Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Geçmişi Anmak.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Archles Samael Frohagen
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Archles Samael Frohagen


Mesaj Sayısı : 204
Kayıt tarihi : 25/07/10
Lakap : Arch.

Şöhret
Puan: 6

Geçmişi Anmak. Empty
MesajKonu: Geçmişi Anmak.   Geçmişi Anmak. Icon_minitimeCuma Tem. 30, 2010 1:00 am

Geçmişi Anmak. Arthurbradleyjames12659 Geçmişi Anmak. Odette-odette-yustman-9402502-100-100
Archles Samael Frohagen & Blanche Ivalyn



Sırtında hareket eden sihirli ellerin verdiği rahatlık anlatılamazdı. Asya kökenli masöz inanılmaz derecede yetenekliydi, Mika ismindeki kadın Archles'ın spordan dolayı gerilen kaslarını büyük bir ustalıkla gevşetmeyi başarıyordu, hep yaptığı gibi. Mika, Arch'ın özel masözüydü, genelde spordan sonra onu eve çağırır ve özel masajlardan uygulatırdı. Burnuna dolan aromalı yağların kokusu baş döndürücü, masajın verdiği rahatlama tarif edilemezdi. Kapalı gözlerinin ardında zihninde beliren hayali karelerin eşliğinde bu anın keyfine olabildiğince varmaya çalışıyordu. Ne yazık ki bu keyif fazla uzun sürmeyecekti. Çalmaya başlayan telefonu sayesinde içinde kaybolduğu hayal dünyasından kopmuştu. Genç adam kafasını kaldırıp tembel bir ifade ile etrafını süzdü, uyku ile uyanıklık arasında gidip geldiği o çizgiden sıyrılmak can sıkıcıydı. Yan taraftaki ahşap sehpanın üzerinde ışık saçarak çalan telefona uzandı. Tek gözü kapalı bir şekilde ekrandaki ismi okumaya çalıştı, bunu başardığındaysa sonuç gerçekten şaşırtıcıydı. Parlak ekranda yazan isim ' Blanche ' idi. Şimdi tamamen ayık olan Archles aceleyle aletin üzerindeki yeşil ahize resimli düğmeye basıp, telefonu kulağına dayadı.


' Ups bakın kimler arayarak beni onurlandırmaya karar vermiş. '
' Merhaba, Archles.'
' Sana da aynısından güzelim. '
' Nasılsın? Nerdesin? '
' Hımm. Fena değildim, şimdiyse harikayım. Evdeyim. '
' Müsait misin? Sana gelebilir miyim? '
' Ah, bu ne acele B? Normal şartlarda hemen gelmeni söylerdim ama şu an bir masaj seansının tam ortasındayım. Eğer ister...'
' Tamam, işin bitince ulaş bana. Konuşmamız gerek. '
' Pekala hayatım, zaman seni değiştirmiş ha? Gerçekten acelecisin. '
' Saçmalamayı kes lütfen. Central'da buluşalım. Mesaj at. Hoşaçakal. '
' Hoşça... '


Ama telefonun diğer tarafından duyulan uzun bir 'dııt' sesi ile Blanche'nin çoktan telefonu kapattığını anlamıştı. Tanrım! Bu kızın nesi vardı böyle? Aylardır konuşmuyorlardı, Blanche onu görmezden gelemeyi tercih ediyordu. Durum böyle olunca Arch'a da yapacak fazla bir şey kalmamıştı, o da bu oyuna ayak uydurarak sanki aralarında bir şey yaşanmamış gibi davranmıştı. Ne yani onca ay o kız için görünmez adamdan bile daha görünmez haldeyken birden buluşmak istemesi normal miydi? Hiç sanmıyordu doğrusu. ' Ah, hadi ama! ' diye geçirdi içinden. Blanche ile ilgili ne normaldi ki zaten? Tamam o gerçekten... güzeldi, etkileyiciydi, seksiydi. Ama çatlağın tekiydi. Cidden! Hiçbir zaman çok iyi anlaşamamışlardı. Bless'in aksine. O kız cidden çok kafaydı, Arch'ın da en yakın dostlarından biriydi. Blanche ile kardeş olmalarına şaşırmadan edemiyordu. Blanc'in tüm o çatlaklığına rağmen Bless'in son derece normal olması tuhaftı. Tabi Arch'ın 'normal' insan anlayışına cidden 'normal' denilebilirse... ' Herneyse' Diye düşündü, Blanc'in ne derdi olduğunu öğrenecekti nasıl olsa.


Yeşilin hemen her tonunun alabildiğine geniş yer tuttuğu Central Park bugün melanklik bir ruh halinde gibiydi. Tüm şehir gibi! Gri yağmur bulutları gökyüzünü sarmalamıştı, Güneş'in önünü kesen bulutlar akıttığı ılık damlalarla yeryüzünü temizliyorlardı. Her bir yağmur damlasının toprağa değişi ile o mükemmel koku daha da belirginleşiyordu. Islak toprak kokusu. Heyecan verici, huzurlu, umut dolu... Yağmuru seviyordu Arch, insanlarda uyandırdığı o hüzünlü tarafı seviyordu. Starbucks'tan aldığı sıcak çikolatalarla patika yolu adımlayan Arch, gölü gören o eski bankı görünce adımlarını hızlandırdı. Blanche ile buraya sık sık gelirlerdi eskiden. Bu bank onların buluşma noktasıydı ' Her zamanki yerde. ' Demişti mesajda Arch. B bunun anlamını kavramış olmalıydı, neredeyse gelirdi. Starbucks amblemli bardakları bankın boş yanına bırakıp kollarını göğsünde birleştirdi. Göl harika görünüyordu, özellikle bu havada. Yağmurun yağışı belli belirsizdi, bulutlar gökyüzünde olduğu gibi gölde de göstermişti etkisini. Kurşuni renge bürünen göl bir parça ürkütücüde görünüyordu aslında. Derin bir nefesle beraber etrafındaki tüm kokuları da içine çekti, ıslak toprağın kokusunu, sıcak çikolatanın tatlı kokusunu ve son olarak belirgin bir çicek kokusunu. Belki birazda baharatlı bir şeyler. Tanıdık bir kokuydu bu, Blanch'in parfümünün kokusu. Bu biraz ağır ama bir o kadarda muazzam koku hep Blanche'den önce varırdı kızın gittiği yerlere. Çok geçmeden Archles topuklu ayakkabının taş zeminde çıkarttığı sesleri de işitir olmuştu. Kafasını sola çevirdiğinde onu gördü. Blanche. Koyu kahve saçları rüzgarla savruluyordu, başındaki pudra rengi şapka saçına çok uymuştu. Arch'ın yanına vardığında güzel yüzünde gölgeler geçtiğini fark etti çocuk. ' Selam. ' Dedi bardakları kucağına alıp yanında açılan boş yeri göstererek. Blanche cevap vermeden Arch'ın yanına oturdu. Kısa süreli bir sessizliğin ardından Archles ' Umarım hala sıcak çikolata seviyorsundur. ' Dedi elindeki bardaklardan birini uzatarak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Blanche Ivalyn
Constance Billard III.Sınıf
Constance Billard III.Sınıf
Blanche Ivalyn


Mesaj Sayısı : 234
Kayıt tarihi : 19/07/10

Şöhret
Puan: 30

Geçmişi Anmak. Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişi Anmak.   Geçmişi Anmak. Icon_minitimePtsi Ağus. 02, 2010 10:01 pm

O kadar geç yatmıştım ki sabah zar zor uyandım. Göz kapaklarım kalkmamak için direniyordu ama nafile. Eninde sonunda kalkacaklardı. Gözlerimi zar zor aralayarak banyoya girdim. Bu denli uyanamamış olmama rağmen saatin öğleni geçtiğini biliyordum. Yüzümü yıkayınca biraz daha kendime geldim. Artık nihayet gözlerim açılıyordu. Sarsak adımlarla banyodan çıkıp odama geçtim. Üzerimdekileri rahat bir kot pantolon ve gri tişörtle değiştirdim. Tişörtün üzerinde dergi kapaklarını aratmayan bir resim vardı. Aşağıya inerken kendimi daha iyi hissediyordum. Kızlar çoktan kalkmış kahvaltı yapmışlardı tabii. Alçaklar, diye düşünmeden edemiyorum. Mutfağa geçip dolaptan bir şeyler atıştırdım. Canım yemek istemiyor zaten. Nedenini bilmediğim bir şekilde yorgunum bu sabah. Uykusuzluğun getirdiği bir şey değil bu. Archles ile konuşmam gerekiyordu. Bunun yükü altındaydım. Bu düşünce bile yediklerimin tadını samana çevirmeye yetiyordu. Yavaş adımlarla mutfaktan çıktım. Nereye gitti bunlar? Etrafta kimse yoktu. Koltuklardan birine oturdum ama içimi huzursuz eden bir duygu var hâlâ. Bana durmadan hadi arasana! diyen bir duygu. Bu duygudan nefret ediyorum. Ne zaman bir işi yarım bıraksam veya ertelesem hep beni huzursuz ediyor. Yerimden yavaşça kalkarak istemeye istemeye –neredeyse sürüklenerek- yukarıya çıktım. Kapının düzgün kapandığına emin ölünca çekmecemin üzerindeki telefonumu alarak yatağıma oturdum. Odadaki oksijeni ciğerlerime çekerek rehberden Arch’ı buldum. Dıııt. Dıııt. Dıııt.

' Ups bakın kimler arayarak beni onurlandırmaya karar vermiş. '
' Merhaba, Archles.'
' Sana da aynısından güzelim. '
' Nasılsın? Nerdesin? '
' Hımm. Fena değildim, şimdiyse harikayım. Evdeyim. '
' Müsait misin? Sana gelebilir miyim? '
' Ah, bu ne acele B? Normal şartlarda hemen gelmeni söylerdim ama şu an bir masaj seansının tam ortasındayım. Eğer ister...'
' Tamam, işin bitince ulaş bana. Konuşmamız gerek. '
' Pekala hayatım, zaman seni değiştirmiş ha? Gerçekten acelecisin. '
' Saçmalamayı kes lütfen. Central'da buluşalım. Mesaj at. Hoşça kal. '
' Hoşça... '

Çok kısa sürmüştü. Cümlesini bitirmeden kapattım telefonu. Ben istediğimi almıştım zaten, lafı uzatmanın bir anlamı yoktu benim için. Hem onun yapmacık hoşça kallarını dinlemekte istemiyordum. Aslında onun sesini duymak istemiyordum. Mesajını bekleyene kadar çıkıp hava alsam iyi olacaktı. Bir yerde kahve içer kafamı dinlerdim hiç olmazsa. Telefonumu çantama koyarak evden çıktım. Hava gayet açık ve güzeldi. Yürümek bana iyi gelebilirdi. Central Park’ın yakınlarında bir yerde ki kafeye oturdum. Garson yanıma gelmeden bende Arch ile nasıl konuşacağımı hesaplıyordum.

Arch’ın mesajıyla oturduğum masadan kalkıp hesabı ödedim. Central parka yakın bir yer seçmeyi iyi akıl etmişim. On beş dakika olmadan Central Park’ın o güzel havasını solumaya başlamıştım bile. Yeşil insana o kadar huzur veriyordu ki… Mutluluk ve umut soluduğum havayla içime akıyordu sanki. Arch bir banka oturmuş beni bekliyordu. Yanına doğru ilerledim. Bankın diğer tarafına oturduğumda şaşırmadı. Herhalde geldiğimi anladı diye düşündüm. ‘ Selam. ’ dedim bende karşılık olarak. Sesin çok sevecen bir tınıda çıkmamıştı ama bariz bir ben-burada-olmak-istemiyorum havası da vermemişti. Sesim biraz yorgun çıkmıştı sanırım. Uzattığı sıcak çikolataya baktım. Evet, hâlâ sıcak çikolata seviyordum. ‘ Evet, teşekkürler. ’ diyerek uzattığı bardağı aldım. Arch gibi bende burada ne halt yediğimi merak ettiğim için bir şeyler söyleme gereği duydum. ‘ Buraya eski günleri yad etmeye gelmedim Arch. ’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Geçmişi Anmak.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Manhattan :: Central Park-
Buraya geçin: