Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Kim Kazanacak?

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Archles Samael Frohagen
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Archles Samael Frohagen


Mesaj Sayısı : 204
Kayıt tarihi : 25/07/10
Lakap : Arch.

Şöhret
Puan: 6

Kim Kazanacak? Empty
MesajKonu: Kim Kazanacak?   Kim Kazanacak? Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 6:21 pm

Kim Kazanacak? 0261t Kim Kazanacak? Arthurbradleyjames12659
Prudencia Léac & Archles Samael Frohagen




Ensesinden akan ufak damlalarla birlikte araladı gözlerini genç adam. Bir çift parlak mavi göz yorgunluğun verdiği tatlı bir rahatsızlıkla perdelenmişti. Suratına çarpan kavurucu gün ışığının sarımtırak yansıması gözlerini kısmasına neden olmuştu, güçlü sağ elini gözlerine siper ederek doğruldu yataktan. Kahverengi ve beyazın tonlarıyla bezenmiş iç açıcı odası havasız ve fazla sıcaktı. Odanın tamamen camdan oluşan duvarı ardına dek açılmış perdeleriyle hafif bir meltem üflüyordu ona doğru. Camın ilerisine takılan gözler gökdelen ve yüksek binaların manzarasıyla görkemli alev topunun zıt ama bütünleyici birleşimine odaklandı birkaç saniye. Sonra çok hafif bir öksürükle odada yalnız olmadığını anladı birden. Sol tarafa çevirdi kafasını, Miranda ismindeki orta yaşlı hizmetçileriydi odada ki. Kadın, Arch’ın ilgisinin ona yöneldiğini fark edince ‘ Bay Frohagen, sanırım bir misafiriniz var. ‘ dedi kalın sesiyle. Archles eliyle gözlerini ovuştururken ‘Kimmiş?’ diye sordu hala uykulu bir sesle. Sabah ziyaretçileri alışık olduğu bir durum değildi ne de olsa. ‘ Beatrice Growen, olduğunu söyledi Bay Frohagen. Growen ailesinden. ‘ Ah, lanet olası sürtük. Archles önceki akşam gelen sesli mesajdan Bess’in videoyu izlediğini anlamış ama ona geri dönmemişti. Herhangi bir açıklama yapma zahmetine de girmemişti. O kız tam bir sürtüktü ve Arch zaten herkes tarafından bilinen gerçeği bir kez daha Manhattan gençlerinin çoğuna göstermişti o kadar. Suratında beliren çarpık gülümsemeyle Bess’in sinirden kıpkırmızı kesilmiş suratını hayal etti. Miranda’ya çıkmasını söyledikten sonra yataktan kalktı. Mesaj ışığı yanıp sönen telefonu eline aldı, yine bir sürü mesaj gelmişti. Esneyerek önemli olanları kontrol edip cevap yazdı, ardından üzerindeki CK boxer ile aşağı inen merdivenlere yöneldi.

Düzgün bacaklarını ortaya çıkaran kısa okul forması, kahverengi topuklu ayakkabıları, D&G çantası, uzun siyah saçları, dolgun kırmızı dudakları ve elbette mavinin en güzel tonlarından birine sahip gözleri ile gerçekten güzel bir kızdı şu Bess. Ama geçmişe dayanan düşmanlıkları nedeniyle ona herhangi bir şey hissedemiyordu, elbette antipati duygusu hariç. Hafif bir bronzluk verdiği teni ile çevrelenmiş kaslı vücudu pek çok kız için seks objesi gibiydi, dış görünümüne her zaman çok güvenirdi Arch. Kaslarını cömertçe sergilerken Bess’in tepkisini merak ediyordu aslında, genç kız bu görüntüden etkilenir miydi acaba? Elinde değildi ki Arch’ın! Mükemmellik duygusu kanına işlemişti bir kere, kim olursa olsun ondan etkilenmeliydi. Derin ve kızgın bakışlarla çevrelenen mavi gözler yalnızca tereddütlü birkaç saniye boyunca sarışın gencin vücudunda ve suratında gezindi. Ancak çok kısa bir süre sonra yine aynı sert ve mağrur görünüme geri dönmüştü gözleri, doğrudan Arch’ın daha açık tondaki gözlerine bakıyordu şimdi. Yalnızca bir saniye süren bu göz kontağını kurduğu gibi bozan kişide Beatrice olmuştu. Koyu kumral saçlarını savurarak Archles’a doğru seğirtti genç kız. ’Sen ne yaptığını sanıyorsun lanet olasıca! ‘ Kızın sesindeki öfke belirgindi ama kontrolsüz değildi bu öfke. Hayır, aksine dingin bir öfkeydi bu, mantıklıydı, ölümcüldü ve tabi ki ürkütücü. Takdir edilecek soğukkanlılığını korumayı başaran çocuk ‘ Ne yapmışım? ‘ dedi alaycı bir tonla. Bess French manikürü yaptırdığı uzun tırnaklarını Arch’ın derisine bastırarak‘ Oyun oynamayı kes Frohagen. O videoyu senin yayınladığını biliyorum. ‘ Evet bu doğruydu, Bess’i St. Jude’dan iki çocukla bahçede ön sevişme aşamasında görmüştü. Bu alışıldık bir tabloydu ama genelde yalnızca iki kişi arasında geçen bir durumdu ve en fazla çok ateşli öpücükler ve birkaç dokunma ile son bulurdu. Ama Bess’in gurubu tam üç kişilikti. İki erkekle aynı anda işi pişiriyordu, ve elbette bu görüntülenmeye değer bir durumdu. Arch telefonunu çıkartıp bu olayı videoya almıştı, bir pornodan bile daha çok skandala yol açacak olan bu video Bess’in kuyusunu kazmaya yetecekti, böylece iki yıl öncesinin intikamını fazlasıyla almış olacaktı. Videoyu St. Jude ve Constance Billard’da ki tüm öğrencilere yollamakta tereddüt etmemişti ‘ St. Jude fantezisi. Sürtük B.’ye sevgilerle A. ‘ şeklinde bir not düşmesi durumunda Beatrice kimin yaptığını görür görmez anlamış olacaktı. Kızı videoyu ilk izlediğinde düşünmek bile istemiyordu, o güzel suratında nasıl bir öfke bulutu görünmüştü acaba. ‘ Ah, evet şu video. Üzgünüm Bess, bir hataydı. Sana bunu yapmayı istemezdim. ‘ dedi üzgün bir ses tonuyla, bir an afallayan kıza bakıp hafifçe güldü ve gözlerini kısıp alaycı bir ifade takınarak ‘ Ah Tanrı aşkına, boş versene tabi ki isterdim. ‘ dedi. O anda pek çok şey birden oldu, Bess’in havaya kalkan eli Archles’a doğru yaklaştı kızın elini havada yakalayıp hafifçe büken çocuk kızı kendine doğru çekti ve ‘ Sakin ol bebeğim. Endişelenmene gerek yok. Herkes senin küçük bir sürtük olduğunu zaten biliyor. ‘ diye fısıldadı kulağına. Kız tam anlamıyla burnundan soluyordu, öfkesinin ateşi yakıcıydı. Archles biçimli dudaklarını kızın kırmızı dudaklarına yaklaştırıp ufak bir öpücük kondurdu ve ‘ Şimdi defol. ‘ dedi ‘ Seni seviyorum. ‘ der gibi. Ve kızın bileğini bıraktı, kıpkırmızı olan bileğini ovuşturan genç kız şaşkınlık ve öfkeyle geriledi ve zehirli bir yılanınkini andıran bakışlarla ‘ Evet, belki de haklısın Arch. Belki de endişelenmeme gerek yok. Oldu ve bitti, sen hamleni yaptın, şimdi sıra bende. ‘ Kırmızı dudaklarına seksi bir gülücük yerleştirip sarışın çocuğa doğru yürüdü tekrar, topuklu ayakkabılarının tahta zeminde çıkardığı tok ses tahrik ediciydi. Şimdi o dudaklarını Arch’ın kulağına yakınlaştırıp ‘ Ama senin yerinde olsam endişelenmeye başlardım. Bunu ödeyeceksin p.ç kurusu. ‘ diye fısıldadı ve Arch’ın ensesine bir öpücük kondurdu. Genç kız uzun saçlarını ve kalçalarını sallayarak kapıya doğru yönelirken Archles sadece çarpık bir gülümseme ile kafasını salladı, ‘ Aptal fahişe.‘ dedi çoktan giden kızın ardından ve giyinmek için odasına çıkan merdivenlere yöneldi.


Su güzeldi. Durgun, berrak bir mavi. Klor kokusu, hoştu. Huzur veriyordu, midesinde bir şeylerin hareketlenmesine neden oluyordu. Yüzerken zaman ve mekân kavramları önemini yitiriyordu onun için. Tek önemli olan o an bulduğu kısa huzurlu anlardı. İsterse yarım saat yüzsün isterse tüm gün boyunca yine de kısa geliyordu zaman. Saatler yetmiyordu Archles’a. Suda kurtuluyordu tüm yüklerinden, nasıl bir hayat sürdüğünü unutuyordu, nasıl biri olduğunu ya da ne gibi sorunlarla boğuştuğunu. Kısacası su güzeldi, yüzmekse rahatlatıcı. Kaslı kollarıyla attığı her bir kulaçla sorunlarını uzaklaştırıyordu kendinden, yanan ciğerlerini rahatlatmak için kafasını her dışarı çıkarışında, ciğerlerine dolan temiz havayı her içine çekişinde yeni bir zafer kazanıyordu sanki. Hemen önündeki beyaz mermeri el yordamıyla bulup bedenini yukarı doğru çekti, dirseklerini soğuk mermerin ıslak yüzeyine dayayıp birkaç derin soluk aldı. Her sabah okul arazisindeki olimpik yüzme havuzunun bulunduğu binaya girer v dersler başlayana dek yüzebileceği kadar yüzerdi. Yüzmek vazgeçemeyeceği bir spordu, bir tutku.

‘ Birileri yine burada. Neden şaşırmadım acaba?

Pürüzsüz, yumuşak bir sesti bunları söyleyen, ve Arch’ın kim olduğunu anlamak için ona bakmaya ihtiyacı yoktu. Prudencia idi bu. Havuzda sık sık karşılaşırlardı, o da havuza gelmeyi seviyordu anlaşılan. Archles yine de kafasını ona doğru çevirdi, bacaklarını ve karnını usulca okşayan ılık suyun verdiği hoşluk hissiyle gülümsedi ‘ Bakın burada kim varmış? Prudencia Léac. Kaybedilmemesi gereken nadir ve eşsiz güzelliklerden biri. ‘dedi kızın uzaktan bile belli olan deniz yeşili gözlerine bakarak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Prudencia Léac
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Prudencia Léac


Mesaj Sayısı : 133
Kayıt tarihi : 26/07/10

Şöhret
Puan: 4

Kim Kazanacak? Empty
MesajKonu: Geri: Kim Kazanacak?   Kim Kazanacak? Icon_minitimeSalı Tem. 27, 2010 7:56 pm

' Kalk artık şu yataktan.'
'Ah kapasana çeneni. Seni çekmek zorunda mıyım?
'Evet zorundasın kuzen. Şimdi, bu yataktan kalkıyorsun.'

Sabahın köründe kaldırılmak kadar kötü bir duygu yoktu. Her sabah klişeleşmiş şeyleri yapmak o kadar sıkıcıydı ki artık sabah dokuzda kalkmak kesinlikle cazip gelmiyordu. En erken on birde uyanması gerekiyordu. Yoksa geri kalan günde yapacak hiç bir şey bulamıyordu. Sızlanıyor, penceresini açıp şehri seyrediyor, telefonundaki mesajları cevaplıyor ve bir de haftanın belirli günlerinde havuza gidip yüzüyordu. Aslında bunu her gün yapmak istiyordu ancak klordan ellerinin buruşmasından nefret ediyordu. Yaşlı nineler gibi oluyordu cildi. Ve klorlu suyu yuttuğunda boğazındaki yanma hissi günlerce gitmiyordu. Su içerken bile kendini klorlu suyu içer gibi hissediyordu bazı zamanlarda. Bir yandan onlarda kalmış olan kuzeni Ian'ı kaldırmaya çalışırken bir yandan da sürekli öfleyip duruyordu. Çünkü ciddi anlamda kalkmak bilmemesinden sıkılmıştı. Saat henüz sekiz buçuktu ama bugün havuza gitmeleri gerekiyordu; birlikte. Kalkmayacağını bildiğinden dolayı ısrarından vazgeçip çantasını hazırlamaya başladı. Annesinin sevgili bozuntusu yine aşağıdaydı. Kıkırdamaları en üst kata kadar geliyordu. Resmen oynaşıyorlardı. Dün gece üç buçuk gibi eve geldiklerinde de burada kalmıştı saatin geç olduğunu bahane ederek. Ve gürültüye kalkan Prudencia'yı gördüğünde yine yüzündeki şeytani gülümseme belirmişti. Kesinlikle bu adamda Prudencia'yı çeken bir şeyler vardı. Adam resmen benimle yatağa gir diye bağırıyordu. Annesine ne tarz bir ihanet olurdu bilmiyordu ama bir anlık bir boşlukta kendini adamın kollarında bulabileceğini biliyordu. O yüzden bu adam burada olduğu sürece mümkün olduğunca evden uzak olmalıydı. Dün akşam kaçmayı başarabilmiş ve bir önceki sabah. Ama şuanda yine evdeyken ne yapacağını bilmez haldeydi. Havuza gidecekti, evet, ama her an üst kata gelmesinden korkuyordu ki tuvalete gitmek için izin istediğini duyabiliyordu. Prudencia'nın odası lanet olası tuvaletin yalnızca bir kaç kapı ötesindeydi. Yüzünü buruşturarak ne yapabileceğine dair teoriler üretiyordu. Adımların seslerini duydukça odada bir ileri bir geri gidiyordu. Burada kıyametin ta kendisi kopsa Ian'ın umurunda olmazdı. Prudencia daha fazla dayanamayarak kendini dışarıya attı ve tuvalete doğru adımlarını yönlendirdi. Matthew yani annesinin genç sevgilisi tam karşısında duruyordu. Kalbinin aniden hızlandığını hissedebiliyordu. Saçları, bakışları ve gülüşü Prudencia'yı gerçek dünyadan alıp götürüyordu. Bir anlık bir silkinmeyle adımını kapıya doğru attı ancak Matt elini elinin üstüne koydu. Prudencia ise birinin görmesinden korkarak elini geriye çekti ve yutkunarak ' Çekilebilir misin? Bayanlara karşı kibarlık öğretmediler mi sana?' dedi. Dudaklarından dökülen kelimelerin farkında değildi. Neler saçmalıyordu? Kibarlığın hatta yunan tanrılarının beden bulmuş hali tam karşısında dururken neler zırvalıyordu? Matt yine gülümsedi ve kıpırdamadan 'Yüzün kızarmış tatlım. Ne oldu ateşin mi var? Hadi, gir de bir yüzünü yıka.' diyerek elini önce Prudencia'nın yanağına koydu, okşadı, ardından kapıyı aralayıp diğer eliyle içeriyi gösterdi. Prudencia ise yalnızca bir baş hareketi yapabildi ve içeriye girdikten sonra kapıyı kapatacakken Matt'in de içeriye girdiğini fark etti. Şaşkınlıkla neler olduğunu daha doğrusu ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. ' Sen ne yapmaya çalışıyorsun?' dedi ancak Matt hızlı bir hamleyle kapının kilidini sola çevirmişti,kısacası ikisini buraya kilitlemişti. 'Sana sahip olmamı istemiyormuş gibi davranma. Seni ilk gördüğümde anladım bunu.' Kelimeleri söyler söylemez Prudencia'yı kendine çekti, dudaklarını dudaklarına bastırdı. Prudencia ise karşı koymaya çalışmayacaktı. Ellerini dağınık saçlarına daldırdı bedenini onun bedenine yasladı. Karşı koymaya çalışmıyordu, çünkü onu gerçekten istiyordu. Aylar önce kaybettiği bekareti konusunda bir sıkıntısı yoktu. Peki ya annesi? Ona ihanet mi ediyordu? Aslında etmiyordu. Suç annesindeydi. Çocuğu yaşındaki biriyle para karşılığında birlikte olmak sübyancılığa girerdi. Düşüncelerinden sıyrıldı. Ne annesini ne de başka birini umursuyordu. Matt'in öpücükleri dudaklarından göğüslerine doğru inerken ikisinin de hissettiği zevkin farkındaydı. Matt Prudencia'nın bedeninin her noktasına öpücüklerini kondururken elleriyle de vücut hatlarını keşfediyordu. Prudencia bir saniyeliğine geriye çekildi. ' Yaptığımız doğru değil Matt doğru değil. Ama istiyorum' Sözlerinin hemen ardından Matt'in ellerini alıp geceliğini çıkarması için yönlendirdi. Sabahın bu saatinde bunları yaşayacağı kimin aklına gelirdi ki. Gerçekten onu dediği doğruydu. Onu ilk gördüğünde yüzünün yandığını hissetmişti. Ellerinin vücudunda gezinirken ne kadar hoşlanacağını düşünmüştü.

On beş dakika sonra

İkisi de hallerinden oldukça memnunlardı. Duşun ılık suyu altında sevişiyorlardı ama annesi kesinlikle şüphelenecekti. Bir insan yirmi ya da yirmi beş dakikadır tuvalette olamazdı. Prudencia yine kendini geri çeken taraf olmuştu. Matt bundan sonra günlerinin çoğunu burada geçirecekti. Bu ilkleri olacaktı ama asla son olmayacaktı. Dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak ' Şimdi git Matt. Annem bir şeyleri anlamadan git.' dedi. Matt de Prudencia'ya bir öpücük verdi ve tuvaletten çevreyi kolaçan ederek ayrıldı. Merdivenleri inerken ayakkabısının sesini duyarken kapıya yaslanmış düşünüyordu. Hayatında yaşadığı en güzel şeydi. Bitmesini istememişti ama bitmek zorundaydı. Bir süreliğine bu birlikteliği annesi öğrenmemeliydi. En azından ayrılana kadar. P, derin bir nefes alarak odasına doğru yöneldi. Ian kalkmış yatağın üstünde gözlerini ovuşturuyordu. P ise kesinlikle telaşlanmıştı kalkıp da herhangi bir ses duymuş olabilmesinden dolayı. Ian ise yanakları kızaran P'ye bakıp yalnızca iki kelime söyledi. 'Yakışıklı adam.' P içinden Lanet olsun dedi. Ian annesine bir şey söylemeyecekti büyük ihtimalle ama onun eline koz vermek aptalcaydı. Hem de fazlasıyla. Kavga ettiklerinde direk olarak bu olayı ileri süreceğinden emindi. Kaşlarını çatarak Ian'a bakmaktan fazlasını yapmadı. İçinde mayosunun, bornozunun ve gözlüğünün olduğu çantaya bir kaç parça eşya tıkıp odanın kapısını çarpıp yan odaya girdi. Üzerini değiştirdi ve Matt ile karşı karşıya gelmekten korkarak sessizce evden ayrıldı. Bu sabah için kesinlikle bu kadar gerilim yeterdi. Havuza girdiğinde bedeninin rahatlayacağını bilerek bir taksi çağırdı ve bütün yol boyunca telefonuna bakmadı bile. Mesaj gelip gelmemesi umurunda değildi.

Varır varmaz kendini havuza attı. Yıllardır aynı yerde yüzüyor, aynı yerde kalbini dinleme fırsatı buluyor ve aynı yerde rahatlıyordu. Havuz şuana kadar hiç bir gün kalabalık olmamıştı. Bu saatlerde genelde kendisi hariç St.Jude'da okuyan sarışın bir çocuk oluyordu. İsmini bilmiyordu ama iyi yüzdüğünü ve kaslarının bir hayli seksi gözüktüğünün farkındaydı. Havuzu üç kez gidip geldikten sonra mola vermek için havuzun kenarındaki mermere dayandı. Hemen arkasından sarışın çocuğun bir yan kulvarda durakladığını gördü. Aralarında on santimden fazla yoktu. Gözlerini ona çevirdi ve tanıyıp tanımadığını anlamaya çalıştı. Ah tabi ya, Archles. Bay Çapkın. Gerçekten onu tanıyamamış olması tuhaftı çünkü ismini tüm Manhattan'a duyurmayı başarmıştı. Fakat hiçbir şey söylemedi. Çocuğun konuşmasını bekliyordu. Ki beklentisine yanıt çok da gecikmedi. Klasik kız tavlama tekniklerini kullanarak iltifat ediyordu. Ayrıca ismini de biliyordu. P gülümseyerek 'Archles. Çoktan kaybedilmiş bir yakışıklı. Çapkınlık vakaasında hem de. Çok yazık. Her hafta bugün burada seninle karşılaştığımı bilmiyordum. Bilsem daha kapalı bir şeyler giyerdim. Eminim ki bütün vücut hatlarımı ezberlemişsindir.' dedi. Ardından ise bir kahkaha patlatıp açık mavi gözlerine odaklandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Archles Samael Frohagen
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Archles Samael Frohagen


Mesaj Sayısı : 204
Kayıt tarihi : 25/07/10
Lakap : Arch.

Şöhret
Puan: 6

Kim Kazanacak? Empty
MesajKonu: Geri: Kim Kazanacak?   Kim Kazanacak? Icon_minitimeÇarş. Tem. 28, 2010 10:45 am

‘ Aslına bakarsan hakkımda söylenen her şey doğru değil. Aslında çapkın filan değilim ‘ Dedi gülerek bir yandan da Prudencia’nın tepkisini ölçüyordu. Genç kız koyu kumraldan siyaha dönen ıslak saçlarını yana doğru atarken alayla güldü. ‘ Hadi ama Archles, çapkın olmadığını söyleyemezsin. ‘ Arch eliyle sarı saçlarını geriye atarken istemsizce gülümsedi, ardından ellerini iki yana açtı ve ‘ Tamam biraz taraflı davranmış olabilirim. Yinede ben buna çapkınlık demem, benimki sadece bir zaaf. Güzel olan her şeye karşı duyulan bir zaaf. ‘ dedi. ‘Özellikle de karşı cinse. ‘ diye tamamladı P. onun cümlesini. ‘Özellikle de karşı cinse.’ Diye tekrarladı Arch onay verircesine. Prudencia’nın sonra ki cümlelerinin üstüne neşeli bir kahkaha attı genç çocuk. ‘ Aslına bakarsan P. ne giydiğin hiç fark etmez. Her halinle yeterince dikkat çekicisin zaten. ‘ dedi ve kızında suratında bir gülümseme oluştuğunu gördü. Bu kız gerçekten de etkileyici biriydi. Yeni bir eğlencenin zararı olmazdı ne de olsa. Kızın cevap vermesini beklemeden suya daldı ve kıza doğru yüzmeye başladı. Suyun altında kızın bulanıklaşan bacaklarını seçebilecek kadar yakına geldiğinde vücudunu tekrar su üstüne çıkarttı. Birkaç nefesten sonra ‘ Yüzmeyi seviyorsun. ‘ dedi bir soru değildi bu ama P. yine de onaylama ihtiyacı hissetmiş olmalıydı. ‘ Sende öyle. ‘ dedi bu kez kız. Arch kafasını yana eğip çarpık bir gülümseme takınarak ‘ Bu benim tutkum.’ Dedi. Bir süre ikiside sessiz kaldılar koca salonda yalnız iki kişiydiler, bu biraz ürkütücü ve bir o kadar da huzur vericiydi. Arch Prudencia’nın bacaklarını oynatarak çıkardığı su sesini dinleyip kızın etkileyici gözlerine baktı bir süre. Birkaç saniye süren bakışmanın sonunda Arch aniden aklına bir şey gelmiş gibi kafasını hafifçe kaldırıp gözlerini kıstı. ‘ Bir yarışa ne dersin? ‘ dedi gözlerini kızın yüzünden ayırmadan. P. çok kısa bir süre düşündükten sonra rekabetçi bir şekilde kafasını dikleştirip dudaklarını hafifçe büzdü ve ‘ Kimin kazanacağı zaten belli. ‘ dedi Arch’a meydan okuyarak. Genç çocuk bu laflar üzerine zevkli bir kahkaha attı kendine güvenen, rekabetçi kızlar oldum olası ona çekici gelirdi zaten. ‘ O kadar emin olma güzelim. Nesine peki? ‘ Dedi Arch ne istediği zaten belli olsa da. Kız ‘farketmez’ dercesine omuzlarını oynattı. Arch yine çapkın gülümsemelerinden birini takınıp ‘ Belki bir öpücük? ‘ dedi olabildiğince etkileyici bir ses tonuyla. Bir süre düşünen P. sonunda elini ona uzatıp ‘ Anlaştık.’ Dedi suratında yine alaycı bir ifade vardı, Arch biraz sonra sıcaklığını hissedeceği dolgun dudaklara bakarak ‘ Sen ne istiyorsun peki? ‘ Dedi gözleri şimdi havuz ile hemen hemen aynı renkteydi. ‘ Yarış sonunda söyleyeceğim.’ Dedi kız. Arch burnundan bir ‘hıh’ sesi çıkararak omuzlarını silkti. Nasıl olsa o kazanacak ve P.’den ateşli bir öpücük kopartacaktı, gerisi önemli değildi. İkisi yine bir anlığına göz göze geldiler. Okyanusun en güzel tonlarından oluşan mavi ile etkileyici yeşilin birleşimi olağanüstüydü. ‘ Hadi başlayalım.’ Dedi Arch konumlarını aldıktan hemen sonra ve iki genç suyun altında ok gibi ileriye doğru fırladılar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Prudencia Léac
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Prudencia Léac


Mesaj Sayısı : 133
Kayıt tarihi : 26/07/10

Şöhret
Puan: 4

Kim Kazanacak? Empty
MesajKonu: Geri: Kim Kazanacak?   Kim Kazanacak? Icon_minitimeÇarş. Tem. 28, 2010 4:26 pm

'Aslında bakarsan hakkımda söylenen her şey doğru değil. Aslında çapkın filan değilim.' Bu cümleleri kurarken kendisi bile gülümsüyordu. Prudencia sabah yaşadıklarından sonra kesinlikle gülebilmenin verdiği mutluluğu yaşıyordu. Archles ile aralarında herhangi bir bağ yoktu. Daha önce konuşmuş değillerdi. Ama yine de sabahın çok ta geç olmayan saatlerinde enerjisi bir hayli yerindeydi. Prudencia'yı keyiflendirmeyi başarıyordu. P, ona alıcı gözüyle bakmaya başladı. Nüfusuna falan geçirecek değildi ancak yine de içinden bir ses iyi incelemesini söylüyordu. Önce gözlerine baktı. Kesinlikle havuzun suyuyla aynı renkteydi. Berrak ve şeffaf gibiydi. Burnu ise bir çok kişiye yakışmayacak türdendi ama mucizevi bir şekilde yüz şekline tam oturmuştu. Dudakları her zaman muzip bir gülümsemeyle kıvrılacak gibi duruyordu. Ama şüphesiz en etkileyici yeri saçlarıydı. Altın sarısıydı ve küçük çocukların dağınık saçları gibiydi. İpeksi yumuşaklıkta duruyordu. Prudencia içten içe gülümseyerek Matt'in saçlarını gözünün önüne getirdi. Arch'ın saçlarının iki üç ton koyusuydu. Fakat görüntüleri aynıydı. İkisi de mükemmeldi. Arch'ın Matt'ten daha yapılı bir vücudu vardı ki bu kesinlikle onu daha seksi kılıyordu. Ah, daha az önce sözleriyle sapık olduğunu ima ettiği birine yazmayı mı düşünüyordu yoksa? Kendi kendine sorduğu sorunun cevabı zihninde anında belirdi: Tabii ki hayır! Kimseye ait olmak istemiyordu. Her gece birlikte olmak ise kullanılıp bir kenara atılmaktan farksızdı. Tamam bir ay sürmemeliydi bir ilişki ama tek geceyle de kalmamalıydı. En azından üç dört gece takılmalıydılar ancak şu anda Manhattan'da böyle bir seksi erkeğe rastlamak neredeyse imkansızdı. Çok fazla derine indiğini anladığında hafifçe tekrar gülümsedi ve 'Hadi ama Archles, çapkın olmadığını söyleyemezsin' dedi. Arch'ın yüzündeki gülümseme hala belirgindi. Kendini savunacak şeyler söylemeye çalışsa da kesinlikle aklından geçenleri biliyordu Prudencia. O ne söylerse cümlesinin sonunu tamamlayabilirdi. Aklından geçenleri harfi harfine tahmin ediyordu. 'Aslına bakılırsa P. ne giydiğin hiç fark etmez. Her halinle yeterince çekicisin zaten.' dediğinde P için olay bitmişti. Yüzünün ısındığını kanının yanaklarına hücum ettiğini hissedebiliyordu. Tam ağzını aralamış, cevap verecekken Arch'ın suya daldığını ve kendisine doğru ilerlediğini gördü. Sudan çıktığında ise kesinlikle aralarındaki mesafe daha da azalmıştı. Biraz geri çekilmek istiyordu ama çekilemiyordu. Lanet olası arkasında bir şey mi vardı? Ah evet, duvar ile süper seksi bir çocuğun arasında sıkışmıştı. Ama beklediği hamleyi yapmayınca Arch, derin bir nefes aldı. Klasik konuşmalarına devam ediyor, daha doğrusu direk olarak bir şeyler söylüyordu. Yüzmeye dair, yarışa dair. Yarış demişken gerçekten Arch'ı geçebileceğini biliyordu. Yıllardır bu havuza yüzen ve küçüklük yıllarında sekiz sene yüzme kursuna gitmiş biri olarak bu kas yığınını alt edebilirdi. Dolayısıyla hiç şüphesiz, kendinden emin olarak 'Kimin kazanacağı belli zaten' dedi. Bu düpedüz meydan okumaydı. Gerçi yarışı kaybetse de sadece Arch'a bir tebrik borçlu olurdu; tabii daha fazlasında gözü yoksa. Bir kaç dakika sus kaldıktan sonra nesine yarıştıklarını sorduğunda cevap verecek bir şey bulamamıştı. Arch, bir öpücük teklif ettiğinde ise beyninde tartmış ve bir öpücüğün zararı olmayacağını düşünmüştü. Elini uzattı ve 'Anlaştık' dedi P. Arch, P'den bir öpücük istiyordu ancak P'nin Arch'tan ne isteyeceği belirsizdi. Aklında bir şey oluşmuş ta değildi. Yarış sonunda belirteceğini söyleyerek o anlık geçiştirdi. Daha sonra ne isteyeceğini düşünebilirdi, kazanırsa.

Bir kaç dakika sonra Arch'ın sesini duydu ve konumu alır almaz kendini bir ok gibi fırlattı. Ayağıyla vücudunu ileriye ittirmeye çalışırken baş parmağını çarpmıştı. Başını suyun içine sokar sokmaz suda yüzünü buruşturdu. Kahrolasıca parmağı kesinlikle çok acıyordu ama yarışı daha başlamadan bitiremezdi. Kesinlikle yenmeliydi. Aslında ona küçük bir öpücük vermesinde hiç bir sakınca yoktu ama ödül olsun ya da olmasın yüzmenin kas yığını olmakla bir ilgisi olmadığını göstermeliydi. Kesinlikle daha da hırslanmıştı. Kulaçlarını hırslandırdı. Nefes almaya çıkarken gözünü aralayarak baktı. Bir metre kadar vardı aralarında. İçinden Lanet olsun diye geçirirken yetişemeyeceğini biliyordu. Elini bir kez daha atsa Arch mermer zemine erişecekti ki ve bunu düşündüğü anda yarışı kaybettiği kesinleşti. Gözlüklerini gözünden çıkardı ve küçük, mızıkçı bir çocuk gibi dudaklarını sarkıtarak bahaneler üretmeye başladı. ' Bi kere başlarken ayağımı mermere çarptım. Ondan oldu. Yoksa seni kesinlikle yenerdim, emin ol.' dedi. Ardından kaşlarını hafifçe çattı. Arch ise otuz iki dişi de gözükecek şekilde gülümsüyordu. Gülümsemesini görünce P'de kahkaha atmaya başladı ve eliyle omzuna doğru sertçe vurdu. Bu genelde erkekler arasındaki bir şakalaşma olsa da P'nin içinden gelmişti. Ki Arch'a karşı yapmacık değil içten olmak istiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Archles Samael Frohagen
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Archles Samael Frohagen


Mesaj Sayısı : 204
Kayıt tarihi : 25/07/10
Lakap : Arch.

Şöhret
Puan: 6

Kim Kazanacak? Empty
MesajKonu: Geri: Kim Kazanacak?   Kim Kazanacak? Icon_minitimePerş. Tem. 29, 2010 12:46 pm

Sıcak ve güneşli bir gündü. Miami'de o devasa alev topunun kendini göstermediği gün sayısı pek azdı zaten. Kavurucu sıcak beraberinde hafif ve okşayıcı bir esintiyi de getiriyordu. Platin sarısı saçları bu hafif meltemle uçuşan kadın, okyanusun en güzel renkleriyle perdelenmiş mavi gözlerini on metre ilerisindeki manzaraya kenetlemişti. Genç bir adam yanında iki küçük çocukla birlikte havuzun mermerine yaslanmıştı, birbirlerine su şakaları yapıyorlardı. Çocukların kahkahaları havayı yarıp kulaklarda çınlarken adamın yakışılı çehresi her kahkaha ile daha da aydınlanıyordu. Onlara yanaşan kadın ' Eğlenceli görünüyor. ' dedi parlak bir gülümseme ile genç adamın ıslak omuzlarına dokunurken. Başını kaldırıp eşine bakan adam onun güzelliğine yeniden hayran kalarak ' Kesinlikle.' diye onayladı. Altın sarısı saçları alnına dökülen çocuk annesinden aldığı tıpatıp benzer mavi gözlerini kadına dikip ' Sende gel anne. ' dedi çocuksu sesiyle. En fazla 8 yaşında gösteriyordu. ' Belki daha sonra tatlım. ' Dedi kadın ve şezlonglara yöneldi. Çocuk hayal kırıklığıyla dudaklarını büzmüşken suratına çarpan klorlu havuz suyunu görememiş, hazırlıksız yakalanmıştı. Çocuksu bir kahkaha çınladı kulaklarında, karşısındaki küçük kız ona su fırlatmıştı. ' Görürsün gününü. ' Diye yapmacık bir tehdit savurdu erkek çocuğu ve avuçlarını suya daldırıp ileri geri ittirerek kıza doğru su sıçratmaya başladı. Daha koyu sarı saçlara sahip kız, onları savurarak saldırdan korunmaya çalışırken bu kez gülme sırası erkek çocuğundaydı. Babaları ise iki çocuğunun bu tatlı savaşını izlerken iyice keyifleniyordu. ' Bu kadar yeter Archie, kız kardeşine fazla yüklenme. ' Diye duruma müdahele etti sonunda genç adam. Archles ise omuzlarını silkerek sırtüstü suya yattı, sonunda saldırılardan kurtulan kız ' Hey, yarışa ne dersin. ' Dedi abisine cesur bir ifade ile. ' Git başımdan. ' Dedi Arch umursamazca. ' Korkak tavuk! Seni yeneceğimi biliyorsun tabi. ' Diye kızdırmaya çalıştı çocuğu. Nitekim işe yaramıştı bu yaklaşım, mermere yanaşan Arch sert bir ifade takınmaya çalışarak ' Peki, kabul. Ama yenlince ağlama sakın. ' Dedi ardından çok komik bir şey söylemişçesine bastı kahkahayı. Kız çocuğu sadece dil çırmakla yetinmişti. ' Baba hakemlik yap. ' Diye buyurdu sonra hala onları seyreden adama, genç adam başıyla onayladı ve kollarını göğsünde birleştirirken sırtını iyice yasladı ıslak mermere. Archles ve kız çocuğuda yerlerini almışlardı şimdi. ' Üç deyince' Dedi adamın sert, erkeksi sesi. ' Bir, iki, üç. Başla! ' Ve iki küçük çocuk küçük kulaçlarıyla ileriye doğru atıldılar.

Her bir kulaç atışında ciğerlerini daha da zonkladığını hissediyordu. Üç kulaçtan sonra kafasını sudan çıkarıp bir nefes alıyor, sonra yeniden kafasını suya sokuyordu. Hızla çırptığı bacaklarının kasılmasını hissedebiliyordu. Gözlük takmadığına pişman olmuştu şimdi, çünkü gözleri yanmaya başlamıştı. Sonunda bulanık suyun altına adeta parlayan beyaz mermeri görebildiğinde sevindi. Çok az kalmıştı. Attığı iki uzun kulacın sonunda nihayet sert mermeri hissedebiliyordu. Telaşla kafasını çıkardı ve derin birkaç nefes aldı. Sağında görmeyi beklediği Prudencia biraz daha gerisindeydi , sudan çıkmıştı, dudakları mızmız kız çocukları gibi büzülmüştü. Çatık kaşları ve büzdüğü dolgun dudakları ile gerçekten de çok tatlı görünüyordu. ' Bi kere başlarken ayağımı mermere çarptım. Ondan oldu. Yoksa seni kesinlikle yenerdim, emin ol.' Bahaneler üretirken Arch'ın yanına varmıştı, bedenini mermere yaslayıp çatık kaşlarının altındaki deniz yeşli gözleri ile Arch'a bakıyordu. Onun bu haline gülmeden edemedi sarışın çocuk. Kazanmıştı. Elbette kazanacaktı. Archles her zaman kazanırdı, özellikle de yarışın sonundaki ödülü düşünecek olursanız. Sırıtarak ona bakan çocuğun omzuna hafifçe vurdu P. çocuk daha parlak bir gülümseme ile ' Elbette güzelim. Yenebileceğinden şüphem yok zaten. ' Dedi alayla. Saçlarını yana atıp kafasını hafifçe yukarı kaldıran kız omuzlarını silkti umursamazca. Archles yine o çarpık gülümsemelerinden birini takınarak ' Ee, ne diyorduk? ' dedi. yeniden P'nin önüne geçerek. Kızı bir kez daha mermer duvar ile kendisi arasında sıkıştırmıştı. Kaslı kollarını kızın her iki yanından geçirip mermere dayayarak suratını onunkine iyice yaklaştı. Şimdi kızın sıcak nefesini suratında hissedebiliyordu. Prudencia'nın soluk pembe dudaklarına arzuyla baktı yalnızca bir saniye boyunca. Sonra gözlerini kızın gözleri ile birleştirdi. ' Sanırım birilerinin bir öpücük borcu var. ' Dedi fısıldayarak. Kızın nefes alışının hızlandığını hissedebiliyordu. Yeşil gözlerde etkileyici bir boyun eğmezlik vardı, bağımsızlığı okuyabiliyordu kızın gözlerinden. Güçlü duruşuna rağmen hassas tarafını da görebiliyordu. ' Evet sanırım öyle. ' Dedi kız seksi sayılabilecek bir ses tonuyla. Ve soluk pembe dudaklar, Arch'ınkilere yaklaştı. Sanki birileri o anı ağır çekime almıştı. Her şey o kadar yavaş ve netti ki. Arch tüm detayları görebiliyor, hepsini zihnine işleyebiliyordu. Kızın gözleri Arch'ın mavi gözlerinden daha koyu renk dudaklarına indi önce, sonra yine aynı gözler kahverengi uzun ve kıvrımlı kirpikler tarafından gölgelendi. Küçük su damlacıklarının damladığı suratı her an biraz daha yaklaşırken Arch ondan yükselen tatlı bir çiçek kokusunu duyumsadı. Kızın ılık nefesi suratını yalayıp geçerken Archles'ta kapattı gözlerini. Ve sonunda birleşti dudakları.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Prudencia Léac
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Prudencia Léac


Mesaj Sayısı : 133
Kayıt tarihi : 26/07/10

Şöhret
Puan: 4

Kim Kazanacak? Empty
MesajKonu: Geri: Kim Kazanacak?   Kim Kazanacak? Icon_minitimePtsi Ağus. 09, 2010 11:32 am

Hayatında geçirdiği en güzel günlerden biriydi belki de. Bu çocuğa bu kadar güleceğini aklının ucundan bile geçirmezdi. Hatta onu burada gördüğündeki yüz ifadesinin kocaman bir gülümsemeye dönüşeceğini tahmin edemezdi. Şimdi, yani az sonra onun dudaklarına bastıracaktı dudaklarını. Kazanacağını düşünerek kabul ettiği ödülünü, Arch kazandığı için vermeliydi. Aslında onun bir adım atmasını bekliyordu. Bedenleri zaten yeterince yakındı. Arch zaferin verdiği bir ses tonuyla kahkaha atıp, bir hayli havalı bir tavıra bürünmüşken Pruie hala dudaklarını sarkıtmış şekilde gözlerine bakıyordu onun. Basit bir öpücükten fazlası değildi ama yine de tereddüt ediyordu. Mızıkçı olmaktan nefret ederdi, ama o öpücüğü verip vermemesi konusunda yarıştan önceki kadar kesin bir karar alamıyordu. Aslında bir öpücükten kimsenin zararı olmazdı ancak bunu okula yayacak aptal cesaretini bulabilir ve dedikodular alıp başını gider diye korkuyordu. Böyle bir dedikoduyu bastırmak kolay olmazdı. Düşüncelerinden sıyrılırken Arch hala konuşuyordu. Pruie ise en son söylediği cümleye basit bir cevap verdi. Pruie’nin ağzını aradığı konu kesinlikle şu öpücük meselesiydi. Her iki tarafta birbirine oldukça yakındı. Nefes alıp verişini, kalp atışlarını ve bakışlarını hissedebiliyordu. Avının üstüne atılmaya hazır bir aslandan farksızdı. Yırtıcı, daha doğrusu seksi görünüyordu. Kas yığını biri ne kadar seksi görünebilirse o kadar seksiydi. Hatta son zamanlarda fazlasıyla moda olan genç kızların aşık olduğu Taylor Lautner kadar seksi gözüküyordu. Bunu düşünürken gülmekten alıkoyamıyordu kendini ama dışarıya yansıtmamayı tercih etti. Onunla öpüşmek için can attığını filan sanardı. Aslında atmıyor değildi ama bunu anlaması gerekmezdi.

Nefesini zaten hissedebiliyordu ama şuan sanki birleşmişler ve tek bir vücut olmuşlar gibiydi. Yani sırf nefesini değil, her şeyini hissedebiliyordu. Koyu yeşil gözlerini onun masmavi gözleriyle eşledi ve gözlerindeki pırıltıyı görebilmesini sağlamaya çalıştı. Ardından fazla uzatmadan dudaklarını onunkilere bastırdı. Klor tadını alabiliyordu. Ama umurunda değildi. İsteksiz bir öpücük değildi bu. Pruie de gayet açık ve net bir şekilde istiyordu gerçekleşmesini. Gün içinde bir kişiyle birlikte olmak ve şuanda da başka bir kişiyle öpüşüyor olmak sürtükçeydi. Pruie’nin olmadığı kadar sürtükçe. Fakat bunu istedikten sonra engellemenin bir anlamı yoktu, biliyordu. Daha önce bunu defalarca yaşamıştı. O yüzden sadece o anın keyfini çıkartıyordu. Ellerini onun ipeksi yumuşaklıktaki saçlarına daldırdı ve elini içinde dolaştırdı. Fazla ileriye gitmişti. Çekingen bir tavırla kendini geriye çekti ve ‘Ödülünü aldın Arch’ dedi. İleriye gitmeleri her ikisi için de iyi olmazdı. Bir havuzun ortasındalardı ve biri kapıyı aniden açıp olan biteni görebilirdi. Ve dakikasında GG’ye kapak olup meşhur olurlardı. Aman ne güzel. Mermere doğru kollarıyla uzandı ve bir adım atarak dışarıya çıktı. Soyunma odasına doğru ilerlerken göz ucuyla Arch’a baktı ve ardından ‘Ödül öpücüğünü verirken zorlanmadım Arch. Güzeldi’dedi ve gülümsedi. Bugünlük bu kadar macera yetmeliydi her ikisine de; özellikle Pruie’ye. Soyunma odasında dolaptan eşyalarını çıkarttı ve ılık bir duşun ardından giyinip, Starbucks’ta bir şeyler atıştırmanın iyi olacağını planladı. Her şeyin planladığı gibi gitmesini umuyordu.

Havuzdan gelen seslere aldırmadı. Büyük ihtimalle Arch giyinmek için birkaç metre uzaktaki erkek soyunma odasına ilerliyordu. Pruie konumu hiç bozmadan şarkı mırıldanarak duşunu alıyordu. Ilık suyun ter ve havuz suyuyla üstünden akıp gidişini izlerken söylediği şarkıyı ne kadar rezil ettiğine gülmeye başladı. Gülerken ağzına gıren sabunlu suları ise öksürerek dışarı atmaya çalışıyordu. Ancak beklediğinden daha da feci bir şekilde sabunlu sular genzine kaçmıştı. Yüzü de büyük ihtimalle patlıcan gibi morarmıştı. Yardımına yetişebilecek ilk kişiyi çağırmak üzere bağırmaya çalışacakken üzerinde hiç bir şeyin olmadığını fark etti. Kendini saçındaki köpüklerle duştan dışarıya attı, üstüne bir havlu sardı ve boğuk sesiyle ' Archles! Archlees!' diye bağırmaya başladı. Bir eliyle boğazını tutuyor, diğer eliyle ise duvara dayanmaya çalışıyordu. Bugün fazlasıyla tuhaf bir gündü. Ve boğulmaya ramak kala kendisini tek kurtarabilecek kişi az önce havuzun ortasında resmen öpüştükleri bir St. Jude çapkınıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kim Kazanacak?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: St. Jude / Constance Billard :: Giriş :: Havuz-
Buraya geçin: