Gossip Girl R-Play
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


You know, you love me. XOXO Gossip Girl
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Atış serbest!

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Becky Wandall
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Becky Wandall


Mesaj Sayısı : 645
Kayıt tarihi : 23/07/10
Lakap : Becks, asıl adı Beckinsale ama öyle demeyin oyar valla.

Şöhret
Puan: 23

Atış serbest! Empty
MesajKonu: Atış serbest!   Atış serbest! Icon_minitimePaz Tem. 25, 2010 12:46 am

Atış serbest!

Atış serbest! Icon_brightstar021 x Atış serbest! 3
Katılanlar; Thomas Wilson & Becky Wandall
Konu: İkili bir paintbol sahasında karşılaşırlar falan filan.
Hava: Güneşli


“Becky Wandall. Kefaretiniz ödendi, çıkabilirsiniz!” Becky açılan kapının duvara vurduğunu duydu. İçeride beraber kaldığı hücredeki kadınların kötücül bakışları eşliğinde bileklerini ovalayarak çıktı. Hala kendisini yakalayıp buraya getiren adamın sıktığı bilekleri sızlıyordu. Yanından geçtiği polis memuruna sitemli bir bakış attıktan sonra eşyalarını almak için cam bölme içinde duran gözlüklü, şişman adama yaklaştı. Adam eşyaları önüne sürerken Becky’e kötü bir şey yapmış gibi bakıyordu. “Eylemlere katılmayı kesmelisin Becky.” Dedi sonunda dayanamayıp. Becky gözlerini adamın mavi gözbebeklerine kaldırdı ve sözünü dinlemeyeceğini tek bir bakışıyla anlatmış oldu. Ethan, adamın adı buydu, babasının eski bir dostuydu. Onu küçüklükten beri tanırdı, bu isyankâr ruhun da ondan geçtiğini bilecek kadar uzun süre arkadaş olmuşlardı. “Bir gün seni burada bırakıp gidecekler, burası iyi bir yer değil.” Annesinden bahsettiğini çabucak anlamıştı. Slyvia onun kefaretini ödeyip duruyordu ama onun da dediği gibi, yakında kendi kendine ders verdiğini düşünerek bunu yapmayı kesecekti. Şimdiye kadar o hücreden kurtardığı şey kendi itibarı olmuştu zaten. “Denerim.” Dedi Becky inandırıcı olmayan bir ses tonuyla. Telefonunu ve geri kalan alet edevatlarını toplayıp sürgülü kapıdan çıktı. Güneş ışıkları yüzüne çarptığında ışığa alışmamış gözleri acıdı. Koca bir akşamı o soğuk ve nemli hücrede geçirmek zorunda kalmıştı. En azından beraber kaldığı hayat kadınları bile Constance kızları kadar kaşar değildi. Telefonu sanki çıkışının habercisi gibi titrediğinde elindekileri sol eline geçirip telefonuna gelen mesaja baktı. Jeffrey, eylemden sadece biber gazı yiyerek kaçan arkadaşının paintball davetiyle karşılaştığında gülümsedi. Ona hızla onay mesajı yazarken eğlenebilecek olmanın mutluluğuyla kendine bir taksi tuttu.

Mekâna vardığında üç kişiydiler, Jeff’in eroinman kız arkadaşı da kendilerine katılmıştı. Orman alanın önündeki paintball malzemelerinin yanına geldiklerinde diğerleriyle karşılaştılar. Uzun boylu, yapılı bir adamı dinleyen üç kişi çimleri ezen ayak seslerini duyup döndüklerinde Becky tanıdık simayı hatırladı ve kendinden emin bir gülümsemeyi yerleştirdi yüzüne. Kahkahalarla gülmemek için zor duruyor gibi bir hali vardı. Yapılı adam sanki ganimet bulmuş gibi sevindi ve Becky’leri gösterdi. “İşte, şimdi oynayabilirsiniz! Paintball en az dört kişi ile oynan bir oyun, şimdiyse altı kişisiniz! Mükemmel, eşleşebilirsiniz bile.” Becky kaşlarını kaldırıp dudaklarını dişledi. İçinden Thomas’a birkaç soru sormak istese de rastlantıdan dolayı şok içinde olduğundan sessiz kaldı. İlk geldiğinde Thomas ile karşılaşmayı beklemiyordu, sürprizden ötürü mütteşekkür olsa da kifayetsiz kalmıştı sonuçsuz kelime arayışında. Paintball alanı sahibi konuşmaya devam ederken tek yaptığı gözlerini Thomas’tan çekip konuşan adama çevirmek oldu. “Kalbe nişan almıyorsunuz, kafaya ikiden fazla atış yapmıyorsunuz. Tulumları ve korumayı giyin, kaskı çıkarmayın.” Adam tulumları tutuştururken Becky uyku tulumlarına benzediğini düşündü. Sorgusuz sualsiz tulumu giyerken güçlükle ayakta durabildi. Sonunda içine girdiğinde kokudan dolayı şikâyetçi olan Jeffrey’ i yatıştırdı. “Şimdi, eşlerinizi belirleyin!” Sanki biri Becky’ e çabuk cevap vermesini söylemiş gibi “Ben onu alıyorum!” dedi başıyla Thomas’ı işaret edip. Jeff erkeklerin erkeklerle çarpışması gerektiğindeyse çocuğu kenara çekip emredici bakışlarını takındı. “Bana cinsiyet ayrımcılığı yapma Jeff, az önce kız gibi tulumların kokusundan rahatsız oldun diye zırlarken hele.” Aralarındaki küçük tartışmanın sonucu başından belliydi zaten bu yüzden Jeff homurdanıp diğerlerinden birini seçti isteksizce. Becky Thomas’a şeytani bir edayla sırıtırken paintball silahını doldurdu. ”İyi şanslar peluş ayıcığım, güç bizimle olsun.” İkili olan üç grup ormanın farklı bölgelerine dağıldı. Kendine en güvenen grup ortadan girdi ağaçların arasına, Becky ile Thomas ise ormanın sol tarafından ortaya gitmeyi amaçlamışlardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Thomas Wilson
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Thomas Wilson


Mesaj Sayısı : 251
Kayıt tarihi : 21/07/10

Şöhret
Puan: 40

Atış serbest! Empty
MesajKonu: Geri: Atış serbest!   Atış serbest! Icon_minitimePaz Tem. 25, 2010 2:01 am

Odayı serinleten klimanın önünde ayaklarını bir diğer sandalyenin üzerinde uzatmış koltuğun üzerine rahatça uzanmıştı. Keyfine çok düşkün biri olmasa da o an deri koltuğun yumuşaklığında sakinleştiğini ve bütün eklemlerinin rahatladığını hissetti. Oturup birilerini beklemek çok sıkıcı olduğu için spor ayakkabı bağcıklarının bir bacağını diğerinin üzerine atarken sandalye üzerinde birbirine dolanmasına sinir olmuştu. Bu yüzden ayaklarını hızla sandalye üzerinden geri çekip uzun oturma şeklini değiştirdi ve koltuk üzerinde dik bir hale geldi. Elinde tuttuğu gazete üzerindeki haberleri tipik bir ilgi ile okurken yüzü meraklı bir ifadeye bürünmüş ve o an dış dünyadan soyutlanmıştı. İlginç haberler vardı doğrusu. Dedikodu haberlerine meraklı arkadaşlarından tamamen ayrılan özelliklerinden biride onun güncel haberlere meraklı olmasıydı. Neyse ki gençliğin getirdi budalalıklara yakalanmamıştı. Babası da sırf bu yüzde oğlu Thomas'a bu kadar düşkündü ya. Çünkü üvey bile olsa onun birçok özelliği ile kendisine çektiğini düşünüyor ve bununla gurur duyuyordu. Belkide o çocuk bakım evinde ikizi ve Thomas'ı ailesi arasına katılması için seçtiğinde çok şanslıydı, çünkü Thomas ve erkek kardeşi hem fiziksel olarak hemde huy olarak babalarına benzerlerdi. Bu nasıl bir rastlantıydı bilmiyordu, belkide biyolojik ailesinin çocukları değilde bu adamın çocukları olmak için doğmuşlardı. Elindeki gazeteyi hafifçe gerdi ve bir diğer sayfayı çevirdi. Brooklyn'de cinayet, adlı sansasyonel başlığın haberine geldiğinde odaya biri dalmış ve onu dışarı çıkması için çağırmıştı. Ne olduğunu sormasına gerek kalmadan cep telefonuna Clementine'den mesaj gelmişti. “Kafanı kırmamı istermisin canım?” hafifçe sırıttı mesajı görünce. Yanına giderken Barbie bebeğini de getirmesini isteyip istemeyeceğini sormuştu ve karşılık olarak bu kızgın mesajı almıştı. Onu böylesine kızdırmaktan neden bu kadar haz aldığını bilmiyordu ama verdiği karşılık ve o an yüzündeki ifadeyi hayal edişi hoşuna gidiyordu. Clementine biyolojik ailesinden olan kız kardeşiydi. Onu bulur bulmaz bu kadar kaynaşacağını bilseydi biraz daha erken davranırdı. Yinede Clementine'ye rağmen biyolojik babasından hoşlanmadığını itiraf etmeliydi. Onu hatırlayınca kaşlarını çattı ve telefonu geriye cebine soktu. Bu telefon trafiğinden artık biraz uzaklaşmalıydı, fakat gençler arasında son zamanlarda çok moda olan bu eyleme kendi bile artık bir dur diyemiyordu. Telefonu bir kez daha o sinir bozucu bip sesi ile çaldı ve gözlerini devirdi bıkkınlıkla Bu seferki mesaj Tatiana'dandı ve Neredeyim? Diye bir soru sorma gereği duydu. Oldukça eğlenceliydi doğrusu bir kez daha güldü ve cevap yazdı. Bu kız milleti neden böyleydi? Küçüklüğünden beri olan bu dalgacı mizacı hiç değişmemişti ve bu yüzden birçok kişiyi deli edebiliyordu. Çünkü hiçbir şeyi kafasına takmıyor ve bir o kadarda gamsız görünüyordu. Oysaki tüm bu dalgacılığına ve alaycılığına rağmen onun içinde bir yerlerde ağır otoriteye sahip biri yatıyordu. Henüz yaşı tam anlamı ile oturmadığı için kişiliği de değişmemiş ve biraz çocuksuluğu ile kalmıştı. Gelecekte babasının şirketlerini yönetecek bir veliaht olacaktı ve buna da oldukça uygundu. Geniş ormanlık alana çıkan kapıya yöneldi ve az önce kapıyı açıp dışarı çıkmasını bekleyen adamın yanına ilerlerken elindeki gazeteyi koltuğun üzerine bıraktı ve yavaşça ayağa kalktı kot pantolonu üzerinde toz varmış gibi hafifçe bacaklarına vurdu ve olduğu yerde vücudunu esnetip dışarı çıktı. Temiz hava iyi gelmiş gibiydi. Oksijeni ciğerlerine çekti hafifçe ve karşısında duran kızı fark ettiğinde ise hafif bir şaşkınlık geçirip kendini toparladı. Becky yanındaki adamla kendisi için küçük bir laf dalaşı yaparken yüzüne ilginç bir ifade geldi. Ona bakıp gülümserken aynı zamanda üstüne kıyafetlerini geçirmiş elinde tuttuğu kaskı da başına geçirip geniş gözlüğünün ardından onu süzmüştü. İyi şanlar dileyip pelüş ayıcığım dediğinde ise küçük bir kahkaha attı. Ormanın soluna doğru ilerlediklerinde Thomas tedbirli bir ifade almış ve gerçek bir çatışma alanındaki er gibi Becky'e taktik vermişti. Geniş çalının arından geçerken onu bir anda geri çekti ve çalının ardına saklandı biraz ötede duran karşı grubun sesini duyduğunda fısıldadı. “ Az daha o peluş ayıcık yatağına giremeden çatışma alanında öldürülecekti.” dedi eğildiği çalının arkasında yüzünü Becky'den tarafa dönüp geniş gözlüğü çıkarttı ve renkli gözlerini süzer gibi onun gözlerine odakladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Becky Wandall
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Becky Wandall


Mesaj Sayısı : 645
Kayıt tarihi : 23/07/10
Lakap : Becks, asıl adı Beckinsale ama öyle demeyin oyar valla.

Şöhret
Puan: 23

Atış serbest! Empty
MesajKonu: Geri: Atış serbest!   Atış serbest! Icon_minitimePaz Tem. 25, 2010 2:21 am

Emirleri dinlerken kafasını salladı anladığını belirtircesine. Aslında neden Thomas’ı seçtiğini bilmiyordu, fiziksel açıdan Jeff daha yapılı duruyordu ama mızmızlanma açısından çıtkırıldım kızlardan farksız olduğundan onu yanına alması mantıksız gelmişti. İkisinin de savaş alanındaki askerlerden farksızdı, Becky öyle bir havaya girmişti ki kendisini Irak’ta çöl ortasındaki bir çatışmadan uzak hissetmiyordu. Tek tezatlık yaratan nokta çölde değil ormanda olmalarıydı ama o silahlardan çıkan boya değil de kurşunmuş gibi bir hisse kapılmıştı. Gergince dudaklarını dişleyip bulundukları alandan ilerlemeye başladılar. Becky kuru dal seslerinden uçan kuşların kanat çırpışına kadar her sese kulak kabartmıştı. Güneşin altında tulumlar içinde haşlanmış hindilere benzeyeceklerini düşündüğü sırada dikkati dağılmış, diğer ekiplerden gelen sesleri dinlemeyi bırakmıştı. Thomas hızla kendisini geri, çalılığın arkasına çektiğinde neredeyse boyayı onun kafasına isabet ettirecekti. Ne yaptığını sorgulamasına gerek kalmamıştı, pek de dikkatli ilerlemeyen grubun ayak seslerinden gelen hışırtıyı duymamak elde değildi. Bir de aralarında konuştuklarından olayı ciddiye almadıkları belli oluyordu, en azından bu ikili kadar. Becky gülümsedi ve Thomas gibi kendi gözlüğünü de alnına itti. “Kim bilir belki ayıcık mertçe çarpışırsa bir madalya alabilir.” Dedi imalı bir ses tonuyla. Doğrusu Thomas ile flörtleşme işi artık hobisi gibi olmuştu. Ayı dialoğuna girdiği zaman söylediği şeyi hatırladı ve içinden güldü, sexy ayılarla alem yapma düşüncesi komik geliyordu o an bile. Tam derin bir iç çekip yeniden Thomas’ın yüzündeki gülümsemeye bakmıştı ki arkada, ağaçların arasındaki hareketlenmeye takıldı gözbebekleri. Thomas’ı tek eliyle omzundan tutup diğer tarafa yatırdı ve boşta kalan eliyle tuttuğu silahı ağaçların arasına nişan alıp iki el sıktı. Koşan kişinin sükunetine bakılırsa vurulmamıştı ama en azından uzaklaşmıştı. “Yer değiştirmeliyiz!” dedi Becky aceleyle. Kafasını çalılıklardan yukarı uzattığında ilerden gelenleri de görmüş oldu. Adrenalin kanına pompalanırken yoğunlaşmak çok zordu. Thomas’ın kulağına eğilip ilerideki taşı gösterdi. “Sen o taşın arkasına saklan. Burada olduğumuzu biliyorlar. Ben kalıp atışları üzerime çekmeye çalışırım. Vuramadıklarımı vurursun. Anlaştık mı?” Thomas’ın bir şey demesine fırsat vermeden ekledi. “Zaman yok geliyorlar. Git Thomas, git ve bekle. “ Silahına baktı, sadece dört atıştan sonra yeniden doldurması gerekecekti. Kendisini geride kalmış asker gibi hisseden Becky yeniden derin bir iç çekip olduğu yere oturdu ve ağaçlar arasında az önce tehlike yaratan kişiyi görmek için olası yerleri taradı. Kulaklarında bilinmeyen bir Eye of The Tiger melodisi çınlıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Thomas Wilson
St.Jude IV.Sınıf
St.Jude IV.Sınıf
Thomas Wilson


Mesaj Sayısı : 251
Kayıt tarihi : 21/07/10

Şöhret
Puan: 40

Atış serbest! Empty
MesajKonu: Geri: Atış serbest!   Atış serbest! Icon_minitimePaz Tem. 25, 2010 3:35 am

Kendini feda eden bir asker gibi davranıyordu, bu kadar ciddi olmasına gülmüştü. Elindeki silahı sıkıca kavrayıp tuttu, yaklaşan kişi her kimse daha Thomas saldırıya geçmeden Becky ateş etmiş ve kaçırmıştı. Belkide bu kadar heyecan yapmamalıydı. Acaba gerçekten kendini bir iç savaşta falan mı zannediyordu. Bu gibi durumlarda en iyi yol içinde yükselen heyecana engel olmak, mantıklı düşünmek ve acele etmemekti ama kalkıp bunun dersini genç kıza verecek değildi elbette. O kendisine taktik verirken daha fazla eğlendiğini hissetti. “Peluş ayıcık emirlerinizi yerine getirmeye hazır komutanım.” dedi alaycı bir ifade ile ve gözlüklerini çekip tekrar taktı. Böylece gelecek herhangi bir darbede o güzelim yüzünden ve gözlerinden de olmayacaktı. Paintboll her ne kadar eğlenceli bir oyun ve spor olsa da silahlarının içine sıkıştırdıkları içi boya dolu mermi topları da bir o kadar da tehlikeliydi. Hızla doğruldu ve Becky'nin gösterdiği yere yarı eğik ve sessiz olmaya çalışarak hızla ilerledi. Belkide ayrılmak yerine aynı yerde bulunmalılardı. Ailesi tarafından gönderildiği atış talimi ve binicilik gibi eğitim alanlarında uzun bir süre bulunmuştu. Okul bitimleri, yaz tatillerinde çoğu zaman okçuluk ve silah kullanma hakkında yeterli eğitimi almıştı. Büyük babası gençliğinde Kore savaşlarında üst teğmenlik yaptığı için torununda bu konular hakkında bilgi sahibi olmasını istemişti. Yinede Beckhy nereden bilebilirdi ki. Tanrı biliyor ya bu kız sadece kız avına çıkan boş bir zampara olduğunu sanıyordu. Yine de ona herhangi Bir şey söylememiş acemi bir er gibi komutanının emrini yerine getirmişti. Taşın arkasına saklandı ve silahını doğrulttu. Tamda istedikleri gibi dört kişi belirmiş ve varlıklarından habersiz etraflarına bakarak ilerlemeye başlamışlardı, en azından Thomas'ın varlığından habersiz gibiydiler çünkü ilerledikleri istikamet Becky'in bulunduğu yerdi. Genç kız hızla nişan alıp iki kişiyi vururken diğer ikisini de o fark etmeden Thomas çoktan halletmişti bile çünkü anladığına göre Beckyn'in sadece bir adet paintboll mermisi kalmıştı. O silahının içindeki mermileri değiştirmeye gerek kalmadan vurulabilir ve oyundan diskalifiye olabilirdi. Üzerilerine boya sıvanmış oyuncular Thomas ve Beckhy'e ilginç bir ifade ile bakıp yok oldular. Vuruldukları için oyundan çıkmak zorunda kalmışlardı. Oldukça heyecanlı bir oyundu doğrusu ve genç kızında iyi nişan aldığını itiraf etmeliydi. Fakat geri kalanları halletmek için buradan uzaklaşmalı ver yer değiştirmeliydiler. Onun yanına yaklaştı ve “İftihar etmek gerek, takım için çok sadık bir komutansın.” dedi onu boşta kalan elinden tuttu ve hızla çekiştirdi öylece ayakta durup dikilemezlerdi hızla ilerlediler. Tam o sırada biraz uzağında ki karşı takımın son iki oyuncusuna yakalanmışlardı ve Thomas silahını doğrultup birini vurduğu sırada diğer adamın bir yere saklanıp Becky'i hedef aldığını gördü onu ağacın arkasına hızla itelerken kendisinin saklanmak için fırsatı olmamıştı. Bu sayede adamın attığı kurşunda sağ koluna gelmiş ve canının acımasına sebep olmuştu. “Lanet olsun. Kolum.” Thomas diskalifiye olmuştu, fakat umurunda olan oyunda yenilmiş olması değil içi boya dolu kurşun sert bir şekilde bir an için açıkta kalmış çıplak koluna çarpmış ve bileğinin morarmasına sebep olmuştu. Kurşunu bileğine isabet ettiren adama küfür edebilirdi o anki acısı ile fakat bu bir oyundu ve abartmaması gerekiyordu. Adam Beckyn'de dikkatinin dağılmasından yararlanmış ve hedefin başka yerinde saklanan adamına komut verip ağacın arkasındaki genç kızı vurup onunda Thomas gibi oyundan çıkarılmasına sebep olmuştu. “İşin asıl güzel olan tarafı moraran bir bilek sanırım”dedi, cebinden bir bez parçası çıkarttı ve koluna bulaşan boyaları sildi, boyalar biraz geçmişti fakat bileğinde morarıp , mor ve yeşil karışımı bir eziğe sebep olmuştu. “Gidip üstümüzü değişelim şu kıyafetlerden bir an önce kurtulmalı ve bileğimi yıkamalıyım.” dedi gözlüğü çıkarıp geniş tulumun iç cebine soktu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Becky Wandall
Constance Billard IV.Sınıf
Constance Billard IV.Sınıf
Becky Wandall


Mesaj Sayısı : 645
Kayıt tarihi : 23/07/10
Lakap : Becks, asıl adı Beckinsale ama öyle demeyin oyar valla.

Şöhret
Puan: 23

Atış serbest! Empty
MesajKonu: Geri: Atış serbest!   Atış serbest! Icon_minitimePaz Tem. 25, 2010 3:06 pm

Becky Thomas’ın sevimli edalarına sadece gülümsemekle yetindi. Taşın arkasına giderken onu izledi. İşi fazlasıyla ciddiye aldığını, hatta biraz da abarttığını biliyordu ama hayatının çoğunu Street Fighter ya da Medal of Honnor gibi oyunlara hırs yaparak geçiriyordu. Counter Strike oynarken sniperıyla headshot yapacak alanlar seçiyor, kulaklıktan konuştuğu adamlara taktik veriyordu. Saçma oyunlarda ölmeyeceğini bildiği halde hırslanmak bir nevi hayatının parçası olmuştu. Kulağının dibinde patlayan ses bombalarına maruz kalmış olmasa da savaşın her haliyle ortasındaymış gibi bir edaya bürünmüştü. Zevzekliği yüzünden Thomas’ı kafadan vurma isteği bile duymuştu bir an için. Gözlüklerini güç bela yine gözüne yerleştirdikten sonra buğulaşan camlarını sildi. Rakipleri yaklaşmış olmalıydı ve Becky tek dayanağının küçük bir çalı olduğunu biliyordu. Aklına gelen düşünceyle gülmemek için dudaklarını dişledi. Şimdi Thomas’a ‘geri dönemezsem tüm çizgi romanlarımı aileme, oyun konsolumu da Gabriel’e bağışla’ diyebilirdi ama bunu açık eden tek şey yukarı kıvrılarak kendisine joker gülümsemesi kazandıran, dişlenmekten kızarmış dudaklarıydı. Alnındaki teri sildi ve terden alnına yapışmış saçları geriye itip çalı arkasındaki konumunu değiştirerek dizinin üzerine çöktü. Zamanı geldiğini düşündüğünde neredeyle Thomas’la aynı zamanda ortaya çıkıp iki kişiyi vurdu. Elbette, bu yaptıkları oyundakiler gibi değildi. Öncelikle silahın ağırlığı bir süre sonra kolunu sızlatıyordu. Sekme hesabını yaptığı halde oyundaki bir bug sonucu düşmanını da öldüremiyorlardı. Üstelik silah seçimi yoktu ve bu Becky olsaydı elindekini iki tane handgun colta çevirmeyi tercih ederdi. Vurulan oyuncular yüzlerinde şaşkın ve hayal kırıklığı dolu bir ifadeyle. Becky tüm bu negatif duygulardan şeytani bir haz aldığını belli edercesine sırıttı ve göz kırptı. Silahına gözünü diktiğinde tüm neşesi endişeye dönüşmüştü nitekim. Tek boya mermisi kalmıştı, yani şarjör değiştirirken vurulması an meselesiydi. Onun görüşünce mermi sayısı oyunlardaki hayat çizgisine eşdeğerdi. Aniden yanında beliren Thomas yüzünden korkuyla olduğu yerde sıçradı, çocuk ya bir hayalet gibi sessizce yaklaşmıştı ya da Becky ona dikkat edemeyecek kadar dalgınlaşmıştı. Olayların kendi etrafında gerçekleşmesinden dolayı daha dalgın olduğunu kabul etmeliydi, bu ilk değildi çünkü. Thomas’ın sözü üzerine gururu kabardı, çoğu erkek kızların spor ve bu tarz faaliyetlerde güçsüz olduğunu düşünürdü. Becky feminist falan değildi ama onların bu küçük görmeleri sebebiyle basketbol ve tenis gibi sporlarda kendini geliştirmişti. Ama yine de o bile bu tarz alanlarda cinsiyetlerin kendi içinde mücadele etmesi gerektiğini savunanlardandı. Thomas onu çekiştirirken kâğıt bir uçurtma gibi ayaklarının yerden kesileceğini sandıysa da çabuk toparlanıp adımlarını Thomas’ınkilere uydurdu. Son iki elemanın geldiğini fark edememişti –ne de olsa monitörün sol üst köşesinde radarımsı bir şey yoktu gerçek hayatta- Thomas’ın birini vurduğunu işitti sadece. Vurulan adama kafasını çevirmeye yeltenmişti ki Thomas tarafından itildi ve sırtüstü kuru yaprak yığınının içine düşerken Thomas’ın haykırdığını işitti. Çabucak doğrulduğunda bileğini tutan Thomas’ı gördü. “Tanrım Tommy! Sen iyi misin?” Silahı fırlatıp attığını bile fark etmeden Thomas’ın yanına emekledi. Sırtına gelen darbeyi de o an aldı. Emeklemeyi kesti, şeytani ifade bulmayı beklediği rakibine döndü ve öfkeli bir ifadeyle orta parmağını gösterdikten sonra Thomas’a yaklaşıp bileğini inceledi. Çıplak tene alınan darbenin acıtacağını varsayarak yüzünü ekşitti çürüyen bileğe baktığında. Kafa sallayıp kurduğu plana onay verdiğinde ayağa kalktı ve ilk başladıkları alana yürümeye başladılar. Becky kalkmadan önce silahını almış ve omzuna dayamıştı. “Acıyor mu?” dedi yürürken bileğine bakıp. Gerçi cevabı biliyordu. Gülümsedi kendi kendine, gözlerini yürüdükleri patikadan ayırmadan. “Arkamı koruduğun için sağ ol ayıcık, kazanan taraf olmasak da sanırım iyi bir ekiptik.” Sırtından akan fosforlu boya biraz önce bastığı küçük taşın üzerine bulaştı.
Alana çıktıklarında kendisini ve Thomas’ı vuran çocuk sırıtıyordu. Tulumdan kurtulmuş, hiç boya lekesi almadan oyunu bitirdiğiyle ilgili büyüklük taslıyordu. Becky tipik çocuksu gülümsemesini takınırken gözlüğünü çıkarmaktansa gözüne geri taktı ve tek kurşun çocuğun açıktaki bileğine sıktı acımız bir tereddütsüzlükle. Çocuk acıyla bağırırken onaylamaz bakışlar atan eğitmenle göz teması kurmamaya dikkat ederek silahını teslim etti. Tulumunun fermuarını çözerken hala gülüyordu. “İntikam alındı. Roger That.” Tulumu bir paçavra gibi buruşturup bırakırken Thomas’a kaçamak bir göz kırptı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Andreas Chamberlain
Fotoğrafçı&Manken
Fotoğrafçı&Manken
Andreas Chamberlain


Mesaj Sayısı : 235
Kayıt tarihi : 18/07/10

Şöhret
Puan: 630

Atış serbest! Empty
MesajKonu: Geri: Atış serbest!   Atış serbest! Icon_minitimeC.tesi Tem. 31, 2010 11:45 am

Becky Wandall; 5
Thomas Wilson; 10

*neden 10, kendisi Amerikada. Bu da bizden hediye olsun yaptıkları için.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Atış serbest!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl R-Play :: New York City :: Brooklyn-
Buraya geçin: