Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 s e c r e t s

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Joseph Liöth
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Joseph Liöth


Mesaj Sayısı : 103
Kayıt tarihi : 23/07/10

Şöhret
Puan: 3

s e c r e t s Empty
MesajKonu: s e c r e t s   s e c r e t s Icon_minitimePaz Tem. 25, 2010 10:25 pm

s e c r e t s Kevin_flamme_023_0 & s e c r e t s 044g
Joseph Liöth & Blaise Morrell
Zaman : Gece yarısı.


Karanlık, bütün Manhattan'ı ele geçirmişti. Binaların parlak ışıklarına rağmen siyah; bütün bedenleri ele geçirmişti. Ay en tepede ışıldıyordu. Güzel olabilecek bir geceydi. Esen soğuk rüzgar da geceye gizemi katıyordu. Ve Joseph Liöth. Yunanistan dönüşü yine Manhattan gecelerine adım atan psikopat katil. Her adımında burada olmasının ne kadar tehlikeli olduğunu düşünüyor, ancak ilerlemeye devam ediyordu. Evet, Manhattan'dan ayrılmadan önceki son gecesini burada geçirmişti. Bu otelde. O gece Constance Billard'dan gözüne kestirdiği bir kızı getirmişti bu otele. Evelyn. Zengin bir ailenin tek kızı. Daha ilk senesiydi buradaki. Fransa'dan yeni gelmişlerdi. Joseph her zamanki gibi gözünü kestirdiği kızı elde etme çabaları ile başarmıştı. Kızıl, kıvırcık saçları ve deniz mavisi gözleriyle, masumiyeti resmedilmiş bir güzelliği vardı. Her erkeğin dikkatini çekecek doğallığı, Joseph'in de dikkatini çekmişti. Kızın bedeni Manhattan'ın dışında bulunan bir köyde bulunmuştu. Bedeni bulunduğunda tanınmayacak haldeydi. Tecavüze uğradığı açıklandığında ailesinin durumunu hayal edebiliyordu Joseph. Ve yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Kızla sevişmişti, evet. Sonradında vücudunda gezdirdiği bıçak darbeleri Joseph'i daha çok azdırdığı için kızın ölü bedenine tecavüz etmişti. Ve bedeni parçalayıp gizlice bu otelden çıkartmıştı. Beyaz teninin üzerinden akan koyu kırmızı kanı hatırladıkça Joseph zevkle inlemeden edemedi. Kızın bekaretini alırken attığı çığlıklar kulaklarındaydı halen. Gülümseyerek otelin yanındaki karanlık sokakta ilerlemeye devam etti. En son cinayetini burada işlemişti. Ancak bu seferki çok ses yarattığı için Yunanistan'a, büyükannesinin yanına gitmek zorunda kalmıştı. Bir seneye yakın bir süre boyunca Manhattan'ın günahından arınmak için Yunanistan'ın beyaz-mavi dünyasına katmıştı kendini. Düşünceleri içinde kendini kaybetmişken, bir bağırış sesi ile kendine geldi. İleride iki karaltı vardı. Bağırışıp birbirlerine küfürler ediyorlardı. Joseph merakla ilerlemeye devam etti. Adımları sıklaşmıştı şimdi. Karaltılardan iri olanı; kendisinden kısa olanı duvara yapıştırmıştı. Seslerden biri tanıdık geldiği için Joseph merakla seslendi. "Hey! Neler oluyor orada?" İki beden ona döndü. Gözleri tam olmasa da bu iki kişiyi seçebilmişti. Birini tanıyamadı. Ancak diğerini görünce şaşırmadan edemedi. Blaise Morrell. Manhattan'ın en çapkın çocuğu. Joseph'i şaşırtan onun berbat haliydi. Gözlerinin altındaki torbalar zor birkaç gece geçirdiğini gösteriyordu. Sol gözünün yanındaki çizik, dudağındaki kan ve daha bir çoğu bu adam ile bir sorunu olduğunun kanıtıydı. Hızla adama bir yumruk indirdi ve Blaise'i omzundan yakalayarak koşmaya başladı. Blaise'i adeta peşinde sürüklüyordu ancak adamın tehlikeli olduğu belliydi ve Joseph Blaise'e ne olduğunu merak ediyordu.



En son Joseph Liöth tarafından Ptsi Tem. 26, 2010 2:04 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Blaise Morrell
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Blaise Morrell


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 18/07/10

Şöhret
Puan: 11

s e c r e t s Empty
MesajKonu: Geri: s e c r e t s   s e c r e t s Icon_minitimePaz Tem. 25, 2010 11:44 pm

"Geçmiş, anılarla doludur. Bazıları acı verir insana. Bazıları da yaşamak için tek umutlarıdır. İnsanlar hayatlarının bazı dönemlerinde, çok büyük adımlar atarlar ve bu onlar için bir dönüm noktasıdır artık. Bazen çok büyük bir hatadır bu, bazen de en doğru karar. İkisinin de kesiştiği noktadır ölüm. Bu dönüm noktalarında bir kişi bekler hep. Bir nevi yol gösterici, bazen de hata yaptıran kişi. Hayatınız boyunca hiç umursamadığınız biri, dönüm noktanızda bekleyen kişi olabilir. Sonuçta katil doğulmaz, katil olunur. "

Blaise güne güzel başlamıştı. Hatta ilk kez bu sabah babası ile kavga etmemişlerdi. Akşama doğru aldığı mesaj, bütün gününü mahvetmişti. Bir sene önce yaptığı büyük hatanın cezasını çekiyordu. Uyuşturucu bağımlısı biri için fazla göz önündeydi Blaise. Ve bir sene önce sırf uyuşturucu bulabilmek için bulaştığı şerefsizlerden biri, en yakın dostunu öldürdüğünde sesini bile çıkartamamıştı. O gece büyük bir parti vardı. Her yerde yarı çıplak kızlar, sınırsız içki ve müzik vardı. Kesinlikle Blaise'in ortamıydı. Ancak bir şeylerin eksikliğini hissedebiliyordu. Aile sorunlarından kaçmak için başvurduğu bu ilacı; şimdi de eğlenmek için istiyordu. Satıcısı olan adamı tanıyordu ve onunla resmen kanka olmuşlardı. O gece o adamı arayıp mal istediğini söylemişti. Adamın çağırdığı yere gidip, alıp gelmekti amacı. En yakın arkadaşının ısrarları sonucunda onu da yanına alarak arabasına binip adrese gitmişlerdi. Ona arabada beklemesi gerektiğini milyonlarca kez söylemişti. Peşinden geleceğini bilse o eve asla girmezdi Blaise. Pişmanlık, o gece olduğu gibi yine bütün bedenini ele geçirmişti. Ve evet, dostunun alnının ortasına yediği kurşun ile bedeninin yere yığıldığı görüntüsü gözlerinden ayrılmıyordu. Kendi ağzına dayanan silahı hatırlıyordu. Adamın tehditlerini, bu olayın burada kapanacağını. Tabi Blaise'in adamların hesabına geçirdiği çok sıfırlı miktarda yardımcı olmuştu onlardan kurtulmasında. Ve bu gün aldığı mesaj da o adamdandı. Paranın bittiğini ve bu sefer paranın elden verilmesi gerektiği yazıyordu mesajda. Karanlık sokakta beklerken düşünemiyordu artık. Korkuyordu. Kendine lanet ediyordu. Dostunun ölümüne sebep olmuştu. Kendinden nefret ediyordu. Yaklaşan adımları duyunca irkildi ve sokağın iki yönüne de baktı. Bir süre sonra adamın kirli sakallı çenesi ve büyük cüssesi göründü. "Getirdin mi parayı?" Blaise bu tiksindiği ses tonunu duyunca yüzünü buruşturmadan edemedi. Başını hayır anlamında salladı. Ve derin bir nefes aldı. Korkaklığın vakti değildi şimdi. Sırf bu korkaklığı yüzünden arkadaşını kaybetmişti. Bu sefer değil. Bana bak seni lanet olasıca velet. "Bana paramı getir yoksa seni de küçük arkadaşının yanına gönderirim." Blaise sinirlendiğini hissedebiliyordu. "Umurumda mı sanıyorsun? Öldür beni, hemen şimdi. Yoksa o gece hakkında bildiklerimi herkese anlatacağım. Bilmelisin ki; sen de benim uyuşturucu bağımlısı olduğum haberiyle unutulur gidersin. Ancak hapishanede. Belki de idam edilirsin seni pislik!" Cümlesini tamamlaması ile beraber suratına bir yumruk yedi Blaise. Yüzü acı ile kasılırken adamın homurdanmalarını duyabiliyordu. "Benimle oyun oynamamalıydın seni velet. Sen kaşındın. " Elinde tuttuğu bıçağı Blaise'in yüzüne doğru salladı ve bacağına bir tekme attı.. Blaise acı dolu bir çığlık atarken karnına bir bıçak darbesi daha yedi. Gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordu. Adam kahkahalarla Blaise'i boğazından yakalayarak duvara yapıştırdı. Tam o anda duyduğu bir sesle umutlanmaya başladı Blaise. Yardım çığlığı atmak istiyordu ancak karnındaki yanma hissi buna engel oluyordu. Görüntü bulanıklaşıyordu yavaş yavaş. Ancak adamın yüzünün acı bir ifadeye büründüğünü ve adamın yere yığıldığını görmüştü. Omzundan yakalandığında çoktan koşmaya başlamıştı bile. Sağ bacağını sürükleyerek koşmaya çalışıyordu. Canı acıyordu ancak o adamdan bir an önce kurtulmalıydı. Karnındaki yanma hissi git gide artıyordu. En sonunda dayanamayarak yere yığıldı. Onu kurtaran kişinin başında eğildiğini hissetmişti. Uykusu vardı. Başı dönüyordu ve gözleri kapanıyordu. Ilithya'yı düşündü. Onunla bir daha görüşemeyecek olmaktan korkuyordu. Ölmekten korkuyordu. Ancak onu kendine çağıran karanlığa engel olamıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Joseph Liöth
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Joseph Liöth


Mesaj Sayısı : 103
Kayıt tarihi : 23/07/10

Şöhret
Puan: 3

s e c r e t s Empty
MesajKonu: Geri: s e c r e t s   s e c r e t s Icon_minitimePtsi Tem. 26, 2010 1:58 am

Koşmaya devam ederlerken Blaise'in düşüşü ile Jopseh'te durdu. Blaise'in yığılan bedenini tutamadı çünkü o da nefes nefeseydi. Blaise'in başına çömeldi. "Blaise. Blaise kendine gel. Lanet olsun. Blaise kimdi o? Senden ne istiyordu?" Blaise'in yavaş yavaş kapanan gözlerini farkedince Joseph panikledi. Tişörtünü ve ceketini yokladı. Ve eline bulaşan sıvıyı farketti. Karnındaki kesik pek derin değil gibiydi. Ancak akan kanı durdurmalıydı. Kendi eketini çıkartıp kesiğin üzerine bastırdı. Bilincinin gidip geldiğini görebiliyordu. "Bacağım." Joseph önce ne dediğini anlayamadı. Ama Blaise'in kendini zorlaması sonucu ne demek istediğini anladı. Önce sol bacağını tutarak; "Bu mu?" diye sordu. Blaise cevap vermeyince, diğer bacağını tuttu. Sormasına gerek kalmadan Blaise'in acı dolu çığlığı ile elini hemen çekti. Ne yapabileceğini düşünürken Blaise'in gözlerinin kapandığını gördü. Suratını tokatlamaya başladı. Bilincinin açık olması şarttı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Ambulans çağırmalıydı. Ama Blaise'in durumunun düşündüğü kadar ciddi olmayabileceğini de düşünüyordu. Telefonunu eline aldı ve Blaise'e baktı. Hızlıca düşündü ve kuzenine mesaj attıktan sonra telefonunu kapattı. Blaise'i yavaşça kaldırdı ve küçük ancak seri adımlarla otelin yan kapısına doğru ilerlemeye başladı. Bu lapıyı en son buraya geldiğinde kurban kızı çıkartmak için kullanmıştı. Ne ironi ama! Kapıya geldiğinde durdu ve dinlemee başladı. Ses çıkmayınca ilerlemeye devam etti. Çalışanların asansörünün önünde durdu ve Blaise'i kapıya yaslayarak biraz dinlendi. Sonra yine onu omuzladı ve gelen asansöre binip üst kata doğru çıkmaya başladılar. Kendi katlarına gelene kadar kimsenin asansör çağırmamış olmasına sevindi Joseph. Blaise'in acı dolu inlemeleri dışında koridorda ses yoktu. Bu yüzden rahatça odasına girebilmişlerdi. Joseph Blaise'i büyük yatağa yatırdı ve ceketi yaranın üzerinden kaldırdı ve incelemeye başladı. Hızla banyoya gitti ve ilkyardım çantasını alıp geri döndü. Tişörtü de çıkartıp Blaise'in yarasını temizlemeye başladı. Temizledikten sonra yarayı sargı bezi ile örttü ve bacağı ile ilgilenmeye başladı. Pantolonunu sıyırıp yaraya baktı. Büyük bir çürük olmasına rağen kırık gibi görünmüyordu. Joseph incinmiş olabileceğini düşünüp oraya kas gevşeltici sürdü ve son olarakta Blaise'e ağrı kesici ve uyku hapı verdikten sonra kendini koltuğa attı. Gerçekten de çok yorulmuştu. Ama merak edşyordu; Blaise gibi birinin o adamla ne işi vardı? Yada neden bu hale gelmişti?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Blaise Morrell
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Blaise Morrell


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 18/07/10

Şöhret
Puan: 11

s e c r e t s Empty
MesajKonu: Geri: s e c r e t s   s e c r e t s Icon_minitimePtsi Tem. 26, 2010 3:03 pm

"Ruh, sonsuz soluk gibidir. Asla yok olamaz ve sürekli yeni bedenler arayarak varlığını sürdürür. Bir kişi çok genç ölürse, ruhu başka bir doğanın bedenine girer ve hakkı olanı yaşar."

Karanlığa teslim olmuştu Blaise. Üşüyordu. Bütün bedenine büyük bir baskı uygulanıyormuş gibi hissediyordu. Nefes alamıyordu. Sanki ruhu eziliyordu. Acı vericiydi. Ağustos ayının bu cehennem sıcağı gecesinde, sessizliği yırtıp geçen bir çığlıktı onun ki. Acı ile kasılan, soğuk bedeni titremeye başladı. Sıktığı dişleri bile, çığlıklarına engel olamıyordu. Terden ensesine yapışan saçları artık rahatsız edici gelmiyordu ona. Kan kokusu bütün odayı sarmıştı. "Yardım edin." diyebildi tek nefeste. Karanlıkta sessizliğin senfonisi yankılanıyordu. Korkuyordu. Karnındaki acı git gide artıyordu. Babasını düşündü. Ona olan nefretini. Şimdi her şey çok boş görünüyordu gözünde. Karanlığa teslim oladan önce hatırladığı tek şey Joseph'in yüzüydü. Ölüm meleği dedikleri o olsa gerek. Belki de oydu. Annesini düşündü. Babasının aksine sevgi dolu biriydi. Anlayışlı, sıcakkanlı, pozitif biriydi. En çok ona üzülüyordu. Ve ah, ikizi. Melissa'yı çok seviyordu. Her şeyiydi bile denebilir. Birbirlerinden asla ayrı kalmazlardı. Ancak şimdi ayrılıyorlardı. Sonsuza kadar. Onu bu dünyada yalnız bırakıyor olma fikri her ne kadar korkutucu olsa da, başka çaresi yoktu. Vücudunun soğuduğunu hissedebiliyordu. Sanki bütün bedeni buzdan oluşmuş, sadece karnını ateşe vermişler gibi hissediyordu. Karanlık, daha önce hiç görmediği bir koyuluktaydı. Nefes almak artık çok yorucu geliyordu. Ilithya'yı düşünmeye çalıştı. Ne zaman onu düşünse mutlu olurdu. Ve ona uzun bir süre sonra yeniden kavuşmuşken, ondan bu şekilde ayrılmak çok güçtü Blaise için. Ve birden Mathias'ın yüzünü gördü. Eski dostu, ölümüne sebep olduğu dostu. Korkuyla onu izlerken, gülümsediğini gördü. "Seni özledim, dostum." Mathias'ın ses tonunun hiç değişmediğini farketti Blaise. Gülümsemekle ağlamak arasında kalmıştı. Gözyaşlarına engel olamadı. Yavaş yavaş ona yaklaşıyordu. Artık kimse umrunda değildi. Tek istediği dostuna kavuşmaktı. Hiçliğe doğru sürüklenmeye başladı. Sessizlik, artık tek çıkış yoluydu. Ve dünya nüfusundan bir kişi eksiliyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Joseph Liöth
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Joseph Liöth


Mesaj Sayısı : 103
Kayıt tarihi : 23/07/10

Şöhret
Puan: 3

s e c r e t s Empty
MesajKonu: Geri: s e c r e t s   s e c r e t s Icon_minitimePtsi Tem. 26, 2010 3:34 pm

Beyninde milyonlarca soru vardı Blaise ile ilgili. Ancak ilk işi onu kurtarmaktı. Verdiği ilaçlar etki göstermemişti. Karnına sardığı bandajdan da kanlar süzülüyordu. Profesyonel bir yardım şarttı. Ama bu durumun duyulmaması gerekiyordu. Ayrıca Blaise kanlar içinde Joseph'in odasında bulunacaktı. Baise ölse, katil olarak suçlanması an meselesi olurdu Joseph'in. Ancak acı çeken suratına baktı Blaise'in. Yardım edin dediğini duyar gibi oldu. Endişeleniyordu, kulağa saçma gelse de durum buydu. Hayatında ilk kez biri için endişelenmişti. Kararsızdı. Ya ölürse? Belki de ondan kurtulmalıyım. Ancak yapabilir miydi? Sanmıyordu. Blaise'e baktı son bir kez. Ve birden korkmaya başladı. Blasie'in yüzündeki acı ifadesi yavaş yavaş çözülüyordu. Ancak bununla beraber Blaise'in nefes alış veriş sesi de kısılıyordu. Joseph hızla Blaise'in boynuna koydu iki parmağını. Kalbi atıyordu ancak teni çok soğumuştu. Hızla telefonunu kaptı ve 911'i aradı. Adresi verdikten sonra acele etmelerini söyleyip telefonu kapattı. "Blaise, hadi ama dostum kendine gel. Blaise benimle kal. Sakın kendini kaybetme. Beni duyabiliyor musun? Blaise! Lanet olsun. Blaise kendine gel!" Blaise'i bir yandan sarsıyor, diğer yandan da onunla konuşmaya çalışıyordu. Kapıyı açtı ve resepsiyona telefondan haber vardi. Kısa bir süre sonra gelen ambulans sesleriyle Joseph Blaise'in başından kalktı ve koridora çıktı. Sağlık görevlilerine odayı gösterdi ve kendini dışarıya attı. Blaise'in ambulansa bindirilişini otelin dışından izledi. Ona yaklaşan polis memuruna korkuyla baktı. "Arkadaşı sen misin?" Joseph evet anlamında başını salladı. "Peki senin ifadeni alamız gerek. Sonra istersen onun yanına gidebileceksin." dedi ve Joseph'i polis arabasına bindirdi. Joseph ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Tek bildiği Blaise hayatta kalırsa, birkaç ay başının çok ağrıtılacağıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gisela Müller
Constance Billard IV.Sınıf, Admin
Constance Billard IV.Sınıf, Admin
Gisela Müller


Mesaj Sayısı : 505
Kayıt tarihi : 18/07/10

Şöhret
Puan: 29

s e c r e t s Empty
MesajKonu: Geri: s e c r e t s   s e c r e t s Icon_minitimePtsi Tem. 26, 2010 3:48 pm

Joseph / +3 puan
Blaise / +4 puan
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
s e c r e t s
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Brooklyn :: Williamsburg-
Buraya geçin: