Ada.. O canım sıkkınken sadece 'naber' diye mesaj attığımda bile kısa bir konuşma yardığımıyla kahkahalar attırabilen biri. Ve bu aralar öyle insanlara çok ihtiyacım var. Yani Ada benim için sadece dost değil yaşamaya devam edebilmem için bir ihtiyaç görevinde.. Bu yüzden bu gece daha dışarı çıkarken olan her şeyden uzaklaşabileceğimi biliyordum. Bir gece için gülmeyi tekrar hatırlayabileceğimden de kesinlikle emindim.
Oh, my darling, oh, my darling Oh, my darling, Clementine... You are lost and gone forever, dreadful sorry Clementine..
Müzik ona rağmen rahatsız ediyor beni. Alkolün beynime olan etkisi duyularımı köreltse de müzik gittikçe baş ağrısına neden oluyor bende.. Gerçi yanımdayken unutuyorum sesi, ağrıyı. Siliniyor her şey. Ama bir yakışıklı bulup kucağına gittiğinde geri geliyor rahatsızlığım. Bu yüzden sürekli uzak tutuyorum onu zevkle sarıldığı kollardan. Onu çekip çıkarıyorum buradan. Müzik ruhun gıdası derler ama bu gece gıda zehirlenmesinden ölecek durumdayım. Koluna girip sürüklüyorum kapıya doğru. Sadece birkaç saniye için yanımdan tekrar uzaklaştığında ortamda kalmaya çalışmadığını farkediyorum. Elinde iki şişeyle en şirin gülümsemesini takınıyor. Bu haline gülmemek elde değil. Alkolizme giden yolda striptiz yapan benim aksime Ada'nın özenle çizilmiş dudaklarına nadiren alkol değer. Gerçi bu kimseyi rahatsız etmez. Normalde içki dolu havuzlarda yaşayan yakanın insanları bile o içmek istemiyorum dediğinde bunu doğal karşılarlar. Öyle bir güzelliği vardır ki insana işleyen içkiyle kirletmesine dayanamaz elinden alıverirsiniz kadehini. Ada biri için dünyaya gönderilecek en güzel melektir aslında. Bu kavramı bedeninde yaşatan en güzel şeydir.
Soft she was and like a fairy and her shoes were number nine.. Herring boxes without topses, were the shoes for Clementine..
Ah yüzüne baktıkça ondan sakladığım gerçek dudaklarıma batıyor. O güvenebileceğim en güzel şeylerden aslında. Ve hala yanımda. Ve gitmedi. Ve gitmeyecek.. Elimi uzattığımda parmaklarım hep o güneşin ışıltılarını taşıyan saçlarına değecek. O hep bana en yakın yerlerde olacak. O hep beni koruyan insanlarla birlikte çevremi saran parlak güvenlik kalkanım olacak.. Buna rağmen kendime bile itiraf ederken iğrendiğim bir sırrım var ve onun zihnine bunun lekesinin sıçramasını istemiyorum.. Bir gün anlatacağıma eminim ama. Bir gün her şey daha katlanılabilir olduğunda özürlerimle birlikte önüne sereceğim bu saçma pembe dizi kılıklı ilişkiyi.. O zaman yine beni geri kabul edeceğinin bilincindeyim.. Yoksa utancımdan kahrolurum zaten..
Oh, my darling, oh, my darling Oh, my darling, Clementine.. You are lost and gone forever, dreadful sorry Clementine..
Taşırcasına kucağımda çıkarıyorum onu. Gece asil nefesini üflüyor saçlarımıza. Ben ne kadar sakin durabiliyorsam Ada kucağıma o kadar yığılmış durumda. Dudaklarından adım dökülünce kafamı çeviriyorum ama benden uzak bile denebilir o anda. Sadece bir şarkı mırıldanıyor adımı taşıyan.. Rüzgarla birlikte biraz daha iyi durumda.. Daha bir kontrol edebilir hale geliyor vücudunu. Ama her ihtimale karşı parmaklarım hala onun kolunda.. O da bir neşe tonuyla kolunu omzuma sarıp bağırıyor sokağa.. Hıçkırıkları sayesinde melodik bir ritimle dans ediyor sözcükleri. Söylediklerinin bana yöneldiğini farkedince alkolün dağıttığı dikkatimi onda toplamaya çalışıyorum.. Adıma yazılan şarkılar.. Adımı güzel yapan onlar zaten.. Benim favorim her şeye rağmen Connie Francis tarafından seslendirilen 'Oh My Darling Clementine..' ama.. Onun yorumu en güzel ve en etkileyici olandır bence.. Pek çok insan hayatının bir döneminde başka bir ismi daha çekici bulmuşken ben hep adımın güzelliğini savunurdum.. Özeldir çünkü.. Ve özel kalacak..
She drove ducklings to the water every morning just at nine.. Hit her foot against a splinter, fell into the foaming brine.
Bir kaldırıma oturduğunda zor toparladığım gücümü de kendiyle beraber aşağı çekiyor. "Hadi Ada! Burada oturma.. Gel!" Zorla tekrar kaldırıp olduğu yerden stadyumu geçtikten sonra ulaşabileceğimiz ağaçlık alana sürüklüyorum onu. Burası gece pikniklerinin vaz geçilmez yeri. Pazar günleri iyi aile numaraları yapan insanların oturmaya geldiği bir yer. Burası barlarla, koca binalarla, demir yığınlarıyla örülü yaşam alanımıza yeşilin en güzel tonlarını katan yer.. Gece sulanmaya devam eden çimlerin arasına çöküyoruz. Üstümüz başımız kutsanırcasına sulanıyor ve yıldızlar göz kırpıyor neşemize. Biz birlikteyken çok güzeliz, en güzeliz. Sonunda alkolün beni ele geçirdiğini hissediyorum. Sorumluluğum ortadan kalktı. Arkadaşımı yollardan kaldırıp güvenle uyuyabileceği bir yere ulaştırdım. Burada sızsak bile en fazla haber oluruz. Bu taraflar güvenli.. Hatta fazla güvenli..
Oh, my darling, oh, my darling Oh, my darling, Clementine.. You are lost and gone forever, dreadful sorry Clementine..
Bana uzattığı şişeyi elime alıp koca bir yudum gönderiyorum boğazımdan aşağıya.. Alkolün yakıcı etkisine rağmen verdiği his tarifsiz mükemmellikte. Elimdeki şişeye bakmayı sonradan akıl edebiliyorum ve bakışlarımı eğiyorum ne içiyorum dercesine.. Grey Goose.. Ah mükemmeel.! Farketmeden ne aldığının bilincinde mi acaba? Bu beni zorlamaz Koskenkorvayla dolup taşıyor kanım uzun zamandır ancak Ada ne hale gelecek merak ediyorum.. Düşüncesi bile komikleşiyor gittikçe ve bir kahkaha patlatıyorum. Bir yudum daha alıyorum ağzıma ve ikinci bir kahkaha. Sesim, sessiz sokakta yankılanıyor.. Kahkaham dünyayı turlasın ve uyuyan kalmasın istiyorum. Ama bu civarda bu saatlerde uyuyan olmaz aslında.. Bir kısmı içkinin, bir kısmı başka insanların koynunda..
Ruby lips above the water blowing bubbles soft and fine.. Alas for me he was no swimmer, so he lost my Clementine..
Zaman aktıkça alkolün getirdiği bir kahkaha nöbeti sarıyor her yanımı. Bize bakan gece bekçilerine şişemi kadeh kaldırırcasına kaldırıp kalan içkinin yarısını içiveriyorum tek hamlede.. Buralarda içtiği için tutuklanmaz kimse. Bu adamlardan biri çok dağıtırsak bizi eve taşımak zorunda kalacak sadece.. İçtikçe görüntüler bulanıklaşıp netleşiyor gözümün önünde. Ve yüksekte bir ışık çarpıyor gözlerime. Normal bir insanın ne olduğunu hemen anlayacağı ışık bana o an normal değerinden fazla şey ifade ediyor ve nedensizce gülmemi sağlıyor birden bire. Sonra sesimde heyecanlı bir tonla arkadaşıma dönüyorum.. 'Hey Ada! Heeey!' Beni dinlemediği her halinden belli. Oysa o bunu görmeli ve heyecanımı hissedebilmeli. Dikkatini üstüme toplaması için çabaladıktan sonra parmaklarımla ışığı gösteriyorum. ' Bak! Uzaylılar! Bir UFO bizi almaya geldi bence! Buna kimse inanmayacak!' Bu düşüncem o kadar sözcük içinde en mantıklı olanı. Ama o an bu benim için bir şey ifade etmiyor işte. Çocukluğumdan beri doğa üstü şeyleri çok severim ben zaten. Odamın camı yaz kış açık kalırdı Peter Pan rahat girebilsin diye. Doğum günü mumlarımı görünmez olabilme dileğiyle üflerdim. Yatmadan önce uçabilmek için Tanrı'yla pazarlık yapardım. Fazlasıyla meraklıydım.. Ve o çocuğu hala büyütememiş durumdayım kendimle birlikte.. Bu yüzden UFO görme fikri heyecanlandırıyor beni. Evet evet. O an benim için o ışık cidden UFO olabilir. Uzaylı Falan Olabilir!
Oh, my darling, oh, my darling Oh, my darling, Clementine.. You are lost and gone forever Dreadful sorry Clementine..




_______________
*Sana söylemeyi unuttum ama Clem'in Clem olma nedeni zaten o sevmiyo dediğin şarkı beybee. O şarkıya tapıyoruz biz Clem ve Viştanesi olarak.
**RP Notu ayrıca
*Grey Goose bir Fransız votkasıdır. 2002 yılında dünyanın en iyi içimli votkası ödülünü almıştır
**Koskenkorva ise aynı şekilde bir votka türü olup Finlandiya yapımlıdır. Dünyanın en yüksek alkol oranı bulunduran içkisi olup normalde yüzde elli alkol barındırmasına rağmen bu oran yüzde seksene kadar çıkabilmektedir.
***Şarkı rpde de belirtildiği üzere Clementine'ın adını almasına neden olan ve Connie Francis* tarafından seslendirilen Oh My Darling Clementine şarkısıdır.
**** -bu da meraklısına- Connie Francis asıl adı Concetta Rosa Maria Franconero olan 1938 doğumlu 50ler ve 60lar şarkıcısıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adelaide Audrinas
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Adelaide Audrinas


Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 20/07/10
Lakap : Ada.

Şöhret
Puan: 5

Uzaylı Falan Olabilir. Empty
MesajKonu: Geri: Uzaylı Falan Olabilir.   Uzaylı Falan Olabilir. Icon_minitimePerş. Ağus. 05, 2010 3:51 pm

    Hani bazı insanlar vardır, tüm varlığınızı sıfır tereddütle beraber ona teslim eder ve sizi nereye isterse götürmesine izin verirsiniz. İşte öyle insanlardan biriydi Cle. Sorumluluk duygusunun alkollü bir bünyede buhar olup uçması alışıla gelen bir durumdur ancak tıpkı kendisi gibi kafayı bulmuş bir kızı rahat edebileceği bir yere kadar sabırla sürüklemek pek de rastlanılan bir şey değildir. Ada’nın Cle’ye ölümüne güvenmesinin nedeni ise buydu işte, her ne durumda olursa olsun her zaman için onun iyiliğini düşünerek yardımına koşacağından adı gibi emin olması… Muhtemelen yarın sabah zonklayan başı yüzünden uyandığında neler olduğunu hatırlamamasına rağmen yanında Cle gibi bir dostu olduğundan tecavüze uğrayıp uğramadığı konusunda endişe etmek zorunda kalmayacaktı. Birine tamamen güvenmenin aptallık olduğunu iddia edenlerin savını çürütmek için özel olarak yaratılmış biriydi sanki Cle, Ada’nın başına ne gelirse gelsin onu korumak için ön saflarda yer almaktan hiç çekinmeyecek, neşeli ancak şu sıralar suratını asarak Ada’nın canının yanmasına neden olan bir dost.

    Asıl sorun Cle’nin ona neler döndüğünü anlatmıyor oluşu değildi, başına ne gelirse gelsin ve ne yapmış olursa olsun her zaman için yanında olduğunun bilincinde olmayışıydı. Cle Ada’nın edindiği ilk dostlarındandı; çok da nüfuzlu bir ailenin ikiz çocuklarından biri olarak okula geldiğinde bu günah şehrinin içinde dokunulmayan bir çiçek gibi kalmasındaki en büyük etkendi belki de. Eski sevgilisi Joseph’i sepetlerken olacakların korkusuyla içi içini yerken sırtını sıvazlayarak o olduğu sürece kimsenin ona zarar veremeyeceğini garantilediğinde, ikinci sınıfta kıskanç bir kız tarafından intikam duygusunun ağır gelmesi sonucu birinci kattan itilerek sol kolunu kırdığında hastanenin yolunu ezberleyerek neredeyse her gün ziyaretine geldiğinde, sık sık kendisine asılan çocukların gözlerini korkutarak onu rahat bırakmaları konusunda onları ilginç ve bir o kadar da tehlikeli şekilde ikna ettiğinde, ne yaptığının bilincinde olmayarak tanımadığı bir oğlanın kollarında uyuyakaldığında gecenin tek başına ve çıplak bir şekilde büyük bir yatakta sonlanmasını önlediğinde bunu binlerce defa kanıtlamıştı. Cle koşulsuz şartsız güvenebileceği tek arkadaşıydı, arkadaştan da öte kardeşi belki de.

    Şimdi ise onun kendisine ihtiyacı olduğunu hissediyordu, düşmüş olduğu bu korkunç bataklıktan onu çekip çıkarmak isteyen Ada ise bir saniye bile yalnız kalmamasını sağlamayı amaçlayarak ona her zaman için yanında olduğu sinyallerini vermek istiyordu. Telefonu Cle’ye attığı mesajlarla doluydu, kulağına yapışan telefon ise fazla çalışmaktan patlama sinyalleri veriyordu. Cle ise alkoliğin tekine dönüşmek konusunda üstün bir çaba sarf ederek günüyle gecesini birbirine karıştırıyor, zamanının çoğunu akşamdan kalma olarak geçiriyor, bunun dışındaki zamanlarda ise şişe şişe votka deviriyordu. Arkadaşının çareyi kafayı bulmakta aramasını kendi suçu olarak gören Ada ise, onun başı beladayken Cle’nin bir yolunu bulup sorununu çözdüğünü ve Cle’nin düştüğü duruma düşmek zorunda kalmadığını hatırlayarak kendini karşısındaki kıza borçlu hissediyordu. Bu suçluluk duygusunu telafi etmek için hazırlamış olduğu listede ise Cle’nin neşe kaynağı olmak birinci maddeydi çünkü eskiden o muhteşem gülümsemesinin eksik olmayan suratı şimdi solgun, yıpranmış ve düşünceliydi. Ada’nın görevi ise ona bir nebze de olsa güzel ve ışıltılı anılar vermekti, bunun yolu hiç alışık olmadığı alkol mevhumunun içinde yüzecek hale gelmesi olsa bile.

    Normalde son derece masum bir ifadenin hakim olduğu suratı şimdi hafifçe şaşılaşan gözlerinin de etkisiyle tamamıyla sarhoş birinin sahip olabileceği o şapşal görünümle süslenmişti. Sarsak vücudu ise bir yere oturana kadar bir oraya bir buraya sallanırken başını kontrol etmek konusunda ciddi problemler yaşayan Ada ise kafasını Cle’nin omzuna dayamıştı. Elindeki şişenin içinde ne olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu, zaten içkilerden pek anladığı da söylenemezdi özellikle ağzına bira dışında bir şey sürmediği düşünülürse. Ama bu gece başkaydı, bu gece dibine kadar sarhoş olacaklardı ve ikisi de sonu gelmeyecekmiş gibi gelen bir mutluluğun kucağında kıvrılacak ve dipsiz bir uyku çekeceklerdi. Hiçbir şey için dert etmeyecekleri bir geceydi bu, belki de sonsuz arkadaşlıklarını daha sıkı sıkıya perçinleyecek bir gece… Cle’nin uzattığı bacağını platform olarak kullanıp uzun ince parmaklarından birini oğlan diğerini kız olarak görevlendirip kendi çapında oyun oynarken Cle’nin ona kahkahalarla güldüğünün farkında değildi elbette. “Hayır Tom, bunu bana ve aşkımıza yapamazsııııın.” Acıklı bir ifadeye bürünen suratı ve havaya doğru kaykılmış olan kaşlarıyla yüzyılın en komik sarhoşu olmak konulu yarışmada hızla ilerleyerek birinciliği göğüsleyecekmiş gibi görünen Ada ise arkadaşının kahkahalarını duydukça kafayı yemiş gibi krize giriyor ve karnına ağrılar girene kadar deliler gibi gülüyordu. İçinde ne olduğunu bilmediği ancak boğazını delip geçerek canının yanmasına neden olan şişeyi bir kez daha kafasına dikti, yavaş yavaş hissizleşmeye başlayan parmakları şişeyi sıkı sıkıya sarmıştı. Cle’ye doğru devrilmek üzereyken birinin adını söylediğini duyarak bir anda başını kaldırdı, ses tanıdık gibiydi ve o şaşkın şaşkın etrafına bakarken bir anda Cle olduğunu anlayıverdi.

    Cle’nin dudaklarından dökülenler ise vampirlerin dahi varlığına inanabilecek kadar hayalperest bir kızın nabzının hızlanmasına neden olmuştu. Gökyüzüne baktığında Cle’nin haklı olduğuna adı gibi emindi, uzaylılar bu iki sarhoşu alıp götürecek ve üzerlerinde deney yapacaklardı. Çünkü aslında dünyayı ele geçirmek istiyorlardı, bunun nedeni atmosfer ve suyun olmadığı gezegenlerinin artık onları taşıyamayacak kadar eskimiş olmasıydı ve kendilerine yeni bir yer arıyorlardı, mavi gezegen ise bunun için biçilmiş bir kaftandı! Belki de beyinlerine ne idüğü belirsiz çipler yerleştirip robotlara dönüşmelerini sağlayarak onları planlarının demirbaşı yaparlardı, kendini arkadaşlarını hunharca katlederken hayal eden Ada ise bir anda öfkelenmişti. “Hayır!” diye bağırdığında Cle’nin yerinde zıpladığını fark ederek kıkırdadı. “Hayır Cle, uzaylılar dost olmak için gelirler, insanları kaçırmak için değil.” Bunu söylerken parmaklarını tırnak işareti yapacak şekilde oynatıyordu, onlara doğru yaklaşıyor gibi duran ışığa dokunabilecekmiş gibi elini uzatmıştı. “Seni gidi pis uzaylı, beni ve arkadaşımı asla o hurdaya bindiremeyeceksin! Değil mi Cle?” Onaylanmak istercesine başını ona döndürmüştü ama ışığın büyüsüne kapılmış gibi duran Cle onu duymuyor gibiydi. Şimdi ikisini de kurtarması gerekiyordu, bu yüzden etrafına bakındığında ilk kez yakınlarında oturan kıvırcık çocuğu fark etmişti.

    “Hey sen!” Tek başına oturup kafasını dinleyen çocuğu işaret ediyordu. Şaşkın bakışlarını üzerine yönelten çocuğa bakıp onaylarcasına başını salladı. “Evet, sana diyorum. Orada boş boş oturacağına gel ve bizi uzaylılardan kurtar, başımız belada çünkü.” Aferin almayı beklercesine Cle’ye döndüğünde Cle’nin ışık saçan gözlerinde onaylamak adına bir şey olmadığını fark etmekte gecikmedi. Ne halt ettiğini sorarcasına bakan Cle’ye masumca bakıp “Şimdi bizi kurtaracak, çünkü o güçlü bir kahraman.” dedikten sonra kendini çimenlerin üzerine bırakıverdi. Bu kurtarma işi onu fazlasıyla yormuştu ve artık tehlikede olmadıklarını bildiğinden azıcık dinlenebilirdi. Yıldızların rengarenk ışıklarıyla taçlandırmış olduğu güzelim gökyüzüne baktı, her şey öylesine büyüleyiciydi ki dönen başı bile bunu mahvedemezdi. Ada’nın ona asıldığını zanneden çocuk ise yüzünde kendini beğenmiş bir gülümsemeyle muhteşem ikilinin yanına yaklaşırken Ada işaret parmağının baş rolü aldığı oyununa devam ediyordu. “Cle’ye asla zarar veremeyeceksin, iğrenç ve kusulası yaratık!”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementine Crandal
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 663
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Cle.

Şöhret
Puan: 70

Uzaylı Falan Olabilir. Empty
MesajKonu: Geri: Uzaylı Falan Olabilir.   Uzaylı Falan Olabilir. Icon_minitimePerş. Ağus. 05, 2010 7:01 pm

O ışık beni içine çekip götürseydi bu bana sadece huzur verirdi. Öyle parlak, öyle güzel ki. Sanki dokunabilsem elimde pek çok şeyi değiştirme gücüm olacakmış gibi.. Uzayda olma fikri bana fazlasıyla çekici geliyor zaten. Beni de götürsünler istiyorum bir yandan, bir yandan da geride bırakacağım şeyler aklıma gelince bir korku sarıyor bedenimi. Ama o görüntünün mucizesi pek çok şeyi düşünmemi engelliyor aslında. Ada tarafından yapılan açıklamalar rahatlatsa da beni gözlerimi o parlaklıktan ayıramıyorum. Sanki beni içine çekiyormuş gibi. Etrafındaki her şey dönüyor da bir o sabitmiş gibi. Bu çok güzel bir his aslında. Kanımdaki alkol oranı arttıkça daha da ışığa çekiliyormuşum gibi geliyor. Bunun tek bir açıklaması olabilir. ALKOLİK UZAYLILAR! Evet alkolü yönlendirmeyi keşfetmiş olmalılar. Sizi gidi çakallar sizi. Dünya nimetlerinden faydalanmaya niyetlisiniz değil mi? Sizinle iyi anlaşırız çocuklar. Bir an gözümün önünde bir içki masasında uzaylılarla birlikte oturup kafayı bulduğum sahneler beliriyor. Ada'nın yardım isteyen bağırışına kadar ışıktan ayıramadığım gözlerim bu sefer bir başka şeye kilitleniyor.
Kıvırcık saçlı bir çocuk şirin bir gülümsemeyle bize bakıyor. Kıvırcık mı? Ah tanrım! Uzaylıı!! Beynimi okumuşlar! Kıvırcık saçlardan çok hoşlandığımı biliyor olmalılar! Kötü uzaylılar beni ele geçirmeye mi çalışıyor yani. Seni pis akıl okuyucu çocuk seni! Gözlerime bak ve ne olduğunu anladığımı farket! Hey! Çakal! Hoop! Duysana düşüncelerimi! Ah tabii. Anladıım. Ada'ya belli etmemeye çalışıyorsun değil mi? A benim yavruma. Zeki sanıyorsun kendini ama bizi sana kaptırmam! Sahi ben ne kadar içtim bu gece. Bir yerimi kessem saf votka akacak artık heralde. Amaan neyse. Ne diyordum? Kafam karıştı yine. Ada kahramanımız olduğunu sandığı kötü adamın büyüsüne kapılmış olmalı! Kesin bir şey yaptılar ona. Arkadaşımı çözmesini beklemek zorunda kalmayacağımı umuyorum. Güçlü kahraman olduğunu sandığı şeyin fazladan kolları ve iğrenç kokan bir derisi olduğu açığa çıkınca eminim çok şaşıracak. Şimdilik sadece yerde yatıp eğlenmeye devam ediyor. Tehlikede olan ben değilim sensin Ada demek istiyorum ona dönüp. Bu yaratıktan seni koruyacağım! Tam o anda geriye doğru attığım adımlar yüzünden gözüme giren ışık çoğalıyor. Tanrım, olamaz!
"Adaa! Şuraya bak! Oha kaç tane daha parlak küçük uzaylı aracı geldi baak! Bu bi' istila olmalı!"
Ada'da yattığı yerden kafasını kaldırmış bakarken sözde kahraman rolü oynayan uzaylı gülmeye başlıyor. Yanıma gelen Ada'yla birlikte kaç uzay aracı olduğunu çözmeye çalışıyoruz. Bir.. İki.. Beş.. Yedi.. On üç.. Sonra süper kötü kahraman kahkahalarını tutamayıp bizim sorulmamış sorumuzu yanıtlıyor.
"Hayallerinizi yıkmak istemem bayanlar ancak onlar sadece stadyumu çevreleyen ışıklar. Ve sanırım 24 tane var."
Ona bakıp söylediği şeylerin beynimde bir anlam kazanmasını bekliyorum. Stadyum? Işıklar? Bir gülme dalgası karnımdan başlayıp ağzıma kadar yükseliyor. Sanki gülerken kusacakmışım gibi. Ada kendini tekrar yere salıp yerde gülmeye devam ediyor. Gülerken o kadar sarsılıyorum ki yere otursam iyi olacak diye düşündüğüm andan birkaç saniye sonra sendeliyorum ve eski kötü kahraman beni tutuyor. Kıvırcık saçlı çocukla birlikte yere iniş yapıyorum.
"Hey. Gerçekten kurtarıcıymışsın."
Neredeyse kucağında oturduğum çocuğun saçlarına dokunuyorum. Kıvırcık saça karşı hep bir zaafım olmuştur zaten. Ada yattığı yerden tekrar parmak tiyatrosuna başlamış durumda. Hatta bizi canlandırıyor bile olabilir. Ama bu gece hepsinden fazla içmiş olmalıyım ki etrafımda ne olup bittiğini bile algılayamıyorum. Tanrım kendimi alkolde boğacağım bir gün. Parmaklarım hala saçlarındayken beni tutup kendine çektiğini bile çok geç farkediyorum. Burnu burnuma değiyor. Ada'nın sesini duyorum arkamda. *Gitme Tom! Gidersen çocuklarımızı pişirir yerim!* Tom.. Thomas. Elimde olmadan fısıldıyorum adını. Karşımdaki çocuğun dudaklarına çarpıyor sözcüklerim ve bana geri dönüyor. Hafifçe geri çekilip yüzüme bakıyor.
"Adım Matt."
Bu isim bana bir şey ifade etmiyor. Ben Thomas'ı istiyorum. Ancak ne parmaklarıma değer saçlar ona ait ne de bu onun kokusu. Bir pişmanlık içimde alevleniyor. Onca şeyden sonra onu unutuyor olamam. Onu hala seviyorum çünkü. Bu sadece alkolden. Alkol yüzünden evet! Ve bu adam hala kötü bir uzaylı olabilir. Toparlanıp yana kayıyorum. Elimi saçlarımdan geçirip üstüme başıma bakıyorum telaşla. Sanki bu yaptıklarım boynuma bir kartonla asılacakmışcasına. Sonra kendimi toparlamaya çalışıp tekrar kıvırcık saçlı çocuğa bakıyorum.
"Bence gitsen iyi olacak Darren."
Bana yanlış isim söylediğimi farkettirmek istermiş gibi yüzüme bakıyor. Sanki tekrar düzeltip cümlemi zorla yanımda kalacakmış gibi geliyor ve bu düşünce korkutuyor beni. Çünkü ne bu halde ona karşı koyabilirim ne de yarın aynaya bakabilirim. Oysa sadece başını sallayıp ayağa kalkıyor ve dönüp gidiyor. Bende gidip Ada'nın yanına uzanıyorum. Parmağımı havaya kaldırıp bir şey gösterirmiş gibi uzatıyorum kolumu.
"Bana kalırsa onlar hala uzaylı olabilir Ada."
Daha sonra birlikte birkaç saniye sessizlikten sonra gelen kahkahalardan bırakıyoruz ortaya ve Ada'nın parmak tiyatrosuna yöneltiyorum ilgimi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adelaide Audrinas
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Adelaide Audrinas


Mesaj Sayısı : 84
Kayıt tarihi : 20/07/10
Lakap : Ada.

Şöhret
Puan: 5

Uzaylı Falan Olabilir. Empty
MesajKonu: Geri: Uzaylı Falan Olabilir.   Uzaylı Falan Olabilir. Icon_minitimePerş. Ağus. 05, 2010 11:04 pm


      “Tanrı şahidim olsun ki bir daha buraya dönmeyeceğim!”
      “Gitme Tom, gidersen çocuklarımızı pişirir yerim.”
      “Lily, son yavrumuzu yediğinden yana bunu yapmayı bıraktığını sanıyordum.”
      “Hayıııır aslında bırakmadım ki ben ve şimdi de karnım aç ve canım seni yemek istiyor!”
      “Sakın bana yaklaşayım deme seni kaçık zombi!”
      “Hayır sevgilim, ben zombi falan değilim. Aslında ben seni ele geçirmek için gönderilmiş bir ajan – uzaylıyım.”
      “Yalan söylüyorsun yalaaan!”
      “Bir daha söyle Tom, seviyorum de.”
      “Olmaz Lily, bir uzaylıyla birlikte olamam. Hoşça kal.”
      “O kadar kolay değil tatlım, şimdi benimle geliyorsun.”
      — Sahne kararır. Perdeler kapanmadan önce sahnede tam yirmi dört tane parlak beyaz ışık belirir. Işıklar küçülerek yok olurlar. –

    Cle’nin kahkahaları kulaklarını patlatmak istercesine zihnini ele geçirirken Ada da salak salak kıkırdıyordu. Cle’ye baktığında uzun zamandan beri ilk kez mutlu olduğunu fark etti, hoş az önceki yakışıklıyı ne demeye postaladığını anlamamıştı ama bir bildiği olduğuna dair güçlü bir inancı olduğundan fazla sorgulamaya gerek duymadı. Artık saçma salak gülmeye bir son vermek adına susmayı denedi ancak bir türlü başarılı olamıyordu, en içten şekilde patlattığı kahkahalar stadyumu doldurup kulaklarına gerisingeri dönerken Cle’ye bakıp dolanan diline hâkim olmaya çalışarak bir şeyler mırıldandı. “Cle, biz şimdi sarhoş olmadık di mi?” Cle’nin inanmaz bakışlarına maruz kaldığında kaşlarını bilmiş bilmiş havaya kaldırıp ellerini beline koydu, sesindeki titremeye hâkim olmaya çalışırken kendisini ele geçiren hıçkırık nöbetine kurban gittikten sonra suratını Cle’ninkine yaklaştırarak konuştu. “Hiç de sarhoş değilim ben.” Cle’nin haline güldüğünü gördükten sonra kanıtlamak istercesine elini kaldırdı, boynunun üzerinde duran başı kendini azat ederek yere yuvarlanmak istercesine bir sağa bir sola sallanıyordu. “Bak sayabiliyorum bile. Bir, iki, dört, dokuz, üç, iki-” Sarsılarak hıçkırırken saymanın hiç de kolay olmadığını ikna etmeye çalıştığı Cle’nin artık yarılma raddesine gelerek adeta anırarak güldüğünü gördüğünde hafiften sinirlenerek ayağa kalkmaya çalıştı. Başarılı olduğunda stadyumun kenarlarına çizilmiş çizginin başını kendine başlangıç noktası belleyerek sallanan bedenini durdurmaya çalıştı. Adımları birbiri ardını izlerken yaşadığı şok duygusunun da etkisiyle adeta çığlık atarak Cle’sine seslendi.

    “Bak Cle, hiç düşmeden yürüyebiliyorum! Demiştim sana sarhoş değ-” Aniden vücudunda hissettiği basınç nedeniyle nefes almayı bile unutarak ağzından çıkan çığlığın tüm stadyumu inletmesine izin verdi. Diğer ayağına dolanan ayağını kurtarmaya çalışırken kendine doğru yaklaşan yerin tüm yerin suratını dağıtmasını engelleyebilmek için oldukça zayıf çalışan reflekslerinin de yardımıyla sağ elini yüzüne siper etti. Kafa üstü yere yapıştığında yerle oldukça samimi bir hale gelen sağ elinin içindeki hissettiği ıslaklığın ne olduğunu algılayabilecek kadar geniş algılara sahip olmadığından aceleyle yanına doğru koşan Cle’ye gözlerini kısarak baktı. “Ben iyiyim, iyiyim bir şeyim yok.” Cle telaşla kendisine doğru yaklaşırken nasıl olup da o kadar alkole rağmen hızlı sayılabilecek bir süratle kendisine doğru koştuğunu merak etti. Ama o Cle’ydi, her şeye göğüs gerebilen, asla pes etmeyen ve kaslı kolları ile kırmızı bir pelerini olmamasına rağmen çizgi roman dünyasının en güzel kahramanı olabilecek kadar cesur bir kızdı. Laciverte dönük siyah saçlarını yalayan rüzgara göğüs gererek ona doğru koşarken kırmızı dudaklarına uyum sağlamak isteyen minicik burnu hafifçe kızarmıştı, narin bedenini büyük bir güç sarf ederek ayakta tutarken yattığı yerde yavaşça doğrulan Ada ise büyülenmiş bir şekilde onu izliyordu. Evet, evet bu kız tam bir süper kahramandı…

    Cle yanına ulaşabildiğinde hızlıca başucuna çömeldi, bir taraftan kıpır kıpır olan dudaklarında adına ne biçim küfürler ettiğini tahmin edebilen Ada gülmekten kendini alamadı. Ölümüne yavaşlamış olan hissetme duyusunu yavaşça algılamaya başladığında, elindeki yaranın ayırtına varabildi. Cle’nin dikkatle incelediği eline baktı, ayağındaki zonklamayı umursamayarak başını en yakın arkadaşının omzuna dayadı. “Bu vişne suyu değil mi?” Suratındaki masum ifadeyi gören Cle’nin gittikçe düşen suratını fark eden Ada, Cle’yi güldürebilmek için öteki elini kullanarak Cle’nin minik burnuna dokundu. “Öyle değil mi Viştanem?” Hafifçe gülümseyen Cle’ye sevgi dolu gözlerle baktı, artık içinden gülmek gelmiyordu. Sarhoşların etrafını saran o saçma hüzne kapılmıştı şimdi, Cle’nin gecesini bok etmiş olmanın getirdiği suçluluk duygusunun altında eziliyordu. Gözlerini diktiği Cle’ye bakarak özür dilercesine mırıldandı. “Üzgünüm Cle, geceni mahvettiğim için. Böyle olsun istemezdim.” Cümlelerinin anlaşılabilir bir hale gelmiş olmasından dolayı memnundu ama şimdi ağlama isteğiyle dolmuş olması canını sıkıyordu. Yavaşça dolan gözlerine söz geçiremiyorken ağlamak için hiçbir nedeninin olmadığının farkındaydı. Yine de kendisine hâkim olamıyordu, Cle’nin kollarını bedeninin etrafında hissettiğinde ise artık bir nedeni vardı, son derece bunalımlı bir zamanda olan arkadaşı Clementine için pek ala hüngür hüngür ağlayabilirdi ve bu gidişle aynen öyle yapacakmış gibi hissettiğinden yavaşça süzülen gözyaşlarının toprağa ulaşmasına izin verdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementine Crandal
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 663
Kayıt tarihi : 18/07/10
Lakap : Cle.

Şöhret
Puan: 70

Uzaylı Falan Olabilir. Empty
MesajKonu: Geri: Uzaylı Falan Olabilir.   Uzaylı Falan Olabilir. Icon_minitimeCuma Ağus. 06, 2010 7:57 pm

Kahkahalarım o kadar yükseliyor ki bu hızla gökyüzündeki yıldızlarla dans edebilecek boyuttalar. Ada'nın o güzel yüzü karşımda gülerken ışıltılar saçıyor. O birini güldürmek isterse ona karşı koyamazsınız. Öyle bir ışıltısı, öyle bir kahkaha dalgası vardır etrafında. Ada bir insanın hayatına girdiğine şükredeceği birkaç şeyden biridir. Alkollü olmasaydım, o da alkol etkisiyle bu kadar saçmlamasaydı yine bunları söylerdim. Bana sarhoş olmadığını söylemesi daha fazla gülmek dışında bir etki yaratmadı bende. Şirin yüz ifadesiyle minik burnunu havaya kaldırarak saymaya çalışması hoşuma gitti. Onun yanında olmak uzun zamandır yapmam gereken bir şeydi. Güldüğümde kendisine güldüğümü sandığı için yüz ifadesi değişti. Oysa ben sadece onun şirin davranışlarına değil bu kadar zamandır gülmeyi unutmuş olmanın getirisiyle acı çekerken bu gece bu kadar eğlenebiliyor olmama da gülüyordum kahkahalarla. Ayağa kalktığında olduğum yerden başımı kaldırıp gülerek ona bakmaya başlamıştım. Ta ki sevinç çığlığının ardından gelen acı çığlığa kadar. Benim sevgili arkadaşım, neşe kaynağım birden yere düşüvermişti. Gözlerimin önünde baktığım yerden zemine iniş yapmıştı aniden. Düşüşü bile o alkole rağmen bu kadar zarifken canının yandığını kendi canımda hissedebilmiştim. Adı dudaklarımdan dökülüp onun acısını belli eden inlemesine karıştığında içimdeki korku büyüdü birden. Bir şey olmuş olma ihtimali rahatsız etti beni. Bedenim beynimden çok kalbime itaat etti o anda. Birden kalkıp koşmaya başlayabilmemin nedeni de buydu. Normalde de bunu yapabilirdim belki, ama bu hiç düşünmeden olmuştu. Beni sakinleştirmeye çalışmasının o an bir faydası yoktu. Canı yanmıştı, canım yanmıştı. Daha fazla söylediği hiçbir şey etkilemeyecekti beni. Yanına varıp sıcaklığını kendi tenimde hissetmeden de iyi olduğunu düşünmeyecektim.
Gülüyordu yüzüme, en masum ifadesiyle. Gerçekten iyi miydi yoksa bu hali alkolün getirdiği uyuşmuşluktan acı çekmemesi yüzünden miydi bilmiyorum. Saçlarına karışan bir kaç kuru yaprağı elimle alıp yere bırakırken o inci teninde parlayan kırmızı dikkatimi çekiyor. Nefesimi tuttuğumu hissediyorum, ama elimde olan bir şey değil bu. Canının yandığını hissetmiştim!. Elini avcuma alıp üstündeki pisliği temizliyorum. Toprağa düşerken elini yüzüne siper edebilmesi büyük şans aslında. O güzel yüzünde bir damla kan görsem kafayı yerim heralde. Saçları görüşümü kısıtlayıp onların bahar kokusu burnuma dolana kadar omzuma yattığını farkedemiyorum. O kadar odaklanmışım ki o tenini lekeleyen ve dışarıda değil içeride akması gereken kana. Vişne suyu. Ah şu kan yerine eline dökülen bir vişne suyu olmasını ne kadar çok isterdim. Diğer eliyle burnuma dokunuşuyla gülümsemeye çalışıyorum. Viştane.. Beni böyle çağıran tek insan Ada heralde. Bu aramızdaki en güzel sevgi sözcüğü. Bu sözcüğü sadece bu sesten duyduğumda bir melodi gibi gelir bana.. Bir başkasının bana "viştane" deme lüksü yoktur. Sadece Ada'nın dudaklarına yakışır ve sadece ondan dinlediğimde her şeyin düzeleceğine olan umut ışığım daha parlak yanar. Gözlerimin doluşunu gecemi mahvettiğine yorması beni sadece üzüyor. Canının yanması canımı yaktı sadece. Onunla olduğum hiçbir gece mahvolamaz ki zaten. Ona sarılıp kollarımı beline doluyorum. Yüzüne küçük, narin bir öpücük kondurup burnumu yanağına sürtüyorum. Gözünden düşen yaşlar öpücüğümün üstünden geçiyor. O ağlamamalı. Uzun parmaklarımla teninde akan o minik damlalardan birini dağıtıyorum. Yüzünü avuçlarımın arasına alıp ona bakıyorum.
"Hey. Ağlamanı gerektirecek hiçbir şey yok birtanem. Sadece ağladığında mahvetmiş olacaksın bu geceyi. Canının yanması ihtimaline üzülüyorum sadece. Seninle yaşadığım bir şeyden ne zaman pişman olduğumu gördün sen. Hadi ama. Benim masum kediciğime hiç yakışmıyor bu sulu gözler. Onlar kendinden parlamalı gözyaşlarıyla değil. Gülümse, hadii."
Ona hiç yakışmayan hüzünlü bir gülümsemeyle ışıldıyor yüzü. Burnuna minik bir öpücük daha konduruyorum. Sonra elimle yüzündeki yaşları siliyorum.
"Aferim bebeğime. Hadi iyice mikrop kapmadan şu eline bir bakalım."
Bizim bu duygusal anımızı umursamayan yarası kanamaya devam ediyordu. Üstündeki pisliği temizledikten sonra onun için ne yapabileceğimden emin olamıyorum. Olduğum yerde dizlerimin üstünde durup elbisemin eteğini alıyorum parmaklarımın arasına. Kumaşın ince olduğunu düşündüğüm bir yerden tutup tırnaklarımın da yardımıyla söküyorum eteğin bir kısmını ve kopardığım kumaşı Ada'nın avucuna doluyorum.
"İşte böyle. Bu bizi bir süre idare eder. Hadi gidip bir yerde pansuman yaptıralım şu yaraya. Kalk bakalım. Biliyor musun ne düşünüyorum Ada. Bir daha buraya gelmeyelim. Uzaylılar tarafından ele geçirilmek ve bir yerlerimizin tekrar kanadığını görmek istemiyorum çünkü. "
Kolumu beline sararak kalkmasına yardım ediyorum. Etraf fazlasıyla sessiz ve pek de insan yok aslında. Görebildiğim tek canlı yaşam formu ilerideki gece bekçisi. Ona seslenip bizi bir eczaneye götürmesini istiyorum. Eczanede Ada'nın eline pansuman yapılırken ben saçlarıyla oynuyorum. Ada'ya kediciğim dememin nedenlerinden biri de bu. O parlak saçlarının okşanmasını çok sever. Bittikten sonra onu alıp kapıdan bir taksiye bindiriyorum. Yanına kurulup son ana kadar hiç aklımdan geçmiş olmamasına rağmen şehirdeki en büyük otellerden birinin adını veriyorum. Bir gece için de olsa sadece birlikte olmak, başkaları olmadan birbirimizin varlığını hissetmek ve birlikte uyuyakalmak huzur verecek.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Andreas Chamberlain
Fotoğrafçı&Manken
Fotoğrafçı&Manken
Andreas Chamberlain


Mesaj Sayısı : 235
Kayıt tarihi : 18/07/10

Şöhret
Puan: 630

Uzaylı Falan Olabilir. Empty
MesajKonu: Geri: Uzaylı Falan Olabilir.   Uzaylı Falan Olabilir. Icon_minitimeCuma Ağus. 06, 2010 8:54 pm

Puanlandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Uzaylı Falan Olabilir.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: Kapital Şehirler :: Diğer Şehirler-
Buraya geçin: